Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Seher vakti (1 Kullanıcı)

emine uslu

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
13 Ara 2009
Mesajlar
61
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
00









(SU, SU) diye yanan dudaklarıyla haykırıyordu... Nur yüzlü İsmail, toprağa vurarak ayaklarını....Kızgın kumlar. Sıcak hava. Susuz kupkuru yer... Kavruluyordu her taraf öğle güneşinin altında...


HAK emretmişti İbrahim Peygamber'e gitsin bu mukaddes yere doğru... İbrahim peygamber, HAK'kın Peygamberi, sevgililer sevgilisinin ceddi ve Hacer, omuzunda nur topu oğlu İsmail ile...Çatlamıştı dudakları susuzluktan bu üç mübarek seçkin kulu Hak'kın....Biri Hak'kın peygamberi, diğeri Ana, ötekisi çocuk İsmail...Şikayetleri yoktu. Olamazdı Hak ile birlikte olanın... Yalnız, masum İsmail su su diye haykırıyordu sessiz, sözsüz... Geldiler emrolunan mukaddes yere...


İbrahim Peygamber su aramakta... Hacer yavrusu için su peşinde... İsmail kızgın toprak üstünde yalnız, minicik ayaklarını vuruyordu durmadan su su diye insanın yaratıldığı toprağa.Hak'kın emriyle insanoğlunun mayasında toprakla su karışmıştı.İsmail'in ayakları topraktan istiyordu... Senden yarattı beni Hak, gir aramıza senin sözün geçer diye...


Toprak Hak'ka döndü.


Ya İlahî suyun görünmesi için beni yarattın...Benimle suyu karıştırdın insanı halk ettin... Bu "görünme" hakkı için izin ver. Yarılayım, fışkırsın suyum yanan dudaklar için...Bu sessiz, sözsüz, gökler kadar temiz, lekesiz yalın niyaz Hak'kın gayretine dokundu.


Çıktı emir... Fışkırdı birden "Zem Zem-i Mübarek" alarak menbaını cennet'ten ...


İbrahim peygamber, Hacer, döndüler. Elleri boş ve dudakları kurumuş su aramaktan İsmail için...İsmail'i buldular coşkun yerden fışkıran buz gibi su ile oynarken. İbrahim Peygamber ellerini Hak'ka şükür için kaldırdı. Hacer ağlıyordu. Hak'kın "El-Ganîyyü" esmasının tecellî iktizasından...


Birden bire bir bulut geldi YESRİB cihetinden. Üzerlerine boşandı bir yağmur ALLAH'ın rahmetiyle birlilte...


İbrahim Peygamber'in mübarek gözleri yaşlarla doldu: Ya ilâhî bu hellabı eksik etme kullarından bugünün hakkı için.... "Hellab: Güneşli havada yağan yaz yağmuru" İbrahim'in yürek kınından sıyrılan bu yalın dilek yerine ulaştı. İşte nisan yağmurları bu duanın rahmetidir Dünya yüzünde...


Göz yaşı, yağmuru rahmeti çağırdı.Göz yaşı, Hak'kın her şeyi halk ettiği suyun, insan rûhunda gizli hülasası... Göz yaşı kulun Hakka en yakın, arada perde olmadığı anda gelir...


Bunun şahidi seher vakti mübarek bir ot vardır. Onun üzerine düşen Şebnem-i Mübarektir ki oradan ARŞ görünür. Allah hakkı için... Suyun fışkırdığı gün Cuma günü idi. O gün Allah-u Âlem... Tavaf etti İbrahim suyu ve çevresini. Nuh peygamber zamanında, aynı yere düşmüştü "Yakut-ı hadra" sonra siyahlaştı oldu "Hacerü'l- Esved"... Taş topladı inşa etti harcını zemzem ile yoğurarak Kâbe'yi Hak'kın emriyle İbrahim Peygamber... Sonra koydu zemzem'e bakan tarafına Kâbe'nin, Hacerü'l-esved'i .


Kurulmuştu Kâbe. "Beyt-i Mamûr"un yer yüzündeki Hak'kın rahmet adesesi... Bu basit, ulvî dekor içinde...


TAŞ, TOPRAK, ZEMZEM HAKK'IN EMRİ. PEYGAMBER ELI İLE... Bu sözlerde Hak'kın en büyük sırrı, bu perdelere bürünerek gizlendi.





Milyonlarca insan. Dünyanın her tarafından dönerler O tarafa... Binlerce insan mevsiminde oraya ziyaret için giderler. Burası neresidir? Kâbe! Nedir Kâbe?


Dünya kurulalıdan beri o nokta malûm...Lâ-Mekân'ın Mekânda görünür kapısı...Bunu Mekânda kuran, dedik ya...Hak'kın arzu ve emri Peygamber eli, taş, toprak, su... Dört duvarla çevrili bir nokta...Bu noktada insanın nasıl yaratıldığının, niçin yaratıldığının sırrı gizlidir...


Bütün peygamberler buranın etrafında bulunan mıntıkalarda doğdular. Taş, Toprak, Yol, Su yok denecek derecede az... Ağaç yok... Güneşin kızgın Şuaları altında.... Bulunan şey oraya göre halk edilmiş gibi... Diken... Hurma. Deve. Küçük fakat büyük bir misal bu...


Hepsi sıcağa, susuzluğa mütehammil yaratılmıştır.Kanaatkâr hepsi. nebatı, ağacı, hayvanı...Diken nedir: Suyunu havadan alır.Hurma nedir: Suyunu havadan alır...Deve nedir: Hörgüç deposundan, bunları ilerde anlatacağız...Hem de Allah dilinden, kelâmından...


İnsanın yaratılışı gizli bu mıntıkada. Bu Taş topluluğu bugünkü halde değildi o zamanlar.


İbrahim Peygamberin Nahir hizasına kadar yüksek. Hulkuma kadar. Yani göğsün üstüne kadar... Cenupta siyah bir taş konmuş... Doğu cihetinde Mutaf, Hatem var... Arafat'a bakan yüz...İbrahim Peygamber... Gayrı meskûn, çıplak, kuşların bile uğramadığı yalçın taş tepelerle çevrili bu boş araziye Hak'kın emriyle geldi...


Mekke ismini sonradan buraya kim verdi.Allah kelâmında "Ümmü'l-kur'a - köylerin anası" veya "BEKKE" diye bildirilmiştir.Bütün gelmiş geçmiş peygamberler Salât yaparlardı. Salât dua demektir.Dua edecekleri zaman ellerini kollarını birlikte omuzlarından yukarı kaldırırlar, dua ederlerdi.Cihet düşünülmeden, Sabah Vakti Sabah Yıldızı tarafına teveccüh ederlerdi.Bu Salât şekli Miraçta Resül-i Ekrem'e Namaz Şeklinde emrolunduğu zaman Tadil-i Erkân ile kollar kulaklara kadar indi. Secdeye giderken tekrar Nahr hizasına eller kaldırılır. Malikîler'de halen mevcuttur.


Bu yıldız tarafı nedir. Hatem o tarafa doğrudur. Bu yıldız Sabahları titremeğe başlar. Bakarsanız görürsünüz. Bir an olur ki taş gibi hareketsiz kesilir. O zaman Seher Rüzgârı on dakika eser. Sabah Namazı vaktidir.


Dış âlemi görmeyen, gözlerini çok küçükken kaybeden bir Hak âşıkı kelimelerle ifade edilemeyen ve sessiz de bırakılamayan hislerini söğüt ağacından yapılan tellerle donatılmış sazında, bu yıldızın ve vaktin hasretini çok güzel ifade etmiştir.


Ben bu sırra eremedim,


Seher vakti göremedim


Yıldız gibi aktı geçti...


diyerek bu ilâhî sırra meltem gibi deyip geçmiştir.


Hak Kelâmında: Sabah Yıldızına kasem edilir. Seher vakti ne Mübarek andır. Sabah vakti melekler iner. Sabah vakti rızıklar dağıtılır. Sabah vakti çimen ve ağaçlar secdededirler. Kuşlar, bütün mahlûkatın Allah'ı tesbih ettiği zaman içinde bir "Vakit"tir.


Resûl-i Ekrem bir hadisinde; sabah vaktini kaçırmayın, "Kaçırmayınız"demiyor. "Kaçırmayın" buyurmuştur.


Bu laflar arasında büyük manâ farkı vardır. "Kaçırmayın" sözünde "dikkat edin. Muhakkak kaçırmayın" bunda Resûl-ü Ekrem'in üzüntüsü gizlidir. Kaçırırsanız diye...


Seher vaktinin Havasını ciğerlerinize doldurunuz. Sabahı karşılayın, karşılayanın rızkı bol olur. Bu vakitte dua edin, melekler duanıza "amin" derler. Muhakkak kabul olunur.


Sabah vakti Horoz, melaikeyi görür öter. Bu haberi veren horoz, mübarek bir hayvandır. Horoza sövmeyiniz. Eziyet etmeyiniz. Bir horoz bir köyü bütün felâketlerden korur.


Bu vakitte Rûhunu teslim eden kişi şehit mertebesine kavuşur. Bu vakti gaflet ve uyku ile geçirmeyiniz...


Sabaha karşı doğan çocuk Salih Kullardan olur.


Sabah vakti şamata, gürültü yapmayınız.


Sessiz ve sükut içinde olunuz. Sabah vakti Hak'kı çok zikrediniz. Sabah vakti yapılan dua ve niyaz geri çevrilmez.


Bütün bu sözler hadistir. Kudsî hadistir. Âyettir.


Sabahın ind-i ilâhîdeki kıymetini söyleyebilsem, ömrünüzde uyumazdınız. Bunlar Resül-i Ekrem'in hadisleridir.


Seher vakti bir meltem eser. Bu meltem Hak'kın büyük bir rahmetidir. Her beldedeki Seyyiatı temizler. Yoksa, insanların yaptığı seyyiat Dünyayı mahvederdi.


Kıyamete yakın bu meltem kesilecek, bir sis saracak, kentleri dünya yüzünü...Bir kentte, diyarda seyyiat çoğalırsa, Hak'kı ne suretle olursa olsun inkâr, ALLAH yoktur, diyenler çoğalırsa o şehirden bu meltem kesilir sabah vakti...


İslâm'da veya başka dinlerde şirk varsa da Hakka ne suretle olursa olsun inanç varsa, Meltem mevcuttur. Sabah vakti o anda... Fakat orada muhakkak Hak'kın bir sevgilisi veya toprakta yatan bir velîsi vardır.


Balıkçılar ancak bilir. Bu meltem zamanında Balıklar Su sathına çıkarlar. O anda hiç bir hayvan su içmez.Bu sözler tuhaf ve garip gelirse de hakikattir. Müşahade ederseniz anlarsınız. ALLAH hakkı için bu doğrudur.


Hak kelâmında: Kâinâtta ne varsa, Allah'ı tesbih ederler. Kâinât, bir hamd ve sena mabedidir. Sizler bunu ne işitir ne görürsünüz. Onlar zikirlerini bilirler. İnsana serbestiyet bir irade verildiğinden bu Hamd ve Sena armonisinden ayrılmıştır. Böylece insan kendisini, felâketlere, dertlere, belâlara atmıştır. Hırs ve heveslerine zebun olmuştur.


Dönelim yine Kâbe'ye doğru...Burada hakkın en büyük bir sırrı vardır.Topraktan yaratılan Âdem'in toprağı bu noktadan alınmıştır.Âdem ile Havvâ bu mübarek topraklarda buluştular.


Yakud-u Hadra buraya düşmüştü. Nereden kopup düştüğünü düşün... İster Göktaşı, Meteor taşı de, İster başka türlü söyle, hepsi bizce aynı yola çıkar...





İbrahim Peygamber İsmail'i bu mıntıkalarda, Arafat'ta Hak yoluna kurban edecek; Hak Cennet'ten koçu Cebrail ile buraya gönderecekti. Bu nokta sonunda İslâm'ın Kâbe'si oldu. İbrahim Kâbe'de Hatem'e defnedildi.Resûl-i Ekrem dünyaya burada teşrif etti.İlk vahyi burada aldı.Hak'kın emirlerini cihana, buradan tebliğ edecekti.Hak'kın bu kızgın, susuz, sıcak yeri seçmesi Hak Muradı'nın bir sırrıdır.Hep peygamberleri Hak bu mıntıkalarda teşrif ettirmiştir.


Bu hikmet, Allah'ın dünya yüzündeki en büyük tecelli sırrı...Hudutsuz kâinâttaki milyarlarca yıldızların, güneşlerin içinde Dünyaya verdiği nimet ve kıymet bu...


Bütün seyyarat devirlerini bu sırrı tesbih için yaparlar.


Göz yaşı ile insan yanaşır Hak'ka arada perde olmadan... Sessiz gelen gözyaşıdır bu...
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt