HUSEYIN SASMAZ
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 11 Eyl 2009
- Mesajlar
- 1,204
- Tepki puanı
- 0
- Puanları
- 0
- Yaş
- 61
Şeriat, Hilafet İçin Belirli Bir Şahıs Tayin Etmedi -2-
--------------------------------------------------------------------------------
Bazılarının, Rasul SallAllah’u Aleyhi Vesellem’in Ali’yi kendisinden sonra halife olarak belirlediğini istinbat ettikleri hadislerden ikinci bölümüne gelince, bunlar dört nâsta özetlenmektedir:
1- Buhari, Mus’ab b. Sa’ad’dan o da babasından şunu rivayet etti: “Rasul SallAllah’u Aleyhi Vesellem Ali’yi yerine bırakarak Tebük’e sefere çıktı. Bunun üzerine Ali şöyle dedi: “Beni çocukların ve kadınların yanında geride mi bırakıyorsun?” Rasul SallAllah’u Aleyhi Vesellem ise şöyle dedi: أَمَا تَرْضَى أَنْ تَكُونَ مِنِّي بِمَنْزِلَةِ هَارُونَ مِنْ مُوسَى غَيْرَ أَنَّهُ لا نَبِيَّ بَعْدِي “Benim yanımda, Harun’un Musa’nın yanındaki konumunda olmandan razı değil misin? Ancak benden sonra nübüvvet yoktur.”[1]
Müslim, Âmir b. Sa’ad b. Ebu Vakkâs’tan o da babasında şöyle dediğini rivayet etti: “Rasulullah SallAllah’u Aleyhi Vesellem Ali’ye şöyle dedi: أَنْتَ مِنِّي بِمَنْزِلَةِ هَارُونَ مِنْ مُوسَى إِلا أَنَّهُ لا نَبِيَّ بَعْدِي “Senin benim yanımdaki konumun, Harun’un Musa’nın yanındaki konumu gibidir. Ancak benden sonra nebi yoktur.”[2]
Müslim, İbrahim b. Sa’ad’dan o da Sa’ad’dan Nebi SallAllah’u Aleyhi Vesellem’in Ali’ye şöyle dediğini rivayet etti: أَمَا تَرْضَى أَنْ تَكُونَ مِنِّي بِمَنْزِلَةِ هَارُونَ مِنْ مُوسَى “Benim yanımda, Harun’un Musa’nın yanındaki konumunda olmandan razı değil misin?”[3]
Buhari, İbrahim b. Sa’ad’dan o da babasından Nebi SallAllah’u Aleyhi Vesellem’in Ali’ye şöyle dediğini rivayet etti: أَمَا تَرْضَى أَنْ تَكُونَ مِنِّي بِمَنْزِلَةِ هَارُونَ مِنْ مُوسَى “Benim yanımda, Harun’un Musa’nın yanındaki konumunda olmandan razı değil misin?”[4]
İbn İshâk şunu rivayet etti: “Rasulullah SallAllah’u Aleyhi Vesellem Ali b. Ebu Talib RadıyAllah’u Anh’u ehlinin yanında bıraktı ve ona onların yanında kalmasını emretti. Bunun üzerine münafıklar Ali RadıyAllah’u Anh hakkında asılsız haberler yaydılar. Dediler ki: ‘Onu ancak sıkıcı bulduğu ve önemsemediğinden geride bıraktı.’ Münafıklar bunu söylediklerinde, Ali b. Ebu Talib RadıyAllah’u Anh silahını alıp hemen yola çıktı ve Cürf denilen yerde konaklamış olan Rasulullah SallAllah’u Aleyhi Vesellem’e ulaşıp şöyle dedi: “Ey Allah’ın Nebisi, münafıklar beni sıkıcı bulduğun ve önemsemediğin için geride bıraktığını iddia ediyorlar.” Bunun üzerine Nebi SallAllah’u Aleyhi Vesellem şöyle dedi: كذبوا ولكنني خلفتك لما تركت ورائي فارجع فاخلفني في أهلي و أهلك أفلا ترضى يا علي أن تكون مني بمنزلة هرون من موسى إلا أنه لا نبي بعدي “Onlar yalan söylüyorlar. Ben seni arkamda bıraktıklarım için geride bıraktım. Şimdi geri dön, ehlim ve ehlinde benim yerimi al. Ey Ali, benim yanımda, Harun’un Musa’nın yanındaki konumunda olmandan razı olmaz mısın? Ancak benden sonra nebi yoktur.” Bunun üzerine Ali, Medine’ye geri döndü. Rasulullah SallAllah’u Aleyhi Vesellem de seferine devam etti.”
Seyyid Abdulhüseyn Şerafeddin El-Müsevî, “Müracat” isimli kitabında şunu zikretmektedir: “Câbir b. Abdullah hadisinde Rasulullah SallAllah’u Aleyhi Vesellem’in şöyle dediği geçmektedir: يا علي إنه يحل لك في المسجد ما يحل لي وإنك مني بمنزلة هرون من موسى إلا أنه لا نبي بعدي “Ey Ali, mescidde bana helal olan sana da helaldir. Muhakkak ki senin benim yanımdaki konumun, Harun’un Musa yanındaki konumudur. Ancak benden sonra nebi yoktur.”
2- Müslim, Yezid b. Hayyân’dan şöyle dediğini rivayet etti: “Ben, Husayn b. Sebreti, Amr b. Müslim birlikte Zeyd b. Erkâm’a gittik. Onun yanına oturduğumuzda Husayn ona dedi ki; ‘Ey Zeyd, sen çok hayırla karşılaştın. Rasulullah SallAllah’u Aleyhi Vesellem’i gördün, onun hadisini işittin, onunla beraber gazveye çıktın, arkasında namaz kıldın. Ey Zeyd, sen gerçekten çok hayır gördün. Rasulullah SallAllah’u Aleyhi Vesellem’den işittiğin bir hususu bize anlat ey Zeyd’. Bunun üzerine Zeyd dedi ki; ‘Ey kardeşimin oğlu, Allah’a yemin olsun ki artık yaşlandım. Benim dönemimden çok zaman geçti, Rasulullah SallAllah’u Aleyhi Vesellem’den ezberlediğim hususların bazılarını unuttum. Size anlattığımı kabul edin, olmayanı da benden beklemeyin.’ Daha sonra şöyle dedi: ‘Rasulullah SallAllah’u Aleyhi Vesellem Mekke ile Medine arasında, “Hamm” da denilen “Mâ” isimli yerde bize hitap etmek için ayağa kalktı. Allah’a hamd ve senâ ettikten, nasihat ve hatırlatmada bulunduktan sonra şöyle dedi: أَمَّا بَعْدُ أَلا أَيُّهَا النَّاسُ فَإِنَّمَا أَنَا بَشَرٌ يُوشِكُ أَنْ يَأْتِيَ رَسُولُ رَبِّي فَأُجِيبَ وَأَنَا تَارِكٌ فِيكُمْ ثَقَلَيْنِ أَوَّلُهُمَا كِتَابُ اللَّهِ فِيهِ الْهُدَى وَالنُّورُ فَخُذُوا بِكِتَابِ اللَّهِ وَاسْتَمْسِكُوا بِهِ فَحَثَّ عَلَى كِتَابِ اللَّهِ وَرَغَّبَ فِيهِ ثُمَّ قَالَ وَأَهْلُ بَيْتِي أُذَكِّرُكُمُ اللَّهَ فِي أَهْلِ بَيْتِي أُذَكِّرُكُمُ اللَّهَ فِي أَهْلِ بَيْتِي أُذَكِّرُكُمُ اللَّهَ فِي أَهْلِ بَيْتِيْ “Ey insanlar! Muhakkak ki ben bir beşerim, Rabbimin elçisinin gelmesi yakındır. O zaman size iki değer bırakarak Rabbime icabet ederim. Onlardan birincisi; içinde hidayet ve nur olan Allah’ın Kitabıdır. Allah’ın Kitabını alın ve ona sımsıkı tutunun.” Allah’ın Kitabına teşvik ve sevk ettikten sonra şöyle dedi: “Ehli beytim, ehli beytim hakkında size Allah’ı hatırlatırım, ehli beytim hakkında size Allah’ı hatırlatırım, ehli beytim hakkında size Allah’ı hatırlatırım.” Husayn ona; “Ehli beyti kimdir ya Zeyd? Onun hanımları ehli beytinden değil mi?” dedi. Zeyd de; “Hanımları ehli beytindendir. Fakat onun ehli beyti, kendisinden sonra sadakadan mahrum bırakılanlardır.” dedi. “Onlar kim?” dedi. Zeyd de; ‘Onlar Ali’nin ailesi, Akil’in ailesi, Cafer’in ailesi ve Abbas’ın ailesi’ dedi. O da; “Bütün 'bunlar, sadakadan mahrum mu bırakıldılar?” dedi. Zeyd de; “Evet” dedi.”[5]
Seyyid Abdulhüseyn Şerafeddin kitabı “Mürâcât” da bu hadisi, Taberâni’nin sıhati üzerine birleşilen bir senedle tahriç etti şu rivayetle zikretti: “Zeyd bin Erkam dedi ki: “Rasulullah SallAllah’u Aleyhi Vesellem Gadir Hum’da ağaçların altında şöyle hitap etti: يا ايها الناس يوشك أن أدعى فأجيب وإني مسؤول وإنكم مسؤولون فماذا أنتم قائلون ؟ “Ey insanlar! Çağırılmam yakındır. Ben sorumlu, siz de sorumlu olduğunuz halde ben o davete icab ederim. O halde siz ne dersiniz? Onlar; ‘Sen tebliğ ettin, cihad ettin, nasihat ettin, Allah seni hayırla mükâfatlandırsın.’ Bunun üzerine o dedi ki: أليس تشهدون أن لا إله إلا الله وأن محمدا عبده ورسوله وأن جنته حق وأن ناره حق وأن الموت حق وأن البعث حق بعد الموت وأن الساعة آتية لا ريب فيها و أن الله يبعث من في القبور “Allah’tan başka ilah olmadığına, Muhammed’in O’nun kulu ve Rasulü olduğuna, Allah’ın cennetinin hak olduğuna, cehenneminin hak olduğuna, ölümün hak olduğuna, ölümden sonra dirilmenin hak olduğuna, hakkında şüphe olmayan Kıyamet vaktinin geleceğine ve Allah’ın kabirlerde olanları dirilteceğine şahitlik etmiyor musunuz?” Onlar; ‘Elbette, ona şahitlik ediyoruz.’ dediler. O da; أشهد اللهم “Allah’ım şahid ol” dedikten sonra şöyle dedi: يا ايها الناس إن الله مولاي وأنا مولى المؤمنين وأنا أولى بهم من أنفسهم من كنت مولاه فهاذا مولاه – يعني عليا – اللهم وال من والاه وعاد من عاداه ثم قال : يا ايها الناس إني فرطكم وإنكم واردون عليّ الحوض حوض أعرض ما بين بصرى إلى صنعاء فيه عدد النجوم قداح من الفضة وإني سائلكم حين تردون عليّ عن الثقلين كيف تخلفوني فيهما الثقل الأكبر كتاب الله عز وجل سبب طرفه بيد الله تعالى وطرفه بأيديكم فاستمسكوا به لا تضلوا ولا تبدلوا وعترتي أهل بيتي فإنه قد نبأني اللطيف الخبير أنهما لن يتقضيا حتى يردا عليّ الحوض “Ey insanlar! Allah benim mevlamdır, ben de mü’minlerin mevlasıyım. Ben onlara nefislerinden daha öncelikliyim. Ben kimin mevlasıysam, bu -yani Ali- da onun mevlasıdır. Allah’ım, ona veli/dost ve yardımcı olana dost ve yardımcı ol, ona düşmanca davranana, düşmanca davran.” Sonra şöyle dedi: “Ey insanlar! Ben sizi terk edeceğim, siz bana Havz’ın başında geleceksiniz. O Havz ki Busra ile Sina arasında olan mesafeden daha geniştir. Onun içinde gümüşten yıldız gibi parlayan kadehler vardır. Bana geldiğinizde o zaman size sakaleyn/iki değer hakkında, onlarla ilgili olarak benim yerimi nasıl doldurduğunuzu soracağım. En büyük değer Allah Azze ve Celle’nin Kitabıdır. Bir vasıtadır, bir ucu Allah’u Teâlâ’nın elindedir bir ucu da sizin elinizdedir. Ona sımsıkı tutunun, sapıtmayın, değiştirmeyin. (İkinci değer ise) neslim, ehli beytim. Muhakkak ki, El-Latif, El- Habir bana bildirdi ki, bu iki değer Havz’da bana gelesiye kadar bitmeyeceklerdir.”
--------------------------------------------------------------------------------
Bazılarının, Rasul SallAllah’u Aleyhi Vesellem’in Ali’yi kendisinden sonra halife olarak belirlediğini istinbat ettikleri hadislerden ikinci bölümüne gelince, bunlar dört nâsta özetlenmektedir:
1- Buhari, Mus’ab b. Sa’ad’dan o da babasından şunu rivayet etti: “Rasul SallAllah’u Aleyhi Vesellem Ali’yi yerine bırakarak Tebük’e sefere çıktı. Bunun üzerine Ali şöyle dedi: “Beni çocukların ve kadınların yanında geride mi bırakıyorsun?” Rasul SallAllah’u Aleyhi Vesellem ise şöyle dedi: أَمَا تَرْضَى أَنْ تَكُونَ مِنِّي بِمَنْزِلَةِ هَارُونَ مِنْ مُوسَى غَيْرَ أَنَّهُ لا نَبِيَّ بَعْدِي “Benim yanımda, Harun’un Musa’nın yanındaki konumunda olmandan razı değil misin? Ancak benden sonra nübüvvet yoktur.”[1]
Müslim, Âmir b. Sa’ad b. Ebu Vakkâs’tan o da babasında şöyle dediğini rivayet etti: “Rasulullah SallAllah’u Aleyhi Vesellem Ali’ye şöyle dedi: أَنْتَ مِنِّي بِمَنْزِلَةِ هَارُونَ مِنْ مُوسَى إِلا أَنَّهُ لا نَبِيَّ بَعْدِي “Senin benim yanımdaki konumun, Harun’un Musa’nın yanındaki konumu gibidir. Ancak benden sonra nebi yoktur.”[2]
Müslim, İbrahim b. Sa’ad’dan o da Sa’ad’dan Nebi SallAllah’u Aleyhi Vesellem’in Ali’ye şöyle dediğini rivayet etti: أَمَا تَرْضَى أَنْ تَكُونَ مِنِّي بِمَنْزِلَةِ هَارُونَ مِنْ مُوسَى “Benim yanımda, Harun’un Musa’nın yanındaki konumunda olmandan razı değil misin?”[3]
Buhari, İbrahim b. Sa’ad’dan o da babasından Nebi SallAllah’u Aleyhi Vesellem’in Ali’ye şöyle dediğini rivayet etti: أَمَا تَرْضَى أَنْ تَكُونَ مِنِّي بِمَنْزِلَةِ هَارُونَ مِنْ مُوسَى “Benim yanımda, Harun’un Musa’nın yanındaki konumunda olmandan razı değil misin?”[4]
İbn İshâk şunu rivayet etti: “Rasulullah SallAllah’u Aleyhi Vesellem Ali b. Ebu Talib RadıyAllah’u Anh’u ehlinin yanında bıraktı ve ona onların yanında kalmasını emretti. Bunun üzerine münafıklar Ali RadıyAllah’u Anh hakkında asılsız haberler yaydılar. Dediler ki: ‘Onu ancak sıkıcı bulduğu ve önemsemediğinden geride bıraktı.’ Münafıklar bunu söylediklerinde, Ali b. Ebu Talib RadıyAllah’u Anh silahını alıp hemen yola çıktı ve Cürf denilen yerde konaklamış olan Rasulullah SallAllah’u Aleyhi Vesellem’e ulaşıp şöyle dedi: “Ey Allah’ın Nebisi, münafıklar beni sıkıcı bulduğun ve önemsemediğin için geride bıraktığını iddia ediyorlar.” Bunun üzerine Nebi SallAllah’u Aleyhi Vesellem şöyle dedi: كذبوا ولكنني خلفتك لما تركت ورائي فارجع فاخلفني في أهلي و أهلك أفلا ترضى يا علي أن تكون مني بمنزلة هرون من موسى إلا أنه لا نبي بعدي “Onlar yalan söylüyorlar. Ben seni arkamda bıraktıklarım için geride bıraktım. Şimdi geri dön, ehlim ve ehlinde benim yerimi al. Ey Ali, benim yanımda, Harun’un Musa’nın yanındaki konumunda olmandan razı olmaz mısın? Ancak benden sonra nebi yoktur.” Bunun üzerine Ali, Medine’ye geri döndü. Rasulullah SallAllah’u Aleyhi Vesellem de seferine devam etti.”
Seyyid Abdulhüseyn Şerafeddin El-Müsevî, “Müracat” isimli kitabında şunu zikretmektedir: “Câbir b. Abdullah hadisinde Rasulullah SallAllah’u Aleyhi Vesellem’in şöyle dediği geçmektedir: يا علي إنه يحل لك في المسجد ما يحل لي وإنك مني بمنزلة هرون من موسى إلا أنه لا نبي بعدي “Ey Ali, mescidde bana helal olan sana da helaldir. Muhakkak ki senin benim yanımdaki konumun, Harun’un Musa yanındaki konumudur. Ancak benden sonra nebi yoktur.”
2- Müslim, Yezid b. Hayyân’dan şöyle dediğini rivayet etti: “Ben, Husayn b. Sebreti, Amr b. Müslim birlikte Zeyd b. Erkâm’a gittik. Onun yanına oturduğumuzda Husayn ona dedi ki; ‘Ey Zeyd, sen çok hayırla karşılaştın. Rasulullah SallAllah’u Aleyhi Vesellem’i gördün, onun hadisini işittin, onunla beraber gazveye çıktın, arkasında namaz kıldın. Ey Zeyd, sen gerçekten çok hayır gördün. Rasulullah SallAllah’u Aleyhi Vesellem’den işittiğin bir hususu bize anlat ey Zeyd’. Bunun üzerine Zeyd dedi ki; ‘Ey kardeşimin oğlu, Allah’a yemin olsun ki artık yaşlandım. Benim dönemimden çok zaman geçti, Rasulullah SallAllah’u Aleyhi Vesellem’den ezberlediğim hususların bazılarını unuttum. Size anlattığımı kabul edin, olmayanı da benden beklemeyin.’ Daha sonra şöyle dedi: ‘Rasulullah SallAllah’u Aleyhi Vesellem Mekke ile Medine arasında, “Hamm” da denilen “Mâ” isimli yerde bize hitap etmek için ayağa kalktı. Allah’a hamd ve senâ ettikten, nasihat ve hatırlatmada bulunduktan sonra şöyle dedi: أَمَّا بَعْدُ أَلا أَيُّهَا النَّاسُ فَإِنَّمَا أَنَا بَشَرٌ يُوشِكُ أَنْ يَأْتِيَ رَسُولُ رَبِّي فَأُجِيبَ وَأَنَا تَارِكٌ فِيكُمْ ثَقَلَيْنِ أَوَّلُهُمَا كِتَابُ اللَّهِ فِيهِ الْهُدَى وَالنُّورُ فَخُذُوا بِكِتَابِ اللَّهِ وَاسْتَمْسِكُوا بِهِ فَحَثَّ عَلَى كِتَابِ اللَّهِ وَرَغَّبَ فِيهِ ثُمَّ قَالَ وَأَهْلُ بَيْتِي أُذَكِّرُكُمُ اللَّهَ فِي أَهْلِ بَيْتِي أُذَكِّرُكُمُ اللَّهَ فِي أَهْلِ بَيْتِي أُذَكِّرُكُمُ اللَّهَ فِي أَهْلِ بَيْتِيْ “Ey insanlar! Muhakkak ki ben bir beşerim, Rabbimin elçisinin gelmesi yakındır. O zaman size iki değer bırakarak Rabbime icabet ederim. Onlardan birincisi; içinde hidayet ve nur olan Allah’ın Kitabıdır. Allah’ın Kitabını alın ve ona sımsıkı tutunun.” Allah’ın Kitabına teşvik ve sevk ettikten sonra şöyle dedi: “Ehli beytim, ehli beytim hakkında size Allah’ı hatırlatırım, ehli beytim hakkında size Allah’ı hatırlatırım, ehli beytim hakkında size Allah’ı hatırlatırım.” Husayn ona; “Ehli beyti kimdir ya Zeyd? Onun hanımları ehli beytinden değil mi?” dedi. Zeyd de; “Hanımları ehli beytindendir. Fakat onun ehli beyti, kendisinden sonra sadakadan mahrum bırakılanlardır.” dedi. “Onlar kim?” dedi. Zeyd de; ‘Onlar Ali’nin ailesi, Akil’in ailesi, Cafer’in ailesi ve Abbas’ın ailesi’ dedi. O da; “Bütün 'bunlar, sadakadan mahrum mu bırakıldılar?” dedi. Zeyd de; “Evet” dedi.”[5]
Seyyid Abdulhüseyn Şerafeddin kitabı “Mürâcât” da bu hadisi, Taberâni’nin sıhati üzerine birleşilen bir senedle tahriç etti şu rivayetle zikretti: “Zeyd bin Erkam dedi ki: “Rasulullah SallAllah’u Aleyhi Vesellem Gadir Hum’da ağaçların altında şöyle hitap etti: يا ايها الناس يوشك أن أدعى فأجيب وإني مسؤول وإنكم مسؤولون فماذا أنتم قائلون ؟ “Ey insanlar! Çağırılmam yakındır. Ben sorumlu, siz de sorumlu olduğunuz halde ben o davete icab ederim. O halde siz ne dersiniz? Onlar; ‘Sen tebliğ ettin, cihad ettin, nasihat ettin, Allah seni hayırla mükâfatlandırsın.’ Bunun üzerine o dedi ki: أليس تشهدون أن لا إله إلا الله وأن محمدا عبده ورسوله وأن جنته حق وأن ناره حق وأن الموت حق وأن البعث حق بعد الموت وأن الساعة آتية لا ريب فيها و أن الله يبعث من في القبور “Allah’tan başka ilah olmadığına, Muhammed’in O’nun kulu ve Rasulü olduğuna, Allah’ın cennetinin hak olduğuna, cehenneminin hak olduğuna, ölümün hak olduğuna, ölümden sonra dirilmenin hak olduğuna, hakkında şüphe olmayan Kıyamet vaktinin geleceğine ve Allah’ın kabirlerde olanları dirilteceğine şahitlik etmiyor musunuz?” Onlar; ‘Elbette, ona şahitlik ediyoruz.’ dediler. O da; أشهد اللهم “Allah’ım şahid ol” dedikten sonra şöyle dedi: يا ايها الناس إن الله مولاي وأنا مولى المؤمنين وأنا أولى بهم من أنفسهم من كنت مولاه فهاذا مولاه – يعني عليا – اللهم وال من والاه وعاد من عاداه ثم قال : يا ايها الناس إني فرطكم وإنكم واردون عليّ الحوض حوض أعرض ما بين بصرى إلى صنعاء فيه عدد النجوم قداح من الفضة وإني سائلكم حين تردون عليّ عن الثقلين كيف تخلفوني فيهما الثقل الأكبر كتاب الله عز وجل سبب طرفه بيد الله تعالى وطرفه بأيديكم فاستمسكوا به لا تضلوا ولا تبدلوا وعترتي أهل بيتي فإنه قد نبأني اللطيف الخبير أنهما لن يتقضيا حتى يردا عليّ الحوض “Ey insanlar! Allah benim mevlamdır, ben de mü’minlerin mevlasıyım. Ben onlara nefislerinden daha öncelikliyim. Ben kimin mevlasıysam, bu -yani Ali- da onun mevlasıdır. Allah’ım, ona veli/dost ve yardımcı olana dost ve yardımcı ol, ona düşmanca davranana, düşmanca davran.” Sonra şöyle dedi: “Ey insanlar! Ben sizi terk edeceğim, siz bana Havz’ın başında geleceksiniz. O Havz ki Busra ile Sina arasında olan mesafeden daha geniştir. Onun içinde gümüşten yıldız gibi parlayan kadehler vardır. Bana geldiğinizde o zaman size sakaleyn/iki değer hakkında, onlarla ilgili olarak benim yerimi nasıl doldurduğunuzu soracağım. En büyük değer Allah Azze ve Celle’nin Kitabıdır. Bir vasıtadır, bir ucu Allah’u Teâlâ’nın elindedir bir ucu da sizin elinizdedir. Ona sımsıkı tutunun, sapıtmayın, değiştirmeyin. (İkinci değer ise) neslim, ehli beytim. Muhakkak ki, El-Latif, El- Habir bana bildirdi ki, bu iki değer Havz’da bana gelesiye kadar bitmeyeceklerdir.”