-Ammar Bin Yasir-
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 27 Eyl 2007
- Mesajlar
- 4,864
- Tepki puanı
- 3
- Puanları
- 0
- Yaş
- 36
Yalnız çocuk için şefkatin kötüye kullanılması veya yanlış bir şekilde onlar üzerinde kullanılması da söz konusu olabiliyor. Yirmi Dördüncü Lem’a’da Üstad Bediüzzaman şefkatin kötüye kullanılmasını şöyle özetliyor:
“Hanımlarda (şefkat sebebiyle) gayet yüksek bir kahramanlık var. Bu kahramanlığın inkişafı ile hem hayat-ı dünyeviyesini (dünya hayatını), hem hayat-ı ebediyesini (ahretteki ebedî hayatını) onunla kurtarabilir. Fakat bazı fena cereyanlarla (kötü akımlarla), o kuvvetli ve kıymettar seciye inkişaf etmez (o değerli şefkat gelişmez). Veyahut sû-i istimal edilir (kötüye kullanılır). Yüzer numunelerinden bir küçük numunesi şudur:
“O şefkatli valide, çocuğunun hayat-ı dünyeviyede (Dünya hayatında) tehlikeye girmemesi, istifade ve fayda görmesi için her fedakârlığı nazara alır, onu öyle terbiye eder. ‘Oğlum paşa olsun’ diye bütün malını verir, hafız mektebinden alır, Avrupa'ya gönderir. Fakat o çocuğun hayat-ı ebediyesi tehlikeye girdiğini düşünmüyor. Ve dünya hapsinden kurtarmaya çalışıyor; Cehennem hapsine düşmemesini nazara almıyor. Fıtrî şefkatin tam zıddı olarak, o mâsum çocuğunu, âhirette şefaatçi olmak lâzım gelirken dâvâcı ediyor. O çocuk, ‘Niçin benim imanımı takviye etmeden bu helâketime sebebiyet verdin?’ diye şekvâ edecek. Dünyada da, terbiye-i İslâmiyeyi tam almadığı için, validesinin harika şefkatinin hakkına karşı lâyıkıyla mukabele edemez, belki de çok kusur eder.”
Burada dikkat edilmesi gereken hususun altı çizilmesi gerekirse o da, şefkatten gelen gayret, çocuğun hem dünyasını hem de ahiretini kurtaracak şekilde kullanılmalı. Bunun sonucu hiç şüphesiz hem çocuk hem de aile için dünya ve âhiret saadetidir.
“Hanımlarda (şefkat sebebiyle) gayet yüksek bir kahramanlık var. Bu kahramanlığın inkişafı ile hem hayat-ı dünyeviyesini (dünya hayatını), hem hayat-ı ebediyesini (ahretteki ebedî hayatını) onunla kurtarabilir. Fakat bazı fena cereyanlarla (kötü akımlarla), o kuvvetli ve kıymettar seciye inkişaf etmez (o değerli şefkat gelişmez). Veyahut sû-i istimal edilir (kötüye kullanılır). Yüzer numunelerinden bir küçük numunesi şudur:
“O şefkatli valide, çocuğunun hayat-ı dünyeviyede (Dünya hayatında) tehlikeye girmemesi, istifade ve fayda görmesi için her fedakârlığı nazara alır, onu öyle terbiye eder. ‘Oğlum paşa olsun’ diye bütün malını verir, hafız mektebinden alır, Avrupa'ya gönderir. Fakat o çocuğun hayat-ı ebediyesi tehlikeye girdiğini düşünmüyor. Ve dünya hapsinden kurtarmaya çalışıyor; Cehennem hapsine düşmemesini nazara almıyor. Fıtrî şefkatin tam zıddı olarak, o mâsum çocuğunu, âhirette şefaatçi olmak lâzım gelirken dâvâcı ediyor. O çocuk, ‘Niçin benim imanımı takviye etmeden bu helâketime sebebiyet verdin?’ diye şekvâ edecek. Dünyada da, terbiye-i İslâmiyeyi tam almadığı için, validesinin harika şefkatinin hakkına karşı lâyıkıyla mukabele edemez, belki de çok kusur eder.”
Burada dikkat edilmesi gereken hususun altı çizilmesi gerekirse o da, şefkatten gelen gayret, çocuğun hem dünyasını hem de ahiretini kurtaracak şekilde kullanılmalı. Bunun sonucu hiç şüphesiz hem çocuk hem de aile için dünya ve âhiret saadetidir.
Anne baba şefkatini doğrudan göstermeli
Malûm, çocuk, yaratılışı gereği anne ve babasından bizzat kendisine şefkat gösterilmesini ister. Bazen, çevrenin etkisiyle anne ve baba çocuğuna yeterince şefkat gösteremiyor. Şayet anne evdeki eşyaya veya tutkusu olduğu şeylere, hattâ yeni dünyaya gelen çocuklarına, o çocuktan fazla ilgi gösteriyorsa, çocuk buna karşı tepkisini bir şekilde göstermeye başlar. Onlara düşman kesilir. “Annemin bana olan şefkatini onlar elimden alıyor” diye onları kırıp dökmeye başlar. Baba da kendi işine ve tutkularına karşı, çocuğundan fazla ilgi gösteriyorsa, durum yine aynı olur. Çocuk evde huzur kaynağı iken zarar verici bir unsur hâline gelir. Büyüdükçe, bilinçli veya bilinçsiz, anne babasıyla zıtlaşır. “Sanki ben onların umurunda mıyım?” der, daha söz dinlemez hâle gelir. Aile içi iletişim kopar, o ailede huzur da kalmaz. Baştaki anaç tavuk misalinde olduğu gibi, anne baba, şefkatlerini çocuklarına doğrudan göstermelidir.
alıntıdır
Malûm, çocuk, yaratılışı gereği anne ve babasından bizzat kendisine şefkat gösterilmesini ister. Bazen, çevrenin etkisiyle anne ve baba çocuğuna yeterince şefkat gösteremiyor. Şayet anne evdeki eşyaya veya tutkusu olduğu şeylere, hattâ yeni dünyaya gelen çocuklarına, o çocuktan fazla ilgi gösteriyorsa, çocuk buna karşı tepkisini bir şekilde göstermeye başlar. Onlara düşman kesilir. “Annemin bana olan şefkatini onlar elimden alıyor” diye onları kırıp dökmeye başlar. Baba da kendi işine ve tutkularına karşı, çocuğundan fazla ilgi gösteriyorsa, durum yine aynı olur. Çocuk evde huzur kaynağı iken zarar verici bir unsur hâline gelir. Büyüdükçe, bilinçli veya bilinçsiz, anne babasıyla zıtlaşır. “Sanki ben onların umurunda mıyım?” der, daha söz dinlemez hâle gelir. Aile içi iletişim kopar, o ailede huzur da kalmaz. Baştaki anaç tavuk misalinde olduğu gibi, anne baba, şefkatlerini çocuklarına doğrudan göstermelidir.
alıntıdır