Keşke, Rabbimize her zaman niçinsiz ve
nedensiz olarak teslim olabilsek... Onu
bilip vicdanımızda O’nun irfanına erdikten
sonra mükellef olduğumuz hususlar mevzuunda
“niçin böyle oldu?”, “neden bunlar
hep benim başıma geliyor?”, “Allah’ım neydi
günahım!” demeden sadece ve sadece teslim
olmamız nispetinde O’na karşı şükran borcumuzu
eda edebilsek... Kapısının sadık tasmalı
kulları olarak yüzümüzü kapısının eşiğinden
ayırmayıp “Rabbim günahkar kulun kapına
geldi.. bahtına düştüm..” deyip kendimizi
O’nun rahmet kollarına bırakabilsek...
Sözün burasında bir misal olması bakımından
kadınlık dünyasının sultanlarından Hz. Hacer
Validemizin teslimiyetini nazarlara arz edelim.
Hz. İbrahim, kucağındaki çocuğuyla birlikte
Hz. Hacer anamızı ekinin bitmediği, suyunun olmadığı
kupkuru bir çöle, şimdiki adıyla Mekke’ye
bırakmakla emrolunur. Eşini ve biricik oğlunu
orada bırakan Hz. İbrahim geriye döner. Biraz
ilerlemiştir ki, arkadan ağzı kevser içesi, Rasul-
i Ekrem’e gerçekten nine ve anne olacak büyük
kadın Hz. Hacer’in sesi duyulur: “Ya İbrahim,
Ya İbrahim! Bizi burada bırakman Allah’ın
emri mi yoksa kendi isteğin mi?” Bunun üzerine
Hz. İbrahim, “Allah’ın emri ile seni buraya bıraktım
Ya Hacer” der. Bu sözleri duyan Hz. Hacer’in
dudaklarından şu sözler dökülür: “Madem
Allah’ın emriyle getirip bizi buraya bıraktın,
gayri Allah bizi terk etmez. Allah’a teslim
olmak, emrettiği şeyleri yerine getirirken, bizi
zayi ve terk etmeyeceğine inanmak lazım.”
nedensiz olarak teslim olabilsek... Onu
bilip vicdanımızda O’nun irfanına erdikten
sonra mükellef olduğumuz hususlar mevzuunda
“niçin böyle oldu?”, “neden bunlar
hep benim başıma geliyor?”, “Allah’ım neydi
günahım!” demeden sadece ve sadece teslim
olmamız nispetinde O’na karşı şükran borcumuzu
eda edebilsek... Kapısının sadık tasmalı
kulları olarak yüzümüzü kapısının eşiğinden
ayırmayıp “Rabbim günahkar kulun kapına
geldi.. bahtına düştüm..” deyip kendimizi
O’nun rahmet kollarına bırakabilsek...
Sözün burasında bir misal olması bakımından
kadınlık dünyasının sultanlarından Hz. Hacer
Validemizin teslimiyetini nazarlara arz edelim.
Hz. İbrahim, kucağındaki çocuğuyla birlikte
Hz. Hacer anamızı ekinin bitmediği, suyunun olmadığı
kupkuru bir çöle, şimdiki adıyla Mekke’ye
bırakmakla emrolunur. Eşini ve biricik oğlunu
orada bırakan Hz. İbrahim geriye döner. Biraz
ilerlemiştir ki, arkadan ağzı kevser içesi, Rasul-
i Ekrem’e gerçekten nine ve anne olacak büyük
kadın Hz. Hacer’in sesi duyulur: “Ya İbrahim,
Ya İbrahim! Bizi burada bırakman Allah’ın
emri mi yoksa kendi isteğin mi?” Bunun üzerine
Hz. İbrahim, “Allah’ın emri ile seni buraya bıraktım
Ya Hacer” der. Bu sözleri duyan Hz. Hacer’in
dudaklarından şu sözler dökülür: “Madem
Allah’ın emriyle getirip bizi buraya bıraktın,
gayri Allah bizi terk etmez. Allah’a teslim
olmak, emrettiği şeyleri yerine getirirken, bizi
zayi ve terk etmeyeceğine inanmak lazım.”
BAHTINA DÜŞTÜM YA RABBİ!
O sırada başta Fahri Kainat olmak üzere kıyamete
kadar gelecek nurlu halkanın başı, onların şerefli
dedeleri Hz. İsmail bir çocuktur. Başında koruyucu
olarak anasından başka kimsesi yoktur.
Etrafta su ve yiyecek namına bir şey görülmüyordu.
Hz. İbrahim eşini orada bırakıp uzaklaştıktan
sonra bütün yük, Hz. Hacer’in omuzlarına kalmıştır.
Ama o, “Rabbin emriyle olduktan sonra
gam yemem” diyordu. Biraz sonra çocuk susayınca
ağlamaya başlar. Anne bir yudum su bulabilmek
için sağa sola koşar. İlk gözüne ilişen Safa
tepesi olur. Safa kapısından dışarı çıkar, “Acaba
bir yerde su görebilir miyim.. suyun alameti
olan kuşlara şahit olabilir miyim.. ben ne olursam
olayım ama şu yavrucuk ağlıyor ve içim parçalanıyor”
kadar gelecek nurlu halkanın başı, onların şerefli
dedeleri Hz. İsmail bir çocuktur. Başında koruyucu
olarak anasından başka kimsesi yoktur.
Etrafta su ve yiyecek namına bir şey görülmüyordu.
Hz. İbrahim eşini orada bırakıp uzaklaştıktan
sonra bütün yük, Hz. Hacer’in omuzlarına kalmıştır.
Ama o, “Rabbin emriyle olduktan sonra
gam yemem” diyordu. Biraz sonra çocuk susayınca
ağlamaya başlar. Anne bir yudum su bulabilmek
için sağa sola koşar. İlk gözüne ilişen Safa
tepesi olur. Safa kapısından dışarı çıkar, “Acaba
bir yerde su görebilir miyim.. suyun alameti
olan kuşlara şahit olabilir miyim.. ben ne olursam
olayım ama şu yavrucuk ağlıyor ve içim parçalanıyor”
duygu ve düşüncesiyle tepeye tırmanır.