Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Şeriat, Hilafet İçin Belirli Bir Şahıs Tayin Etmedi -2- (1 Kullanıcı)

HUSEYIN SASMAZ

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Eyl 2009
Mesajlar
1,204
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
61
Şeriat, Hilafet İçin Belirli Bir Şahıs Tayin Etmedi -2-
Bazılarının, Rasul SallAllah’u Aleyhi Vesellem’in Ali’yi kendisinden sonra halife olarak belirlediğini istinbat ettikleri hadislerden ikinci bölümüne gelince, bunlar dört nâsta özetlenmektedir:

1- Buhari, Mus’ab b. Sa’ad’dan o da babasından şunu rivayet etti: “Rasul SallAllah’u Aleyhi Vesellem Ali’yi yerine bırakarak Tebük’e sefere çıktı. Bunun üzerine Ali şöyle dedi: “Beni çocukların ve kadınların yanında geride mi bırakıyorsun?” Rasul SallAllah’u Aleyhi Vesellem ise şöyle dedi: أَمَا تَرْضَى أَنْ تَكُونَ مِنِّي بِمَنْزِلَةِ هَارُونَ مِنْ مُوسَى غَيْرَ أَنَّهُ لا نَبِيَّ بَعْدِي “Benim yanımda, Harun’un Musa’nın yanındaki konumunda olmandan razı değil misin? Ancak benden sonra nübüvvet yoktur.”[1]

Müslim, Âmir b. Sa’ad b. Ebu Vakkâs’tan o da babasında şöyle dediğini rivayet etti: “Rasulullah SallAllah’u Aleyhi Vesellem Ali’ye şöyle dedi: أَنْتَ مِنِّي بِمَنْزِلَةِ هَارُونَ مِنْ مُوسَى إِلا أَنَّهُ لا نَبِيَّ بَعْدِي “Senin benim yanımdaki konumun, Harun’un Musa’nın yanındaki konumu gibidir. Ancak benden sonra nebi yoktur.”[2]

Müslim, İbrahim b. Sa’ad’dan o da Sa’ad’dan Nebi SallAllah’u Aleyhi Vesellem’in Ali’ye şöyle dediğini rivayet etti: أَمَا تَرْضَى أَنْ تَكُونَ مِنِّي بِمَنْزِلَةِ هَارُونَ مِنْ مُوسَى “Benim yanımda, Harun’un Musa’nın yanındaki konumunda olmandan razı değil misin?”[3]

Buhari, İbrahim b. Sa’ad’dan o da babasından Nebi SallAllah’u Aleyhi Vesellem’in Ali’ye şöyle dediğini rivayet etti: أَمَا تَرْضَى أَنْ تَكُونَ مِنِّي بِمَنْزِلَةِ هَارُونَ مِنْ مُوسَى “Benim yanımda, Harun’un Musa’nın yanındaki konumunda olmandan razı değil misin?”[4]

İbn İshâk şunu rivayet etti: “Rasulullah SallAllah’u Aleyhi Vesellem Ali b. Ebu Talib RadıyAllah’u Anh’u ehlinin yanında bıraktı ve ona onların yanında kalmasını emretti. Bunun üzerine münafıklar Ali RadıyAllah’u Anh hakkında asılsız haberler yaydılar. Dediler ki: ‘Onu ancak sıkıcı bulduğu ve önemsemediğinden geride bıraktı.’ Münafıklar bunu söylediklerinde, Ali b. Ebu Talib RadıyAllah’u Anh silahını alıp hemen yola çıktı ve Cürf denilen yerde konaklamış olan Rasulullah SallAllah’u Aleyhi Vesellem’e ulaşıp şöyle dedi: “Ey Allah’ın Nebisi, münafıklar beni sıkıcı bulduğun ve önemsemediğin için geride bıraktığını iddia ediyorlar.” Bunun üzerine Nebi SallAllah’u Aleyhi Vesellem şöyle dedi: كذبوا ولكنني خلفتك لما تركت ورائي فارجع فاخلفني في أهلي و أهلك أفلا ترضى يا علي أن تكون مني بمنزلة هرون من موسى إلا أنه لا نبي بعدي “Onlar yalan söylüyorlar. Ben seni arkamda bıraktıklarım için geride bıraktım. Şimdi geri dön, ehlim ve ehlinde benim yerimi al. Ey Ali, benim yanımda, Harun’un Musa’nın yanındaki konumunda olmandan razı olmaz mısın? Ancak benden sonra nebi yoktur.” Bunun üzerine Ali, Medine’ye geri döndü. Rasulullah SallAllah’u Aleyhi Vesellem de seferine devam etti.”

Seyyid Abdulhüseyn Şerafeddin El-Müsevî, “Müracat” isimli kitabında şunu zikretmektedir: “Câbir b. Abdullah hadisinde Rasulullah SallAllah’u Aleyhi Vesellem’in şöyle dediği geçmektedir: يا علي إنه يحل لك في المسجد ما يحل لي وإنك مني بمنزلة هرون من موسى إلا أنه لا نبي بعدي “Ey Ali, mescidde bana helal olan sana da helaldir. Muhakkak ki senin benim yanımdaki konumun, Harun’un Musa yanındaki konumudur. Ancak benden sonra nebi yoktur.”

2- Müslim, Yezid b. Hayyân’dan şöyle dediğini rivayet etti: “Ben, Husayn b. Sebreti, Amr b. Müslim birlikte Zeyd b. Erkâm’a gittik. Onun yanına oturduğumuzda Husayn ona dedi ki; ‘Ey Zeyd, sen çok hayırla karşılaştın. Rasulullah SallAllah’u Aleyhi Vesellem’i gördün, onun hadisini işittin, onunla beraber gazveye çıktın, arkasında namaz kıldın. Ey Zeyd, sen gerçekten çok hayır gördün. Rasulullah SallAllah’u Aleyhi Vesellem’den işittiğin bir hususu bize anlat ey Zeyd’. Bunun üzerine Zeyd dedi ki; ‘Ey kardeşimin oğlu, Allah’a yemin olsun ki artık yaşlandım. Benim dönemimden çok zaman geçti, Rasulullah SallAllah’u Aleyhi Vesellem’den ezberlediğim hususların bazılarını unuttum. Size anlattığımı kabul edin, olmayanı da benden beklemeyin.’ Daha sonra şöyle dedi: ‘Rasulullah SallAllah’u Aleyhi Vesellem Mekke ile Medine arasında, “Hamm” da denilen “Mâ” isimli yerde bize hitap etmek için ayağa kalktı. Allah’a hamd ve senâ ettikten, nasihat ve hatırlatmada bulunduktan sonra şöyle dedi: أَمَّا بَعْدُ أَلا أَيُّهَا النَّاسُ فَإِنَّمَا أَنَا بَشَرٌ يُوشِكُ أَنْ يَأْتِيَ رَسُولُ رَبِّي فَأُجِيبَ وَأَنَا تَارِكٌ فِيكُمْ ثَقَلَيْنِ أَوَّلُهُمَا كِتَابُ اللَّهِ فِيهِ الْهُدَى وَالنُّورُ فَخُذُوا بِكِتَابِ اللَّهِ وَاسْتَمْسِكُوا بِهِ فَحَثَّ عَلَى كِتَابِ اللَّهِ وَرَغَّبَ فِيهِ ثُمَّ قَالَ وَأَهْلُ بَيْتِي أُذَكِّرُكُمُ اللَّهَ فِي أَهْلِ بَيْتِي أُذَكِّرُكُمُ اللَّهَ فِي أَهْلِ بَيْتِي أُذَكِّرُكُمُ اللَّهَ فِي أَهْلِ بَيْتِيْ “Ey insanlar! Muhakkak ki ben bir beşerim, Rabbimin elçisinin gelmesi yakındır. O zaman size iki değer bırakarak Rabbime icabet ederim. Onlardan birincisi; içinde hidayet ve nur olan Allah’ın Kitabıdır. Allah’ın Kitabını alın ve ona sımsıkı tutunun.” Allah’ın Kitabına teşvik ve sevk ettikten sonra şöyle dedi: “Ehli beytim, ehli beytim hakkında size Allah’ı hatırlatırım, ehli beytim hakkında size Allah’ı hatırlatırım, ehli beytim hakkında size Allah’ı hatırlatırım.” Husayn ona; “Ehli beyti kimdir ya Zeyd? Onun hanımları ehli beytinden değil mi?” dedi. Zeyd de; “Hanımları ehli beytindendir. Fakat onun ehli beyti, kendisinden sonra sadakadan mahrum bırakılanlardır.” dedi. “Onlar kim?” dedi. Zeyd de; ‘Onlar Ali’nin ailesi, Akil’in ailesi, Cafer’in ailesi ve Abbas’ın ailesi’ dedi. O da; “Bütün 'bunlar, sadakadan mahrum mu bırakıldılar?” dedi. Zeyd de; “Evet” dedi.”[5]

Seyyid Abdulhüseyn Şerafeddin kitabı “Mürâcât” da bu hadisi, Taberâni’nin sıhati üzerine birleşilen bir senedle tahriç etti şu rivayetle zikretti: “Zeyd bin Erkam dedi ki: “Rasulullah SallAllah’u Aleyhi Vesellem Gadir Hum’da ağaçların altında şöyle hitap etti: يا ايها الناس يوشك أن أدعى فأجيب وإني مسؤول وإنكم مسؤولون فماذا أنتم قائلون ؟ “Ey insanlar! Çağırılmam yakındır. Ben sorumlu, siz de sorumlu olduğunuz halde ben o davete icab ederim. O halde siz ne dersiniz? Onlar; ‘Sen tebliğ ettin, cihad ettin, nasihat ettin, Allah seni hayırla mükâfatlandırsın.’ Bunun üzerine o dedi ki: أليس تشهدون أن لا إله إلا الله وأن محمدا عبده ورسوله وأن جنته حق وأن ناره حق وأن الموت حق وأن البعث حق بعد الموت وأن الساعة آتية لا ريب فيها و أن الله يبعث من في القبور “Allah’tan başka ilah olmadığına, Muhammed’in O’nun kulu ve Rasulü olduğuna, Allah’ın cennetinin hak olduğuna, cehenneminin hak olduğuna, ölümün hak olduğuna, ölümden sonra dirilmenin hak olduğuna, hakkında şüphe olmayan Kıyamet vaktinin geleceğine ve Allah’ın kabirlerde olanları dirilteceğine şahitlik etmiyor musunuz?” Onlar; ‘Elbette, ona şahitlik ediyoruz.’ dediler. O da; أشهد اللهم “Allah’ım şahid ol” dedikten sonra şöyle dedi: يا ايها الناس إن الله مولاي وأنا مولى المؤمنين وأنا أولى بهم من أنفسهم من كنت مولاه فهاذا مولاه – يعني عليا – اللهم وال من والاه وعاد من عاداه ثم قال : يا ايها الناس إني فرطكم وإنكم واردون عليّ الحوض حوض أعرض ما بين بصرى إلى صنعاء فيه عدد النجوم قداح من الفضة وإني سائلكم حين تردون عليّ عن الثقلين كيف تخلفوني فيهما الثقل الأكبر كتاب الله عز وجل سبب طرفه بيد الله تعالى وطرفه بأيديكم فاستمسكوا به لا تضلوا ولا تبدلوا وعترتي أهل بيتي فإنه قد نبأني اللطيف الخبير أنهما لن يتقضيا حتى يردا عليّ الحوض “Ey insanlar! Allah benim mevlamdır, ben de mü’minlerin mevlasıyım. Ben onlara nefislerinden daha öncelikliyim. Ben kimin mevlasıysam, bu -yani Ali- da onun mevlasıdır. Allah’ım, ona veli/dost ve yardımcı olana dost ve yardımcı ol, ona düşmanca davranana, düşmanca davran.” Sonra şöyle dedi: “Ey insanlar! Ben sizi terk edeceğim, siz bana Havz’ın başında geleceksiniz. O Havz ki Busra ile Sina arasında olan mesafeden daha geniştir. Onun içinde gümüşten yıldız gibi parlayan kadehler vardır. Bana geldiğinizde o zaman size sakaleyn/iki değer hakkında, onlarla ilgili olarak benim yerimi nasıl doldurduğunuzu soracağım. En büyük değer Allah Azze ve Celle’nin Kitabıdır. Bir vasıtadır, bir ucu Allah’u Teâlâ’nın elindedir bir ucu da sizin elinizdedir. Ona sımsıkı tutunun, sapıtmayın, değiştirmeyin. (İkinci değer ise) neslim, ehli beytim. Muhakkak ki, El-Latif, El- Habir bana bildirdi ki, bu iki değer Havz’da bana gelesiye kadar bitmeyeceklerdir.”

Seyyid Abdulhüseyn Şerâfeddin’in zikrettiği husus burada son buluyor. Şeyh Abdulhüseyn Ahmed El-Emini El-Necefi, “El-Gadir” kitabında şunu söylüyor: “O – Nebi SallAllah’u Aleyhi Vesellem – haccını tamamladıktan sonra Medine’ye dönmek için yola çıktı. Yanında mezkûr birçok kişi vardı. Medinelilerin, Mısırlıların ve Iraklıların yollarının ayrıldığı El-Cuhfe denilen yere yakın Gadir Hum’a, Zilhicce ayının on sekizinde Perşembe günü vardı. O gün Cibril El-Emin ona, Allah’u Teâlâ’dan şu sözünü indirdi: يَاأَيُّهَا الرَّسُولُ بَلِّغْ مَا أُنزِلَ إِلَيْكَ مِنْ رَبِّكَ “Ey Rasul, Rabbinden indirileni tebliğ et...”[6] Allah, ona Ali’yi insanlara tanıtmasını ve vilayetle/yönetimle, herkes üzerindeki itaat farzıyla ilgili olarak onun hakkında Allah’ın indirdiğini onlara tebliğ etmesini emretti. Topluluğun başı El-Cuhfe’ye yaklaşmıştı. Rasulullah SallAllah’u Aleyhi Vesellem onlardan gelenlerin getirilmesini emretti. Onlardan o yere gelmekte gecikenleri hapsetti. Onlara büyük dalları bol ardarda sıralanmış beş ağacın meyvelerini, o ağaçların altına gelmelerini yasakladı. Topluluk yerlerini aldı. Ağaçların altında olanı süpürdüler. Öğle namazı için ezan okunduğunda Rasul SallAllah’u Aleyhi Vesellem o ağaçların altına gitti ve insanlara namaz kıldırdı. O gün çok sıcak bir gündü. Kişi örtüsünün bir kısmını başına, bir kısmını da toprağın sıcaklığının şiddetinden dolayı ayağının altına koymaktaydı. Rasulullah için, güneşten korunması maksadı ile ağaçların üzerine elbiseler konularak gölgelik yapıldı. Rasul SallAllah’u Aleyhi Vesellem namazını kıldıktan sonra topluluğun ortasında devenin hörgücünde herkesin işiteceği bir şekilde sesini yükselterek bir hitapta bulundu. Şöyle dedi: “Elhamdulillah, O’ndan yardım dileriz, O’na iman ederiz, O’na tevekkül ederiz, nefislerimizin şerlerinden, amellerimizin kötülüğünden sapıttığına hidayet verici olmayan, hidayet verdiğine de saptırıcı olmayan Allah’a sığınırız. Allah’tan başka ilah olmadığına ve Muhammed’in de Allah’ın kulu ve Rasulü olduğuna şahidlik ederim... Ey insanlar! El-Latif, El-Cabbar bana, bir nebinin kendisinden önceki nebinin ömrünün yarısı kadar yaşadığını haber verdi. Muhakkak ki çağırılmam yakındır. Ben o davete icap ederim. Ben sorumluyum, siz de sorumlusunuz. O halde siz ne dersiniz?’ Onlar; ‘Sen tebliğ ettin, cihad ettin, nasihat ettin, Allah seni hayırla mükâfatlandırsın.’ Bunun üzerine Rasulullah dedi ki; ‘Allah’tan başka ilah olmadığına, Muhammed’in O’nun kulu ve Rasulü olduğuna, Allah’ın cennetinin hak olduğuna, ölümün hak olduğuna, ölümden sonra dirilmenin hak olduğuna, hakkında şüphe olmayan kıyamet vaktinin geleceğine ve Allah’ın kabirlerde olanları dirilteceğine şahidlik etmiyor musunuz?’ Onlar: ‘Elbette, ona şahitlik ediyoruz’ dediler. O da: ‘Allah’ım şahit ol’ dedikten sonra şöyle dedi: ‘Ey insanlar, işitmiyor musunuz?’ Onlar; “Evet” dediler. O şöyle dedi: ‘Ben Havz’ın başında beklerim. Siz bana Havz’ın başındayken geleceksiniz. Onun genişliği Sina ve Busra arasında olan mesafe kadardır. Onun içinde gümüşten yıldız gibi parlayan kadehler vardır. Sakaleyn/iki değerde benim yerimi nasıl doldurduğunuza bakın.’ Bir kişi; ‘Sakaleyn nedir ya Rasulullah?’ diye bağırdı. Bunun üzerine o şöyle dedi: “En büyük değer Allah’ın Kitabıdır. Bir ucu Allah Azze ve Celle’nin elindedir, bir ucu da sizin elinizdedir. Ona sımsıkı tutunun, sapıtmayın. Daha küçük olan diğeri ise benim neslimdir. El-Latif El-Habir bana haber verdi ki o ikisi Havz’ın başında bana gelesiye kadar dağılmayacaklardır. Rabbim’den o ikisi için bunu istedim, onların önüne geçmeyin, helak olursunuz; onları terk etmeyin, helak olursunuz.’ Sonra Ali’nin elini tutup koltuk altları görülesiye kadar yukarı kaldırdı. Oradaki topluluğun hepsine onu tanıttı ve şöyle dedi: ‘Ey insanlar, insanlardan mü’minler için nefislerinden daha evla olan kimdir?’ Onlar; ‘Allah ve Rasulü en iyi bilir.’ dediler. O da şöyle dedi: ‘Allah benim mevlamdır ben de mü’minlerin mevlasıyım. Ben onlara nefislerinden daha evlayım. Ben kimin mevlasıysam, Ali onun mevlasıdır.’ Bunun üç defa söyledi. Hanbelîlerin imamı Ahmed’in lafzında dört defa söyledi. Sonra şöyle dedi: ‘Allah’ım, ona veli olana veli ol, ona düşmanca davranana düşmanca davran, onu seveni sev, ona buğz edene buğz et, ona yardım edene yardım et, onu yardımsız bırakanı yardımsız bırak, hakkı onun döndüğü yere döndür. Dikkat edin, buna şahit olanlar olmayanlara tebliğ etsin.”

3- Rasul SallAllah’u Aleyhi Vesellem Ali’yi Hilafet için tayin etti diyenler kitaplarında birtakım hadisler rivayet ediyorlar. Bu hadislerin rivayetlerinin mevzuluğunu/uydurma oluşlarını inceleme konusu yapmıyoruz. Her ne kadar onları Buhari ve Müslim rivayet etmedikleri güvenilir bir kanaldan rivayet edilmiş olmadıkları, çoğu mevzu hadislerden olduğu halde bu hadislerin rivayet konumlarını inceleme konusu yapmıyoruz. Ta ki onlar; ‘bu hadisler, sizin katınızda güvenilir kişiler tarafından rivayet edilmemiş olabilir, ancak ilimi bizim katımızda güvenilir kimseler tarafından rivayet edilmişlerdir. Hadis kimin katında sahih ise, onun o hadisle delil getirme hakkı vardır’ demesinler. Evet, bunun için o hadislerin rivayet konumlarını bahis konusu yapmıyoruz, sadece rivayetlerinde geçtiği şekliyle o nâsların aynısını inceleme konusu yapıyoruz. Bu nâslar onların kendilerinden Rasul SallAllah’u Aleyhi Vesellem’in Ali’yi kendisinden sonra halife olması için tayin ettiğini istinbat ettikleri nâslardır. Bu hadislere, velayetle ilgili hadisler, diyorlar. Burada onlardan bir kısmını ileri sürüyoruz. Diğerleri aynı manada hatta aynı lafızdadırlar:

a- Ebu Davud El-Tayâlisî, İbn Abbas’tan Rasulullah SallAllah’u Aleyhi Vesellem’in Ali b. Ebu Talib’e şöyle dediğini tahriç etmiştir: أَنْتَ وَلِيِّي فِي كُلِّ مُؤْمِنٍ بَعْدِي “Benden sonra sen her müminin velisisin.”[7]

b- Kenz Ül-Ummâl’da Umran b. Husayn’dan şöyle dediği geçmektedir: “Rasulullah SallAllah’u Aleyhi Vesellem başlarına Ali b. Ebu Talib’i emir tayin ederek bir seriyye gönderdi. Ali, kendisine beş cariye seçti, seriyedeki kişiler bu hususta Ali’yi yadırgadılar. Onlardan dördü Ali’yi Nebi SallAllah’u Aleyhi Vesellem’e şikâyet etmek hususunda anlaştılar. Geldiklerinde o dört kişiden birisi ayağa kalktı ve ‘Ey Allah’ın Rasulü, görmedin mi, Ali böyle böyle yaptı.’ dedi. Rasulullah ondan yüz çevirdi. İkincisi kalktı, o da aynı şekilde söyledi, Rasulullah ondan da yüz çevirdi. Üçüncü kişi de iki arkadaşı gibi dedi. Ondan da yüz çevirdi. Dördüncü kişi de diğerlerinin dediği gibi dedi. Rasulullah SallAllah’u Aleyhi Vesellem yüzünde kızgınlığı belirmiş bir şekilde onlara yönelip şöyle dedi: مَا تُرِيدُونَ مِنْ عَلِيٍّ مَا تُرِيدُونَ مِنْ عَلِيٍّ مَا تُرِيدُونَ مِنْ عَلِيٍّ إِنَّ عَلِيًّا مِنِّي وَأَنَا مِنْهُ وَهُوَ وَلِيُّ كُلِّ مُؤْمِنٍ بَعْدِي “Ali’den ne istiyorsunuz? Muhakkak ki Ali bendendir ve ben ondanım. O, benden sonra her müminin velisidir.”[8]

c- Amr b. Meymûne’den o da İbn Abbas’tan rivayet edilen uzun bir hadiste İbn Abbas şöyle diyor: “Rasulullah filan kişiyi Tevbe süresi ile gönderdi. Sonra Ali’yi onun ardından gönderdi. Rasul, o süreyi ondan alıp şöyle dedi: لا يَذْهَبُ بِهَا إِلا رَجُلٌ مِنِّي وَأَنَا مِنْهُ “O sûre, benden olan ve benim de ondan olduğum bir adamdan başkası ile gitmez.”[9]

d- Kenz Ül-Ummâl’da, Veheb b. Hamza’dan şöyle dediği geçmektedir: “Ali ile beraber sefere çıktım, onda sertlik gördüm. Bunun üzerine, geri dönersem onu şikâyet edeceğim dedim. Geri döndüğümde Rasulullah SallAllah’u Aleyhi Vesellem’e Ali’den bahsettim, şikâyetçi oldum. Bunun üzerine Rasul SallAllah’u Aleyhi Vesellem şöyle dedi: تقولن هذا لعلي فإنه وليكم بعدي لا “Bunu Ali için söylemeyin. Muhakkak ki o, benden sonra velinizdir.”

e- Kenz Ül-Ummâl’da, İbn Abbas’tan Rasulullah SallAllah’u Aleyhi Vesellem’in şöyle dediği geçmektedir: من سره أن يحيا حياتي ويموت مماتي ويسكن جنة عدن غرسها ربي فيلوال عليا بعدي وليوال وليه “Benim gibi yaşayıp, benim gibi ölmesi ve Allah’ın dikmiş olduğu Adn cennetinde oturması, kendisini mutlu eden kimse benden sonra Ali’ye veli olsun, onun velisine veli olsun.”

f- Kenz’in seçilmiş hadislerinde Ziyad b. Mutref’den şöyle dediği geçmektedir: “Rasulullah SallAllah’u Aleyhi Vesellem şöyle derken işittim: من أحب أن يحيا حياتي ويموت ميتتي ويدخل الجنة التي وعدني ربي وهي جنة الخلد فليتول عليا وذريته من بعدي فإنهم لن يخرجوكم من باب هدى ولن يدخلوكم باب ضلالة “Kime benim gibi yaşayıp benim gibi ölmek ve Allah’ın bana vaad ettiği sonsuzluk cennetine girmek daha sevimli geliyorsa, benden sonra Ali’yi ve zürriyetini veli edinsin. Zira onlar sizi asla hidayet kapısından dışarı çıkarmazlar ve dalâlet kapısından içeri sokmazlar.”

g- Kenz Ül-Ummâl’da, Ammâr b. Yasir’den şöyle dediği geçmektedir: “Rasulullah SallAllah’u Aleyhi Vesellem şöyle dedi: أوصي من آمن بي وصدقني بولاية علي بن أبي طالب فمن تولاه فقد تولاني فقد تولى الله ومن أحبه فقد أحبني ومن أحبني فقد أحب الله ومن أبغضه فقد أبغضني ومن أبغضني فقد أبغض الله “Bana inanıp beni tasdik eden kimseye, Ali b. Ebu Talib’in velâyetini tavsiye ederim. Kim onu veli edinirse beni veli edinmiş olur. Kim de beni veli edinirse Allah’ı veli edinmiş olur. Kim onu severse beni sevmiş olur. Kim de beni severse Allah’ı sevmiş olur. Kim ona buğz ederse bana buğz etmiş olur. Kim de bana buğz ederse Allah’a buğz etmiş olur.”

h- Yine Kenz’de Ammâr’dan merfuan şöyle geçmektedir:

اللهم من آمن بي وصدقني فليتول علي بن أبي طالب فإن ولايته ولايتي وولايتي ولاية الله تعالى “Allah’ım, bana iman edip beni tasdik eden kimse, Ali b. Ebu Talib’i veli edinsin. Zira onun velâyeti benim velâyetimdir, benim velâyetim ise Allah’u Teâlâ’nın velâyetidir.”
 

HUSEYIN SASMAZ

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Eyl 2009
Mesajlar
1,204
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
61
4- “Rasul SallAllah’u Aleyhi Vesellem hilâfetin Ali’ye ait olduğunu belirlemiştir” diyenlerin rivayet ettikleri hadisler de vardır. Bu hadisleri güvenilir hiçbir kimse rivayet etmemiştir. Çoğu uydurma hadislerdendir. Onları biz burada rivayetleri açısından ileri sürmüyoruz ki, onların rivayet edenler nezdinde sahih oldukları iddia edilmesin. Onları ancak, rivayetlerinde geçtiği şekliyle metinlerini incelemek için ileri sürüyoruz. Bu hadisler, Rasul SallAllah’u Aleyhi Vesellem’in Ali’yi kardeş edinmesi ve kendisinden sonra varis edinmesi hususlarını içermektedir. Onlardan bir kısmını buraya alıyoruz. Diğerleri aynı manada hatta aynı lafızdadırlar:

a- Nebi SallAllah’u Aleyhi Vesellem hicretten önce Muhacirleri birbirleriyle kardeş yaptı ve kendisine Ali’yi seçti. İlk kardeşlik hadisinde şu geçmektedir: “Ali dedi ki; ‘Ya Rasulullah SallAllah’u Aleyhi Vesellem, benden başka ashabına yaptığını görünce, ruhum gitti, belim kırıldı. Bu benim canımı sıksa da yine saygınlık ve kusursuzluk sana aittir. Bunun üzerine Rasulullah SallAllah’u Aleyhi Vesellem şöyle dedi: “Beni hakla gönderen Zat’a yemin olsun ki; seni ancak kendim için ayırdım. Sen, benim yanımda Harun’un Musa’nın yanındaki konumdasın. Ancak benden sonra nebi yoktur. Sen benim kardeşim ve varisimsin.” Ali; ‘Senden ne mirası alacağım?’ dedi. O da; ‘Benden önceki nebiler ne miras alıyorlar idiyse onu miras alacaksın. Rablerinin Kitabı ve Nebilerinin Sünneti.’ dedi.”

b- Nebi SallAllah’u Aleyhi Vesellem hicretten beş ay sonra Muhacirleri ve Ensârı birbirleriyle kardeş yaptı. Ali’yi ensardan birisi ile kardeş yapmadı, kendisini de ensardan birisi ile kardeş yapmadı. Onu ancak kendisine seçti. İkinci kardeşlik hadisinde şu geçmektedir: “Rasulullah SallAllah’u Aleyhi Vesellem Ali’ye şöyle dedi: “Ben, Muhacirler ve Ensarı birbirleriyle kardeş yaparken seni onlardan birisi ile kardeş yapmadığında bana kızdın mı? Benim yanımda, Harun’un Musa’nın yanındaki konumda olmandan razı değil misin? Ancak benden sonra nebi yoktur.”

c- Rivayet edilir ki: “Rasul SallAllah’u Aleyhi Vesellem bir gün ashabının karşısına çıkıp doğuya yöneldi. Abdurrahman b. Avf ona sordu. Rasul SallAllah’u Aleyhi Vesellem şöyle dedi: “Müjde kardeşim! Amcamın oğlu ve kızım hakkında Rabbimden bana, Allah’ın Ali’yi Fatıma ile evlendirdiği haberi geldi.” Kadınların hanımefendisi, ailenin efendisine gelin gidince Nebi SallAllah’u Aleyhi Vesellem şöyle dedi: “Ey Ümmü Eymen, bana kardeşimi çağır.” O da; ‘O, senin kardeşin olduğu halde onu kızınla mı nikâhlıyorsun?’ dedi. Nebi de; “Evet, ya Ümmü Eymen.” dedi. Bunun üzerine Ümmü Eymen Ali’yi çağırdı o da geldi.”

Nebi SallAllah’u Aleyhi Vesellem; Ali ile kardeşi Cafer ve Zeyd b. Hârise arasında olan bir mesele hakkında Ali’ye şöyle hitap etti: “Sen ise ya Ali, benim kardeşimsin, çocuğumun babasısın, bendensin, şimdi ise...”

d- Rasulullah SallAllah’u Aleyhi Vesellem bir gün Ali’yi bir hususla görevlendirdi ve şöyle dedi: “Sen kardeşimsin, borcumu ödeyen, vaadimi yerine getiren, gönlümü ferahlatan vezirimsin.”

e- Kenz Ül-Ummâl’da, Rasul SallAllah’u Aleyhi Vesellem’in şöyle dediği geçmektedir: “Cennetin kapısında ‘Lailahe illallah Muhammedun Rasulullah, Ali Rasulullah’ın kardeşidir’ yazmaktadır.”

Bu dört nâs;

- Ali’ye Rasulullah’ın yanında, Harun’un Musa’nın yanındaki konumu veren,

- Rasul SallAllah’u Aleyhi Vesellem’in Allah’ın Kitabını ve ailesini Müslümanlara terk ettiğine dair nâs,

- Velâyet nâssı,

- Kardeş yapma nâssıdır.

Bunlar, bazı Müslümanların, Rasul SallAllah’u Aleyhi Vesellem’in kendisinden sonra yerine Ali’yi bıraktığını yani vefatından sonra Ali’yi halife yaptığını istinbat ettikleri nâslardır. Biz bunları teker teker inceliyoruz:

Birinci nâssa gelince:

Bu nâs, Ali’ye Rasulullah SallAllah’u Aleyhi Vesellem’in yanında, Harun’un Musa’nın yanındaki konumunu veren nâstır. Bu nâssın manası, içinde söylendiği durumun ve lafzının incelenmesinden anlaşılır. Duruma gelince; Rasul SallAllah’u Aleyhi Vesellem bu hadisi Tebük Gazvesi günü söylemiştir. Şöyle ki: Rasul SallAllah’u Aleyhi Vesellem Medine’de yerine, Müslümanların işlerini gözetmeyi ve yönetim işlerinin idaresini üstlenmesi için Muhammed b. Mesleme’yi bıraktı. Efendimiz Ali RadıyAllah’u Anh da, ehline bıraktı ve ona aralarında kalmasını emretti. Bunun üzerine münafıklar, yalan haber uydurup ‘onu ancak sıkıcı bulduğu ve önemsemediği için geride bırakmıştır’ dediler. Münafıklar bunu söyleyince, Ali b. Ebu Talib RadıyAllah’u Anh silahını alıp yola çıktı ve El-Cürf denilen yerde konaklamış olan Rasulullah SallAllah’u Aleyhi Vesellem’e yetişti ve ona; ‘Ya Nebiyullah! Münafıklar, senin beni sıkıcı bulduğun ve önemsemediğin için geride bıraktığını ileri sürüyorlar.’ Bunun üzerine Nebi SallAllah’u Aleyhi Vesellem şöyle dedi: كذبوا ولكنني خلفتك لما تركت ورائي فارجع فاخلفني في أهلي و أهلك أفلا ترضى يا علي أن تكون مني بمنزلة هرون من موسى إلا أنه لا نبي بعدي “Onlar yalan söylüyorlar. Muhakkak ki ben seni arkamda bıraktığım kişiler için terk ettim. Şimdi geri dön, ehlimde ve ehlinde benim yerimi doldur. Ya Ali, benim yanımda, Harun’un Musa’nın yanındaki konumunda olmandan razı değil misin? Ancak benden sonra nebi yoktur.” Rasulullah SallAllah’u Aleyhi Vesellem seferine devam etti.

Böylece Rasulullah’ın yanında Ali’ye, Harun’un Musa’nın yanındaki konumun verilmesi hakkında geçen hadis, Ali’yi ehlinde yerine bırakması ile ilgili olarak geçmiştir. Bunun delili Ali’nin şu kendi sözüdür: تخلفني في الصين والنساء “Beni çocuklar ve kadınlar içinde geride mi bırakıyorsun?” Böylece hadisin vakıası, Ali’yi ehlinde yerinde bırakması olmaktadır. O halde bundan, onu Hilafette yerine bıraktığı neticesi çıkmaz. Özellikle de Rasulullah SallAllah’u Aleyhi Vesellem’in Muhammed b. Mesleme’yi yönetimde yerine bırakıp Ali’yi ehli için yerine bıraktığını ona; أهلي وأهلك “ehlim ve ehlin” diyerek tahsis etmesi bilinince bu netice çıkmaz.

Ayrıca Rasul SallAllah’u Aleyhi Vesellem’in gazve için sefere çıktığında yönetimde yerine ashabından birisini bırakması, o kişinin Rasul’ün yerine halife olduğuna delâlet etmez. Bunun delili, Rasul SallAllah’u Aleyhi Vesellem’in gazvelerde birçok kişiyi yerine bırakmasıdır. Zira Uşeyra Gazvesinde Medine’ye yönetici olarak Ebu Seleme b. Abdulesed’i atadı. Safrân Gazvesinde, Zeyd b. Hârise’yi Medine’ye yönetici olarak atadı. Benü Lahyân Gazvesinde İbn Ümmü Mektûm’u Medine’ye yönetici olarak atadı v.b. Şu halde Rasul SallAllah’u Aleyhi Vesellem’in gazvesinden dönesiye kadar Medine’de yönetimde yerine bir şahsı ataması onu Hilafete atadığı anlamına geldiğine delâlet etmemektedir. O halde, gazveden dönesiye kadar yönetime başkasını atarken sadece ehline bakması için bırakılan bir kişi nasıl hilâfete atanmış olabilir?

Bu izahat, yerine adam atama bakımından idi. Rasul SallAllah’u Aleyhi Vesellem’in şu sözüne gelince: أَمَا تَرْضَى أَنْ تَكُونَ مِنِّي بِمَنْزِلَةِ هَارُونَ مِنْ مُوسَى غَيْرَ “Benim yanımda, Harun’un Musa’nın yanındaki konumunda olmandan razı değil misin?”[10] Bu sözün lafzının manası şudur: ‘Senin benim halefim olduğun husus, Harun’un Musa’nın halefi olduğu husus gibidir.’ Bu Ali’yi Harun’a benzetmektir. Benzeşmenin yönü ise, halefi yapmak/yerine bırakmaktır. Yani, benim seni halef yapmam, Musa’nın Harun’u halef yapması gibidir. Hadisin lafızlarının manası işte budur. Hadisin lafızlarının bundan başka manası yoktur. Bu manayı belirleyen ve bunu tek başına kast olunan mana kılan ise, Ali’nin Rasul’e şu sözüdür: تخلفني في الصين والنساء “Beni çocukların ve kadınların içinde geride mi bırakıyorsun?” Rasul SallAllah’u Aleyhi Vesellem’in şu; أَمَا تَرْضَى أَنْ تَكُونَ مِنِّي بِمَنْزِلَةِ هَارُونَ مِنْ مُوسَى غَيْرَ “Benim yanımda, Harun’un Musa’nın yanındaki konumunda olmandan razı değil misin?”[11] Sözü, Ali’nin yukarıda geçen sorusu üzerine ona cevap olarak gelmiştir.

Bu hadiste kast olunanın bilinmesi için, Musa’nın Harun’u kendisine halef kılması konusunu görmek maksadı ile Kur'an’a başvurulur.

Kur'an’ı Kerime’ başvurmakla Kur'an’ın o kıssayı şu şekilde zikrettiğini görürüz:

وَوَاعَدْنَا مُوسَى ثَلاثِينَ لَيْلَةً وَأَتْمَمْنَاهَا بِعَشْرٍ فَتَمَّ مِيقَاتُ رَبِّهِ أَرْبَعِينَ لَيْلَةً وَقَالَ مُوسَى لأخِيهِ هَارُونَ اخْلُفْنِي فِي قَوْمِي وَأَصْلِحْ وَلا تَتَّبِعْ سَبِيلَ الْمُفْسِدِينَ “Bir de Musa’ya otuz geceye vaad ettik ve ona bir on gece daha ekledik. Böylece Rabbinin tayin ettiği vakit tam kırk gece oldu. Musa, kardeşi Harun’a şöyle dedi: kavmim içinde benim halefim ol/ yerime geç ve ıslaha çalış da bozguncuların yoluna gitme!”[12]

Böylece hadisin manası; “Harun’un kavmi içinde Musa’nın halefi olması gibi, ehlim içinde benim halefim oluyorsun, bundan razı değil misin?” şeklinde olmaktadır. Hadisin kastı; geride yerine bırakılmadan razı olmayarak geldiği için Efendimiz Ali’yi rahatlatmak, yatıştırmak ve aynı zamanda, Musa bulunmadığında kavmi içinde yerini Harun’un alması gibi Rasulullah kendisi olmadığında ehli içinde yerini alan kimse olacağını Ali’ye anlatmak olmaktadır.



Rasul SallAllah’u Aleyhi Vesellem’in, أَنَّهُ لا نَبِيَّ بَعْدِي “Ancak benden sonra nübüvvet yoktur.”[13] Sözüne gelince; bu, nübüvveti benzerinden nefyetmektedir. Çünkü Harun nebi idi. Bir nebinin bulunmadığında halefi olan bir nebidir. Böylece Rasul SallAllah’u Aleyhi Vesellem bu hususta, kendisini nübüvvet konumunda olduğu vehmine kapılabileceği ihtimalini kaldırmak için, nübüvveti istisna kılmıştır. لا نبي بعدي “Benden sonra nebi yoktur.” Sözü; ‘vefatımdan sonra’ demektir, denilemez. Çünkü söz konusu olan, hayatında halef bırakmak hakkındadır. Zira Harun, Musa’nın vefatından sonra değil, bulunmadığı esnada Musa ile beraber bir nebi idi. O, Musa hayattayken bulunmadığı sırada kavmi üzerinde Musa’nın halifesi idi, ölümünden sonra değil! Böylece Rasul SallAllah’u Aleyhi Vesellem أَنَّهُ لا نَبِيَّ بَعْدِي “Ancak benden sonra nübüvvet yoktur.”[14] Sözünü ancak; Harun, Musa hayatta iken bulunmadığı esnada bir nebi olduğundan dolayı söylemiştir. Nübüvveti Ali’den nefyetmek için bu sözü söyledi. Ayrıca şu rivayet edildi: “Daha sonra Rasulullah SallAllah’u Aleyhi Vesellem Hâkim’in rivayet ettiği sahih bir hadiste bize bildirmiştir ki; Harun, Musa hayatta iken vefat etmiştir.” Şu halde, ölümden sonra halef bırakma konusu burada geçmemektedir. Çünkü bu konu, kendisine benzetilen Harun-Musa ikilisinde yoktur. O halde benzetilen Nebi-Ali ikilisinde de olmaz.

Hadisin manası işte budur. Bunda Hilafet için kişi tayin etmeye herhangi bir işaret yoktur. Bundan kesinlikle, Rasul SallAllah’u Aleyhi Vesellem’in bu hadisle, vefatından sonra Müslümanlar üzerine Ali’nin halife yapılmasını belirlemeyi kast ettiği anlaşılmaz. Zira hadis, Rasul SallAllah’u Aleyhi Vesellem’in Tebük Gazvesinden dolayı yokluğu süresince, Ali’yi ehli içinde yerine getirmesi hususunda geçmiştir.

Bu bölümün devamı >>


--------------------------------------------------------------------------------

[1] Müslim, K. Fedâi’s Sahâbe, 4419

[2] Müslim, K. Fedâi’s Sahâbe, 4418

[3] Müslim, K. Fedâi’s Sahâbe, 4419

[4] Buhari

[5] Müslim, K. Fadâil es’Sahâbe, 4425

[6] Maide: 67

[7] Ahmed b. Hanbel, M. Benî Hâşim, 2903

[8] Tirmizi, K. Menâkıb, 2645

[9] Ahmed b. Henbel, M. Benî Hâşim, 2903

[10] Müslim, K. Fedâi’s Sahâbe, 4419

[11] Müslim, K. Fedâi’s Sahâbe, 4419

[12] A’raf: 142

[13] Müslim, K. Fedâi’s Sahâbe, 4419

[14] Müslim, K. Fedâi’s Sahâbe, 4419
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt