Senin ismin nedir?
Mevlânâ Seyyid Hasan, Ubeydullah-ı Ahrâr "kuddise sirruh" hazretlerinin meşhûr talebelerinden olup, babası onu küçük yaşında iken Ubeydullah-ı Ahrâr hazretlerinin sohbetine getirmiştir. Geldikleri sırada, Ubeydullah-ı Ahrâr hazretlerinin yanında bir tabak içinde bal görüp, hemen yemeye başlamıştı. Ubeydullah-ı Ahrâr ona; "Senin ismin nedir?" diye sorunca, balın tadına öylesine dalmıştı ki; "Adım Bal'dır." cevâbını verdi.
Ubeydullah-ı Ahrâr "kuddise sirruh" hazretleri tebessüm ederek buyurdu ki: "Bu çocukta tam bir kâbiliyet var. Balın lezzetine o kadar daldı ki, kendi ismini unutup, ismim Bal'dır dedi. Bunun gibi, bir talebe, kendisine verilen vazifede fâni olup, ismini bile unutmadıkça hocasının teveccühünü kazanamaz"
http://www.huzurpinari.com/#hakkinda6.asp
Mevlânâ Seyyid Hasan, Ubeydullah-ı Ahrâr "kuddise sirruh" hazretlerinin meşhûr talebelerinden olup, babası onu küçük yaşında iken Ubeydullah-ı Ahrâr hazretlerinin sohbetine getirmiştir. Geldikleri sırada, Ubeydullah-ı Ahrâr hazretlerinin yanında bir tabak içinde bal görüp, hemen yemeye başlamıştı. Ubeydullah-ı Ahrâr ona; "Senin ismin nedir?" diye sorunca, balın tadına öylesine dalmıştı ki; "Adım Bal'dır." cevâbını verdi.
Ubeydullah-ı Ahrâr "kuddise sirruh" hazretleri tebessüm ederek buyurdu ki: "Bu çocukta tam bir kâbiliyet var. Balın lezzetine o kadar daldı ki, kendi ismini unutup, ismim Bal'dır dedi. Bunun gibi, bir talebe, kendisine verilen vazifede fâni olup, ismini bile unutmadıkça hocasının teveccühünü kazanamaz"
http://www.huzurpinari.com/#hakkinda6.asp