Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Şeytan ve Gizli Yöntemleri (1 Kullanıcı)

elifimbenim(MERHUME)

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
13 Kas 2007
Mesajlar
1,642
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
64
[FONT=Times New Roman, Times, serif]Şeytan ve Gizli Yöntemleri[/FONT]
seytan_ve_gizli_yontemleri.jpg
İnsanın düşmanı olan şeytan, kıyamet gününe kadar tüm gücüyle insanları kötülüğe sürüklemeye yemin etmiştir. Şeytan, insanları bu yönde ikna edebilmek için batıla dayalı çok çeşitli ve sinsi yöntemler geliştirmiştir. Bunların tümü bir arada düşünüldüğünde adeta "şeytanın batıl dini" olarak karşımıza çıkar.

Kimi insanlar şeytan hakkında gerçeğe dayalı doğru bilgilere sahip değillerdir. Bu nedenle, şeytanın düşmanlığından sakınabilmek için insanın öncelikle yapması gereken onun yöntemlerini, nasıl mağlup edilebileceğini öğrenmek ve tuzaklarına karşı hazırlıklı olmaktır.

Bu konuda ilk bilinmesi gereken ise şeytanın yüzyıllardır savunuculuğunu yaptığı ve insanlara kabul ettirmeye çalıştığı bir "din anlayışı" olduğudur. Tarihin başlangıcından itibaren, dünyanın dört bir yanındaki tüm insanlara aynı telkinleri vererek onlara ortak bir yaşam stilini, kendi batıl dinini benimsetmeye çalışmaktadır. Bu dinin temel özelliklerinden ve şeytanın bu din anlayışını insanlara kabul ettirebilmek için kullandığı yöntemlerden bazılarını şöyle sıralayabiliriz:

Sinsice Yöntemler Kullanması ve İnsanları da Sinsiliğe Teşvik Etmesi

İnsanları doğru yoldan ayırıp kendisi ile birlikte cehenneme sürüklemek için çaba harcayan şeytanın en önemli özelliklerinden biri sinsiliğidir. Sinsilik aynı zamanda şeytanın insanlığa karşı verdiği amansız mücadelede kullandığı en hayati yöntemlerdendir. İnsanları, gerçek amacını açıklayarak kendisine uymaya çağırsa sonuç alamayacak, başarılı olamayacaktır. İnsanlık tarihinin başlangıcından beri onlara karşı nasıl büyük bir kin ve düşmanlık beslediğini, onları kendisiyle birlikte sonsuza kadar cehennem azabına sürüklemek için kandırmaya çalıştığını ve onlara yalnızca yalan söylediğini anlatacak olursa, elbette ki sözlerine inanılmayacaktır. Hatta ona karşı dikkatli ve uyanık olunacak ve tuzağına düşmekten kurtulunacaktır. Bu nedenle şeytan, insanları sinsilikle, yalan, hile ve aldatmaca dolu yöntemlerle kandırmaya çalışır. Onlara düşman olduğunu açıkça hissettirecek tavırlardan sakınır. Ya da onlara açık açık 'gelin bana uyun', 'kötü ahlaklı olun', 'kendinize, etrafınızdaki insanlara zarar verin', ya da 'iyi ya da kötü arasında tercih yapmanız gerektiğinde her zaman kötüden yana tavır alın' gibi telkinlerde bulunmayabilir. Aslında bu sözler şeytanın nihai hedefini özetlemektedir. Ama o her zaman için tüm bunları iyilik, güzellik, doğruluk gibi erdemlerle süsleyerek insanlara sunar. Onlara sinsice yanaşır; zekice ve kurnazca ikna metodları kullanır.

Kuran'da şeytanın kendisinin de bu yönünü dile getirdiği; insanlara açıktan açığa değil, pusu kurarak yaklaşacağını söylediği şöyle bildirilmektedir:

Dedi ki: "Madem öyle, beni azdırdığından dolayı onlar(ı insanları saptırmak) için mutlaka Senin dosdoğru yolunda (pusu kurup) oturacağım. Sonra muhakkak önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından sokulacağım. Onların çoğunu şükredici bulmayacaksın." (Araf Suresi, 16-17)

İnsanlar üzerinde doğrudan etkisi olmayan şeytan insanlara doğruyu yanlış, iyiyi kötü, gerçekleri ise hayal gibi gösterebilmek için çeşitli sinsi yöntemlere başvurur. Onları aldatmak için yaldızlı sözler söyler, yapmakta oldukları yanlış işleri süslü ve çekici gösterir. Aynı şekilde güzel ve hayırlı olan işleri de çirkin gösterip bunlardan vazgeçirmeye çalışır. Onlara dünya hayatına ilişkin süslü vaatlerde bulunur. Doğrulardan yana onları olmadık kuruntulara düşürür. En sade konuları bile içinden çıkılmaz ve karmaşık hale getirmeye, Allah'ın emirlerini onlara zor göstermeye çalışır. Onları, dünya menfaatlerinin yakın ve elde edilmesi kolay, ahiret menfaatlerinin ise uzak ve sözde hayali vaatler olduğuna inandırmaya çabalar. İnsanları her an gözetler. Her an açıklarını, zayıf yönlerini kollar. Onları aciz oldukları noktalardan yakalamaya ve tuzağa düşürmeye çalışır. Sürekli kötülüğü öğütler. Onların da kendisi gibi kötülüğü benimsemelerini ve böylece kendine benzemelerini ister. Tüm bu telkinlerini onlara beklemedikleri anlarda, beklemedikleri yönlerden pusu kurarak yapar.

İnsanları Allah'ın Adını Kullanarak Kandırmaya Çalışması

Öne sürdüğü her fikrin, insanların kalbine fısıldadığı her kötü düşüncenin, vicdanın doğruyu telkin eden sesiyle karşılık bulacağını bilen şeytan, bu duruma karşı farklı bir düzen geliştirmiştir. Gerçek kimliğini ve kötü niyetini gizleyebilmek için kimi zaman insanlara verdiği telkinleri vicdanlarının sesiymiş gibi göstermeye çalışır. Bunun için başvurduğu yöntem ise, onlara "Allah'ın adını kullanarak yaklaşması"dır.

Taraftarlarıyla birlikte insanları görmedikleri, fark edemedikleri yerlerden gözleyen şeytan, onların nelerden etkileneceklerini ve nelere karşı tepki vereceklerini de bilmektedir. İnsanın zayıf noktalarını, nelere karşı zaaf duyduğunu, hangi fikirlerinin aklını karıştıracağını göz önünde bulundurarak onları yönlendirir. Vicdanen hassasiyet gösterilecek konuları, dini değerleri, insani öğeleri "hayır" adı altında kullanarak insanları kandırır. Yaptırmak istediği kötü bir davranışı, onlara meşru ve makul gösterecek birtakım bahaneler öne sürerek onları tam tersi bir ahlaka yöneltmeye çalışır. Söz konusu kişiler de şeytanın sunduğu bu bahaneleri çevrelerindeki insanlara karşı yaptıkları kötülükleri savunabilmek için samimiyetsizce kullanabilirler.

İman eden insanların ise kendilerini yeterli görmelerini, yaptıkları bazı ibadetlerle yetinmelerini, kendilerini beğenip müstağni görmelerini sağlamaya çalışır. Onları güzel ahlaklı olduklarına, ellerinden gelenin en fazlasını yaptıklarına, güçlerinin bu kadarına yeteceğine inandırmaya çalışır. Kalplerinin temiz olmasının yeterli olacağını, Allah'ın kalplerindeki iyi niyeti yeterli görüp onlardan razı olacağını düşündürerek, onları samimiyetsizliğe itmek ister. Etrafa göre iyi olmalarının yeterli olacağını, çoğunlukla kıyaslandığında çok üstün bir ahlaka sahip olduklarını düşündürerek onları gevşekliğe sürüklemeye çalışır. Allah, Kuran ayetleriyle insanları şeytanın bu tuzağına karşı şöyle uyarmıştır:

Ey insanlar, hiç şüphesiz Allah'ın vaadi haktır; öyleyse dünya hayatı sizi aldatmasın ve aldatıcı(lar) da, sizi Allah ile (Allah'ın adını kullanarak) aldatmasın. Gerçek şu ki, şeytan sizin düşma--nınızdır, öyleyse siz de onu düşman edinin. O, kendi grubunu, ancak çılgınca yanan ateşin halkından olmaya çağırır. (Fatır Suresi, 5-6)

Şeytanın insanı Allah'ın adıyla aldatmasının bir başka yolu da, Allah'ın affediciliğini öne sürerek insanı günah işlemeye teşvik etmesidir. Allah sonsuz merhamet sahibidir ve tevbe edip Kendisi'nden bağışlanma dileyen her kulunun günahlarını affedebilir. Ama bir insanın, "nasıl olsa Allah affeder" diyerek bile bile günah işlemesi samimi bir davranış değildir. Böyle bir ahlakta süreklilik gösteren kimsenin kalbi zamanla katılaşıp duyarsızlaşabilir. Allah korkusuyla hareket etmemek, bu kişiyi daha pek çok kötülüğün içine de sürükleyebilir. Allah Kuran'da "yakında bağışlanacağız" diyerek bile bile günah işleyen kimselerin örneğini vererek, insanları şeytanın böyle bir kandırmacasına karşı uyarmıştır:

Onların ardından yerlerine Kitaba mirasçı olan birtakım 'kötü kimseler' geçti. (Bunlar) Şu değersiz olan (dünya)nın geçici-yararını alıyor ve: "Yakında bağışlanacağız" diyorlar. Bunun benzeri bir yarar gelince onu da alıyorlar. Kendilerinden Allah'a karşı hakkı söylemekten başka bir şeyi söylemeyeceklerine ilişkin kitap sözü alınmamış mıydı? Oysa içinde olanı okudular. (Allah'tan) Korkanlar için ahiret yurdu daha hayırlıdır. Hala akıl erdirmeyecek misiniz? (A'raf Suresi, 169)

İns ve Cin Şeytanları Kullanarak İnsanlara Yaklaşması

Allah, Kuran'ın "...Gerçekten şeytanlar, sizinle mücadele etmeleri için kendi dostlarına gizli-çağrılarda bulunurlar." (Enam Suresi, 121) ayetiyle, şeytanın insanlara yaklaşmak için kendi taraftarlarını ve dostlarını kullanacağını bildirmiştir. Bu durum bizlere şeytanın tek başına hareket eden bir güç olmadığını göstermektedir. Allah Kuran'ın "Böylece her peygambere, insan ve cin şeytanlarından bir düşman kıldık. Onlardan bazısı bazısını aldatmak için yaldızlı sözler fısıldarlar. Rabbin dileseydi bunu yapmazlardı. Öyleyse onları yalan olarak düzmekte olduklarıyla baş başa bırak." (Enam Suresi, 112) ayetiyle insanlara "ins ve cin şeytanların" varlığını bildirmektedir. Şeytan, insanlardan ve cinlerden kendisine uyanlarla birlikte hareket etmekte, onları diğer insanları saptırmak için bir araç olarak kullanmaktadır. Bu kişiler de şeytanın ahlakını uygulayarak sinsiliği kendilerine ilke edinmekte ve insanların kalplerine vesvese ve şüphe düşürerek onları doğru yoldan uzaklaştırmaya çalışmaktadırlar.

Şeytanın amacı bu kimseleri kullanarak kendi adına faaliyet gösterecek sadık bir taraftar kitlesi oluşturmaktır, idealleri doğrultusunda onları istediği gibi yönlendirebilmektir. Bu insanların vasıtasıyla geniş kitlelere ulaşmak, insanlara telkin etmek istediği sözleri onların ağzından söyletmek, kendi ahlak anlayışını bu insanların ahlakında yaşatarak dinini hayatta tutabilmektir. Bu yolla insanları ürkütmeden, onlara şeytanın dininin tebliğ edildiğini sezdirmeden, kendi yoluna çağıracak ve taraftarı haline getirecektir. Bu kimseler de yaşadıkları kötü ahlak anlayışı ile, çevrelerindeki insanları da şeytanın ahlakına sürükleyeceklerdir.

Şeytanın dinini benimseyen tek bir kişi, çevresindeki diğer insanlara da ulaşarak her birini yavaş yavaş şeytanın ahlakına çağırır ve bu batıl dini onlara da benimseterek her birini yine yüzlerce insana şeytanın elçiliğini yapacak hale getirir. Böylece şeytanın, dinini tebliğ edecek binlerce ağzı, ahlakını ortaya koyacak binlerce vücudu ve insanları doğru yoldan saptıracak binlerce askeri olmuş olur. Şeytan, ordusunun her bir askerini an an yönlendirip, an an her birini yeni bir şeytani faaliyete önderlik etmeye sürükler.

Şeytanın adeta bir hipnoz etkisiyle, kumandası altına aldığı bu taraftar kitlesi, şeytandan başka hiçkimseden, hatta kendi vicdanlarından dahi emir almayacak kadar sadık ve itaatli bir disiplin içerisine girer ve nasıl acı bir sona doğru sürüklendiklerinin farkına varmadan hayatları boyunca şeytanı ve onun dinini savunurlar. Şeytanın adeta oyuncağı haline gelen bu insanlar akıllarını, vicdanlarını, düşünce ve muhakeme yeteneklerini, iradelerini, tüm akli ve fiziksel fonksiyonlarını şeytana teslim ederler. Sonrasında ise şeytanın iradesiyle hareket edip, onun düşünceleri doğrultusunda yaşamaya başlarlar.

Allah'tan gereği gibi korkup sakınmadıkları için şeytanın, nefisleri yoluyla an an kendilerine fısıldadıklarını, şeytandan geldiğini düşünmeden, tüm bunların kendi düşünceleri olduğuna inanarak hiç tereddütsüz uygularlar. Ancak zaten bir süre sonra onlar da tüm bu fikirleri şeytanın kendisi kadar benimsedikleri için, şeytanın telkinlerine ihtiyaç duymadan aynı şeytan gibi bu dini savunacak ve şeytanın sessiz dilini konuşacak hale gelirler.

Dünya hayatında herkesin aynı imtihan ortamına tabi olması nedeniyle, şeytan sadece inkar eden insanlarda değil, iman eden insanlar üzerinde de etkili olmaya çalışır. İman ettiklerini söyledikleri halde aslında imanı gereği gibi yaşamayan kimi insanlar, Allah'a tam bir teslimiyetle teslim olmamaları, yaşadıkları her olayı Kuran ile değerlendirmemeleri ve güzel ahlakı Allah korkusuyla yaşamamaları nedeniyle şeytanın fısıltılarına kulak verirler. Şeytana nasıl karşı koyacaklarını ve onun hileli oyunlarını nasıl etkisiz hale getirebileceklerini bildikleri halde, şeytanın sözlerine itibar ederler.

Kuran'ı çok iyi bildikleri ve şeytanın kendilerine nasıl büyük zararlar verebileceği konusunda şuurları çok açık olduğu halde, ondan gereken itinayla sakınmazlar. Bunun sonucunda ise, bir yandan ibadetlerini yerine getirirken bir yandan da gösterdikleri pek çok tavır ile şeytanın tebliğini yapmış olurlar. Ancak bu noktada bilinmesi gereken önemli bir konu ise, genellikle bu kimselerin, yaptıkları tavrın yanlışlığına kendileri de şahitken şeytandan ve kötülükten şiddetle sakınan güzel ahlaklı ihlaslı kimseler olduklarını iddia etmeleridir.

Şeytan, bu kimselerin yaptıkları iyi davranışları ve kötülükten açıkça sakınmalarının yeterli olduğunu düşündürterek gizlice yaşadıkları kötülüklere dikkat vermemelerini ve böylece bunlardan sakınmaya da gerek duymamalarını sağlar. Onları din ahlakından uzaklaştırmaya çalışır.

Şeytanın bu oyunu sonucunda ise, ortaya gerçek Müslüman karakterinden uzaklaşmış farklı karakterler çıkar. Oysa Allah'ın Kuran'da bildirdiği tek bir Müslüman karakteri vardır. Bu, Allah'ın razı olacağı, kişiye cenneti kazandıracak, onu cehennemden uzaklaştıracak olan yoldur. Bunun dışında din ahlakının sadece bir kısmını uygulamak ve mümin karakterinden farklı bir karakter geliştirmek, insanı fark etmeden cehenneme sürükleyebilir. Ancak elbette ki bu kimseler Kuran'ı kendilerine rehber edinerek Allah'ın bildirdiği ayetler doğrultusunda düşünecek olurlarsa, içerisinde bulundukları durumun çok açık bir şekilde farkına varabilir ve bu durumdan kolaylıkla kurtulabilirler.

"Böylece her peygambere, insan ve cin şeytanlarından bir düşman kıldık. Onlardan bazısı bazısını aldatmak için yaldızlı sözler fısıldarlar. Rabbin dileseydi bunu yapmazlardı. Öyleyse onları yalan olarak düzmekte olduklarıyla baş başa bırak." (Enam Suresi, 112)
 

LUTFI

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
15 Haz 2007
Mesajlar
2,120
Tepki puanı
0
Puanları
0
kardeşim emeğine sağlık çokgüzel olmuş. Her müslümanın bilmesi gereken konuya değindiğin için teşekkür ederim Rabbim razı olsun Selam ve dua ile
 

elifimbenim(MERHUME)

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
13 Kas 2007
Mesajlar
1,642
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
64
ŞEYTAN VE MELEK

Şeytan; isyankârlığın, fenalığın ve kötülüğün temsilcisi. Cinlerin ve insanların dışında ayrıca şeytan diye bağımsız bir varlık yoktur, cinlerden de olur insanlardan da. Şeytan, yaratılışın negatif kutbunu ve Cenâbı Allah'ın Celâl görüntüsünü temsil eder.

Melek; Gözle görülmeyen, bilinçli, yaratılışları temiz, masum ve güzel huylu varlıklardır. Yüce Yaratıcı'nın vermiş olduğu görevleri yerine getirir ve devamlı ibadet ederler. Yaratılışın pozitif kutbunun ve Cenâbı Allah'ın Cemal görüntüsünün temsilcisidir.

ŞEYTAN VE MELEK HİKMETİ

114/1-6: De ki: Sığınırım insanların Rabbine, insanların Melîkine, insanların İlâhına; o sinsi aldatıcı şeytanın kötülüğünden. Öyle bir şeytan ki, insanların gönüllerine şüphe ve kuruntu verir. Cinlerden de olur, insanlardan da.
41/30-31: Muhakkak ki: " Rabbimiz Allah'tır. " deyip, sonra doğrulukta devam edenler üzerine melekler sürekli inerek şöyle derler: " Korkmayın, üzülmeyin de. Size vaat olunan cennetle sevinin. Biz sizin hem dünya da ve hemde ahirette dostlarınızız...

Şeytanın insanlara yaptığı etkiye vesvese denir. Vesvese; şüphe, tereddüt, kuruntu, aslı olmayan kuşkulardır. Cin veya insan şeytanları; insanların gönüllerine fenalık ve kötülüğün temsilcileri olarak türlü vesveseler fısıldar. Bunlar insan benliğinin kötü iç kuvvetleridir. Genellikle insanları aldatarak ve olayları çarpık gösterici telkinlerle gayelerine ulaşırlar. Örneğin Cenâbı Allah'a, ahirete, meleklere, kadere inanç hususunda tereddütler doğurur; namaz, zekât, oruç ibadetlerinde kuşkuya düşürür, fakirleşeceksiniz diye korkutarak hırsa hırs katarlar. Böylece akıl ve fikirleri çelişkiye düşürerek, türlü kötülüklere sevk ederler. Artık o benlik, Allah'ın doğru yolundan insanlara faydalı olmaktan uzaklaşarak felâkete doğru sürüklenir. Sapmaya uygun emmâre nefs sahibi insanlarda bu fısıltılar hep devam eder. Ta ki ruh ve melekî kuvvetlerin yardımıyla gerçekleri fark edip insanların Rabbi, insanların Melîki, insanların İlâhı Cenâbı Allah'a sığınana kadar.

" İnananlar üzerine melekler sürekli inerler. " Ayeti bir yaratılış yasasını da açıklamaktadır. Cenâbı Allah; iman edenlere yaratılışın pozitif kuveti olan ilham melekleri ile rahmetini indirmektedir. Gönül ve akıl merkezlerine inen bu meleki iç kuvvetler; imanı ve iradeyi takviye ederek kuvvetlendirir. Meleklerin insanlara yaptığı yardıma ilham denir. İlham; Allah tarafından insanın içine gelen mana, duygu ve düşüncelerdir. Böylece inananlara manevî ilâhî bir güç katar. Artık o insan kötülüklerden korunur ve iyi ahlâk sahibi olur.

Şeytan ve meleğin oluşturduğu iç kuvvetler, insan benliğinde birlikte bulunmaktadır. Bu iki zıt kuvvetin mücadelesi, insanlarda yaşam boyunca devam eder. Savaşı şeytanî kuvvetlerin kazanması durumunda, o benlik dünya planındaki imtihanı kaybederek azab çekecek; melekî kuvvetlerin galibiyetinde ise, kul iyi ahlâk ile donanacağından artık kötülük yapamayacak, takvaya ererek ebedi kurtuluş ve mutluluğa kavuşacaktır. Bilindiği gibi, benliğin iki parçası olan nefs ve ruh unsurları, tıpkı şeytanmelek etkisinde olduğu gibi, onlarda birbirinin zıddı kuvvetler meydana getirirler. Şu halde iç kuvvetlerin kaynağı, hem nefs-ruh ve hem de şeytan melek ikiliklerinden oluşmaktadır. İnsanlar bu özellikleri ile ezilerek, yoğrularak, çile çekerek olgunlaşmakta ve kemale ermektedir
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt