” RIZA NUR ANLATIYOR:Şimdi de, bir başka anekdot: Yakın Tarih Ansiklopedisi’nin 1988 baskılı1. cildinde “şapka cinayeti” başlıklı bir bölüm var. O bölümde; “şapka”ile ilgili olarak, ilk bakanlardan Dr. Rıza Nur’un yazdıklarına da yerverilmiş. Buyrun, “olayın bir başka yönü”nü, Dr. Rıza Nur’un kalemindenokuyalım: - “Bir kanunla fesi yasak edip, şapka giydirdiler. O; “dinelden gidiyor” diye, en ufak (...) şeylere saldıran hocalar,sustular!!! Hatta tuhafı şu ki; Kanun yapılmadan evvel de ilk şapkayıgiyen bir "hoca" ve "müftü"dür. Bu da bizim mâhut Kızıl Sakal GürcüHasan Fehmi’dir. Mustafa Kemal seyahate çıkarken, Ankara istasyonundailk şapkayı giymeyi buna teklif etmiş ve bir şapka da vermiş. Bu dagiymiş.” (Hayat ve Hâtırâtım, c.4, s.1313) - “Milyonlarca lira hâriceaktı, gitti. Bundan da Yahudiler istifade ettiler. İtalya ve Fransa’damevcut yeni ve eski şapkaları milyonla memlekete soktular. İki-üç frankkıymeti olan bu şapkalar, en aşağı on liraya (120 franka) satıldı.Bunların çoğu zımpara kâğıdı ile temizlenmiş şapkalardı.” (A.g.e.,s.1315)
İSKİLİPLİ ATIF HOCA -“Bu iş aksülamellerde kalmadı. Sivas’ta, Erzurum’da, ötede beride halkşapkaya karşı çıktı. Derhal Kel Ali’nin riyâsetinde bir İstiklâlMahkemesi dolaştırıldı. Epeyce adam astılar. Sayısını bilmiyoruz. Halkyıldı... İş bitti. Asılan bir Hoca’ya pek acırım. Adını hatırlamıyorum(İskilipli Atıf Hoca’dan bahsediyor). Zavallı, kanundan evvel şapkaaleyhine bir risâle neşretmiş, hem de bunu Maarif Vekâleti’nin izniyleneşretmiş... Adamcağızı Ankara İstiklâl Mahkemesi’ne çektiler. “Benbunu kanundan bir yıl evvel neşrettim. Maarif Vekâleti resmen izinverdi” dedi. Ama, dinlemediler, astılar. Yahu, madem ki bu asılıyor,ona izin veren Maarif Vekili’ni de assanız ya!” - “Hem de mesele ŞapkaKanunu’ndan evvel!.. Kanunların mâkabline şümûlü olmaz ve bu en mühimhukukî bir esastır. Burada daha feci bir şey olmuş. Kel Ali, bu esnadabaş cellât gibiydi. Muavini de Kılıç Ali... Kel Ali fena adam değildir,cidden vatanperverdir, fakat cahil ve safderûn. Kılıç Ali ise habis birşey!.. Onun bir merakı vardı; mahkûm ettiği adamların asılmasında dabulunurdu... Bu hünerini seyretmek ona zevk veriyordu. (...) BuHoca’nın asılmasında, (İskilipli Atıf) Hoca’nın boynuna ipgeçirilirken, Kılıç Ali de başına bir şapka geçirmiş, “Giy domuz!”demiş ve küfürler etmiş!.. Zavallı böyle ölmüş ve böyle saatlerceteşhir etmişler.” (A.g.e., s.1317)
ŞAPKA VE EŞARPTAN KÖŞEYİ DÖNEN ADAM! Bu vesileyle, Atıf Hoca’ya, bir kere daha ALLAH’tanrahmet diliyor ve bir başka “anekdot”a geçmek istiyorum. Bu defa da,Köprü dergisinin Nisan 1988 sayısından bir anekdot... Şöyle:“Türkiye’de bir zamanlar “şapka devrimi” yapılmıştı. “Çağdaşlaşma”yolunda, şapka giymenin kanunla mecburi hale getirildiği bu devirlerartık geride kaldı. Şimdi şapkayı çok küçük bir azınlık “iktisa”ediyor. Fakat o yıllarda, bu devrimden istifade ile köşeyi dönenler deolmuş. Vakko’nun sahibi Vitali Hakko gibi!.. 21 Mart 1988 tarihliMilliyet’te, bugünlere gelişi için, “Atatürk’e borçluyum” diyor VitaliHakko!.. “1925’lerde Kemal Atatürk giyim kuşam reformu yaptığında,Türkiye’de bu alanda yeni bir dünya açıldı. Şapka reformuyla çarşafınve fesin atılmasıyla ilk aklıma gelen şey, şapka yapmak oldu.Kapalıçarşı’da bir dükkân açmıştık. Şapkaları gece hazırlar, gündüzsatardık. Cumartesi günleri kuyruk olurdu. Öyle kuyruk olurdu ki,izdihamı önlemek için polis çağırırdık.” Bu röportajı yayınlayan Köprüdergisi, şu ilavede bulunuyordu: “Fakat, şapkanın unutulduğu,tesettürün hızla yayıldığı bugünlerde, Hakko yine işini bildiğinigösteriyor. Nasıl mı? Eşarp üreterek!” Evet, “eşarp” üreterek!..“Tesettürlü hanımlar”dan bazıları da, “Vakko eşarpları”nı tercihediyor, iyi mi?.. Demek ki, “kan” renkli “İskilip desenleri” hoşlarınagidiyor!.. Haa, "eşarp"ın markası "Vakko" olunca "serbest" mi?..Elbette hayır!.. Vakko eşarplarının "satılması" serbest, ancaktakılması "yasak!"... Hem de; adı, "türban" veya "başörtüsü" değil,"eşarp" olduğu halde!.. Sonuç itibariyle; Önce "şapka"dan, sonra da"eşarp"tan büyük "rant" sağlayan Vitali Hakko ileri görüşlü bir"Musevi"ymiş!.. İyi "rant" sağlamış!.. Dün ölen Vitali Hakko, işte buadamdır... Yalnız, açık söylemem gerekirse; "Vakko" markalı eşarplaraher bakışımda, bir garip oluyorum... Sanki, üzerlerinden "kan" damlıyorgibi geliyor bana!.. Evet, "kan"! "İskilipli Atıf Hoca'nın kanı."------- Kelaynaklar! Gazetelerdeki başlıklara, radyo vetelevizyonlardaki haber sunuş biçimlerine bakınca, "Türkiye'yi kimleringerdiği" ve "gerilim rantı"ndan kimlerin istifade ettiği çok rahatgörülür!.. İşte, yeni YÖK Başkanı atandı... Sayın Yusuf Ziya Özcan dün"iki vizyon"unu açıkladı: "Özgürlük ve Bilim"... Bundan böyleüniversiteler "başörtüsü"ydü, "katsayı"ydı gibi şeylerle değil, "bilimüretmek"le meşgul olacaktı!.. Kısacası, "tüm yasaklaryasaklanacak"tı!.. "Oh, ne güzel" demeye kalmadı... "Kartel"e ait nekadar gazete/televizyon varsa, "yasakçılıktan nemalanan" ne kadar insanvarsa, hemen hepsi "topyekûn saldırı"ya geçti!.. Hem, öyle bir saldırıki... Sayın Yusuf Ziya Özcan'ın, "özgürlükçü ve liberal bir yapı"yasahip olması bile "suç" sayıldı... Hele; "Cumhurbaşkanı, kendisi gibibirini atadı" diyen bir rektör vardı ki; "hastalıklı kafa"ları görmeyeyeterdi!.. Ama, bitiyor!.. "Kelaynak kuşları"nın nesli tükeniyor!..
VAKİT-12 Aralık 2007 Çarşamba