gecekondu
Kayıtlı Kullanıcı
Sen,alemlere rahmet değilsin adamım!
Ben ara sıra kendime sorarım "Sen kendini ne sanıyorsun?" diye.
Siz de sorunuz adamım kendi kendinize bu soruyu.
Öyle demeyin sakın; insanın bazen kendini 'melek' sandığı, kimi zaman
'peygamber' pozlarına büründüğü, hatta bazen sadece Allah'ın yapacağı işlerin
altına omuz verip haddini ve hududunu, yetersizliğini ve acziyetini unutarak
farkında olmadan 'ilahlık misyonuna' soyunduğu olur.
Tabi ki, kendisini 'melek' sanan kimse, genellikle "Ben meleğim!" demez. Keşke
dese; o zaman kimse onu ciddiye almaz, ama demez. Ya ne yapar? Yanıldığını
kabullenmez. Hatasını üstlenmez. Hata ettiğini söyleyen herkesi rakip, hatasını
düzeltmeye kalkanları hasım gibi algılar. Eleştiriye kapalıdır; çünkü her
yaptığının mükemmel olduğunu düşünür.
Şeytan, Adem ve Havva'yı "melekleşme ve ebedileşme" (en tekûnâ melekeyni ev
tekûnâ mine'l-halidîn) tuzağına düşürdüğü gibi onu da 'mükemmelleşme tuzağı'na
düşürmüştür.
İşte bu nedenle kendini melek zannedenlerin kimilerinin yan gelip yattığını,
hiçbir işin ucundan tutmadığını ve fakat hiç kimseyi de beğenmediğini görürsün.
Adamım der ki "Ben yaparsam mükemmel yaparım!" Tabi ki, mükemmelini yapmaya gücü
yetmez, elinden geleni yapmaya da razı olmaz; dolayısıyla hiçbir şey yaptığına
şahit olamazsınız.
Peygamber pozlarına bürünenler de peygamber olduğunu iddia etmemişlerdir, hatta
böyle bir şeyi akıllarından dahi geçirmemişlerdir elbet. Fakat onlar,
kendilerinin 'özel' olduğunu düşünür, etraflarındakilerin de öyle düşünmelerini
isterler. Onlar bir başkadır, yanlışları dahi bir başkadır. En azından
hatalarında hikmet, unutmalarında saffet, tokatlarında şefkat vardır. Onlar,
kendilerini olumlu her faaliyetin "olmazsa olmazı" kabul ederler. Hülasa onlar
kendilerinin "alemlere rahmet" olduğunu sanırlar.
Değil, değil adamım; İçinizden geçirdiğiniz "Ben olmasaydım..."la başlayan tüm
cümleler şeytanın üflemeleridir; inanmayın ona. İnanın, siz olmasanız da döner
bu dünya. Sizi temin ederim ki; yeryüzünün tüm ırmakları sizin yokluğunuz
durumunda da akmayı sürdürür. Güneş, siz olmadan da doğar güllerin ve
dikenlerin, bülbüllerin ve sırtlanların, İbrahimlerin ve Nemrutların üstüne.
İsterseniz terk edin yeryüzünü; eğer becerebilirseniz deneyin bunu; siz de
göreceksiniz bütün o iddiaların içinizin ak kutbundan değil kara kutbundan gelen
kara fısıltılar olduğunu. Siz de göreceksiniz doldurulmaz sandığınız yerinizin
hemen, muhtemelen daha iyisiyle doldurulduğunu; bulunmaz Hint kumaşı
olmadığınızı siz de anlayacaksınız.
"Ya bu dava?" dediğinizi; "onun için de aynı şeyi söyleyebilir misin?"
dediğinizi duyar gibiyim. Evet; hiç çekinmeden söylerim adamım; siz
olmasaydınız, biz olmasaydık başkaları olurdu. Dava bizimle kaim değil, biz dava
ile kaimiz adamım; ona verdiklerimiz ondan aldıklarımız yanında hiç kalır;
inanınız buna. Bizim ona onur vermemiz söz konusu değil; fakat çağın tanrılarına
karşı başımızı dik tutan onurumuzun tamamını ona borçlu olduğumuzu nasıl inkar
edebiliriz.
Senden sonrasının tufan olduğunu söyleyenler, Nuh'u ve O'nun Rabbini
unutanlardır adamım. Hem senden sonrası niçin tufan olsun; eğer öyleyse sen o
tufanın sebebi olmuş olmaz mısın?
Eğer, karanın ortasında, kimselerin kınamalarına, alay etmelerine aldırmadan
gemilerini yapmaya devam ediyor olsalardı, etrafındakilerin seni de kendilerini
de tufanla korkutmalarına gerek kalır mıydı adamım; düşünsene bir? Sakın onlar
senin yakınına kadar sokulmayı başaran Kenanlar olmasın? Aman adamım; "Senden
sonrası tufan!" diyenlere dikkat. Sen en iyisi etrafına "Senden sonrası tufan!"
diyen 'kompresörleri' değil, eskinin haddini bilen sultanları gibi "Mağrur olma
adamım senden büyük Allah var!" diye bağıracak hatırlatıcıları al.
Bir de "Seni sevmeyen ölsün!" diyenlere dikkat et.
Öyle değil mi adamım; seni sevmeyenlerin de yaşaması gerekmez mi? Senden çok,
çok daha büyük olanları sevmeyenler yaşıyor da, seni sevmeyenler niçin
yaşamasın? Hem, sevmeyenler olmasa sevenlerin değeri nasıl anlaşılır? Dahası,
seni sevmeyenlerin sebebi yine sen olmayasın sakın. Sevmeyenlerine bile güneş
gibi olmayı beceremeyenlerin sevenlerine gece olduklarına çok şahit olmuşuzdur.
Yani ki adamım, sen sen ol, "alemlere rahmet" olmadığını aklından çıkarma!
Ben ara sıra kendime sorarım "Sen kendini ne sanıyorsun?" diye.
Siz de sorunuz adamım kendi kendinize bu soruyu.
Öyle demeyin sakın; insanın bazen kendini 'melek' sandığı, kimi zaman
'peygamber' pozlarına büründüğü, hatta bazen sadece Allah'ın yapacağı işlerin
altına omuz verip haddini ve hududunu, yetersizliğini ve acziyetini unutarak
farkında olmadan 'ilahlık misyonuna' soyunduğu olur.
Tabi ki, kendisini 'melek' sanan kimse, genellikle "Ben meleğim!" demez. Keşke
dese; o zaman kimse onu ciddiye almaz, ama demez. Ya ne yapar? Yanıldığını
kabullenmez. Hatasını üstlenmez. Hata ettiğini söyleyen herkesi rakip, hatasını
düzeltmeye kalkanları hasım gibi algılar. Eleştiriye kapalıdır; çünkü her
yaptığının mükemmel olduğunu düşünür.
Şeytan, Adem ve Havva'yı "melekleşme ve ebedileşme" (en tekûnâ melekeyni ev
tekûnâ mine'l-halidîn) tuzağına düşürdüğü gibi onu da 'mükemmelleşme tuzağı'na
düşürmüştür.
İşte bu nedenle kendini melek zannedenlerin kimilerinin yan gelip yattığını,
hiçbir işin ucundan tutmadığını ve fakat hiç kimseyi de beğenmediğini görürsün.
Adamım der ki "Ben yaparsam mükemmel yaparım!" Tabi ki, mükemmelini yapmaya gücü
yetmez, elinden geleni yapmaya da razı olmaz; dolayısıyla hiçbir şey yaptığına
şahit olamazsınız.
Peygamber pozlarına bürünenler de peygamber olduğunu iddia etmemişlerdir, hatta
böyle bir şeyi akıllarından dahi geçirmemişlerdir elbet. Fakat onlar,
kendilerinin 'özel' olduğunu düşünür, etraflarındakilerin de öyle düşünmelerini
isterler. Onlar bir başkadır, yanlışları dahi bir başkadır. En azından
hatalarında hikmet, unutmalarında saffet, tokatlarında şefkat vardır. Onlar,
kendilerini olumlu her faaliyetin "olmazsa olmazı" kabul ederler. Hülasa onlar
kendilerinin "alemlere rahmet" olduğunu sanırlar.
Değil, değil adamım; İçinizden geçirdiğiniz "Ben olmasaydım..."la başlayan tüm
cümleler şeytanın üflemeleridir; inanmayın ona. İnanın, siz olmasanız da döner
bu dünya. Sizi temin ederim ki; yeryüzünün tüm ırmakları sizin yokluğunuz
durumunda da akmayı sürdürür. Güneş, siz olmadan da doğar güllerin ve
dikenlerin, bülbüllerin ve sırtlanların, İbrahimlerin ve Nemrutların üstüne.
İsterseniz terk edin yeryüzünü; eğer becerebilirseniz deneyin bunu; siz de
göreceksiniz bütün o iddiaların içinizin ak kutbundan değil kara kutbundan gelen
kara fısıltılar olduğunu. Siz de göreceksiniz doldurulmaz sandığınız yerinizin
hemen, muhtemelen daha iyisiyle doldurulduğunu; bulunmaz Hint kumaşı
olmadığınızı siz de anlayacaksınız.
"Ya bu dava?" dediğinizi; "onun için de aynı şeyi söyleyebilir misin?"
dediğinizi duyar gibiyim. Evet; hiç çekinmeden söylerim adamım; siz
olmasaydınız, biz olmasaydık başkaları olurdu. Dava bizimle kaim değil, biz dava
ile kaimiz adamım; ona verdiklerimiz ondan aldıklarımız yanında hiç kalır;
inanınız buna. Bizim ona onur vermemiz söz konusu değil; fakat çağın tanrılarına
karşı başımızı dik tutan onurumuzun tamamını ona borçlu olduğumuzu nasıl inkar
edebiliriz.
Senden sonrasının tufan olduğunu söyleyenler, Nuh'u ve O'nun Rabbini
unutanlardır adamım. Hem senden sonrası niçin tufan olsun; eğer öyleyse sen o
tufanın sebebi olmuş olmaz mısın?
Eğer, karanın ortasında, kimselerin kınamalarına, alay etmelerine aldırmadan
gemilerini yapmaya devam ediyor olsalardı, etrafındakilerin seni de kendilerini
de tufanla korkutmalarına gerek kalır mıydı adamım; düşünsene bir? Sakın onlar
senin yakınına kadar sokulmayı başaran Kenanlar olmasın? Aman adamım; "Senden
sonrası tufan!" diyenlere dikkat. Sen en iyisi etrafına "Senden sonrası tufan!"
diyen 'kompresörleri' değil, eskinin haddini bilen sultanları gibi "Mağrur olma
adamım senden büyük Allah var!" diye bağıracak hatırlatıcıları al.
Bir de "Seni sevmeyen ölsün!" diyenlere dikkat et.
Öyle değil mi adamım; seni sevmeyenlerin de yaşaması gerekmez mi? Senden çok,
çok daha büyük olanları sevmeyenler yaşıyor da, seni sevmeyenler niçin
yaşamasın? Hem, sevmeyenler olmasa sevenlerin değeri nasıl anlaşılır? Dahası,
seni sevmeyenlerin sebebi yine sen olmayasın sakın. Sevmeyenlerine bile güneş
gibi olmayı beceremeyenlerin sevenlerine gece olduklarına çok şahit olmuşuzdur.
Yani ki adamım, sen sen ol, "alemlere rahmet" olmadığını aklından çıkarma!