Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Seviyenizi yükseltin! (2 Kullanıcı)

nigdeli

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
2 Şub 2007
Mesajlar
4,908
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
İrşat eserlerinde okuduğumuz bir hadiste, ?Bir saat tefekkür, (kısa bir zaman düşünmek) uzun bir zaman nafile ibadetten üstündür.? buyurulmuştur.


İşte böyle bir anlayış içinde şöyle sakince bir tefekkürle hayatımızın geçen kısmına bir bakalım, diyorum. Harcadığımız hayatımızın senelerini, aylarını, günlerini hangi hayırlı hizmetin yardımcısı ve destekçisi olarak tükettiğimizi bir gözden geçirelim, diye düşünüyorum... Bilmem siz ne dersiniz böyle bir tefekkür derinliğiyle geçmişimizi incelemeye? Bakalım, hayatımız yaratılış hedefini buluyor mu; var oluş gayesine eriyor mu?
Bizi yaratan Rabbimizin rızasına uygun düşen bir hizmetin ucundan bucağından tutuyor, desteğinde olabiliyor muyuz? Şayet böyle bir hizmetimiz varsa, sevgiyi, saygıyı, hoşgörüyü toplumun her kesiminde yaymak istiyor, vatanına, devletine bağlı imanlı bir nesil yetiştirmeye biz de destek veriyor, karınca kararınca bir feragat ve fedakârlığın içinde biz de bulunabiliyorsak; sevinmeli, mutluluk duymalı, şükretmeliyiz Rabb?imize. Çünkü, Nefsi, nefsi! diyerek hayatımızı tüketmiyor, ?Ümmeti, ümmeti!? diyen Resulüllah?ın sünnetine tabi olarak ?Hizmeti, hizmeti!? diyerek hayatımızı değerlendiriyoruz.

Bana öyle geliyor ki, hayatını böylesine hayırlı ve kalıcı hizmetlerle değerlendireni, vatanına, devletine bağlı imanlı bir neslin yetişmesine yardım edip destek olanı, semada ruhaniler, yeryüzünde de ehli iman alkışlar. Böyle umumi bir alkıştan sonra da destek verdiğiniz hizmetiniz sınırları aşar, insanlığın yardımına koşar, nice gönüllerin hidayetine vesile olacak boyutlara ulaşır. İşte bu türlü eşsiz bir hizmetin içinde olma mutluluğu, hayatını bu hizmetle değerlendiren insan için yetip de artar bile. Çünkü en değerli hizmet, insana yapılan hizmettir, en kıymetli yatırım insana yapılan yatırımdır. Siz de bunun içinde, ya da kıyısında köşesinde desteğinde olmakta, hayatınızı bu hizmetle değerlendirmektesiniz...

Ancak, herkesten de böylesine eşsiz hizmetlerin takdir ve tebrikini beklemek yanlış olur. Çünkü sizin feragat ve fedakârlığınızı takdir değil tenkit takdirsizliğine düşenler de çıkabilir. Bu bir sürpriz de sayılmaz. Tarih boyunca hep hizmet edenler, menfaatine aykırı bulduğu için engel olmaya çalışanlar var olmuşlardır. Aslında bu gibi engeller hizmete daha derin bir ihlasla sahip çıkmaya vesile teşkil etmeli, bunlarla meşgul olup da, hizmetten geri kalma yerine, balarısıyla yabanarısının misalini hep hatırda tutmalıdır.

Bilindiği üzere balarısı kırlardaki çiçeklerden topladığı malzeme ile bal yapıp insanlara bal yedirirken bir gün yabanarısıyla karşılaşır. Yabanarısı, bal arısının önüne dikilerek ?Benim yiyeceğim balları sen insanlara götürüyor, beni aç bırakıyorsun.? diyerek engel olmak istediği balarısının önünden çekilmez. Bu sırada bir arı beyi oradan kanat çırpıp geçerken bal arısı ?Benim önüme çıktı, hedefime doğru uçup gitmeme engel oluyor.? diye sızlanır. Arı beyinin ona tavsiyesi şöyle olur: ?Sen seviyeni yükselt seviyeni! Seviyeni yükseltirsen karşında kimsenin olmadığını görecek, hedefine doğru uçmaya devam edeceksin!? Gerçekten de balarısı bir kanat çırpar, seviyesini yükseltir, bakar ki önü bomboş, uçup gider hedefine doğru.
[big]
Öyle ise siz de hizmetinizde önünüze çıkan engellerin seviyesinde kalmayın. Onlarla meşgul olup da burun buruna vuruşmaya kendinizi mecbur sanmayın. Seviyenizi yükseltin, seviyenizi!.. Göreceksiniz ki, yüksek seviye bomboş. ?Herkes seviyesinin gereğini yapar!? diyerek uçup gidin, hoşgörü çiçekleriyle dolu hizmet ufkunuza doğru. Meşgul olmayın aşağıdakilerle... [/big]

Alıntı:Ahmet ŞAHİN
 

nigdeli

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
2 Şub 2007
Mesajlar
4,908
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
RE: Seviyenizi yükseltin!

B)B)
 

metfamu

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
23 Ocak 2007
Mesajlar
592
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: Seviyenizi yükseltin!

selamün aleyküm.çok güzel yaa kardeşim emeğine sağlık.değilmiya seviyesizlerin seviyesine düşmemek lazım.müslümana herzaman seviyeli olmak yakışır.allah razı olsun
 

nigdeli

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
2 Şub 2007
Mesajlar
4,908
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
RE: Seviyenizi yükseltin!

metfamu yazdı:
selamün aleyküm.çok güzel yaa kardeşim emeğine sağlık.değilmiya seviyesizlerin seviyesine düşmemek lazım.müslümana herzaman seviyeli olmak yakışır.allah razı olsun

a.s... cümlemizden inş. selametle...
 

cennet_agaci

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
29 Kas 2006
Mesajlar
2,468
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
37
Konum
iStAnBuLL
RE: Seviyenizi yükseltin!

Öyle ise siz de hizmetinizde önünüze çıkan engellerin seviyesinde kalmayın. Onlarla meşgul olup da burun buruna vuruşmaya kendinizi mecbur sanmayın. Seviyenizi yükseltin, seviyenizi!.. Göreceksiniz ki, yüksek seviye bomboş. ?Herkes seviyesinin gereğini yapar!? diyerek uçup gidin, hoşgörü çiçekleriyle dolu hizmet ufkunuza doğru. Meşgul olmayın aşağıdakilerle...


cnm rabıacım Allah c.c razı olsun
selametle kal .a.e.o
 

nigdeli

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
2 Şub 2007
Mesajlar
4,908
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
RE: Seviyenizi yükseltin!

paryosa_t yazdı:
Öyle ise siz de hizmetinizde önünüze çıkan engellerin seviyesinde kalmayın. Onlarla meşgul olup da burun buruna vuruşmaya kendinizi mecbur sanmayın. Seviyenizi yükseltin, seviyenizi!.. Göreceksiniz ki, yüksek seviye bomboş. ?Herkes seviyesinin gereğini yapar!? diyerek uçup gidin, hoşgörü çiçekleriyle dolu hizmet ufkunuza doğru. Meşgul olmayın aşağıdakilerle...


cnm rabıacım Allah c.c razı olsun
selametle kal .a.e.o


Cümlemizden canım kardeşim...İnş..Aeo
 

nigdeli

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
2 Şub 2007
Mesajlar
4,908
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
RE: Seviyenizi yükseltin!

B)B)
 

seher vakit

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
5 Kas 2006
Mesajlar
1,103
Tepki puanı
0
Puanları
0
Konum
berlin
RE: Seviyenizi yükseltin!

ALLH RAZI OLSUN KARDESIM EMEGINE SAGLIK
 

Sefine-i Hayat

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
20 Kas 2006
Mesajlar
987
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
37
RE: Seviyenizi yükseltin!

ALLAH RAZI OLSUN KARDEŞİM.ÇOK HOŞ YAZIN.EMEĞİNE SAĞLIK.ZAMAN DEĞERLİ,MEŞGUL OLMAMAK LAZIM SEVİYESİZLİKLE.SELAMETLE.A.E.OLUN..B)
 

cemil cemil

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
14 Mar 2007
Mesajlar
304
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: Seviyenizi yükseltin!

Teffekkür

Rastgele işlerin sonucu mu bu müthiş hayat
Tesadüf mü insana hizmet eden şu kainat
Kendi kendine mi tabiattaki binbir sanat
Görmemek Rabb’ini olsa olsa kuru bir inat
Düşün kaşı uzatmayıp da saçı uzatanı
Bütün meyveleri aynı topraktan yaratanı
Seversin sen meyveyi sana parayla satanı
Unutma o kupkuru ağaçlara can katanı

Yıllarca aynı kıvamda bu güneş nasıl yanar
Görüp de inkar eden insan kendini ne sanar
Hissetmez misin ruh dünyan her gün acıyla kanar
Yaratılışı bilen bir kişi başka ne anar
 

desertrose

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
28 Eki 2006
Mesajlar
3,480
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
37
Konum
İstanbul
RE: Seviyenizi yükseltin!

B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)
B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)
B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)
 

cemil cemil

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
14 Mar 2007
Mesajlar
304
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: Seviyenizi yükseltin!

KUR'AN VE SÜNNET'İN EMRETTİĞİ RABITA


Bazıları tasavvufta tarif ve tavsiye edilen rabıtayı tenkit etmekteler. Kimi bu tenkidin şiddetini artırıp rabıtaya şirk diyecek kadar ileri gitmektedir. Acaba birisine göre ibadet, diğerine göre felaket olan bu rabıta nedir?

Tasavvufta rabıta, terbiyenin temeli ve en büyük zikir sebebi görülürken, onu şirk gören kimse hangi delil ve mantıkla bu sonuca varabiliyor?

Gerçekten şirke götüren bir rabıta çeşidi mevcut mudur?
Rabıtanın Kur’an ve Sünnet’te bir örneği, benzeri, delili ve tarifi var mıdır? İnsan terbiyesi için rabıtanın gereği nedir? Bütün bunlar, cevap arayan sorulardır.


Aslında çözüm kolaydır. Aramızda bir ihtilaf varsa, yapılacak iş hakeme gitmektir. Din işlerinde hakem Kur’an ve Sünnet’tir. Biz de önce Kur’an ve Sünnet’e bakacağız. Onlarda rabıtanın nasıl ele alındığını inceleyeceğiz.

“Rabıta”, “ribat”, “murabata” kelime olarak “rabt” kökünden gelmektedir. Rabıta ve rabt, sözlükte iki şeyi birbirine iyice bağlamak anlamına gelir. Bu kelimeye, iki şeyi birbirine bağlayan ip, alaka, şiddetli muhabbet, münasebet, ilgi ve sevgi ile bir şeye bağlılık, cesur ve dayanıklı olmak gibi manalar da verilmiştir. (Cevherî, Sıhah; İbnu Manzur, Lisanu’l-Arab; Zebidî,Tacu’l-Arus.)

Bu kelimeler kullanıldıkları yere göre, bir şeyin üzerinde sabit durmak, kendini hapsetmek, başkasından kesilip bir şeye tam yönelmek gibi manalar da taşımaktadır. (Razî, Tefsir-i Kebir; Kurtubî, el-Cami li Ahkami’l-Kur’an; İbnu Kesir, Tefsir.)

Kur’an ve Sünnet’te anlatılan rabıta çeşitleri de, bu manaların birini veya birkaçını içermektedir.

KUR'AN'DA RABITA GEÇİYOR MU?

Kur’an’da rabıta kelimesi açıkça zikredilmektedir. Bunu şu ayette görüyoruz:

“Ey iman edenler! Allah yolunda sabredin, düşmanlarınız karşısında sebat gösterin, rabıta yapın / Allah’ın korumanızı istediği sınırları bekleyin, Allah’tan korkun ki kurtuluşa eresiniz.” (Âl-i İmran, 200)

Bu ayetteki “rabıta yapın” emri, her mümini ilgilendiren bir emirdir. Tefsirlerde burada geçen rabıtaya şu manalar verilmiştir: Düşmanların saldıracağı yerleri gözetleyin, sınırları bekleyin. Dininizi tehlikelerden koruyun. Nefis ve şeytan düşmanlarına karşı uyanık olun. Onların kalbinize girmesine yol vermeyin. Allah’ın çizdiği sınırları iyi gözetin, ilâhi hükümlere harfiyen uyun. Namaz vakitlerini gözetleyin ve mescitleri ibadet, taat ve zikir ile mamur edin. (Suyutî, ed-Dürrü’l-Mensur; İbnu Kesir, Tefsir.)

Yüce Allah’ın her müminden istediği rabıta, kalbini Yüce Allah’a bağlamaktır. Her işte O’nun rızasını gözetmektir. Bütün yaptıklarında helal ve haram sınırına dikkat etmektir. Kalp kâbesini günah kirlerinden temizlemektir. Oraya Allah’ın sevmediği şeyleri sokmamak için gönlü kontrol altında tutmaktır. Kısaca, Yüce Allah’ın düşman olduğu şeyleri gönülden çıkarmak ve kötülüklerin esaretinden kurtulmuş, hür bir müslüman olmaktır.

Rasulullah s.a.v. Efendimiz, “rabıta yapınız” ayeti indiği zaman, ashabına ayette anlatılan ribat ve rabıtanın ne olduğunu şöyle açıklamıştır:

“Zor ve sıkıntılı zamanlarda güzelce abdest almak, kalbi mescitlere bağlı olmak, ibadet yerlerine çokça gidip gelmek ve bir namazı kıldıktan sonra diğer namaz vaktini gözetlemek var ya; işte sizin için ribat budur, işte asıl ribat budur, işte asıl ribat budur.” (Buharî, Tirmizî, Nesaî, Malik)

Bu hadisten ribatın iki türlü manasının olduğunu anlıyoruz. Birisi manevi, diğeri maddi sınırları kontrol altında tutmaktır. Korunacak manevi sınırlar ilâhi emirler ve kalbimizdir. Maddi sınırlar ise düşmanın saldırı noktalarıdır.

Kalbin Yüce Allah ile ne halde olduğunu kontrol etmeye murakabe denir. Zahiri düşmanları takip ve kontrol etmeye ise mücadele denir. Her ikisi de mümin için vazgeçilmez birer vazifedir. Çünkü ayette kurtuluş bunlara bağlanmıştır.

TEFEKKÜR YA DA VARLIKLARI RABITA

Kur’an ve Sünnet’te emredilen bir diğer rabıta şekli tefekkürdür. Tefekkür etmek, fikretmek, düşünmek aynı şeydir. Hepsi kalple yapılan bir ameldir.

Düşünmek akıllı olmanın gereğidir. İnsanın en başta gelen özelliği düşünmektir. Tefekkür, boş ve gelişi güzel bir düşünce değildir; gizli bir ilim yoludur. Tefekkür kalp aynasında varlıkların iç yüzünü görmektir. Bilinene bakıp gizli olanı fark etmektir. Görünene bakıp görünmeyene ulaşmaktır. Delile bakıp hedefe varmaktır. Tefekkür, sanata bakıp sanatkârı tanımaktır. Kalp gözüyle Yüce Yaratıcı’nın varlıklarda gizlediği ilmini, kudretini, rahmetini ve hikmetini görüp, O’na hayran olmaktır. Bunun sonu O’nu sevmek, zikretmek, yüceltmek ve O’na teslim olup huzura ermektir. Kur’an’da bu sonuç tefekkür, tezekkür, teemmül, tedebbür, ibret, basiret, marifet ve muhabbete bağlanmıştır.

Tefekkürü tarif ettik. Tezekkür, unutulan bir şeyi hatırlamak, unutmamak ve devamlı tekrar ederek onu kalpte tutmaktır. Teemmül, bir şeyi devamlı ve çok yönlü düşünerek içinde saklı olan manayı ortaya çıkarmaktır. Tedebbür, bir şeyi derinlemesine düşünmek ve arkasındaki gizli manayı çözmektir. İbret, bir şeyde verilmek istenen mesajı almaktır. Basiret, işin iç yüzünü görmektir. Marifet, bir şeyi asli haliyle olduğu gibi tanımaktır. Muhabbet, bir şeyi sevmek ve onunla huzur bulmaktır.

Görüldüğü gibi, bütün bunlar bir irade, yöneliş, gayret, iman ve sabır istemektedir.

'MÜRŞİD YERİNE ALLAH'I DÜŞÜN' SÖZÜ DOĞRU MU?

Yüce Allah’ın zatı hariç, her şey düşünülebilir. Yüce Allah’ın zatı hiçbir şeye benzemediği için onu düşünmek mümkün değildir. Rasuiullah s.a.v. Efendimiz, bu konuda şu ölçüyü önümüze koymuştur:

“Allah Tealâ’nın zatını tefekkür etmeyin/düşünmeyin. O’nun nimetlerini ve yarattığı varlıkları düşünün. Çünkü siz Allah’ın zatını düşünmeye güç yetiremezsiniz.” (Ebu’ş-Şeyh, Kitabu’l-Azame; Ebu Nuaym, Hilye; Tabaranî, el-Evsat; Beyhakî, Şuabu’l-İman; Elbanî, Sahiha.)

Alimlerimiz bu hadisten hareketle şu temel kaideyi tespit etmişlerdir: “Her ne ki hayal edilir, o Allah değildir.” (Şa’ranî, el-Yevakıt). Yüce Allah’ın dışındaki her varlık düşünülebilir ve nasıl olduğu hayal edilebilir. Fakat Allah nasıl acaba diye düşünülmez, düşünülemez.

Bu hadis, niçin bir mürşidi düşünüyorsunuz da Allah’ı düşünmüyorsunuz, diyenlere cevap vermektedir. Kâmil mürşid, bir varlıktır, kuldur, edep ve takva sahibi salih bir insandır. Allah’ın dostu, halifesi, şahidi, delili ve davetçisidir. Onu düşünmek, hayal etmek, kalpte canlandırmak, gönülde şekillendirmek, rabıta yapmak mümkündür, fakat bu durum Yüce Allah’ın zatı için mümkün değildir.

AYETLER, İBRETLER

Yüce Allah, Kur’an’da bütün varlıklara, yerlere, göklere, dağlara, denizlere, aya, güneşe, yıldızlara, geceye, gündüze, yağmura, rüzgara, insana, bitkilere, hayvanlara, tarihte olan olaylara “ayet”, “delil” ve “ibret” ismini veriyor ve onların yaratılmasına, seyrine, sevk ve idaresine, hareket ve sonuçlarına ibretle bakmamızı, onların üzerinde derin derin düşünmemizi emrediyor. Bir sivrisineğin halini, arının yaptığı balı, örümceğin ördüğü ağı misal vererek, akıl sahiplerinin ibret almasını istiyor. Cennet, Cehennem, Sırat, Mizan ve diğer ahiret hallerini safha safha anlatarak, hepsi üzerinde düşünülmesini bekliyor.

Kısaca önümüze iki türlü ayet konmuştur. Birisi Kur’an ayetleri, diğeri kainat ayetleridir. Yüce Allah, bütünüyle Kur’an ayetlerini düşünüp öğüt almamız ve Allah’ın tek ilâh olduğunu anlamamız için indirdiğini haber veriyor. (Nisa, 82; Yusuf, 2; İbrahim, 52 v.d.)

Aynı şekilde yerler, gökler ve içindekilerin de aynı hedef için yaratıldığını bildiriyor ve onlardaki bu ilmi insanların okumasını, içindeki mesajı almasını istiyor. (Bakara, 164; Âl-i İmran, 190-191; Yunus, 101 v.d.)

Bu ayetler bize sadece kainatta olanı biteni haber vermek, onların isimlerini öğretmek ve arada bir kendilerini konu etmek için anlatılmıyor. Bunların tek hedefi kalbi uyandırmak ve Yüce Allah’a bağlamaktır. Çünkü disiplinli düşünmek, bir halden diğerine geçmek içindir. Tefekkürle kalp dirilir, hali değişir, sıfatı güzelleşir. Bu dirilik ve güzellik diğer lâtifelere yansır. Kalp gibi ruh, sır, hafi, ahfa, vicdan, akıl ve şuur da ayet ve delilleri tefekkürün sonucu oluşan ilim ve feyzden nasiplenir. Sonuç güzel ahlâktır.

Tefekkürle cehaletten ilme, dünya hırsından zühde, kibirden tevazuya, benlikten edebe, nefretten sevgiye, korkudan emniyete, vesveseden zikre, boş işlerden ibadete, fani dostlardan ebedi sevgiliye yöneliş ve geçiş sağlanır. İşte buna seyr u sulûk, yani Allah’a gitmek denir. Bu hedefe giderken her şey bir vesileden ibarettir. Tefekkür de en güzel vesiledir. Bunun için, “uyanık kalple bir saat tefekkür yapmak, gaflet içinde bir sene ibadet yapmaktan hayırlıdır” denmiştir. (Ebu’ş-Şeyh, Kitabu’l-Azame; Gazalî, İhya)

Kur’an’da, ayetlerden ibret almak ve sonuç çıkarmak için samimi iman, uyanık kalp, güzel yöneliş, takva, temiz akıl ve sabır gerekli görülmüştür. İman etmeyen ve aklı midesine, kulağı para sesine, gözü cüzdanına bağlı yaşayan kimseler, bu halleriyle kör, sağır, dilsiz, hissiz ve kıymetsiz birer varlık olarak tanıtılmıştır.

Görüldüğü gibi tefekkür lazımdır. Tefekkürün hedefi şirkten kurtulmak, tevhide ve şükre ulaşmaktır. Bu şekilde tefekkür etmek, ibret almak, kendini kontrol etmek ve amellerini muhasebeye çekmek her müminin günlük amelleri arasında yerini almalıdır. Hadiste, aklı başında olan her müminin, gününün bir kısmını bu tefekkür için ayırması gerektiği belirtilmiştir. (İbnu Hıbban, Sahih; Ebu Nuaym, Hilye)

MUHABBET RABITASI

Kur’an ve Sünnet’te emredilen rabıtalardan birisi de muhabbet rabıtasıdır. Muhabbet rabıtası kalbi Allah’ın sevdiği şeylere bağlamak ve onları Allah için sevmektir. Bu sevilecek kimselerin başında Hz. Peygamber s.a.v. Efendimiz gelmektedir. Yüce Allah onu sevginin imamı, delili ve rehberi yapmıştır. (Âl-i İmran, 31; A’raf, 157-158) O’na uymadan Allah’ı seviyorum demek yalandır.

Rasulullah s.a.v. Efendimiz, kendisi için her müminden şu derece bir sevgi ve kalp bağı istemektedir: “Sizden biriniz beni kendi nefsinden, ailesinden, çocuklarından, anne babasından ve bütün insanlardan daha fazla sevmedikçe, tam iman etmiş olmaz, gerçek imanın tadını tadamaz.” (Buharî, Müslim, İbnu Mace, Ahmed)

Ayrıca her müminden Ashab-ı Kiram’ı, alimleri, salihleri ve mümin kardeşlerini sevmesi, onları hayırla anması, kalbinde onlara yer vermesi, dualarına katması, onlarla ilgilenmesi istenmektedir. “Birbirinizi sevmedikçe mümin olamazsınız” hadisi, bu sevgiyi anlatmaya yeterlidir. Yüce Allah’ın: “Sakın zalimlere meyletmeyin, yoksa size de ateş dokunur.” (Hud, 113) uyarısını her kalp sahibi dikkate almalıdır. “Ey iman edenler Allah’tan korkun ve benim sadık kullarımla beraber olun.” (Tevbe, 119) ayeti, kalbin kimlere yönelmesi ve bağlanması gerektiğini göstermektedir.

ÖLÜM RABITASI

Kur’an ve Sünnet’te emredilen rabıtalardan biri de ölüm rabıtasıdır. Kur’an’da insanı dehşete düşürecek, hayrete sevkedecek ölüm halleri, kıyamet sahneleri ve ahiret manzaraları anlatılmaktadır. Bunlarla kalp dünyadan çekilip ebedi ahiret yurduna yöneltilmek istenmektedir. Rasulullah s.a.v. Efendimiz, Abdullah b. Ömer’e: “Kendini ölmüş ve kabre girmiş say.” (Tirmizî, Ahmed) buyurarak ölüm rabıtasını tavsiye etmiştir. Bu rabıta ile insanın dünyanın boş sevgi ve zevklerinden çekilip ebedi ahiret güzelliklerine yöneleceğini, gafletin gidip kalbin dirileceğini ve günahlardan temizleneceğini haber vermiştir. (Tirmizî, Nesaî, Münavî, Beyhakî)

Allah dostları tefekküre büyük önem vermişlerdir. İnsanın terbiyesi, konuşması kadar susmasından da anlaşılır. Ancak, boş konuşma ve kötü düşünce kınandığı gibi, içinde güzel düşünce ve tefekkür olmayan suskunluk da kınanmıştır.

Velilerden Fudayl b. İyaz rh.a. der ki: “Tefekkür bir aynadır. Sana iyiliklerini ve kötülüklerini gösterir. Onda kalbinin halini görürsün.”

Alimlerden Abdullah b. Mübarek rh.a., velilerden Sehl b. Ali k.s.’yi derin bir tefekküre dalmış halde gördü. Onun ahiret hallerini düşündüğünü anladı ve “Nereye kadar ulaştın?” diye sordu. O da, “Sırat köprüsüne kadar.” cevabını verdi.

Bişr b. Haris rh.a., tefekkürle elde edilecek sonucu şöyle özetler: “Eğer insanlar Yüce Allah’ın büyüklüğünü anlayabilselerdi, ona isyan etmezlerdi.”

RABITANIN SONUCU

Tasavvuf büyüklerinin tarif ve tatbik ettiği rabıta da yukarıda anlatılan tefekkür çeşitlerinden birisidir. Rabıta, görülmesi Yüce Allah’ı hatırlatan kâmil bir veliyi gönül aynasında seyretmek ve üzerinde zuhur eden ilâhi tecellileri görüp, Yüce Allah’ı zikretmekten ibarettir.

Diğer bir yönüyle rabıta, Yüce Allah’ın dostu ile gönülde beraber olmaktır. Onun kalbine emanet edilen ilâhi nura bağlanmaktır. Onun ilâhi aşkla kaynayan kalbine inen feyizden nasiplenmektir. Velideki dostluk sırrını düşünmektir. Salihleri özlemek ve onlardaki güzel ahlâka özenmektir. Sevgi atmosferi içinde kalbi uyandırıp Hakka yöneltmektir.

Kısaca rabıta, Allah’ın yeryüzündeki şahidine bakarak Allah’ı tanımaktır. İşte tefekkürün özü de budur.
 

nigdeli

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
2 Şub 2007
Mesajlar
4,908
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
RE: Seviyenizi yükseltin!

Sefine-i Hayat yazdı:
ALLAH RAZI OLSUN KARDEŞİM.ÇOK HOŞ YAZIN.EMEĞİNE SAĞLIK.ZAMAN DEĞERLİ,MEŞGUL OLMAMAK LAZIM SEVİYESİZLİKLE.SELAMETLE.A.E.OLUN..B)

s.a kardeşim..beğenmiş olmanıza sevindim..Allah razı olsun sizden de...çok haklısınız kardeşim...Selametle kalın...Rabbime emanet olun...B)B)​
 

m_muaz

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
28 Eki 2006
Mesajlar
7,359
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: Seviyenizi yükseltin!

selamun aleykum ..

Rahman razı olsun cok güzel konu selametle..
 

nigdeli

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
2 Şub 2007
Mesajlar
4,908
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
RE: Seviyenizi yükseltin!

desertrose yazdı:
B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)
B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)
B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)

S.A ALLAH RAZI OLSUN GÜZEL KARDEŞİM, SAĞOLASIN...
[marq]
B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)​
[/marq]
 

nigdeli

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
2 Şub 2007
Mesajlar
4,908
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
RE: Seviyenizi yükseltin!

s.a cemil cemil kardeşim..Allah razı olsun..Selametle kalın..
 

nigdeli

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
2 Şub 2007
Mesajlar
4,908
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
RE: Seviyenizi yükseltin!

m_muaz yazdı:
selamun aleykum ..

Rahman razı olsun cok güzel konu selametle..

ve aleyküm selam;

Rabbim sizden de razı olsun inşAllah..Sağolasınız...Selametle kalın..A.e.o...
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt