mektubat
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 4 Eki 2006
- Mesajlar
- 2,308
- Tepki puanı
- 1
- Puanları
- 0
- Yaş
- 42
- Konum
- İstanbul
- Web Sitesi
- www.caglarnetwork.com
Ebül Hüseyin Nuri hazretleri rahime-hullahü teâlâ Bağdat'ta yaşıyordu. İsfehan'da bir genç de işitti bu zatı.
Hallerini öğrenip, bin canla âşık oldu.
Ve koştu babasına:
- Ben Bağdat'a gideceğim babacığım.
- Bu da nereden çıktı oğlum?
- Orada bir evliya zat varmış. Onu göreceğim.
- Hayır gidemezsin!
- Ne olur babacığım.
- Hayır dedim.
Adam, İsfehan'ın en zenginiydi. Metodu değiştirip, dünyalık serdi önüne.
- Gitmezsen, sana bir köşk alırım.
- İstemem.
- İçini eşya ile donatırım.
- Mühim değil.
- Hizmetçilerin olsun.
- Hiçbiri gözümde yok.
Adam çaresizdi.
- Pekâlâ, nereye istersen git! dedi.
Genç, sevinçle çıktı yola.
İçindeki aşk ile dere tepe koşuyordu.
O esnada Ebül Hüseyin Nuri hazretleri, dergahtaki talebelerine;
- İsfehan'dan bize bir gelen var, buyurdu.
- Kim geliyor efendim? dediler.
- Genç bir âşık. Onun aşkı ibrettir hepimize. Kalkın, geleceği yolları süpürün, temizleyin ki incinmesin ayakları.
Kalktılar, süpürdüler yolları.
Az sonra genç geldi.
Âşık, maşukuna kavuşmuştu.
Sordu büyük zat:
- Nereden geliyorsun oğlum?
- İsfehan'dan efendim.
- Ne zamandır yollardasın?
- Üç gün, üç gecedir.
- Peki, baban, gelmemen için sana köşk alsaydı, yine gelir miydin?
Çocuk şaşırdı:
- Teklif etti efendim, ama ben istemedim.
- İçini eşya ile donatsaydı?
- Söz verdi, kabul etmedim efendim.
- Hizmetçilerin olsun, deseydi?
- Ona da aldırmadım efendim, dedi.
Ve başladı ağlamaya.
Ellerine sarılıp;
- Köşkü de, eşyası da, hizmetçisi de onun olsun efendim. Ben size geldim. Sizdedir benim ebedi saadetim, dedi.
HUZUR PINARI - İslamiyet, İslam Dini, Ehl-i Sünnet İtikadı, İlmihal, Kitaplar...Hallerini öğrenip, bin canla âşık oldu.
Ve koştu babasına:
- Ben Bağdat'a gideceğim babacığım.
- Bu da nereden çıktı oğlum?
- Orada bir evliya zat varmış. Onu göreceğim.
- Hayır gidemezsin!
- Ne olur babacığım.
- Hayır dedim.
Adam, İsfehan'ın en zenginiydi. Metodu değiştirip, dünyalık serdi önüne.
- Gitmezsen, sana bir köşk alırım.
- İstemem.
- İçini eşya ile donatırım.
- Mühim değil.
- Hizmetçilerin olsun.
- Hiçbiri gözümde yok.
Adam çaresizdi.
- Pekâlâ, nereye istersen git! dedi.
Genç, sevinçle çıktı yola.
İçindeki aşk ile dere tepe koşuyordu.
O esnada Ebül Hüseyin Nuri hazretleri, dergahtaki talebelerine;
- İsfehan'dan bize bir gelen var, buyurdu.
- Kim geliyor efendim? dediler.
- Genç bir âşık. Onun aşkı ibrettir hepimize. Kalkın, geleceği yolları süpürün, temizleyin ki incinmesin ayakları.
Kalktılar, süpürdüler yolları.
Az sonra genç geldi.
Âşık, maşukuna kavuşmuştu.
Sordu büyük zat:
- Nereden geliyorsun oğlum?
- İsfehan'dan efendim.
- Ne zamandır yollardasın?
- Üç gün, üç gecedir.
- Peki, baban, gelmemen için sana köşk alsaydı, yine gelir miydin?
Çocuk şaşırdı:
- Teklif etti efendim, ama ben istemedim.
- İçini eşya ile donatsaydı?
- Söz verdi, kabul etmedim efendim.
- Hizmetçilerin olsun, deseydi?
- Ona da aldırmadım efendim, dedi.
Ve başladı ağlamaya.
Ellerine sarılıp;
- Köşkü de, eşyası da, hizmetçisi de onun olsun efendim. Ben size geldim. Sizdedir benim ebedi saadetim, dedi.