Gülüşü Yaralı
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 6 Şub 2008
- Mesajlar
- 5,741
- Tepki puanı
- 3
- Puanları
- 0
- Yaş
- 39
- Konum
- ha bura :)
- Web Sitesi
- www.facebook.com
Şiir gibi hayat, tokat gibi cevap
Kendi ifadesiyle 12 yaşında şair olan Necip Fazıl, 23 yaşına geldiğinde, yazdığı “kaldırımlar” isimli şiiriyle, sanat çevrelerinin takdirini toplamış ve bundan sonra adı bu şiirle anılmıştır: “kaldırımlar şairi”
Kimsesiz, yalnız bir insanın ruh halinin anlatıldığı bu şiirin ilk dört kıtasını buraya alıyoruz:
Sokaktayım, kimsesiz, bir sokak ortasında;
Yürüyorum, arkama bakmadan yürüyorum.
Yolumun karanlığa saplanan noktasında,
Sanki beni bekleyen bir hayal görüyorum.
Kara gökler kül rengi bulutlarla kapanık;
Evlerin bacasını kolluyor yıldırımlar.
İn cin uykuda, yalnız iki yoldaş uyanık;
Biri benim, biri de serseri kaldırımlar.
İçimde damla damla bir korku birikiyor;
Sanıyorum, her sokak başını kesmiş devler.
Üstüme camlarını, hep simsiyah, dikiyor
Gözüne mil çekilmiş bir âma gibi evler.
Kaldırımlar, çilekeş yalnızların annesi,
Kaldırımlar, içimde yaşamış bir insandır.
Kaldırımlar, duyulur, ses kesilince sesi;
Kaldırımlar, içimde kıvrılan bir lisandır.
Necip Fazıl, İsmet Paşa ve tek parti yönetimine karşı şiddetli bir muhalefet sürdürmüş, bu partiye karşı ezilen, horlanan, sıkıntıya maruz bırakılan ülke insanının yanında yer almış, bunun sonucunda defalarca cezalandırılmış, mahkum olmuş ve hapis yatmıştır. Şairin, tutuklu bulunduğu cezaevinden oğlu Mehmet’e mektüp olarak gönderdiği; Zindan iki hece Mehmed’im lafta!
Baba katili ile baban bir safta!
Şeklinde başlayıp;
Mehmed’im, sevinin, başlar yüksekte!
Ölsek de sevinin, eve dönsek de!
Sanma bu tekerlek kalır tümsekte!
Yarın elbet bizim, elbet bizimdir!
Gün doğmuş gün batmış ebed bizimdir!
Mısraları ile son bulan “Zindandan Mehmed’e Mektüp’ isimli, hapishane hayatını anlattığı uzunca bir şiiri vardır.
Necip Fazıl hayatında o kadar fazla mahkemelik olmuştur ki, artık kendisinden bıkan hâkim, bir gün Necip Fazıl’a;
-“Bak, seni bundan böyle bir daha huzurumda görmeyeceğim!” der.
Necip Fazıl, hâkimin bu uyarısını anlamamış gibi sorar:
-“Hâkim bey, yoksa istifa mı ediyorsunuz?”
İsmet Paşa ve zihniyetiyle hiçbir zaman barışık olmayan N. Fazıl, sonraları kurulan hemen her sağ partiye, zaman zaman yakınlık duymuş ve yakınlık duyduğu her partiyle de bir vesile bulup yollarını ayırmıştır. Fikir ve düşüncelerini ülke insanına aktarmak maksadıyla kurduğu dergilerin, yayın hayatına devam etmesi için maddi ihtiyaçları olan Necip Fazıl, kendisinin bu ihtiyacını karşılayan kişiyi, övüp göklere çıkarmış; buna mukabil, her ne sebeple olursa olsun ödeneği kesen kişilerin karşısında yer almaktan çekinmemiştir.
Bir gün; “muhteşem adam” , “beklenen kurtarıcı sensin” dediği kişiye,
bir başka gün;
“sen gül diyarının yapma gülüsün” ,
“davuldan ziyade gümbürtülüsün” ,
“Türk’e Amerikan püskürtülüsün” ,
“sen o belaların son püskülüsün”
şeklinde hitabetmiş, “dâva adamı” diye hitabettiği bir başkasına,
bir başka gün; “sen ey din lüpçüsü, rezil ettin dâvayı” diye seslenmiştir.
Bu mesele için, “zamanın şartları öyle gerektirmiştir” deyip geçmek veya olayı ahlaki açıdan tahlil etmektense, “bu başka bir konu” demeyi daha uygun buluyoruz.