Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Selamun Aleyküm. Cenneti Anlatan en harika hadisler (1 Kullanıcı)

Mehmet Asa

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
13 Mar 2012
Mesajlar
807
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
52
Konum
Bursa/yenisehir
Web Sitesi
gruplar.antoloji.com
...Ebu Hüreyre (Radiyallahü anh) 'den rivayet edildiğine göre Resulullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
'Kim bir müslümandan dünya kederlerinden bir keder giderirse Allah ondan ahiret günü kederlerinden bir keder giderecektir. Kim de müslümanı örterse Allah onu dünya ve ahirette örtecektir. Ve kim bir fakir borçluya kolaylık gösterirse, Allah ona dünyada ve ahirette kolaylık gösterecektir. Kul, (din) kardeşinin yardımında olduğu müddetçe Allah da onun yardımcısıdır. Kim bir yola giderek onda ilim ararsa, bu çalışması sebebi ile Allah ona Cennet'e giden bir yolu kolaylaştıracaktır. Allah'ın evlerinden birisinde toplanıp Kur'an okuyarak onu birbirlerine öğreten her cemaatı melekler ziyaret eder, onların etrafından dönerler, o toplumun üzerine iç huzuru ve rahatı iner, ilahi rahmet onları kaplar, katında bulunan melekler yanında Allah onları (övgü ile) anar. Ameli yüzünden geri kalan bir kimse nesebi (nin şerefi) ile sür'at alamaz.'

(İbni Mace/ 1. cilt/ syf.389

Mümin kişinin durumu ne kadar şaşırtıcıdır! Zira her işi onun için bir hayırdır. Bu durum sadece mümine hastır, başkasına değil: Ona memnun olacağı birsey gelse şükreder, bu ise hayırdır: bir zarar gelse sabreder bu da hayırdır.'

(Suheyb Ibnu Sinan r.a. kutub-ı sıtte, 2. Cilt, Sf. 208)

Allah Teala hazretleri, bana: Mütevazi olun, öyle ki, kimse kimseye zulmetmesin, kimse kimseye karşı böbürlenmesin.'

Malik'e İbn Umer'den şöyle haber veriyorlardı: Rasulullah (S) : 'Elbisesini kibirle yerlerde sürüyen kimseye Allah (merhamet bakışı ile) bakmaz' buyurmuştur.

..Harise ibnu Vehb el-Huzai şöyle demiştir: Ben Peygamber(S) 'den işittim: 'Size cennet ehline delalet edip bildireyim: Her zaif olan insanlar tarafından zaif görülen (mütevazı') mümindir. O şayet Allah bir şey üzerine yemin etse, Allah muhakkak onu yemininde gerçek çıkarırdı. Size cehennem ehlini de bildireyim: Onlar da her katı yürekli, kibirli ve hileci, ululuk taslayan kimselerdir.' buyuruyordu.

(Sahih-i Buhari, Cilt 14, syf.6537)

Iyaz bin Himar (r.a.) 'den rivayet edildiğine göre: Peygamber (s.a.v.) onlara bir konuşma yaparak şöyle buyurmuştur:
'Allah (Azze ve Celle) : Birbirinize karşı alçak gönüllülük ediniz ki hiç kimseye üstünlük taslamasın, diye bana vahiy etti.'

Peygamber Efendimiz (sav) 'in Cennet ile İlgili Sözleri



... Kadının boynundaki incilerin bir tanesi garble(Batı) şark(Doğu) arasını aydınlatır... Başında bulunan taçların en küçük incisi de yine şarkla garb arasını aydınlatır.



Bir kerpici gümüş, bir kerpici altın, harcı keskin kokulu misk, döşemesi inci ve yakut, toprağı ise za'feran olup, oraya giren mutlu olur, umutsuz olmaz, ebedi olur, ölmez.





(Büyük Hadis Külliyatı-5, s. 408/10088)

Cennette bir köşk vardır. Etrafı burçlar (hisar, kule) , otluk, sulak yerlerle çevrilidir. Beş bin de kapısı vardır...



Cennette altından bir direk ve üzerinde zebercedden (zümrüt cinsinden parlak, yeşil, kıymetli bir taş) şehirler vardır ki, onlar cennete yıldızlar gibi ışık verirler...



Cennetin içinde inciden bir saray vardır. O sarayın içinde kırmızı yakuttan yetmiş konak vardır. Her konağın içinde yeşil zebercedden (zümrüt cinsinden parlak, yeşil, kıymetli bir taş) yetmiş ev vardır. Her evin içinde yetmiş taht, her taht üzerinde de her renkten yetmiş yatak vardır. Her evin içinde yetmiş sofra, her sofranın üzerinde de yetmiş çeşit yemek vardır. Keza her evin içinde yetmiş adet hizmetçi vardır...

(Tezkireti'l Kurtubi, s. 323/554)

Muhakkak cennette öyle çarşılar var ki orada alışveriş yoktur. Fakat cennet ahalisi oraya vardığı zaman taze ve parlak inci ve misk toprak üzerine yaslanarak otururlar. Dünyada oldukları gibi o cennetlerde tanışırlar. Dünyada nasıl olduklarını ve Rablerine ibadetlerinin nasıl olduğunu, geceleri nasıl ihya ettiklerini, gündüzleri nasıl oruç tuttuklarını, dünyanın zenginliği ile fakirliğinin nasıl olduğunu, ölümün nasıl olduğunu ve... nasıl cennet ahalisinden olduklarını konuşup müzakere (ve sohbet) ederler.

(Tezkireti'l Kurtubi, s. 326/565)



Sidretü'l-Münteha ağacının meyvesinden her bir meyve yarılınca içinden yetmiş iki renk ve çeşit yemek çıkar ki orada öbürüne benzeyen hiçbir renk ve çeşit yoktur.

(Tezkireti'l Kurtubi, s. 312/517)



... Cennetin meyvesindan koparınca, yerine yenisi biter.

(Ramuz el-Ehadis-1, s. 98/9)

Bir köylü Arap, 'Ey Allah'ın Resulü cennetin içinde meyve var mıdır? ' diye sordu. Resulullah: 'Evet Tuba denilen bir ağaç vardır' buyurdu. O zat: 'Ya Resulullah bizim arazimizdeki hangi ağaç ona benzer? ' dedi. Resulullah: 'Senin arazindeki ağaçlardan hiçbir şey ona benzemez. Fakat sen hiç Şam'a geldin mi? Çünkü orada ceviz denilen bir ağaç var ki bir gövde üzerine biterek yukarısı -yani dalları- yayılır. İşte bu ağaç Tuba ağacına benzer' buyurdu. O zat: 'Ya Resulullah, o ağacın dip gövdesinin kalınlığı ne kadardır? ' dedi. Allah'ın Resulü: 'Senin ev halkının develerinden beş yaşına basan genç bir deve yola çıksa dibini dolaşıp kuşatamaz da nihayet ihtiyarlığından boynu kırılır' buyurdu. Köylü Arap: 'Cennette üzüm var mı? ' diye tekrar sordu. Resulullah: 'Evet vardır' buyurdu. O zat: 'O üzümün salkımının büyüklüğü ne kadardır? ' dedi. Resul-i Ekrem: 'Alaca karganın hiç durmadan bir aylık uçup gideceği mesafe kadar' buyurdu. O zat: 'O üzümün taneleri(nin büyüklüğü) ne kadardır? ' dedi. Allah'ın Resulü: 'Büyük kova gibidir' buyurdu. O zat: 'Ey Allah'ın Resulu, o üzüm tanesi beni ve ev halkımı muhakkak doyurur' dedi. Resulullah: 'Evet seni ve ev halkını ve akrabanın ekserisini doyurur� Cennetin hurması ağacın dibinden dallarına doğru intizamlı bir şekilde yığılıp istif edilmiştir. Meyveleri büyük testiler misalidir. Ne zaman bir meyve koparılsa yerine başkası gelir. Cennetin suyu çukur olmayan yerlerden akar. Cennet üzümünün her bir salkımı on iki arşındır.'

(Tezkireti'l Kurtubi, s. 312-313/518)



Bir kişi, 'Ya Resulullah cennetin içinde hurma var mıdır? Çünkü ben hurmayı seviyorum' diye sordu. Resulullah: 'Evet vardır.... cennet hurmalarının altından dalları vardır. Budaklarının başları altındandır. Altından budakları vardır. Alemlerden herhangi bir kimsenin görmekte olduğu elbiselerin en güzeli gibi yaprakları vardır. Altından hurma salkımları vardır. Hurma salkımlarının çöpü de altındandır. Altından hurma tanesinin dibinde yapışık pul gibi şeyler vardır. Büyük küpler gibi meyveler var ki (onlar) köpükten yumuşak, baldan tatlıdır.'

(Tezkireti'l Kurtubi, s. 315/522)



Cennetteki hurma ağacının dalları kırmızı altındır. Sapları yeşil zümrüttür. Yaprakları ipek gibidir. Meyvesi kule gibi iri taneli, kaymaktan yumuşak ve çekirdeksizdir.

(Ramuz el-Ehadis-2, s. 451/4)
Kolaylaştırın, güçleştirmeyin. Müjdeleyin, nefret ettirmeyin. Birbirinizle iyi geçinin, ihtilafa düşmeyin.'

(Hz. Said ibni Ebu Berde r.a.) (Ramuz El-Hadis 2. Cilt, s. 510)


(Tezkireti'l Kurtubi, s. 314)



Peygamber Efendimiz (sav) bir tabak incir hediye edilip ondan yedi ve sahabelerine: 'Bundan yeyiniz. Eğer ben bir meyvenin cennetten indiğini söylersem işte cennetten inen meyve bu incirdir.' buyurdu.



Karpuzdan faydalanınız ve ona ta'zim (saygı) ediniz. Çünkü onun suyu cennetten, tadı da cennet tadındandır... karpuz cennet (meyvelerin) dendir.



Cennet halkının ekmek katığının en faziletlisi, en nefisi ettir. Alemlerin Rabbi olan Allah'a hamd olsun.

(Tezkireti'l Kurtubi, s. 363/654)



Cennetteki huriler yakut ve mercan gibidirler. Adam onlardan birinin yüzüne bakar da, kendini onun yanağında, aynada gördüğünden daha berrak görür. Onların incilerinin en ednası (en küçük, en önemsiz) şark ile garbi ışıklandırır.

(Ramuz el-Ehadis-2, s. 337/7)



Cennet ehlinin vücudu kılsız, yüzü sakalsız, gözleri sürmelidir, gençlikleri zail olmaz (tükenmez) , elbiseleri eskimez.

((Tirmizi) , Kütüb-i Sitte-14, s. 451/6)




'Ya Resulullah! Allah Teala'nın: 'İri gözlü hurilerdir' (Vakıa Suresi, 22) sözünü bana anlat' dedim. 'Onlar beyaz tenli, iri gözlü, kara kuşun kanatları gibi sürmelidir' dedi. 'Ya Resulullah! Allah'ın: 'sanki o kadınlar birer yakut ve mercandır' (Rahman Suresi, 58) ayetini anlat' dedim. 'Onlar el değmemiş sedefteki inci gibi güzeldirler' dedi. 'Ya Resulullah! Allah'ın: 'O cennetlerde iyi ahlaklı güzel kadınlar vardır' (Rahman Suresi, 70) ayetini anlat' dedim. 'Onlar çok güzel huylu ve güzel yüzlüdürler' buyurdu. 'Ya Resulullah! Allah'ın: 'Onlar, toz konmamış yumurta gibidirler' (Saffat Suresi, 49) ayetini anlat' dedim. 'Onlar yumurtanın zarı gibi beyaz ve naziktirler' dedi. 'Ya Resulullah! Allah'ın: 'Kocalarına sevimli ve birbirlerinin akranıdırlar' (Vakıa Suresi, 37) ayetini söyle' dedim. 'Onlar dünyada ihtiyar, gözleri çapaklı, saçları ağarmış ve zayıf olarak ölmüşken, Allah onları cennette bakire, kocalarına sevimli, aşık ve bağlı, birbirlerinin akranı kılacak' buyurdu. 'Ya Resulullah! Dünya kadınları mı üstündür, yoksa iri gözlü huriler mi? ' dedim. 'Elbisenin yüzü astarından kıymetli olduğu gibi, dünya kadınları da hurilerden üstündürler' dedi. 'Neden ya Resulullah? ' dedim, şöyle açıkladı: 'Namazları, oruçları ve Allah'a ibadetleri sebebiyle Allah onların yüzlerini nurlandırır, kendilerine ipek elbiseler giydirir. Onların tenleri beyaz, elbiseleri yeşil, ziynetleri sarı, buhurdanlıkları (tütsülükleri) inci ve tarakları altındır. Onlar şöyle söylerler: 'Biz burada ebedi kalacağız. Biz sevimli ve mutluyuz. Asla üzülüp sıkılmayız. Başka aleme göçmeden hep burada kalacağız. Biz bu halimizden memnunuz ve herşeye razıyız. Hiç kimseye kızmaz ve öfkelenmeyiz. Ne mutlu kendilerine eş olduğumuz ve bize eş olan kimselere.'

(Gençlik ve Ölüm, s. 422-423

... Hurilerden her kadının üzerinde yetmiş kat elbise vardır ki birinin rengi diğerinde yoktur. Keza kendisine diğerinde bulunmayan yetmiş çeşit renkli koku verilir. Hurilerden her kadın için, inci ile süslenmiş kırmızı yakuttan yetmiş taht, her taht üstünde yetmiş döşek, her döşek üzerinde koltuk vardır. Hurilerden her kadın için ihtiyacı ve hizmeti için yetmiş bin hizmetçi kız ve yetmiş bin hizmetçi erkek vardır. Her hizmetçinin beraberinde, içinde çeşitli yemek bulunan altından tepsiler vardır ki müminlerden biri öbüründe önceki kapta bulamadığı tadı, lezzeti bulur...

(Tezkireti'l Kurtubi, s. 333/591)

.. Orada muazzam köşkler, geniş nehirler, bol ve olgun meyveler, güzel ve dilber zevceler (kadın, eş) , ebedi pek çok ve renkli güzel elbiseler vardır. Orası yüksek, güzel ve selim yurtlardan parlak hayat sürülen bir yerdir...

(Ramuz el-Ehadis-1, s. 170/1)

. Cennetin giyecekleri dokunmaz. Cennetin meyveleri yarılır da ondan elbise çıkar...

(Tezkire-i Kurtubi-1, s. 21)



Cennette hurma ağaçlarının dalları yeşil zümrüttür. Budakları kırmızı altındır. Yaprakları cennet ahalisi için giyecek kıyafetleridir. Onun bir kısmı kısa (iç) elbiseleri, bir kısmı da içi astarlı dış elbiseleridir...

Üzerinde yetmiş kat elbisesi olur. En aşağısı Tuba ağacından yapılmış, gelincik çiçeği gibi...

Cennet ağaçlarının dip gövdesi inci ve altın, yukarısı da meyvedir.

(Tezkireti'l Kurtubi, s. 315/523)



Cennette hiçbir ağaç yoktur ki gövdesi, altından olmasın.

((Tirmizi) , Kütüb-i Sitte-14, s. 427/10)



Gümüş tuğladan ve altın tuğladan! Harcı da kokulu misk. Cennetin çakılları inci ve yakuttan, toprağı da zâferandır...



Ehli cennetin en aşağı dereceli olanının cennetteki mülkünü temaşası (seyretmesi, gezmesi) iki bin sene sürer ve bu mülkün en uzak kısmını en yakını gibi görür...



Cennetliklerin başlarında taçlar vardır. Taçtaki tek inci, meşrık (Doğu) ile mağrib (Batı) arasını aydınlatır.

((Tirmizi) , Kütüb-i Sitte-14, s. 451/6)



Rabbim bana dokuz şey emretti: Gizli halde de aleni halde de Allah'tan korkmamı, öfke ve rıza halinde de adaletli söz söylememi, fakirlikte de zenginlikte de iktisat yapmamı, benden kopana da sıla-ı rahim (dostluk) yapmamı, beni mahrum edene de vermemi, bana zulmedeni affetmemi, susma halimin tefekkür olmasını, konuşma halimin zikir olmasını, bakışımın ibret olmasını, marufu (doğru ve güzel olanı) emretmemi.

(Kütüb-i Sitte, Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, Prof. Dr. İbrahim Canan, 16. cilt, Akçağ Yayınları, Ankara, s. 317)

Sizler insanları mallarınızla memnun edemezsiniz, onları güzel yüz ve güzel huyla hoşnut edersiniz.'

Bezzar, Ebu Yala, Taberani; Huccetü'l İslam İmam Gazali, İhya'u Ulum'id-din, 3. cilt, Çeviri: Dr. Sıtkı Gülle, Huzur Yayınevi, İstanbul 1998, s. 111

Mümin kişi, diğer mümine karşı duvar gibidir, birbirlerini takviye ederler.'

(Nesai kutub-ı sıtte, 2. Cilt, Sf. 374)
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt