mürmüdük
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 7 Tem 2009
- Mesajlar
- 6,952
- Tepki puanı
- 1
- Puanları
- 0
- Yaş
- 53
- Web Sitesi
- anadoluhaber.blogcu.com
Şarapçı Noel Baba !
ABDÜLHAMİD HANIN TORUNU MÜSLÜMAN GENÇLİK,
RUHUNU KENDİ ÖZÜNDE ARA...
On yıllar var ki, buralara uğramaz oldular. Önce kırmızı burunlu, şişko, utancından değil içtiği şaraplardan yüzü kızarmış evlere kapı yerine bacalardan giren sarhoş Noel Baba geldi.
Benim bir zamanlar Dede Korkut’um vardı. Pir Sultanım, Karacaoğlan’ım, elindeki kılıcını dağlara doğru kaldırarak Bolu beyine Türkçe meydan okuyan Köroğlu’m vardı. Sırtını dağlara dayayan Dadaloğlu ile dertleşir, Yunus’umla Allah’ı arar, Hocam Nasrettin’le gülerdim. Ahmet Yesevi “Evlat” derdi bana… Hacivat’ la Karagöz dünyasının “pişekarıydım” ben. Karamanoğlu Mehmet Bey, Türkçemizin bekçisiydi.
On yıllar var ki, buralara uğramaz oldular. Önce kırmızı burunlu, şişko, utancından değil içtiği şaraplardan yüzü kızarmış evlere kapı yerine bacalardan giren sarhoş Noel Baba geldi. Semtimize, Sonra onun nereden peydahladığı bilinmeyen şımarık, züppe torunları volta attılar şehir meydanında… Çağdaşlaşıyor muyduk bilmiyorum ama yozlaşıyorduk.
Hipermarketler, shopping center’ler, trendler, inler-autlar showlar, cafeler, duplexler, triplexler, agualandlar, mediumlar, larclar, xlarclar, djler-vjler, mauslar, klâslar, fastfoodlar, fast-lovelar, net booklar, rezervasyonlar, transverler, defanslar ve daha niceleri dilimize girdi. Âşık olduğumuz insana önce “ I Love You” , Sonra “Always Love You” demeye başladık. Adımız Ahmet’ti, Mehmet’ti, Ayşe’ydi, Fatma’ydı. müslüman ananın müslüman babanın evladıydık. Ama İngilizce düşünüp, “Turkche “ konuşup, kırmızı kukeletalarla, takma sakallarla güya eğleniyorduk.
Nasrettin Hoca’mın fıkraları ile güldüğüm, Yunus’umun şiirleriyle eridiğim, Mevlana’nın sözleriyle piştiğim, Köroğlu’nun isyanı ile coştuğum, Fatih’ten, Yavuz’dan bize miras bu Müslüman memleketin sokaklarında bu bize yabancı, başkalarının babası geyikçi sarhoş “Noel Baba’nın” ! ne işi var.
Müslüman genç kendine ilham arıyorsa dışarıda değil kendi özünde aramalı;
Muhabbetle…
Ahmet ANAPALI/ Haber Vakti
ABDÜLHAMİD HANIN TORUNU MÜSLÜMAN GENÇLİK,
RUHUNU KENDİ ÖZÜNDE ARA...
On yıllar var ki, buralara uğramaz oldular. Önce kırmızı burunlu, şişko, utancından değil içtiği şaraplardan yüzü kızarmış evlere kapı yerine bacalardan giren sarhoş Noel Baba geldi.
Benim bir zamanlar Dede Korkut’um vardı. Pir Sultanım, Karacaoğlan’ım, elindeki kılıcını dağlara doğru kaldırarak Bolu beyine Türkçe meydan okuyan Köroğlu’m vardı. Sırtını dağlara dayayan Dadaloğlu ile dertleşir, Yunus’umla Allah’ı arar, Hocam Nasrettin’le gülerdim. Ahmet Yesevi “Evlat” derdi bana… Hacivat’ la Karagöz dünyasının “pişekarıydım” ben. Karamanoğlu Mehmet Bey, Türkçemizin bekçisiydi.
On yıllar var ki, buralara uğramaz oldular. Önce kırmızı burunlu, şişko, utancından değil içtiği şaraplardan yüzü kızarmış evlere kapı yerine bacalardan giren sarhoş Noel Baba geldi. Semtimize, Sonra onun nereden peydahladığı bilinmeyen şımarık, züppe torunları volta attılar şehir meydanında… Çağdaşlaşıyor muyduk bilmiyorum ama yozlaşıyorduk.
Hipermarketler, shopping center’ler, trendler, inler-autlar showlar, cafeler, duplexler, triplexler, agualandlar, mediumlar, larclar, xlarclar, djler-vjler, mauslar, klâslar, fastfoodlar, fast-lovelar, net booklar, rezervasyonlar, transverler, defanslar ve daha niceleri dilimize girdi. Âşık olduğumuz insana önce “ I Love You” , Sonra “Always Love You” demeye başladık. Adımız Ahmet’ti, Mehmet’ti, Ayşe’ydi, Fatma’ydı. müslüman ananın müslüman babanın evladıydık. Ama İngilizce düşünüp, “Turkche “ konuşup, kırmızı kukeletalarla, takma sakallarla güya eğleniyorduk.
Nasrettin Hoca’mın fıkraları ile güldüğüm, Yunus’umun şiirleriyle eridiğim, Mevlana’nın sözleriyle piştiğim, Köroğlu’nun isyanı ile coştuğum, Fatih’ten, Yavuz’dan bize miras bu Müslüman memleketin sokaklarında bu bize yabancı, başkalarının babası geyikçi sarhoş “Noel Baba’nın” ! ne işi var.
Müslüman genç kendine ilham arıyorsa dışarıda değil kendi özünde aramalı;
ABDULHAMİD HAN’IN TORUNU MÜSLÜMAN GENÇLİK,
- Dini Mizacını ; SÜLEYMAN ÇELEBİ’de…
- Derinlik ve olgunluğunu ; ÖMER MUHTAR’da...
- Mavera Hummasını ; YUNUS EMRE’de
- Kahramanlık Hayalini ; BATTAL GAZİ’de…
- Yiğitlik ve meydan okumayı ; SELAHATTİNİ EYYÜBİ’de…
- Allah resulüne itaatini ; HZ: EBUBEKİR’de…
- İslam Adaletini ; ÖMER BİN HATTAB’ta…
- Tepki ve İsyan Ruhunu ; KÖROĞLU’nda…
- Nükte ve Hicvini ; NASRETTİN HOCA’da…
- Halk Duygu Kumaşını ; KARACAOĞLAN’da…
- Sosyal Adalet ve Yardımlaşmayı ; AHİ ERVAN’da..
- Hassasiyet cevherini ; FUZULİ’de…
- Eda ve Estetik Ruhunu ; BAKİ’de…
- Kuru Mantık ve Aklını ; NABİ’de…
- Belagat ve Hırçınlığını ; NEFİ’de…
- Şive ve Zerafatini ; NEDİM’de…
- İrfan ve İnceliğini ; ŞEYH GALİP’te…
- Usul ve Sistemini ; KÂTİP ÇELEBİ’de…
- Tarih Ölçüsünü ; NAİMA’da…
- Nas ve Kalıp Bilgisini ; EBU SUUD EFENDİ’de…
- Görgü ve Merakını ; EVLİYA ÇELEBİ’de…
- İlmi Tahayyülatını ; ERZURUMLU İBRAHİMHAKKI’da…
- Dekor ve Zevkini ; YESARİ ASIM’da…
- Plastik Fikrini ; MİMAR SİNAN’da…
- Fonetik Fikrini ; DEDE EFENDİ’de…
- Çanakkale Ruhunu ; MEHMET AKİF’te…
- Yaşama Zevkini ; YAHYA KEMAL’de…
- Allah Uğruna Cihadını ; NECİP FAZIL’da…
- Dik Duruşu ve Asaleti ; OSMAN YÜKSEL SERDENGEÇTİ’de…
- Osmanlılık Şuurunu ; YAVUZ SULTAN SELİM’de…
- Pes Etmeden Cihadı ; FAHRETTİN PAŞA’da…
- Allah Uğrunda Ölmeyi ; ÜRDÜNLÜ HATTAB’da
- Allah Düşmanıyla Çarpışmayı ; ÇEÇEN ŞAMİL BASAYEV’de…
Bulduktan ve bu hususiyetleri gönül bahçesinde yeşerttikten sonra, Ayasofya Camii Şerifinde Cuma namazını kılıp okunan hatm-i şerifler eşliğinde Anadolu kıtası büyüklüğündeki dava taşını gediğine koyup bir gün Türk Bayrağını yeniden şahlandıracaktır.
Surda Bir Gedik Açtık Mukades mi Mukaddes…
Ey Kahbe Rüzgâr, Artık Ne Yandan Esersen Es…
Muhabbetle…
Ahmet ANAPALI/ Haber Vakti