cemaldurra
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 16 Nis 2008
- Mesajlar
- 1,142
- Tepki puanı
- 0
- Puanları
- 0
- Yaş
- 66
Selamun Aleyküm,
İmâm-ı Rabbânî Müceddîd-i elf-i sânî şeyh Ahmed-i Fârûkî Serhendînin Mektûbâtından, ikinci cildin otuzaltıncı mektûbu, Eshâb-ı kirâmın büyüklüğünü ve Ehl-i sünnet mezhebi ile diğer bozuk mezheplerin Eshâb-ı kirâm hakkındaki sözlerini bildirmektedir. İslâmiyette ilk kopan fitnenin Şîî'lik olduğunu ve Ehl-i sünnet mezhebinin Şii'ler gibi taşkınlık yapmadığını, Hâricîler gibi de, câhillik ve kısa görüşlülük yolunu tutmadığını göstermektedir ve Resûlullah efendimizin Ehl-i beytini medh eylemektedir.
Bu mektûbumu yazmaya Besmele okuyarak başlıyorum. Allahü teâlâya hamd olsun! Onun sevgili Peygamberine salât ve selâm olsun! O yüce Peygamberin Ehl-i beytine ve Eshâbının hepsine ve bütün müminlere bizden iyi duâlar olsun!
Doğru yolda gidenleri sevmek, onlarla tanışmak ve görüşmek ve onlar gibi olmaya özenmek ve o büyüklerin sözlerini işitmek ve kitaplarını okumak, Allahü teâlânın nîmetlerinin en büyüklerindendir ve Onun ihsânlarının en kıymetlilerindendir. Muhbir-i sâdık, yâni hep doğru söyleyici olan Muhammed aleyhisselâm, (Elmer'ü me'a men ehabbe) buyurdu. Yâni, kişi, dünyada ve âhırette sevdiği ile berâber olur. Bunun için din büyüklerini seven kimse, onlar ile berâber olur. Onların Allahü teâlâya mânevi olan yakınlığında, onlar gibi olur. Hareketleri, sözleri iyi olan, yükselmeye elverişli olduğu anlaşılan kıymetli oğlum hâce Şerefeddîn Hüseynin bildirdiğine göre, o büyük nîmet, o çok güzel ahlâk, sizde mevcûddur. Çeşidli işleriniz ve dağınık düşünceleriniz olduğu hâlde, o büyükleri unutmuyorsunuz. Dünya işleri etrâfınızı sarmış iken, bu çok kıymetli nîmeti elden kaçırmıyorsunuz. Bunun için, Allahü teâlâya çok hamd ve şükrler olsun! Çünkü, sizin saadetiniz, sizin nîmetlere kavuşmanız, birçok kimsenin saadete kavuşmasına yol açar. Onların kurtulmasına, huzura kavuşmasına sebep olur. Yine o bildirdi ki, bu fakirin yazılarını okuyormuşsunuz. Sözlerime kıymet veriyormuşsunuz. Kendilerine birkaç kelime yazarsanız çok faydalı olur dedi. Onun bu arzusunu yerine getirmek için, size birkaç kelime yazmaya kalktım.
Hindistânda, bu günlerde herkesin ağzında (halîfelik) kimin hakkı idi? Eshâb-ı kirâm şöyle idi, böyle idi, gibi sözler dolaşıyor. İslâm bilgilerinin ince bir kolu olan bu konuda çok kimseler, kendi kısa akılları, bozuk görüşleri ile, ulu orta konuşuyor ve yazıyorlar. Kendilerini haklı göstermek için, âyet-i kerimelere ve hadis-i şeriflere yanlış mânalar vermekten çekinmiyorlar. İslâm âlimlerinin, doğru ve haklı olan sözlerini örtbas etmeye çalışıyorlar. Bunun için, bu konuda birkaç satır yazmağı ve Ehl-i sünnet âlimlerinin doğru ve haklı sözlerini müslümanlara duyurmağı ve bozuk (bid'at) fırkalarının yanlış yazılarını vesikalarla çürütmeği, böylece, hakîkati ortaya koymağı uygun gördüm.
Ey temiz ruhlu ve yüksek yaradılışlı kardeşim! Ehl-i sünnet mezhebinin âlimleri, söz birliği ile, (Şeyhaynı üstün tutmak ve iki dâmâdı sevmek lâzımdır) demektedir. Yâni, Hz. Ebû Bekr ile Hz. Ömer, Eshâb-ı kirâmın hepsinden daha yüksektirler ve Hz. Osman ile Hz. Aliyi sevmek lâzımdır, dediler. Ehl-i sünnet ve cemaat denilen doğru yoldaki her müslümanın, bu ikisini üstün tutması ve o ikisini sevmesi lâzımdır.
Hz. Ebû Bekr ile Hz. Ömerin üstün olduğunu Eshâb-ı kirâmın hepsi söz birliği ile bildirmiştir. Bu söz birliğini de, Tâbiîn-i izâmın hepsi bize söz birliği ile haber vermiştir. Böyle söz birliği olduğunu, bize din imamlarımızın büyükleri, meselâ imam-ı Şâfi'î bildirmektedir. Îtikatta mezhebimizin iki imamından biri olan Ebül Hasen-i Eş'arî hazretleri buyuruyor ki: (Ebû Bekr ile Ömerin, bütün ümmetin en yükseği oldukları kat'îdir). Hz. Alînin, halîfe iken ve memleketin idaresi ve kuvveti elinde iken, eshâbından büyük bir cemaate karşı (Ebû Bekr ile Ömer, bu ümmetin en üstünüdürler) buyurduğunu, imam-ı Zehebî yazmaktadır ve bu üstünlüğün tevâtür yolu ile bizlere geldiğini bildirmektedir. Hz. Ali buyurdu ki: (Peygamberimizden sonra, insanların en üstünü Ebû Bekrdir. Ondan sonra Ömerdir. Ondan sonra da, bir başkasıdır.) Dinliyenler arasında bulunan oğlu Muhammed bin Hanefiyye (Ömerden sonra üstün olan sensin!) deyince, Hz. İmâmın (Ben ancak müslümanlardan birisiyim) dediğini, imam-ı Buhârî haber vermektedir. Ebû Bekr ile Ömerin en üstün olduklarını haber veren güvenilir, sağlam kimseler o kadar çoktur ki, tevâtür hâlini almış, inanmak zarûrî olmuştur. Buna inanmayan, yâ câhildir veya koyu müte'assıb ve inatçıdır. Şîî âlimlerinin büyüklerinden olan Abdürrezzak bin Ali Lâhîcî (1051 [m. 1642] de öldü), bu hakîkatin pek açık olduğunu görerek, inkâr edememiş, bu iki imamın en üstün olduklarını bildirmiş ve (İmâm-ı Ali, Ebû Bekrle Ömerin, kendisinden daha yüksek olduğunu söylediği için, ben de onun gibi söylerim. İkisinin de daha yüksek olduklarına inanırım. Eğer Hz. Ali, onların daha yüksek olduğunu söylemeseydi, ben de söylemezdim. Hz. Aliyi sevdiğim için, onun gibi söylerim. Onu çok sevdiğim hâlde, onun gibi söylemez isem, günah işlemiş olurum) demiştir.
Resûlullahın iki dâmâdının, yâni Hz. Osman ile Hz. Alînin halîfe oldukları zamanda fitneler çıktığı için ve müslümanların işlerinde karışıklık çoğaldığı için, insanların kalbinde kırıklık, soğukluk hâsıl olmuştu. Aralarına düşmanlık ve geçimsizlik girmişti. Bunun için, Ehl-i sünnet ve cemaat âlimleri, Hateneyni yâni iki dâmâdı sevmek lâzım geldiğini bildirmişlerdir. Böylece, bir câhilin çıkıp da, Resûlullahın Eshâb-ı kirâmına dil uzatmasını önlemişlerdir. Resûlullahın halîfelerinden, vekîllerinden birine düşmanlık edilmesine fırsat bırakmamışlardır.
Görülüyor ki, Hz. Aliyi sevmek, Ehl-i sünnet olmak için şarttır. Hz. Aliyi sevmiyen, Ehl-i sünnet değildir. Buna (Hâricî) denir. Hz. Aliyi sevmekte taşkınlık eden, sevmekte aşırı yol tutan, onu sevmek için, Resûlullahın Eshâbına sövmek lâzımdır diyen, bunun için Eshâb-ı kirâma dil uzatarak, Eshâb-ı kirâmın ve Tâbiîn-i izâmın ve Selef-i sâlihînin yollarından sapan kimseye (Sapık) denir. Görülüyor ki, Hz. Aliyi sevmekte, bunlar aşırı gitmekte, taşkınlık yapmaktadır. Hâricîler ise, Hz. Aliye düşman olmakta, o, Allahın arslanının kıymetini anlamamaktadır. (Ehl-i sünnet) ise, her iki tarafa sapmamış, orta yoldan gitmiştir. Hak da, aşırı sağa ve sola sapanda değil, elbette doğru yolda gidendedir. Sağa, sola taşmak, elbette çirkin ve tehlikelidir. Ahmed ibni Hanbel haber veriyor ki, Hz. Ali buyurdu ki, Resûlullah efendimiz bana dedi ki: (Yâ Ali! Sen Îsâ aleyhisselâma benziyeceksin. Yahudiler ona düşman oldular. Annesi Hz. Meryeme iftirâ ettiler. Hıristiyânlar ise, onu aşırı severek, olmıyacak dereceye yükselttiler. Yâni, Allahın oğlu dediler). Hz. Ali, bundan sonra buyurdu ki: Benim yüzümden iki çeşit kimseler helâk olacaklardır. Birisi, beni sevmekte taşkınlık yapanlar ve bende olmıyan şeyleri bana söyliyerek, aşırı övenlerdir. İkincisi, bana düşman olanlar ve düşmanlık ederek iftirâ yapanlardır. Görülüyorki, Hâricîler, yahudilere benzetilmektedir. Sevmekte taşkınlık yapanlar da, hıristiyanlar gibi olmaktadır. Bunların ikisi de, doğru yoldan ayrılmıştır. Ehl-i sünnet için, Hz. Aliyi sevmezler demek, onu şî'îler sever sanmak büyük, çok çirkin bir câhilliktir. Şunu iyi anlamalıdır ki, sapık demek, Hz. Aliyi sevmek demek değildir. Resûlullahın üç halîfesine düşman olmak demektir. Eshâb-ı kirâmı kötülemek, onlara dil uzatmak kötüdür. İmâm-ı Şâfi'î buyuruyor ki: Nazm:
Muhammed aleyhisselâmın Âlini sevmek şî'îlik ise,
Ey ins ve cin biliniz ki, ben şî'îyim.
Yâni Şî'îler, Şî'îliğin, Muhammed aleyhisselâmın Âlini, yâni Ehl-i beytini sevmek olduğunu söylüyorlar. Eğer Şî'îlik, onları sevmek ise, Şî'îler başımızın tâcı olur.Fekat, Ehl-i beytten başkasına düşmanlık etmek doğru değildir.
Allah'a emanet olun...