B)B)B) Sebepler perdesi aldatmamalı!
Yaşadığımız asır, şüphelerin en bol olduğu bir asır… Devrimizde bu şüpheler kendisini değişik şekil ve suretlerde gösteriyor ve birçok insanın hakiki imanı kazanmasına set çekiyorlar.
Bu şüphelerin en tehlikelisi, “sebepleri hakikî iş yapan zannetmek” saplantısıdır.
Bediüzzaman Mesnevi-yi Nuriye risalesinin 9. sahifesinde bu mevzua şöyle giriş yapar:
“Mal sahibi zannettiğin esbab (sebepler) mal sahibi değillerdir. Asıl mal sahibi, onların arkasında iş gören Kudret-i Ezeliyye’dir (Ezeli kudret sahibi Allah’tır). Onlar ancak o kudretten gelen hakiki tesirleri ilan ve neşretmekle (göstermekle) muvazzaftırlar (vazifelidirler).
Mesela…
Anneniz bir yemek yaptığında, siz de afiyetle yedikten sonra neden tencereye değil de annenize teşekkür edip ‘eline sağlık’ diyorsunuz?
Yemeği tencere pişirmedi mi?
“Hayır, annem pişirdi, tencere sadece bir aracı oldu” dediğinizi duyar gibiyim.
Evet, tencere hakiki manada yemek yapma işini görmüyor, yalnızca bir vesile, bir ‘sebep’.
Asıl işi yapan annemiz.
Kâinattaki bütün işler de bir Yaratıcının iradesiyle yürüyor ki bu gerçeği Bediüzzaman yine
Mesnevi-yi Nuriyenin 254. sahifesinde şöyle özetler:
“Müessir-i Hakiki (hakiki tesir sahibi) yalnız Allah’tır. Tesir-i hakiki (hakiki tesir) esbabta (sebeplerde) yoktur. Esbab, (sebepler) izzet ve azamet-i kudretin perdesidir.”
O zaman şöyle soralım;
Yağmuru bulut mu yağdırıyor yoksa Allah mı?
Sebepler dünyasında yaşadığımız için, Allah’ın kendi avucuyla üzerimize yağmur boşaltacak hali yok ya!
Yağmurun yağacağı şartları hazırlar, en son bulutta toplar ve “Ol!” demesiyle şakır şakır YAĞDIRIR yağmuru....B)B)B)