Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Sevmeli ama kimi neyi (1 Kullanıcı)

nakşibendi

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
12 Mar 2006
Mesajlar
1,946
Tepki puanı
0
Puanları
0
Sevmek, muhabbet etmek, insanın yaratılışında vardır ve elinde de değildir. İnsan, kendisine iyilik edenleri, faydası dokunanları sever. Peygamber efendimiz; (İhsan sahibini sevmek, insanların yaratılışında vardır) buyurmuşlardır.

İnsanın yaratılışında mevcut olan bu sevgi, ham bir sevgidir. Kendi haline bırakılırsa, kimi, neyi seveceğini bilemez. Dostu, düşmanı birbirinden ayıramaz. Çünkü sevgi, kayıtsız değildir. Kimi, neyi seveceğini iyi bilmeli ve ona göre sevmelidir. Herkes ve her şey sevilmez. Allahü teâlâ, kullarına çok merhametli olduğu için, Peygamberleri vasıtası ile, kimi ve neyi seveceğimizi açıkça bildirmiştir. Nitekim, Mücâdele suresinin son âyetinde mealen; (Allahü teâlâya ve kıyâmet gününe iman edenler, Allahü teâlânın ve resulünün düşmanlarını sevmezler. O kâfirler ve münafıklar, müminlerin anaları, babaları, oğulları, kardeşleri ve başka yakınları olsa da, bunları sevmezler. Böyle olan müminleri Cennete koyacağım) buyurulmaktadır.

İslam’ın birinci şartı, Allahü teâlâya ve Onun Peygamberine imandır. Yani onları sevmek ve sözlerini beğenip, kabul etmektir. Allahü teâlâ, müminlerin birbirini sevmelerini ve inkâr edenleri de sevmemelerini emretmiştir. Bunun için, Hubb-i fillah yani Allah’ı sevenleri sevmek ve Bugd-ı fillah yani Allahü teâlânın düşmanlarını sevmemek, imanın şartı oldu. Hadis-i şerifte; (İbâdetlerin en kıymetlisi, hubb-i fillah ve buğd-i fillahdır) buyuruldu.

İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
“Allahü teâlânın düşmanlarını sevmek, insanı Allahü teâlâdan uzaklaştırır. Teberri etmedikçe, tevelli olmaz; yani düşmandan uzaklaşmadıkça, dosta dostluk olmaz.

Kalbde doğru imanın bulunmasının alameti, kâfirleri düşman bilip, onlara mahsus olan ve kâfirlik alameti olan şeyleri yapmamaktır. Çünkü İslam ile küfür, birbirinin zıddıdır. Birinin bulunduğu yerde, diğeri bulunamaz, gider. Bu iki zıt şey, bir arada bulunamaz. Bunlardan birisine kıymet vermek, diğerini hakâret ve kötülemek olur.

Allahü teâlâ, kâfirlerin, kendi düşmanı ve Peygamberinin düşmanı olduklarını bildiriyor. Allahü teâlânın düşmanlarını sevmek ve onlarla kaynaşmak, insanı Allahü teâlâya ve Onun Peygamberine düşman olmaya sürükler.”

Sevmek, sevgiliye itaat etmeyi ister. Muhabbet, sevgilinin dostlarını sevmeyi, düşmanlarına düşmanlık etmeyi icap eder.

Küfrü, haramları, mekruhları sevmek, beğenmek küfür olur. Farzları, sünnetleri, beğenmemek de küfür olur, dünya olur. Bir hadis-i kudside Allahü teâlâ buyuruyor ki:
(Ey Âdem oğlu! Beni sevmek istersen dünya sevgisini kalbinden çıkar. Çünkü benim muhabbetim ile, dünya sevgisini bir kalbde ebediyen cem etmem. Ey Âdem oğlu! Benim sevgimle beraber dünya sevgisini nasıl istersin! Öyle ise, benim sevgimi ve rızâmı, dünyayı terk etmekte ara. Ey Âdem oğlu! Her işini benim emirlerime uygun olarak yap, ben de, senin kalbine muhabbetimi doldururum)

Abdullah Mürteiş hazretleri buyurdu ki:
"Kul, muhabbet makâmına, Allahü teâlânın dostlarını sevmek ve Allahü teâlâya düşman olanlara düşmanlık etmekle kavuşur."

Ebu Osman hazretleri de; "Dünyayı sevmek, Allah sevgisini kalbden götürür. Allahü teâlâdan başkasından korkmak, Allah korkusunu kalbden çıkarır; Allah'tan başkasından istemek, Allahü teâlâya olan ümidi kalbden uzaklaştırır" buyurmaktadır.

Muhammed aleyhisselama tâm ve kusursuz tâbi olabilmek için, Onu tam ve kusursuz sevmek lazımdır. Bunun alameti de, Onun düşmanlarını düşman bilmek, Onu beğenmeyenleri sevmemektir. Muhabbete gevşeklik sığmaz. Hadis-i şerifte; (İnsan, dünyada kimi seviyorsa, ahirette onun yanında olacaktır) buyuruldu.

Bir kalbde iman bulunduğuna alamet, Allahü teâlânın sevdiklerini sevmek, sevmediklerini sevmemektir. Peygamber efendimiz; (Birinizin beni sevmesi, kendini ve çocuğunu ve ana babasını ve bütün insanları sevmesinden daha çok olmadıkça, bu kimse, tam bir iman etmiş olmaz) buyurmuşlardır.

Resulullah efendimiz, bir hadis-i şeriflerinde de; (Üç şey imanın lezzetini arttırır: Allahü teâlâyı ve Resulünü her şeyden çok sevmek, kendisini sevmeyen Müslümanı Allah rızâsı için sevmek, Allahü teâlânın düşmanlarını sevmemek) buyurmuşlardır.

İbâdeti çok olan mümini, az olandan daha çok sevmek lazımdır. İsyânı daha çok olan, küfrü ve fuhşu yayan kâfirleri de daha çok sevmemek lazımdır.

Allah için düşmanlık edilmesi lazım gelenlerin başında, insanın kendi nefsi gelir. Sevmek demek, onların yolunda bulunmak demektir. İmanın alameti de, hubb-i fillah ve buğd-i fillahdır. Bir hadis-i şerifte; (Allahü teâlânın bazı kulları vardır. Bunlar, Peygamber değildir. Peygamberler ve şehidler, kıyâmet günü bunlara imrenirler. Bunlar, birbirini tanımayan, uzak yerlerde yaşayan, Allah için birbirini seven müminlerdir) buyuruldu.

Cenâb-ı Hak, İsâ aleyhisselama vahyederek; (Eğer yerlerde ve göklerde bulunan bütün mahlukların ibadetlerini yapsan, dostlarımı sevmedikçe ve düşmanlarıma düşmanlık etmedikçe, hiç faydası olmaz) buyurmuştur.
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt