Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Şehit Annesinin Oğluna Yazdığı Mektup (1 Kullanıcı)

DiLaRa_I NuR

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
27 Eyl 2009
Mesajlar
2,576
Tepki puanı
4
Puanları
0
Yaş
45




Şehit Annesinin Oğluna Yazdığı Mektup

BİLDİN Mİ ŞEHİDİM?

Bırakıp ta sevdiğin her şeyi ardında, gittin birden bire gökten ateşin, yerden ölümün yağdığı sırtlara. Ne el sallamaya fırsatın oldu geride bıraktıklarına ne de selam söylemek için vakit bulabildin anana. Sevgisiyle kalbini dolduranlara veda bile etmedin; sen gittin, bir kez dönüp de bakmadın ardına.

Yaşın henüz 19 idi; aklın birçok şeye ermezdi. Senin yüzün hasret, yüreğin acı nedir bilmezdi. Daha hiç tanışmamıştın ızdırabın sancısı ile. Gelecek adına umutların vardı pembe mi pembe.

Komşu kızını sevmiştin, senin ile aynı tende. Sen hissetmiştin başına bir şeyler geleceğini aylar önce; başına bir kurşun isabet edeceğini ve ağlamıştın sessizce. Yüreğin olacakları ruhuna fısıldarken sen, kendini bu dünyadan ayrılığa hazırlamıştın gizlice.

Düşmanlarımız her koldan saldırıya geçtiği, dost bildiklerimizin bizi içimizden vurduğu o zor günlerde, vatan için, namus için, Allah için ölmeyi, bir siperden diğerine sürünerek cennete gitmeyi planlamıştın. Sen zayıf bünyeliydin şehidim! Ama ruhun güçlüydü, imanın güçlüydü, yüreğin güçlüydü. Bu nedenle senin önünde kimse duramazdı; bu ruh ayağa kalktığı zaman elinden kimse kurtulamazdı.

Daha önce hiç silah tutmamıştı nasırlı ellerin, güneş yanığından fazlasını görmemişti bedenin. Önce silahların soğukluğuna alıştı ellerin sonra imansız mevzilerin üzerinize kustuğu cehennem sıcağına. Daha önce ürperirdin, ölümü hatırladığında. Artık seni gören düşmanların ve hatta ölüm bile ürperiyordu karşında.

O sabah hep birlikte kıldınız namazı. On binler saf tuttu; yüz binlerce melekle. Vatanı düşmana çiğnetmemek için edildi yeminler. Sen de katıldın namaza, yüreğin iştirak etti o kutlu ‘ant’a. Aslında kendi cenaze namazını kılıyordunuz; sen bunun farkındaydın, arkadaşların da. Koydunuz başlarınızı secdeye son defa. Ak alnınızı öptü meleklerden önce, kara topraklar; hazırlandı süngüler, yürekler ve sancaklar.

Size ölmek emredilmişti; şahadete ulaşmak. Dönüp bir kez bile bakmadın ardına: “Kimse geliyor mu düşman üzerine yanımda?” Hiçbir yürek alçalmamıştı o zaman, ihanet etmemişti vatana. Tam tekmil bütün yiğitler katılmıştı savaşa. Korkuyu unuttun; geride bıraktıklarını da. Karşındaki düşmandan ve yanındaki meleklerden başka, artık, bir şey görünmüyordu sana. Dilinde dualar vardı, elinde süngü. Yürüdün düşmanın üstüne; ezdin düşmanın bütün umutlarını, bağrında söndürdün aldığın yaraların acılarını.

Düştün kızıla boyanmış kara toprak üstüne, sonbaharda toprağa düşen yapraklar gibi. Bedenini bırakıp toprak üstünde, ruhunu sürdün düşman üstüne. Bedeninin ağırlığından kurtulmak o kadar hoşuna gitmişti ki bir kez bir kez daha ölmek istedin; şahadet şerbetini defalarca götürmek istedin dudaklarına. Son nefesini vermemiştin daha; annenin yüzü geldi aklına; kardeşlerinin sözleri ve seninle aynı tende komşu kızın gözleri. Kapattın gözlerini gülümseyerek bütün dünyaya; ördün hiçbir düşmanın geçemeyeceği bir kaleyi ruhunla. Başın düştü bir yana ve ellerin her iki yana.

Naaşın günler sonra geldi yurduna; soğuk bedenini verdiler ananın koynuna. Sarıldı sana, bir daha bir daha. Gözlerinden tek damla yaş akmadı ananın; kardeşlerin, komşu kızı ve gökler ağladı sana. Ve sonra sizin kıldığınız cenaze namazını tekrarladık, ağladık kana kana. Bildin mi şehidim, tabutuna kimin baş koyduğunu, kimin tabutunu gözyaşlarıyla ıslattığını? Annen miydi yoksa sevdiğin mi? Fark edebildin mi akan gözyaşlarının kime ait olduğunu sıcaklığından? Gözyaşlarının sel olduğunu; sellerin yüreklerimizi seninle birlikte cennete sürüklediğini izledin mi cennetle müjdelenmiş ruhunun penceresinden? Cenazene katılanların hepsini tanıyabildin mi şehidim? Gördün mü hüzünlü yüzlerini, işitebildin mi mahzun sözlerini? Şaşırdın mı senin için duaya açılmış ellerin çokluğuna ve onlar içinde samimiyetsiz tek bir kalbin yokluğuna? Yaşıtların yoktu; onlar da bir süre sonra omuzlarda taşınmak üzere cephelere taşınmıştı. Cenazeni kaldırmak ihtiyarların ve çocukların güçsüz omuzlarına kalmıştı.

Gördün mü şehidim, nasıl da yükseklere, omuzlara kaldırdı senin bedenini melekler ve nasıl da taşındı ruhun yükseklere, cennetin yamaçlarına; fırsat bırakılmadan ihtiyarlara? Olmadığından değil, gerek olmadığından sarmadık seni kefene. Bedenin, üzerine attığımız topraklar altında kalırken ellerimiz göklere açıldı, duaya açılan dillerimizle birlikte. Bir resim bırakmamıştın geride; yüzünün güzelliğini biz zaten kazımıştık zihinlere. Acın sinmişti bütün gönüllere; ruhun değiyordu duaya açılmış ellere.

Gördün mü şehidim şimdi, sana vaad edilen cennetin yamaçlarını. Fark edebildin mi Sırat’tan ne kadar hızda geçtiğini? Ve bildin mi şehidim; seni ne kadar çok sevdiğimizi, özlediğimizi?



 

DiLaRa_I NuR

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
27 Eyl 2009
Mesajlar
2,576
Tepki puanı
4
Puanları
0
Yaş
45



ŞEHİTLER ÖLMEZ

Öyle bir makam ki kolay erilmez
Hikmeti büyüktür sual edilmez
İbreti alemdir kokmaz çürümez
Şehitler ölmez kardaş şehitler ölmez sırdaş
Şehitler ölmez

Yumruklar sıkılmış çatılmış kaşlar
Hakka kenetlenmiş kartal bakışlar
bedenler üstüne yığılsa taşlar
Şehitler ölmez kardaş şehitler ölmez sırdaş
Şehitler ölmez


Arşa yükseliyor tekbir sesleri
Allah Allah diyor cihat erleri
Yoldaştır onlara peygamberleri
Şehitler ölmez kardaş şehitler ölmez sırdaş
Şehitler ölmez

Celaleddin Ada
 

DiLaRa_I NuR

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
27 Eyl 2009
Mesajlar
2,576
Tepki puanı
4
Puanları
0
Yaş
45

Mehmetçik' ten Annesine mektup......
Canım Annem;
Sen getirdin beni bu yaşıma…
Herkes benden götürmeye çalışırken
Bir çıkar uğruna;
Hep verdin kendinden bana çıkarsızca…
Hatırlıyorsun değil mi annem;
Şimşek çakınca korkardım,
Koynuna sığınır, o mis kokunla
Dalardım huzurlu bir uykuya…

Burada… Asker ocağında;
Senin kucağın yok annem…
Dağlar var,
Ulaşmaya çalıştıkça zirveleri uzaklaşan…
Havada barut kokusu var;
Senin sıcacık bağrının kokusu yerine…
Şimdi şimşeklerden korkmuyorum annem biliyor musun?
Dağlardan ateş kusan silahların sesinden,
Can dostum dediğim arkadaşımın kucağımda
Son nefesini vermesinden;
Bir de…
Babamla senin ellerini,
Canım Ayşe'min gözlerini bir daha
Öpememekten korkuyorum…

Annem…
Dün bombaladılar bizi yine…
Beş arkadaşım takıp kanatları
Yükseldiler gökyüzüne!
Onlardan ne istediler annem?
Hepsinin bekleyeni vardı,
Anneleri vardı, babaları…
Yolunu gözleyen sevdaları!
Niye annem, bu neyin savaşı?

Daha dün akşam…
Daha dün akşam tüttürürken sigaralarımızı,
Yarınlarımızı konuşmuştuk,
Hayallerimizi, bekleyenlerimizi…
Dilekler tutmuştuk,
Kayan yıldızların ardından…
Ama onlar şimdi yıldız oldular,
Kaydılar bu hayattan…

Annem yine silah sesi var karşı dağlarda;
Geliyorlar yavaş yavaş hissediyorum…
Eğer bir daha ellerini öpemezse oğlun,
Bil ki seninle, babamla
Ve kara gözlü Ayşe'mle
Kavuşacağımız günü cennette bekliyorum…

Ah… Annem…
Sol yanım… Sol yanım…
Vuruldum annem…
Kan sızıyor, göğsümden ellerime,
Bedenim üşüyor, uyuşuyorum anne…
Şimdi…
Başım düştü yere,
Yıldızları görüyorum gökyüzünde.
Anne…
Sen ne yapıyorsun orada!
Aaa baba sende mi?
Ya sen Ayşe?
Yıldızlar niye yavaş yavaş siz oluyor;
Ne oluyor bana anne?

Bekleyin beni…
Bekleyin…
Ruhum kurtuldu bedenimden,
Hemen yanınıza geliyorum…
 

ayşe.a

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
27 Tem 2008
Mesajlar
3,140
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
35
kız ağlattın beni sabah sabah:(
Rabbim tüm şehit ailelerine sabır versin inşaallah.. mekanları cennet olsun hepsinin..
selametle kal canım:a03:
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt