BULENT TUNALI
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 30 Ağu 2007
- Mesajlar
- 2,307
- Tepki puanı
- 2
- Puanları
- 0
- Yaş
- 53
- Konum
- BURSA-m.k.paşa
- Web Sitesi
- www.bilsankimya.com
“(Rasûlüm!) De ki: size gökten ve yerden kim rızık veriyor? Ya da kulaklara ve gözlere kim mâlik bulunuyor? Ölüden diriyi kim çıkarıyor? (Her türlü) işi kim idare ediyor? “Allah, diyecekler.” De ki: Öyleyse (O’na isyan etmekten) sakınmıyor musunuz?” (Yûnus, 10/31)
Şüphesiz her şeyin hakikî sahibi ve hâkimi Allah Teâlâ’dır. Bütün yaratılmışların rızkını O verir. Bütün hücrelerin sahibi odur. Ölüden diriyi O çıkarıyor.
Burada özellikle kulaklarla gözlerin zikredilmesine gelince, bunlar insan için en önemli bilgi ve idrak vasıtalarıdır. Ayet-i kerimede işaret buyrulan rızıklardan faydalanmanın önde gelen araçları bu organlarımızdır.
Bahsedilen nimetlerin önemi pek çok ayet-i kerimede geçtiği halde, söz konusu ehemmiyet burada, sağduyu sahiplerinin hayır diyemeyeceği sorularla ortaya konmuş oluyor. Aklı başında her insan, bu nimetleri yaratan ve idare edenin Allah olduğunu ikrar eder. Bu bir.
İkincisi, Cenâb-ı Hak onları nerede kullandığımızı bildiği halde sorularla insanı uyarıyor. O’nun mülkünde, O’nun verdiği nimetlerle O’na âsî olmak gibi vahim bir hataya düşmekten sakındırıyor. Bu anlamda ayet-i kerimede serd edilen soruların her biri düşündürücü olmakla beraber en sondaki sual insanı sarsıyor.
Bu soruların ağırlığını hissederek davranışlarına yön verenler bu dünyada agâh olur; gaflete düşmez, ahıretini kurtarmış olur.
Asıl hedef bu değil mi?
Şüphesiz her şeyin hakikî sahibi ve hâkimi Allah Teâlâ’dır. Bütün yaratılmışların rızkını O verir. Bütün hücrelerin sahibi odur. Ölüden diriyi O çıkarıyor.
Burada özellikle kulaklarla gözlerin zikredilmesine gelince, bunlar insan için en önemli bilgi ve idrak vasıtalarıdır. Ayet-i kerimede işaret buyrulan rızıklardan faydalanmanın önde gelen araçları bu organlarımızdır.
Bahsedilen nimetlerin önemi pek çok ayet-i kerimede geçtiği halde, söz konusu ehemmiyet burada, sağduyu sahiplerinin hayır diyemeyeceği sorularla ortaya konmuş oluyor. Aklı başında her insan, bu nimetleri yaratan ve idare edenin Allah olduğunu ikrar eder. Bu bir.
İkincisi, Cenâb-ı Hak onları nerede kullandığımızı bildiği halde sorularla insanı uyarıyor. O’nun mülkünde, O’nun verdiği nimetlerle O’na âsî olmak gibi vahim bir hataya düşmekten sakındırıyor. Bu anlamda ayet-i kerimede serd edilen soruların her biri düşündürücü olmakla beraber en sondaki sual insanı sarsıyor.
Bu soruların ağırlığını hissederek davranışlarına yön verenler bu dünyada agâh olur; gaflete düşmez, ahıretini kurtarmış olur.
Asıl hedef bu değil mi?