Öğle uykusunun yararları:
* En az gece uykusu kadar insan vücuduna yarar sağlar. Gece yeteri kadar uyumuş, gündüz de öğle uykusu uyuyan bir kişinin vücudu tazelenir, performansı artar, düşünme ve problem çözme yeteneği hız kazanır. - Günde vücut ısısı iki kez düşer. Biri sabaha karşı 03.00 sularında, diğeri ise öğleden sonra 14.00-15.00 arasında. Genellikle, öğle yemeğinin ağırlığına bağladığımız bu rehavet dönemi, aslında vücudun uykuya en meyilli olduğu saattir.
* Bu saat aralıkları uykunun en kaliteli olduğu zamandır. Kaliteli bir uyku, insan vücuduna, uzun süre uyumaktan çok daha faydalıdır.
* Öğle saatlerinde kişilerin yaşadığı yorgunluğu engellemek için uygulanan bu yöntem insanların, uyuşuk bir şekilde çalışacaklarına, uykularını almış dinç bir şekilde çalışmaları ve daha verimli olmalarını sağlar.
Öğle ukusu (kaylule) sünnettir
Gündüz istirahatı veya gündüzün evvelinde, kuşluk vaktinde yapılan istirahat demektir kaylule
Rasûlüllah (s.a.s), gerekse O'nun ashabının hayatlarında çokça rastlamaktayız.
Kaylûle Buhâri'de kayıtlı bir hadiste şu ifadelerle anlatılmaktadır:
Rasûlüllah (s.a.s) bir gün kızı Fâtıma (r.anha)'nın evine geldi.
Hz. Ali (r.a)'i evde bulamadı.
Fâtıma'ya: "Amcam oğlu Ali nerede? " diye sordu.
Fâtıma. "Aramızda bir şey geçti, birbirimize darıldık, o da gündüz uykusu
(kaylûle)nu benim yanımda uyumadı" cevabını verdi.
Rasûlüllah (s.a.s), adamın birine; "Bak bakalım nerededir?" buyurdu.
Adam gidip geldi ve: "Ya Rasûlallah! Mescitte uyuyor" dedi.
Rasûlüllah mescide gitti, onun, yan tarafına yatmış ve ridasının bir
yanından sıyrılmış olduğunu, vücûdunun da toprağa bulanmış olduğunu
gördü.
Mübarek eliyle vücudundan toprağı silerken; "Kalk ebâ turâb, kalk ebâ
türâb! (toprak babası)" (Buhârî, Salât, 5 diye seslendi.
Peygamber (s.a.s) ve ashâbı, Arabistan'ın aşırı sıcaklarından korunmak
ve gece ibadetlerini yapabilecek gücü kazanmak için, önemli işleri
olmadığında "kaylûle"den yararlanırlardı.
Rasûlüllah (s.a.s)'ın: "Gündüz orucu için sahur yemeğinden ve gece
ibadetine kalkmak için "kaylûle"den yararlanın" (İbn Mâce, Savm, 22)
hadisinden bu husus açıkça anlaşılmaktadır.
Şu rivâyetler de kaylûle sünnetinin nasıl yapıldığını anlatmaktadır:
Zeyd b. Sabit'in kardeşi Yezîd b. Sabit'ten:
Bir gün Rasûlüllah (s.a.s) ile beraber çıktık.
Bakî'a varınca yeni bir kabir gördü ve kime ait olduğunu sordu.
"Falanca kadınındır. " dediler. Rasûlullah onu tanıdı ve:
"Neden onun cenazesinden bana haber vermediniz?" diye sordu.
Dediler ki: "Sen oruçlu idin ve gündüzün ortasında "kaylûle" yapıyordun;
bu yüzden sana haber vermek istemedik" (İbn Mâce, Cenâiz, 32).
İbn Ömer, hac sırasında Kâbe'yi tavaf eder, sonra Mekke'de "kaylûle"
yapar, daha sonra kurban bayramı günü Minâ'ya gelirdi
(Buhârî, Hacc, 129).
Ebu İshak el-Fezârî'nin Humeyd'den naklettiğine göre, Enes (r.a) şöyle
demiştir:
"Bizler Cumaya erken davranır, namazdan sonra da "kaylûle" yapardık"
(Buhâri, Cuma, 40).
Buna benzer bir rivayet de Sehl'den nakledilmiştir:
"Bizler Peygamber (s.a.s)'le birlikte Cuma namazını kılardık, "kaylûle"
ondan sonra olurdu" (Buhârî, Cuma, 40).