Gelin, namazda huşu için kendimizi yoklayıp şöyle bir muhasebe yapalım. Diyelim ki kendimize:
Namaza durdun işte. Yüreğindeki kara noktayı yeryüzündeki kara noktaya yani Kâbe’ye çevir. Nasıl ki Allahü Teâlâ her yerde hazır ve nazır iken Kâbe’ye yönelerek O’nun divanına duruyorsak, sen de gönül kâbene yani kalbine yönel. Kalbine dikkat et. Kalbinin kapısına muhafız dik. İçeriye sadece Hakk’ı al. Gayrısını def et. Def et ki orası Hakk’ın mekânı…
Bu çok zor mu diyorsun. Evet zor ama sevene zor var mıdır? Seven sevdiğinin huzurunda O’ndan gayrısına bakar mı? Seven kalbini sevdiğine vermez mi? Hem Rabbine giden yol kalpten geçer. Kalbine yönel ki o yolu bulasın ve ona eresin.
Tenceredeki su kaynarsa ona tuz atarsan ne olur bilir misin? Kaynama kesilir. Bardaktaki suya boya katarsan ne olur? Su pislenir. Sen de pişmiş aşa su katma…
Kâinat çok büyük, sen ise kâinat yanında nokta kadar bile değilsin. O halde neden namazda varlık iddiasına girişirsin? Sadece Rabbini düşün, kendi varını vahdette yok eyle. Huşu ile oku ayeti kerimeleri, duaları.. Huşu ile rukuya var, huşu ile secdeye var.
Sen bilmez misin, senin namazda düşündüğün her şey Rabbinle aranda perdedir. Neden bu perdeleri atmazsın? Neden Rabbinle arana setler koyarsın? Senin yokluğun Rabbine yakınlığın demektir. O halde sıyrıl dünya meşgalesinden, bırak gereksiz endişeleri, at kafandaki çer ve çöpleri…
Hem sen namazda Rabbini zikrediyorsun. Zikir bir kazma değil midir? Kalbindeki ayrık otlarını, dikenlerini zikir sayesinde temizlemez misin? Eğer sen kazmayı bilmiyorsan kazmanın suçu ne? Bırak artık boşa bilek sallamayı! Kazmayı eline daha sağlam al ve ayrık otlarıyla dikenlere çevir. Bak o zaman kalbinde ne muhabbet tohumları bitecek!
Sevdiğinin karşısında titrersin, kırık dökük olursun da Rabbinin azameti karşısında neden titremezsin? Titre, titre de haline bak: Bu kıldığın namaz namaz mı? Kalbinde muhabbeti ilahiyye yokken, o okumalarının, rükûlarının, secdelerinin bir kıymeti olur mu sanıyorsun?
Namazını sevgilisini görmeyi dört gözle bekleyen sevgili edasıyla kıl. Rabbinle buluşuyorsun o halde hem dışına hem içine dikkat et. Sakın pejmürde kıyafetle kılma namazını, en güzel kıyafetinle çık huzura. Sakın kirli, pas içinde bir kalple kılma namazını, tertemiz, pırıl pırıl bir kalple dur divana. Hem sen bilmez misin Mecnun’un Leyla olduğu bir demde, her suale Leyla demek icap eder. Sen de namazda mecnun kesil. Rabbine yönel ve karşında O’nu bul…
Namaza niyetle girdin o halde niyetini diri tut. Kendini namaza ver, o anı yaşa. Eğer kalbindeki malayaniyi atamıyorsan ona en yakınsın demektir. Zira zor terk edilen şey sana en yakın olan değil midir? Bunu bil ve sevgini kontrol et. Sevgin, muhabbetin kime, neye, ya da nelere!.. İşte namaz, muhabbetinin mihengi. O halde Rabbine olan sevgini isbat et!
Alıntı
Namaza durdun işte. Yüreğindeki kara noktayı yeryüzündeki kara noktaya yani Kâbe’ye çevir. Nasıl ki Allahü Teâlâ her yerde hazır ve nazır iken Kâbe’ye yönelerek O’nun divanına duruyorsak, sen de gönül kâbene yani kalbine yönel. Kalbine dikkat et. Kalbinin kapısına muhafız dik. İçeriye sadece Hakk’ı al. Gayrısını def et. Def et ki orası Hakk’ın mekânı…
Bu çok zor mu diyorsun. Evet zor ama sevene zor var mıdır? Seven sevdiğinin huzurunda O’ndan gayrısına bakar mı? Seven kalbini sevdiğine vermez mi? Hem Rabbine giden yol kalpten geçer. Kalbine yönel ki o yolu bulasın ve ona eresin.
Tenceredeki su kaynarsa ona tuz atarsan ne olur bilir misin? Kaynama kesilir. Bardaktaki suya boya katarsan ne olur? Su pislenir. Sen de pişmiş aşa su katma…
Kâinat çok büyük, sen ise kâinat yanında nokta kadar bile değilsin. O halde neden namazda varlık iddiasına girişirsin? Sadece Rabbini düşün, kendi varını vahdette yok eyle. Huşu ile oku ayeti kerimeleri, duaları.. Huşu ile rukuya var, huşu ile secdeye var.
Sen bilmez misin, senin namazda düşündüğün her şey Rabbinle aranda perdedir. Neden bu perdeleri atmazsın? Neden Rabbinle arana setler koyarsın? Senin yokluğun Rabbine yakınlığın demektir. O halde sıyrıl dünya meşgalesinden, bırak gereksiz endişeleri, at kafandaki çer ve çöpleri…
Hem sen namazda Rabbini zikrediyorsun. Zikir bir kazma değil midir? Kalbindeki ayrık otlarını, dikenlerini zikir sayesinde temizlemez misin? Eğer sen kazmayı bilmiyorsan kazmanın suçu ne? Bırak artık boşa bilek sallamayı! Kazmayı eline daha sağlam al ve ayrık otlarıyla dikenlere çevir. Bak o zaman kalbinde ne muhabbet tohumları bitecek!
Sevdiğinin karşısında titrersin, kırık dökük olursun da Rabbinin azameti karşısında neden titremezsin? Titre, titre de haline bak: Bu kıldığın namaz namaz mı? Kalbinde muhabbeti ilahiyye yokken, o okumalarının, rükûlarının, secdelerinin bir kıymeti olur mu sanıyorsun?
Namazını sevgilisini görmeyi dört gözle bekleyen sevgili edasıyla kıl. Rabbinle buluşuyorsun o halde hem dışına hem içine dikkat et. Sakın pejmürde kıyafetle kılma namazını, en güzel kıyafetinle çık huzura. Sakın kirli, pas içinde bir kalple kılma namazını, tertemiz, pırıl pırıl bir kalple dur divana. Hem sen bilmez misin Mecnun’un Leyla olduğu bir demde, her suale Leyla demek icap eder. Sen de namazda mecnun kesil. Rabbine yönel ve karşında O’nu bul…
Namaza niyetle girdin o halde niyetini diri tut. Kendini namaza ver, o anı yaşa. Eğer kalbindeki malayaniyi atamıyorsan ona en yakınsın demektir. Zira zor terk edilen şey sana en yakın olan değil midir? Bunu bil ve sevgini kontrol et. Sevgin, muhabbetin kime, neye, ya da nelere!.. İşte namaz, muhabbetinin mihengi. O halde Rabbine olan sevgini isbat et!
Alıntı