Mustafa Cilasun
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 22 Haz 2007
- Mesajlar
- 4,488
- Tepki puanı
- 1
- Puanları
- 0
- Yaş
- 67
- Konum
- Kayseri
- Web Sitesi
- www.facebook.com
Yıllardır çok geç fark ettiğim
bir gerçeği sizinle paylaşmak umudunu yaşamaktayım.
Sizin şimdiki mevcut halinizden hiç haberdar değilim.
Satırlarımı okumaya ne kadar müsaitsiniz asla bilemiyorum
Lakin derinliğimde teneffüs ettiğim
hislerin adeta beni bu eylemi yapmaya zorluyor.
Kendi kendime yeterli olmaktır asıl maksadım…
Duygularımı bir nizam içinde ahenge erdirince…
Heveslerimin izleri ardınca gidersem nedameti öncelerim…
“Ritmin” hayatımın en önemli göstergesi olduğunu bilmeme rağmen, idrakin tezahürü galebe çalmayınca ne kadar işe yarıyor ki bir şeyleri bilmek!
Düşünüyorum, yoksa zorunda mı kalıyorum, birde size sorayım istedim.
Bilmeden düşünmeyi becermek, ön yargılarımla aydınlığa ermek ne kadar mümkün?
Her bir büyüğüm veya kemale ermiş değerim bir şeyler öğretmek diliyor.
Lakin öğretmenin, sevgiden yoksun başarılamayacağını hiç düşünemiyor.
Beklentileri doğrultusunda veriler elde edemeyince neler söylemiyorlar ki!
İşte o zamanlar kimi kime şikâyet edeceğimi bilememenin sancısıyla çekiliyorum, her zaman teklifsiz başvurduğum yalnızlığıma!
Bir gün olsun babamın kollarını açarak, şefkatiyle kuşatacağı benliğimi, oğlum diyerek payelendirmesine hasretim artık mazi sayfalarının, ahir inkişafıyla bir vuzuha ereceğini ummaktan başka.
Annemin her vakit geçim gailesinden hiç gülmeyen yüz hatlarını resmedecek olursan, çocukluğumda hafızana nakşettiğini, sarı kamışta seferdeyken kışın ayazında donan askerlerin yüz hatları aklıma gelmiyor değil.
Ablalarım… Zavallı canlarım… Kar damlalarım…
Onlardan küçük olmama rağmen onlar için sinemde duyduğum sızı o kadar şiddetli ki hatırladıkça hala gözlerim dolar.
Neydi bu hayatımızda olumsuzluklara kapı aralayan nedenler?
Bu kişiliğin devam edecek nesillerine vereceği nasibi hakikatler!
Çocuklarına öğretecekleri bilgiler…
Onların gönüllerine ekeceği sevgiler…
Verecekleri güven ve serdedeceği himmetler…
Bir çocuğun nazarıyla bakarken…
Babanın hazin durumu çocuğun şefkatine muhtaçsa…
Annenin meşakkat gayretiyle ihmal ettiği değerler bulunmuyorsa…
Emanet olarak tevdi edilen can ne olacak…
Akranlarından farkı zaman içinde nasıl kapanacak…
Melal içinde gizlenen ince yaralar nasıl deva bulacak soruluyor işte…
Yalnızlığı kimi çevreler çok farklı telakki ederler!
Oysaki o kadar sadık bir dosttur ki asla ondan bir endişe duymazsın.
Senden hiçbir zaman bir talebi olmaz…
Her vakit senin hizmetinde amadedir…
Sırlarının bekçisi, ruhunun nöbetçisidir…
Seni seninle yüzleştirmeyi başaran bir değerdir…
O bir anne misali her zaman seni kendine tercih eder…
Bir baba kudretiyle seni dehlizlerden koruyarak eminliğe salar…
Sorarım bazen dirliğimde kendime…
Ovalarda döşenen yeşiller içinde çiçekler ne arar!
Yeşil çimenlerde gizlenen bir ayran olduğu çok aşikâr…
Peki, öyleyse rengârenk çiçeklerde ne var?
Yalnızlığımdan yükselen bir nida hasret kaldığın sevgi var…
Güzellikler içinde gizlenen asudeliği, naifliği ruhun asliyetini haykırıyor…
Sizinle her ne kadar bir tanış olmasak bile…
Satırlarınızla aksettirdiğiniz manayı zarafet mefkûresi…
Hissediyorum ki yalnızlığımı deşifre eden engin bir güzellikti…
Bakınız bu zikredilen meyanlar da…
Zahirin izleri hiç yok, soyut terennümler çok…
Heveslerin bir amaca müteallik zihniyet açılımı hiç yok…
Edebin bir erkân içtenliğiyle paylaşımı esastır…
Zafiyetler müşahhaslıktan uzak olan zannı galiplerdir…
Bunlara rağbet edenler, yalnızlığı efkârında nefes almayanlardır…
Kâinatın öznesi durumunda bulunan aşk…
Yaratılışın yegâne gayesi olan bu manada verilen aşk…
Heva ve hevesler heba edilecek olursa şayet, ruhun hıçkırıkları duyulur…
Vicdan sukutuhayal ile sızıya gark olur…
Ahengin bulunmadığı, mananın uzaklaştığı her şey heder olur…
Maksat insan olmaksa, adamlıkta kalmaksa, geçicilik niye reva bulsun…
Seni andığım baharın çiçekleriyle var olan…
Gönlümüzde zikrettiğin güzelliklerle gülü açtıran…
Tefekkürü kaçınılamaz kılarak ati ve mazi senfonisi sunan payesin…
Yıllarca iç içe yaşadığım yalnızlığımı seni anınca…
Ne kadar çok zenginleştiğini fark ederek bazen gülüyorum…
Unuttuğum hislerimde letafetler sunarak âlemlere kapı aralıyorsun…
Artık sadık dostum olan yalnızlık…
Zaman zaman müsaade talep ediyor halimden…
Sabrediyorum, düşündükçe bir korku sarmıyor değil yeniden…
Çiçekler nezaketin baharında, edebin kollarında kokusunu salarlar…
Ben ise bu hasletlerden yoksun olduğum için naçarlığım nüksetmiyor değil…
Biliyorum ki sen, yaratılışın gereği zarifsin…
Sen hoş görünle, hataları örtüşünle sanki bir nakkaşsın…
Toprağa kök salan, yağmur damlalarını anlamlaştıran ne hoş baharsın…
bir gerçeği sizinle paylaşmak umudunu yaşamaktayım.
Sizin şimdiki mevcut halinizden hiç haberdar değilim.
Satırlarımı okumaya ne kadar müsaitsiniz asla bilemiyorum
Lakin derinliğimde teneffüs ettiğim
hislerin adeta beni bu eylemi yapmaya zorluyor.
Kendi kendime yeterli olmaktır asıl maksadım…
Duygularımı bir nizam içinde ahenge erdirince…
Heveslerimin izleri ardınca gidersem nedameti öncelerim…
“Ritmin” hayatımın en önemli göstergesi olduğunu bilmeme rağmen, idrakin tezahürü galebe çalmayınca ne kadar işe yarıyor ki bir şeyleri bilmek!
Düşünüyorum, yoksa zorunda mı kalıyorum, birde size sorayım istedim.
Bilmeden düşünmeyi becermek, ön yargılarımla aydınlığa ermek ne kadar mümkün?
Her bir büyüğüm veya kemale ermiş değerim bir şeyler öğretmek diliyor.
Lakin öğretmenin, sevgiden yoksun başarılamayacağını hiç düşünemiyor.
Beklentileri doğrultusunda veriler elde edemeyince neler söylemiyorlar ki!
İşte o zamanlar kimi kime şikâyet edeceğimi bilememenin sancısıyla çekiliyorum, her zaman teklifsiz başvurduğum yalnızlığıma!
Bir gün olsun babamın kollarını açarak, şefkatiyle kuşatacağı benliğimi, oğlum diyerek payelendirmesine hasretim artık mazi sayfalarının, ahir inkişafıyla bir vuzuha ereceğini ummaktan başka.
Annemin her vakit geçim gailesinden hiç gülmeyen yüz hatlarını resmedecek olursan, çocukluğumda hafızana nakşettiğini, sarı kamışta seferdeyken kışın ayazında donan askerlerin yüz hatları aklıma gelmiyor değil.
Ablalarım… Zavallı canlarım… Kar damlalarım…
Onlardan küçük olmama rağmen onlar için sinemde duyduğum sızı o kadar şiddetli ki hatırladıkça hala gözlerim dolar.
Neydi bu hayatımızda olumsuzluklara kapı aralayan nedenler?
Bu kişiliğin devam edecek nesillerine vereceği nasibi hakikatler!
Çocuklarına öğretecekleri bilgiler…
Onların gönüllerine ekeceği sevgiler…
Verecekleri güven ve serdedeceği himmetler…
Bir çocuğun nazarıyla bakarken…
Babanın hazin durumu çocuğun şefkatine muhtaçsa…
Annenin meşakkat gayretiyle ihmal ettiği değerler bulunmuyorsa…
Emanet olarak tevdi edilen can ne olacak…
Akranlarından farkı zaman içinde nasıl kapanacak…
Melal içinde gizlenen ince yaralar nasıl deva bulacak soruluyor işte…
Yalnızlığı kimi çevreler çok farklı telakki ederler!
Oysaki o kadar sadık bir dosttur ki asla ondan bir endişe duymazsın.
Senden hiçbir zaman bir talebi olmaz…
Her vakit senin hizmetinde amadedir…
Sırlarının bekçisi, ruhunun nöbetçisidir…
Seni seninle yüzleştirmeyi başaran bir değerdir…
O bir anne misali her zaman seni kendine tercih eder…
Bir baba kudretiyle seni dehlizlerden koruyarak eminliğe salar…
Sorarım bazen dirliğimde kendime…
Ovalarda döşenen yeşiller içinde çiçekler ne arar!
Yeşil çimenlerde gizlenen bir ayran olduğu çok aşikâr…
Peki, öyleyse rengârenk çiçeklerde ne var?
Yalnızlığımdan yükselen bir nida hasret kaldığın sevgi var…
Güzellikler içinde gizlenen asudeliği, naifliği ruhun asliyetini haykırıyor…
Sizinle her ne kadar bir tanış olmasak bile…
Satırlarınızla aksettirdiğiniz manayı zarafet mefkûresi…
Hissediyorum ki yalnızlığımı deşifre eden engin bir güzellikti…
Bakınız bu zikredilen meyanlar da…
Zahirin izleri hiç yok, soyut terennümler çok…
Heveslerin bir amaca müteallik zihniyet açılımı hiç yok…
Edebin bir erkân içtenliğiyle paylaşımı esastır…
Zafiyetler müşahhaslıktan uzak olan zannı galiplerdir…
Bunlara rağbet edenler, yalnızlığı efkârında nefes almayanlardır…
Kâinatın öznesi durumunda bulunan aşk…
Yaratılışın yegâne gayesi olan bu manada verilen aşk…
Heva ve hevesler heba edilecek olursa şayet, ruhun hıçkırıkları duyulur…
Vicdan sukutuhayal ile sızıya gark olur…
Ahengin bulunmadığı, mananın uzaklaştığı her şey heder olur…
Maksat insan olmaksa, adamlıkta kalmaksa, geçicilik niye reva bulsun…
Seni andığım baharın çiçekleriyle var olan…
Gönlümüzde zikrettiğin güzelliklerle gülü açtıran…
Tefekkürü kaçınılamaz kılarak ati ve mazi senfonisi sunan payesin…
Yıllarca iç içe yaşadığım yalnızlığımı seni anınca…
Ne kadar çok zenginleştiğini fark ederek bazen gülüyorum…
Unuttuğum hislerimde letafetler sunarak âlemlere kapı aralıyorsun…
Artık sadık dostum olan yalnızlık…
Zaman zaman müsaade talep ediyor halimden…
Sabrediyorum, düşündükçe bir korku sarmıyor değil yeniden…
Çiçekler nezaketin baharında, edebin kollarında kokusunu salarlar…
Ben ise bu hasletlerden yoksun olduğum için naçarlığım nüksetmiyor değil…
Biliyorum ki sen, yaratılışın gereği zarifsin…
Sen hoş görünle, hataları örtüşünle sanki bir nakkaşsın…
Toprağa kök salan, yağmur damlalarını anlamlaştıran ne hoş baharsın…