Umut_Yolcusu
Kayıtlı Kullanıcı
Sen yoktun
Hz Âdem' deydi nurun
Önce cenneti,
Sonra yeryüzünü şereflendirdin
Âdem nuruna affedildi
Arafat bu affa şâhitti
Sen yoktun
Nuh' un gemisindeydi Nurun
Dalgalar yeryüzünü boğarken
Taprağın bağrındaki su
Gökyüzüyle buluşurken
Ve bu bir ilahi azap derken,
Allah nurunu taşıdı binbir sebeple
Tûfan, nurunu selamladı edeple
Sen yoktun
Hzİsmail' in alnındaydı Nurun
İbrahimî bir dua yükseldi kimsesiz çöllerden
"Rabbimiz" dedi,
"Onlara kendi içlerinden
Senin ayetlerini okuyacak
Kitap ve hikmeti öğretecek onlara,
Onları temizleyecek bir elçi gönder,
Amin dedi on sekiz bin âlem
Nurunla aydınlanan minicik ellerini semaya kaldırarak
Amin dedi İsmail
Hira Nur dağı amin diyerek ayağa kalktı
Medine' den adı Uhud olan bir amin yankılandı sevr dağında
Sen yoktun
Hzİsa "Ahmed" diye muştuladı seni
Alemlerin efendisi diye sana seslendi
Artık ben sizinle çok söyleşmem, dedi havarilerine
Çünkü bu âlemin reisi geliyor
Bekleyin Ahmed geliyor
Kainata rahmet geliyor
Havarilerin yüzünü okşayan,
Ölüleri dirilten bir nefes oldun
Ama sen yoktun
Sen yoktun Sultânım,
HzAbdullah' ın alnındaydı Nurun
Başı eğik gezerdi mazlum
Huteyle göklerden seni sorardı
Varaka seni arardı semada
Anneler kız çocuklarını hep ağlayarak sevdiler
Ağlayarak süslediler ölüme
Ağlayarak hadi dayına gidiyorsun dediler
Sen yokken,
Canlı canlı toprağa gömülmenin adıydı dayıya gitmek
Anne yüreğinin çıldırtan çaresizliğiydi
Ve yavrusunun ölüme gidişini seyretmesiydi
En son çocuk atılırken çukura
Annesinin suretinde bir melek tuttu onu
Ve tebessüm ederek hira nur dağını gösterdi
Melekler süslüyordu hirâyı
Efendisine hazırlanıyordu cebel-i nur,
Efendisine hazırlanıyordu mekke
Âlem Efendisine hazırlanıyordu
Kainatın gözü HzAminedeydi
Toprak yalvarıyordu rabbine,
Allahım gönder artık diyordu
Gel diye ağlıyordu mazlumlar, gözleri semada
Ve bir gelişin vardı ya rasulallah,
Bir inişin vardı yer yüzüne
Önünde cebrail
Ardında yalın kılıç melekler!
Bir inişin vardı yer yüzüne
Yetimler en huzurlu geceyi geçirdi belki de
Öksüzler annelerine sarıldı doya doya
Sonra bir sessizlik kapladı seher vaktini
Herşey sus pus olmuştu
Hadi diyordu yıldızlar, Hadi diyordu ay!
Kainat bir isim duymak istiyordu
Ve bir ses yükseldi Âmine' nin evinden;
Muhammed!
Karanlıklar aydınlığa bıraktı yerini
Muhammed!
Melekler öptü o nurdan ellerini
Muhammed!
Seni yaratan Allah' a kurbânız ey dürri yekta!
Sana o adı veren rahmana kurbanız
Artık sen vardın
Susuz topraklara rahmet indi seninle
Annenden sonra anne halime sevindi seninle
Yağmura mı ihtiyaç var?
Kaldır şehadet parmağını,
Yağmurları salsın Allah
Sonra tut ağacın yaprağını,
Köklerini çıkarttırıp yanında yürütsün Allah
Yeterki sen iste,
Sen iste yarasulallah
Deki ben kimim?
Dağlar, taşlar dile gelsin,
Dilsiz çocuklar ellerinden tutup,
Ente Rasulullah desin
Sen vardın
Bedir kârdı,
Uhut dardı
Hendek yârdı
Yiğitlerin vardı
Ölmek için yarışan yiğitler
Hele bir enesin vardı senin
Enes bin malik
Uhut' ta öldüğünü duyunca arkadaşlarına,
Niye burada oturuyorsunuz diye sormuştu
Onlar da
"Allah' ın Rasulü öldürülmüş" deyince,
Enes kükremiş:
" Peki o öldükten sonra yaşayıp da ne yapacaksınız?
Kalkın ve O'nun gibi ölün"! Demişti
Ve savaşın en yoğun olduğu yerde şehit düşmüştü
Hem de ne şehit ey nebi!
Vücudu yaralardan tanınmaz haldeydi
Kızkardeşi ancak parmaklarından tanıdı onu
Musab Bin Umeyr' in vardı senin
Uhut 'ta sancağını taşıyan
Öyle bir aşkla sana bağlıydı ki
Allah o gün melekleri Musab' ın suretinde indirdi
Ebu hureyren vardı
Acıkınca mescidin önünde durur sana bakardı
Sen anlardın
Ya Ebâhir gel! Derdin
Ve sen gittin
Bir gidişle gittin
Ardında hüznün kaldı
Hasretin kaldı göklerde
Bilal ezan okuyamaz oldu
Ne zaman teşebbüs etse
Muhammed rasulullah demeye
Dizleri üstüne çöker, kendinden geçerdi
Sonra günler ay,
Aylar yıl oldu
Ve asırlar oldu
Sensizliğe açtık gözlerimizi
Ama sen bırakmazsın bizi
Sen varsın ey şehitlerin sultanı
Sen varsın!
Bir şehit bile ölmezken
Sana nasıl yok deriz
Ebutalip şama giderken devesinin önüne geçip
Beni burda kime bırakıp gidiyorsun demiştin
Ne anam var ne babam
Ebutalip bırakmamıştı bu yüzden
Sensizliğin ızdırabıyla inleyen ümmetini kime bırakıp gidiyorsun Ya Rasûlallah!
Bırakma bizi ki; Allah;
Sen onların içindeyken onlara azab edecek değiliz buyuruyor
Bırakma bizi!
Hayatı seninle öğretti Rahman
Kulluğu seninle tanıdık
Duayı senden öğrendik sevgili!
Hz Ömer umre için senden izin isteyince,
'Kardeşcik' dedin ona,
Kardeşcik, duanda bana da yer ayırır mısın?
Bizler Ömer değiliz ama
Bütün dualarımız senin için
Hz Âdem' deydi nurun
Önce cenneti,
Sonra yeryüzünü şereflendirdin
Âdem nuruna affedildi
Arafat bu affa şâhitti
Sen yoktun
Nuh' un gemisindeydi Nurun
Dalgalar yeryüzünü boğarken
Taprağın bağrındaki su
Gökyüzüyle buluşurken
Ve bu bir ilahi azap derken,
Allah nurunu taşıdı binbir sebeple
Tûfan, nurunu selamladı edeple
Sen yoktun
Hzİsmail' in alnındaydı Nurun
İbrahimî bir dua yükseldi kimsesiz çöllerden
"Rabbimiz" dedi,
"Onlara kendi içlerinden
Senin ayetlerini okuyacak
Kitap ve hikmeti öğretecek onlara,
Onları temizleyecek bir elçi gönder,
Amin dedi on sekiz bin âlem
Nurunla aydınlanan minicik ellerini semaya kaldırarak
Amin dedi İsmail
Hira Nur dağı amin diyerek ayağa kalktı
Medine' den adı Uhud olan bir amin yankılandı sevr dağında
Sen yoktun
Hzİsa "Ahmed" diye muştuladı seni
Alemlerin efendisi diye sana seslendi
Artık ben sizinle çok söyleşmem, dedi havarilerine
Çünkü bu âlemin reisi geliyor
Bekleyin Ahmed geliyor
Kainata rahmet geliyor
Havarilerin yüzünü okşayan,
Ölüleri dirilten bir nefes oldun
Ama sen yoktun
Sen yoktun Sultânım,
HzAbdullah' ın alnındaydı Nurun
Başı eğik gezerdi mazlum
Huteyle göklerden seni sorardı
Varaka seni arardı semada
Anneler kız çocuklarını hep ağlayarak sevdiler
Ağlayarak süslediler ölüme
Ağlayarak hadi dayına gidiyorsun dediler
Sen yokken,
Canlı canlı toprağa gömülmenin adıydı dayıya gitmek
Anne yüreğinin çıldırtan çaresizliğiydi
Ve yavrusunun ölüme gidişini seyretmesiydi
En son çocuk atılırken çukura
Annesinin suretinde bir melek tuttu onu
Ve tebessüm ederek hira nur dağını gösterdi
Melekler süslüyordu hirâyı
Efendisine hazırlanıyordu cebel-i nur,
Efendisine hazırlanıyordu mekke
Âlem Efendisine hazırlanıyordu
Kainatın gözü HzAminedeydi
Toprak yalvarıyordu rabbine,
Allahım gönder artık diyordu
Gel diye ağlıyordu mazlumlar, gözleri semada
Ve bir gelişin vardı ya rasulallah,
Bir inişin vardı yer yüzüne
Önünde cebrail
Ardında yalın kılıç melekler!
Bir inişin vardı yer yüzüne
Yetimler en huzurlu geceyi geçirdi belki de
Öksüzler annelerine sarıldı doya doya
Sonra bir sessizlik kapladı seher vaktini
Herşey sus pus olmuştu
Hadi diyordu yıldızlar, Hadi diyordu ay!
Kainat bir isim duymak istiyordu
Ve bir ses yükseldi Âmine' nin evinden;
Muhammed!
Karanlıklar aydınlığa bıraktı yerini
Muhammed!
Melekler öptü o nurdan ellerini
Muhammed!
Seni yaratan Allah' a kurbânız ey dürri yekta!
Sana o adı veren rahmana kurbanız
Artık sen vardın
Susuz topraklara rahmet indi seninle
Annenden sonra anne halime sevindi seninle
Yağmura mı ihtiyaç var?
Kaldır şehadet parmağını,
Yağmurları salsın Allah
Sonra tut ağacın yaprağını,
Köklerini çıkarttırıp yanında yürütsün Allah
Yeterki sen iste,
Sen iste yarasulallah
Deki ben kimim?
Dağlar, taşlar dile gelsin,
Dilsiz çocuklar ellerinden tutup,
Ente Rasulullah desin
Sen vardın
Bedir kârdı,
Uhut dardı
Hendek yârdı
Yiğitlerin vardı
Ölmek için yarışan yiğitler
Hele bir enesin vardı senin
Enes bin malik
Uhut' ta öldüğünü duyunca arkadaşlarına,
Niye burada oturuyorsunuz diye sormuştu
Onlar da
"Allah' ın Rasulü öldürülmüş" deyince,
Enes kükremiş:
" Peki o öldükten sonra yaşayıp da ne yapacaksınız?
Kalkın ve O'nun gibi ölün"! Demişti
Ve savaşın en yoğun olduğu yerde şehit düşmüştü
Hem de ne şehit ey nebi!
Vücudu yaralardan tanınmaz haldeydi
Kızkardeşi ancak parmaklarından tanıdı onu
Musab Bin Umeyr' in vardı senin
Uhut 'ta sancağını taşıyan
Öyle bir aşkla sana bağlıydı ki
Allah o gün melekleri Musab' ın suretinde indirdi
Ebu hureyren vardı
Acıkınca mescidin önünde durur sana bakardı
Sen anlardın
Ya Ebâhir gel! Derdin
Ve sen gittin
Bir gidişle gittin
Ardında hüznün kaldı
Hasretin kaldı göklerde
Bilal ezan okuyamaz oldu
Ne zaman teşebbüs etse
Muhammed rasulullah demeye
Dizleri üstüne çöker, kendinden geçerdi
Sonra günler ay,
Aylar yıl oldu
Ve asırlar oldu
Sensizliğe açtık gözlerimizi
Ama sen bırakmazsın bizi
Sen varsın ey şehitlerin sultanı
Sen varsın!
Bir şehit bile ölmezken
Sana nasıl yok deriz
Ebutalip şama giderken devesinin önüne geçip
Beni burda kime bırakıp gidiyorsun demiştin
Ne anam var ne babam
Ebutalip bırakmamıştı bu yüzden
Sensizliğin ızdırabıyla inleyen ümmetini kime bırakıp gidiyorsun Ya Rasûlallah!
Bırakma bizi ki; Allah;
Sen onların içindeyken onlara azab edecek değiliz buyuruyor
Bırakma bizi!
Hayatı seninle öğretti Rahman
Kulluğu seninle tanıdık
Duayı senden öğrendik sevgili!
Hz Ömer umre için senden izin isteyince,
'Kardeşcik' dedin ona,
Kardeşcik, duanda bana da yer ayırır mısın?
Bizler Ömer değiliz ama
Bütün dualarımız senin için