Ne seni unutabiliyorum Nede senden kalanları* Başımın içinde bir ur gibi büyüyorsun. Seni unutmamanın verdiği acılara dayanamıyorum artık...
Unutamamanın Bu kadar ezici kahredici olduğunu bilmezdim* her yerde* her zaman benimle birliktesin* işin kötüsü herşeyde seni hatırlıyorum. Kalabalıkta gelişi güzel söylenmiş bir söz bile yetiyor seni düşünmem icin
Yanlızlığımda ise sesin kulaklarımda* avuçlarının sıcaklını hissediyorum. Yaşanmış zamanlar bir film şeridi gibi geçiyor hafızamdan* anılarımızı en küçük noktalarına kadar birer birer hatırlıyorum... İşte o zaman bu seni unutamayan başı* duvarlara vura vura parçalamak geliyor içimden. Renklerin Kokuların* seslerin ve ışığın bile seni hatırlattığı bir dünyada yaşamak harikulade birşey olurdu belki... ama sende unutmasaydın...
Beni unutmadığını* hala sevdiğini bilsem herşeye katlanırdım. Unutamamanın değilde unutulmamanın vereceği eşsiz mutluluğun içinde erir kaybolurdum...
Sevmek bir bakıma unutmamaya mahkum olmaktır...
Sevilmemişsek; birde unutulmaya mahkum oluşumuz var en hazini.
insan* unutabildiği kadar güçlüyse ; unutamadığı ölcüde yıkık ve ezik kalıyor. ancak bir kurşun kadar uzaktasın benden biliyorum ve ciğerlerime saplanmış bir kurşun gibisin hala. Seni çıkarıp atmakta elimde değil Sana gelmekte... Gelsem ne değişecekki ? Gözlerin eskisi gibi Gülebilecekmiydi? Hayırlayacak sevinecekmiydin ? Hiç konuşmadan << bende seni özledim >> diyebilecekmiydi ellerin? Hayır değil mi! Öyleyse hiç gelmeyeceğim sana. Böylesi daha iyi
Gün oluyor seni unutabilmek için bu şehirden çok uzaklara gitmek istiyorum.. Sokaklar evler cadedeler vitrinler* seni hatırlatıyor. Hatırlatmasın diye...
Gün oluyor anlıyorum senden ve bu şehirden kaçmanın faydasızlığını... Çünkü; Biliyorum* nereye gitsem benimle geleceksin yada gittiğim her yerde senden birşey olacak...
SENİ;
UNUTABİLDİGİM GÜN YENİDEN VE DAHA ÇOK SEVMEYE BAŞLAYACAĞIM...
Unutamamanın Bu kadar ezici kahredici olduğunu bilmezdim* her yerde* her zaman benimle birliktesin* işin kötüsü herşeyde seni hatırlıyorum. Kalabalıkta gelişi güzel söylenmiş bir söz bile yetiyor seni düşünmem icin
Yanlızlığımda ise sesin kulaklarımda* avuçlarının sıcaklını hissediyorum. Yaşanmış zamanlar bir film şeridi gibi geçiyor hafızamdan* anılarımızı en küçük noktalarına kadar birer birer hatırlıyorum... İşte o zaman bu seni unutamayan başı* duvarlara vura vura parçalamak geliyor içimden. Renklerin Kokuların* seslerin ve ışığın bile seni hatırlattığı bir dünyada yaşamak harikulade birşey olurdu belki... ama sende unutmasaydın...
Beni unutmadığını* hala sevdiğini bilsem herşeye katlanırdım. Unutamamanın değilde unutulmamanın vereceği eşsiz mutluluğun içinde erir kaybolurdum...
Sevmek bir bakıma unutmamaya mahkum olmaktır...
Sevilmemişsek; birde unutulmaya mahkum oluşumuz var en hazini.
insan* unutabildiği kadar güçlüyse ; unutamadığı ölcüde yıkık ve ezik kalıyor. ancak bir kurşun kadar uzaktasın benden biliyorum ve ciğerlerime saplanmış bir kurşun gibisin hala. Seni çıkarıp atmakta elimde değil Sana gelmekte... Gelsem ne değişecekki ? Gözlerin eskisi gibi Gülebilecekmiydi? Hayırlayacak sevinecekmiydin ? Hiç konuşmadan << bende seni özledim >> diyebilecekmiydi ellerin? Hayır değil mi! Öyleyse hiç gelmeyeceğim sana. Böylesi daha iyi
Gün oluyor seni unutabilmek için bu şehirden çok uzaklara gitmek istiyorum.. Sokaklar evler cadedeler vitrinler* seni hatırlatıyor. Hatırlatmasın diye...
Gün oluyor anlıyorum senden ve bu şehirden kaçmanın faydasızlığını... Çünkü; Biliyorum* nereye gitsem benimle geleceksin yada gittiğim her yerde senden birşey olacak...
SENİ;
UNUTABİLDİGİM GÜN YENİDEN VE DAHA ÇOK SEVMEYE BAŞLAYACAĞIM...