Siyahgulsevdalisi
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 20 Haz 2006
- Mesajlar
- 2,046
- Tepki puanı
- 0
- Puanları
- 0
“Nasrettin Hoca’nın” bu güzel sözleri, günümüzde oldukça anlam kazanmıştır.
“Peki, kimdir haksız olan?” Haksız olan “SİSTEM” Böyle gelmiş, böyle mi gidecek?
Yoksa biz bu sisteme istemeden alışıp da, “sen de haklısın, ben de haklıyım” demeyi çok mu seviyoruz? Ne zaman yakınmayan ülke olacağız? Yoksa biz yakınmaya çok mu alıştık?
Yok - yok alışmadık, sadece sineye çektik bekliyoruz…
“Ben 48 yıldır bekliyorum. Annem 78 yıl bekledi, benim çocuklarım 28 yıldır bekliyorlar. Ya bugün doğanlar!” Sizce ne kadar bekleyecekler, güneşin ülkemizde doğmasını?
Esnaf ayrı dert yanar, pazarcı ayrı. Emekli kuyruk bekler, memur ikramiye. İşveren nasıl ayakta kalacağının hesabını yapar, işçi ay sonunu nasıl getireceğinin hesabını. Doktor hastayı anlamaz, hasta doktoru. Öğretmen maaş bekler, öğrenci adalet. Ya aylarca iş arayıp da, iş bulamayan üniversiteli gençlerimize ne demeli? “Sen de haklısın, sen de haklısın, ama ben de haklıyım” demekten başka çare var mı?
Çare var tabi!
-Çare, köklü değişim.
-Çare, Hz. Muhammed (sav)’in Asr-ı saadet yıllarını örnek almak.
-Çare, 600 yıl ayakta kalan, Osmanlı’nın yaşadığı Lale devrinden ders almak.
-Çare, Yaratanın tüm zamanlara seslenen ve insanın yaratılışına en uygun kuralları koyan, Kuran ahlakını yaşamak ve yaşatmak.
-Çare, İslam dinine istemeden sokulan örf, adet ve gelenekleri, hatta hurafeleri İslam dininden temizlemek.
-Çare, dört mevsimin yaşandığı cennet ülkemizin, unutulan kaynaklarını harekete geçirmek.
-Çare, dış güçlere fazla bel bağlamayıp, iç barışı sağlamak.
-Çare, önce içimizdeki kaçakçıları, sahtekarları, rüşvetçileri, temizleyip önlem almak.
“Bu çareler sayfalarca uzayıp gider. Konu bunları ısıtıp- ısıtıp gündeme getirmek değil elbette. Zaten yıllardır konuşulan ve bilinen gerçekler.”
-Çare bir an önce harekete geçmek. Sağ- sol çatışmalarını bir kenara bırakıp, ülkenin menfaatleri ve yarınlarımız adına karşılıklı hoşgörüyü tesis etmek.
-Çare inançlıya da, inançsıza da yaşama hakkı verip, karşılığını Allah’a bırakmak.
-Çare inançları gereği yapılan ibadetlere saygılı olup, inançsızı da Allah’a havale edip, selam deyip geçmek.
-Çare, kimin ne olduğunu değil, ne olacağının bilincini unutmadan, ön yargıyla kimseyi kırmamak.
-Çare, dört kıtaya seslenen “OSMANLI’NIN” yaşadığı ve yaşattığı barış, hoşgörü medeniyetini tekrar inşa etmek.
Nuran Yelkenci
“Peki, kimdir haksız olan?” Haksız olan “SİSTEM” Böyle gelmiş, böyle mi gidecek?
Yoksa biz bu sisteme istemeden alışıp da, “sen de haklısın, ben de haklıyım” demeyi çok mu seviyoruz? Ne zaman yakınmayan ülke olacağız? Yoksa biz yakınmaya çok mu alıştık?
Yok - yok alışmadık, sadece sineye çektik bekliyoruz…
“Ben 48 yıldır bekliyorum. Annem 78 yıl bekledi, benim çocuklarım 28 yıldır bekliyorlar. Ya bugün doğanlar!” Sizce ne kadar bekleyecekler, güneşin ülkemizde doğmasını?
Esnaf ayrı dert yanar, pazarcı ayrı. Emekli kuyruk bekler, memur ikramiye. İşveren nasıl ayakta kalacağının hesabını yapar, işçi ay sonunu nasıl getireceğinin hesabını. Doktor hastayı anlamaz, hasta doktoru. Öğretmen maaş bekler, öğrenci adalet. Ya aylarca iş arayıp da, iş bulamayan üniversiteli gençlerimize ne demeli? “Sen de haklısın, sen de haklısın, ama ben de haklıyım” demekten başka çare var mı?
Çare var tabi!
-Çare, köklü değişim.
-Çare, Hz. Muhammed (sav)’in Asr-ı saadet yıllarını örnek almak.
-Çare, 600 yıl ayakta kalan, Osmanlı’nın yaşadığı Lale devrinden ders almak.
-Çare, Yaratanın tüm zamanlara seslenen ve insanın yaratılışına en uygun kuralları koyan, Kuran ahlakını yaşamak ve yaşatmak.
-Çare, İslam dinine istemeden sokulan örf, adet ve gelenekleri, hatta hurafeleri İslam dininden temizlemek.
-Çare, dört mevsimin yaşandığı cennet ülkemizin, unutulan kaynaklarını harekete geçirmek.
-Çare, dış güçlere fazla bel bağlamayıp, iç barışı sağlamak.
-Çare, önce içimizdeki kaçakçıları, sahtekarları, rüşvetçileri, temizleyip önlem almak.
“Bu çareler sayfalarca uzayıp gider. Konu bunları ısıtıp- ısıtıp gündeme getirmek değil elbette. Zaten yıllardır konuşulan ve bilinen gerçekler.”
-Çare bir an önce harekete geçmek. Sağ- sol çatışmalarını bir kenara bırakıp, ülkenin menfaatleri ve yarınlarımız adına karşılıklı hoşgörüyü tesis etmek.
-Çare inançlıya da, inançsıza da yaşama hakkı verip, karşılığını Allah’a bırakmak.
-Çare inançları gereği yapılan ibadetlere saygılı olup, inançsızı da Allah’a havale edip, selam deyip geçmek.
-Çare, kimin ne olduğunu değil, ne olacağının bilincini unutmadan, ön yargıyla kimseyi kırmamak.
-Çare, dört kıtaya seslenen “OSMANLI’NIN” yaşadığı ve yaşattığı barış, hoşgörü medeniyetini tekrar inşa etmek.
Nuran Yelkenci