Allah rızası için aralarında bir akrabalık veya menfaat bulunmadan birbirlerini sevenlerin yüzleri nurludur. Onlar kıyamet gününde nurdan minderlerde oturacaklar, bütün insanlar korku içinde oldukları halde onlar emin olacak, bütün insanlar hüzün ve keder içinde olduğu halde onlar herhangi bir hüzün ve keder duymayacaklardır.
Sadece Allah rızası için birbirlerini sevenler, Allah-u Zülcelal’in yanında o kadar kıymetlidirler ki, kıyamet günü onlara çok büyük mükâfatlar verilecektir. Nitekim rivayete göre şöyle anlatılmıştır:
“O kimseler kıyamet gününde kırmızı yakuttan yapılmış bir sütun üzerinde olacaklardır. Bu sütunun üzerinde yetmiş bin teras köşk vardır ki güneş nasıl dünyadakileri aydınlatırsa, bu teras köşklerde, cennet ehlini öyle aydınlatırlar. Orada cennet ehli şöyle diyecektir: 'Bizi götüründe dünyada iken birbirlerini sevenleri ziyaret edelim.' Oraya gittikleri zaman, güneşin dünyadakilere vurup aydınlattığı gibi, onların yüzlerine aydınlık vurur. Onların üzerlerinde sündüs ipekten bir giysi vardır. Alınlarında şu cümle yazılıdır: 'Bunlar Allah için birbirlerini sevenler ve Allah için birbirlerini ziyaret edenlerdir.' "
Mü’minlerin birbirini sevmesinin mükâfatı böyle olduğu halde, bu fırsatı değerlendirmemek, gerçekten bir mü’minin kendisine yapmış olduğu çok büyük bir haksızlıktır. Bir mü’min, başka bir mü’min kardeşini fasık olsa dahi Allah için sevmesi lazımdır. Çünkü onun kalbinde iman nuru vardır. Hatta bazı kitaplarda: “Fasığın imanının ışığı dünyaya gelse şark ve gaybı aydınlatır.” denilmiştir...