http://arsiv.huzurpinari.com/index.php?option=com_afm
Bir kimseyi seviyorum deyince, ona karşı mecazi muhabbeti olduğu anlaşılır. Her Müslüman, Resulullah efendimizi böyle sevmektedir. Zaten Müslüman olmak için, bu kadar muhabbet kâfidir. Hakiki sevginin hasıl olması için, Peygamber efendimizin sözlerini, işlerini, hallerini ve ahlakını öğrenmek ve bunları da sevmek lazımdır.
İmam-ı Rabbani hazretleri; �Seven ve sevgiliden başka her şeyden kesilen, sevdiğine kavuşur. Böyle sevgisi olmayan ise, bu kavuşmayı ancak öğrenir, bilir ve bu bilgisini büyük nimet sanır� buyurmuştur. Eğer bir kimsede hakiki sevgi çok olursa, sevdiğinden başka her şeyi, hatta kendini bile unutur. Çünkü sevilene itaat edilir ve her şeyde ona tâbi olunur. Hadis-i şerifte; (Bir kimse, Allah�ın dostlarını sever, düşmanlarını düşman bilirse ve Allah için verir ve Allah için vermezse, imanı kâmil olur) buyuruldu.
Sevenin, sevdiğinin sevdiklerini sevmesi ve sevmediklerini de, sevmemesi lazımdır. Bu sevgi ve düşmanlık, insanın elinde değildir. Sevginin icabıdır, kendiliğinden hasıl olur. Dostun dostları, insana sevimli görünür. Düşmanları, çok çirkin görünür. Bir kimse, birisini seviyorum derse, onun düşmanlarından uzaklaşmadıkça, sözüne inanılmaz. Ona münafık denir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Allahü teâlâ, bir Peygambere vahyetti ki, �Falan abide söyle: Dünyada zühd ederek, nefsini rahata kavuşturdun ve kendini kıymetlendirdin. Benim için ne yaptın?� Abid sordu: �Ya Rabbi! Senin için ne yapılır?� Allahü teâlâ buyurdu: �Düşmanıma, benim için düşmanlık ettin mi ve sevdiğimi benim için sevdin mi?� buyuruldu.)
Muhabbet, sevgilinin dostlarını sevmeyi, düşmanlarına düşmanlık etmeyi icap eder. Bu sevgi ve düşmanlık, sadık olanların elinde ve iradesinde değildir. Çalışmaksızın, zahmet çekmeksizin kendiliğinden hasıl olur. Dostun dostları güzel görünür ve düşmanları çirkin ve fena görünür. Dünyanın güzel görünüşlerine kapılanlara hasıl olan muhabbet de, bunu icap ettiriyor. Peygamber efendimiz; (Bir kimse, beni çocuğundan ve babasından ve herkesten daha çok sevmedikçe, iman etmiş olmaz) buyurmuşlardır.
Allahü teâlâyı sevenin, Onun Resulünü de sevmesi vaciptir. Salih kulları da sevmesi lazımdır. Süfyan bin Uyeyne hazretleri; �Allahü teâlâyı seven, Allahü teâlânın sevdiklerini de sever. Allahü teâlânın sevdiklerini seven, Allahü teâlânın rızası için sever� buyurmuştur.
Seviyorum diyen bir kimse, sevgilisinin düşmanlarından kesilmedikçe sözünün eri sayılmaz. Buna yalancı denir. Abdullah-i Ensari hazretleri buyuruyor ki: �Ebül-Hüseyn bin Sem�un, bir gün hocam Husriyi incitmişti. O andan beri, kalbimde ona karşı soğukluk duyuyorum.� Büyüklerin meşhur olan; �Üstadını incitene darılmaz, gücenmez isen, köpek senden daha iyidir� sözünü burada hatırlatmak yerinde olur.
Herkes neyi severse onun zikrini çok eder. Allahü teâlâyı seven Allah�ı, Resulullah efendimizi seven Onu, evliyayı seven evliyayı çok zikreder, anar. Yani hiç hatırından çıkarmaz. Çünkü çok sevilen, insanın kalbinden, hatırından hiç çıkmaz. Her müminin, Resulullah efendimizi çok sevmesi lazımdır. Onu çok seven, Onu çok anar, çok söyler, çok över. Hadis-i şerifte; (Bir şeyi çok seven, onu çok anar) buyuruldu.
Nitekim çocuklarını, hanımını, tarlasını, bağını, bahçesini, parasını seven, bunları hiç gönlünden çıkarmaz. Herkes kalbini yoklarsa, kimi çok sevdiğini anlar. Herkes sevdiği ne emrettiyse onu canı gibi yerine getirir. Bazısını yapar, bazısını yapmazsa sevgisi az, hiç tutmazsa sevmediği anlaşılır. Nefsine düşkün olan, nefsinin arzularına kavuşmak için, yardım edenleri sever. Akıl ve ilim sahipleri ise, medeni insan olmasına yardım edenleri sever. Kısacası, iyiler iyileri, kötüler de kötüleri sever. Bir kimsenin sevdiklerine, arkadaşlarına bakarak, onun nasıl bir adam olduğu anlaşılır. Hadis-i şerifte; (Herkes, kendisine ihsan edeni sever. Bu sevgi, insanın yaratılışında mevcuttur) buyuruldu.
Netice olarak sevgi, itaat demektir. Yani seven, sevdiğine itaat eder. Sevginin derecesi, itaatteki sürat ile ölçülür. Bir kimse, �Ben ehl-i sünnet âlimlerini, bu büyükleri seviyorum� deyip de, bunlara ve bunların bildirdiklerine itaat etmezse, bu kimse yalancıdır. Vücuttaki herhangi bir hücre, beyinle bağlantısını kopartınca kanserleştiği gibi, bu büyüklerle, İslam âlimleri ile irtibatı, bağlantısı kesilen kimse de, iflah olmaz. Bunun için, bu büyüklerin kıymetli eserlerini, kitaplarını okumalı, irtibatı, bağlantıyı hiç kesmemelidir. Ve Abdullah bin Mübarek hazretlerinin buyurduğu gibi: �Allahü teâlâya isyan ederken, Onu sevdiğini nasıl söyleyebilirsin? Eğer sevgin doğru olsaydı, Ona itaat ederdin; çünkü seven, sevdiğine itaat eder.�
http://arsiv.huzurpinari.com/index.php?option=com_afm
İslam ve Toplum Arşivi .:.: www.osman-unlu.com :.:.
Bir kimseyi seviyorum deyince, ona karşı mecazi muhabbeti olduğu anlaşılır. Her Müslüman, Resulullah efendimizi böyle sevmektedir. Zaten Müslüman olmak için, bu kadar muhabbet kâfidir. Hakiki sevginin hasıl olması için, Peygamber efendimizin sözlerini, işlerini, hallerini ve ahlakını öğrenmek ve bunları da sevmek lazımdır.
İmam-ı Rabbani hazretleri; �Seven ve sevgiliden başka her şeyden kesilen, sevdiğine kavuşur. Böyle sevgisi olmayan ise, bu kavuşmayı ancak öğrenir, bilir ve bu bilgisini büyük nimet sanır� buyurmuştur. Eğer bir kimsede hakiki sevgi çok olursa, sevdiğinden başka her şeyi, hatta kendini bile unutur. Çünkü sevilene itaat edilir ve her şeyde ona tâbi olunur. Hadis-i şerifte; (Bir kimse, Allah�ın dostlarını sever, düşmanlarını düşman bilirse ve Allah için verir ve Allah için vermezse, imanı kâmil olur) buyuruldu.
Sevenin, sevdiğinin sevdiklerini sevmesi ve sevmediklerini de, sevmemesi lazımdır. Bu sevgi ve düşmanlık, insanın elinde değildir. Sevginin icabıdır, kendiliğinden hasıl olur. Dostun dostları, insana sevimli görünür. Düşmanları, çok çirkin görünür. Bir kimse, birisini seviyorum derse, onun düşmanlarından uzaklaşmadıkça, sözüne inanılmaz. Ona münafık denir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Allahü teâlâ, bir Peygambere vahyetti ki, �Falan abide söyle: Dünyada zühd ederek, nefsini rahata kavuşturdun ve kendini kıymetlendirdin. Benim için ne yaptın?� Abid sordu: �Ya Rabbi! Senin için ne yapılır?� Allahü teâlâ buyurdu: �Düşmanıma, benim için düşmanlık ettin mi ve sevdiğimi benim için sevdin mi?� buyuruldu.)
Muhabbet, sevgilinin dostlarını sevmeyi, düşmanlarına düşmanlık etmeyi icap eder. Bu sevgi ve düşmanlık, sadık olanların elinde ve iradesinde değildir. Çalışmaksızın, zahmet çekmeksizin kendiliğinden hasıl olur. Dostun dostları güzel görünür ve düşmanları çirkin ve fena görünür. Dünyanın güzel görünüşlerine kapılanlara hasıl olan muhabbet de, bunu icap ettiriyor. Peygamber efendimiz; (Bir kimse, beni çocuğundan ve babasından ve herkesten daha çok sevmedikçe, iman etmiş olmaz) buyurmuşlardır.
Allahü teâlâyı sevenin, Onun Resulünü de sevmesi vaciptir. Salih kulları da sevmesi lazımdır. Süfyan bin Uyeyne hazretleri; �Allahü teâlâyı seven, Allahü teâlânın sevdiklerini de sever. Allahü teâlânın sevdiklerini seven, Allahü teâlânın rızası için sever� buyurmuştur.
Seviyorum diyen bir kimse, sevgilisinin düşmanlarından kesilmedikçe sözünün eri sayılmaz. Buna yalancı denir. Abdullah-i Ensari hazretleri buyuruyor ki: �Ebül-Hüseyn bin Sem�un, bir gün hocam Husriyi incitmişti. O andan beri, kalbimde ona karşı soğukluk duyuyorum.� Büyüklerin meşhur olan; �Üstadını incitene darılmaz, gücenmez isen, köpek senden daha iyidir� sözünü burada hatırlatmak yerinde olur.
Herkes neyi severse onun zikrini çok eder. Allahü teâlâyı seven Allah�ı, Resulullah efendimizi seven Onu, evliyayı seven evliyayı çok zikreder, anar. Yani hiç hatırından çıkarmaz. Çünkü çok sevilen, insanın kalbinden, hatırından hiç çıkmaz. Her müminin, Resulullah efendimizi çok sevmesi lazımdır. Onu çok seven, Onu çok anar, çok söyler, çok över. Hadis-i şerifte; (Bir şeyi çok seven, onu çok anar) buyuruldu.
Nitekim çocuklarını, hanımını, tarlasını, bağını, bahçesini, parasını seven, bunları hiç gönlünden çıkarmaz. Herkes kalbini yoklarsa, kimi çok sevdiğini anlar. Herkes sevdiği ne emrettiyse onu canı gibi yerine getirir. Bazısını yapar, bazısını yapmazsa sevgisi az, hiç tutmazsa sevmediği anlaşılır. Nefsine düşkün olan, nefsinin arzularına kavuşmak için, yardım edenleri sever. Akıl ve ilim sahipleri ise, medeni insan olmasına yardım edenleri sever. Kısacası, iyiler iyileri, kötüler de kötüleri sever. Bir kimsenin sevdiklerine, arkadaşlarına bakarak, onun nasıl bir adam olduğu anlaşılır. Hadis-i şerifte; (Herkes, kendisine ihsan edeni sever. Bu sevgi, insanın yaratılışında mevcuttur) buyuruldu.
Netice olarak sevgi, itaat demektir. Yani seven, sevdiğine itaat eder. Sevginin derecesi, itaatteki sürat ile ölçülür. Bir kimse, �Ben ehl-i sünnet âlimlerini, bu büyükleri seviyorum� deyip de, bunlara ve bunların bildirdiklerine itaat etmezse, bu kimse yalancıdır. Vücuttaki herhangi bir hücre, beyinle bağlantısını kopartınca kanserleştiği gibi, bu büyüklerle, İslam âlimleri ile irtibatı, bağlantısı kesilen kimse de, iflah olmaz. Bunun için, bu büyüklerin kıymetli eserlerini, kitaplarını okumalı, irtibatı, bağlantıyı hiç kesmemelidir. Ve Abdullah bin Mübarek hazretlerinin buyurduğu gibi: �Allahü teâlâya isyan ederken, Onu sevdiğini nasıl söyleyebilirsin? Eğer sevgin doğru olsaydı, Ona itaat ederdin; çünkü seven, sevdiğine itaat eder.�
http://arsiv.huzurpinari.com/index.php?option=com_afm
İslam ve Toplum Arşivi .:.: www.osman-unlu.com :.:.