“”
ŞEYH HAYATİ HARRANİ HAZRETLERİ
Şeyh Hayâtü’l-Harrânî’nin tam ismi Hayât bin Kays bin Kahhâl bin Sultan el-Ensârî el-Harrânî’dir. Urfa’ya bağlı Harran kazasında doğup yetiştiği için “Harrânî” nisbeti ve “Şeyh-ül-Kıdve” lâkabı ile meşhurdur.
Doğum tarihi hakkında kesin bir bilgi yoktur. 12. yüzyılda yaşamış, ömrünün elli senesine yakınını Harran’da geçirmiş bir velidir. Yumuşak huyluluğu, cömert kişiliği, helâle ve harama dikkat etmesi ve gece ibadetlerine çok ehemmiyet vermesi ve bu ibadete düşkünlüğü ile bilinir. Hayattaki en temel gayesi Cennet’i kazanmanın da ötesinde Allah rızasını kazanmaktır.
Hayat bin Kays, her yönden ilim sahibi olduğu için bir çok talebenin terbiye edilmesi kendisine verilmiştir ve talebelerinin sayısı oldukça çoktur. Talebeleri kerâmet ehli olmuşlardır. Talebeleri haricinde de ondan pek çok kişi ders ve feyiz almıştır.
Evliyânın büyüklerinden birçoğu onun hâllerini beğenip, söylediklerini tekrar etmişlerdir. Bir çok âlim de onun büyüklüğünü dile getirmiştir. Hattâ Harran halkı ne zaman başı sıkışsa ona gider duasını isterdi. Sadece Harran halkı değil, Selahaddin Eyyîbî ve Sultan Nureddin Zengi gibi ünlü hükümdarlar kendisini ziyaret eder, hayır duasını alırlardı.
Hayat bin Kays’ın kerâmetleri sadece hayattayken değil, vefatından sonra da devam etmiştir. Üstad Bediüzzaman, kendisini “kutb-u azîm” olarak isimlendirir. “Abdülkâdir Geylânî Hazretlerinden sonra mematları (ölümleri) hayatları gibidir” der.
1185 tarihinde Harran’da vefat eden Hayat’ın türbesi 1195 tarihinde Harran surlarının kuzeybatı tarafında ve sur dışındaki mezarlığa inşâ edilmiştir.
ŞEYH MES’UD (ŞIH MAKSUT) HAZRETLERİ
Şanlıurfa’ya ne zaman geldiği belli değildir. Nişabur’dan Urfa’ya geldiği bilinmektedir. Türbesi ve tekkesi Şanlıurfa’nın güneyinde, Urfa Kalesinin de güney tarafına düşen tepenin üzerindedir. Mezarı bu türbenin içindedir. Devrinin alim ve mutasavvuflarındandır. Halk arasında “Şıh Maksut” diye yanlış tanınmaktadır. Asıl adı Şeyh Mes’ud’dur. Bu türbe hem bir ziyaret yeri etrafı ise bir mesire yeridir.
Türbe Selçuk Mimari tarzında yapılmış olup, kubbesi yarı açık bırakılmıştır. Şeyh Mes’udun mezarı türbenin doğu tarafında bulunan eyvanın bodrumundadır. Normal olarak eyvanın için de tahtadan bir sanduka vardır ve üzeri yeşil bir kumaşla örtülüdür. Bu sandukanın içi boş olup evyanın altındaki bodrumda mezar bulunmaktadır. Burada beş mezar bulunmakta; bunlardan biri Şeyh Mes’ud’un, biri kız kardeşinin, diğer üç mezarda müritlerinin mezarlarıdır. Mezarların bulunduğu bu bodruma inecek bir kapı bulunmamaktadır. Şeyh Mes’ud tekkesinin içinde mescid, çilehâneler ve misafirler için ayrılan odalar bulunmaktadır.
Hoca Ahmed Yasevi’nin halifelerinden biri olduğu sanılmaktadır. Nişabur’dan Anadolu’ya gelerek halka İslâmiyeti öğretmekle görevlendirilmiştir. Uzun yıllar Urfa’da müslümanlığa hizmet etmiş evliyadandır.
BEDİUZZAMAN SEYYİD AHMED EL-HEMEDANİ HAZRETLERİ
Bediüzzaman Ahmed el-Hemedâni hazretlerinin türbesi, kendi adını taşıyan mezarlığın ortasındadır.
Türbenin üzerinde açık bir kitabe bulunmaktadır. Bediüzzaman Ahmet el-Hemedani hicri 1209 senesinde vefat etmiş ve bu türbeye defnedilmiştir. Halk tarafından devamlı ziyaret edilen türbenin etrafında birçok meşayıh ve ulema mezarı bulunmaktadır.
DEDE OSMAN-I AVNİ VELİ (KS) HAZRETLERİ
Devrinin en büyük Kadiri Şeyhi, büyük mutasavvıf, Allah dostu Seyyid Şeyh Dede Osman Avni (K.S) hazretlerinin kabri, Mevlidi-i Halil Camii avlusu içindeki kendi türbesindedir. Türbenin üzerindeki kitabede şunlar yazılıdır: “Burası bütün evliyanın sultanı Ğavsül-a’zam hazreti Abdulkadir Geylani hazretlerinin pak dergâhlarıdır” Türbenin içinde bulunan mezardan Dede Osman Avni (K.S) Efendinin mezarı hemen öndedir. Mezarın baş dikmesindeki kitabeden anlaşıldığı kadarıyla; Dede Osman Avni Efendi Peygamber soyundan gelmektedir. 1883 senesinin Kasım ayında vefat etmiştir. Dede Osman Avni Efendi devamlı Mevlidi Halil Camii’nde oturmuş ve orada hizmetini yapmıştır. Kendisinin tesbihi, cübbesi ve bıraktığı bazı eşyalar hala caminin ziyaret girişi yanındaki bir odada korunmaktadır. Hakkında çok sayıda keramet söylenen bir Allah dostudur. Türbesi içinde kadiri tarikatına mensup 10 kişinin daha kabri bulunmaktadır. Bunlardan ikişer kişi üst üste defnedilmiştir. Böylece sekiz mezar bulunmaktadır. Dede Osman Avni Efendi’nin kendisinden sonra yerine geçecek bir evladı olmadığını, 70 sene Kadiri Tarikat’ına şeyhlik yaptığını kendinden sonra tarikatın hizmetini yapan Hafız Halil Efendi yazmıştır. Dede Osman Avni Efendi buna göre; 100 yıl kadar yaşamıştır.
HACI ABDURRAHMAN BULUNTU HOCA EFENDİ
Devrinin en büyük alimlerinden biri veya ilimde en büyüğüdür diyebiliriz. Kabri, Halilürrahman Caminin kabristanındadır. Baş dikmesinde şu bilgiler verilmektedir :
“Fatiha
Lailahe illallah Muhammedün Resulullah
Bu kabirde yatan Buluntuzade
Ahmet Efendi’nin oğlu
Urfa’nın büyük hocası alimi ilmullah
ve arifi billah olan merhum mağfur
Buluntu Hacı Abdurrahman efendi
Hazretleri medfundur.
Mevla rahmet eyleye
1865 — 25.11.1968″
Latin harfleri ile yazılmış olan bu kitabesinden anladığımıza göre Buluntu Hacı Abdurrahman Efendi, Buluntuzade Ahmed Efendi’nin oğludur. Urfa’nın en büyük alimlerinden olan Buluntu Hacı Abdurrahman Efendi 1865 senesinde doğdu. Bir asırlık bir ömür sürdükten sonra 25 Kasım 1968 tarihinde vefat etti. Öldüğü zaman 103 yaşında idi.
Ayak dikmesindeki manzume şöyledir :
“N’ola kan ağlasa Çeşm-i cihanın
Buluntu Hoca’sı göçtü Ruha’nın
Büyük allamesi din-i mübinin
İtaatkâr-ı şer’i Mustafa’nın
Fıkıh idi ilimde hem amelde
Bütün sa’yi rızasıydı Hüda’nın
Edüp ilmiyle yüzyıl halka hizmet
Vekil-i hassı oldu enbiyanın
Saçılsın ruhuna envar-ı rahmet
Açılsın kabrine babı cinanın”
Buluntu Hacı Abdurrahman Efendi yıllarca Halil’ür Rahman Medresesi’nde ders vermiştir.Mustafa Hafız Efendi’den ve Ramazan Hafız’dan ders almıştır. Hacı Abdurrahman Efendi daha ziyade halk arasında “Buluntu Hoca” diye tanınmıştır. İlk hocası Büyük Hacı Mustafa Efendi’dir. Sonra da Hacı Ramazan Efendi’den okumuştur. Buluntu Hoca’nın öğrencilik arkadaşı Miftahi-zade Hasan Açanal Efendi’dir. Onunla birlikte okumuşlardır.
HACI KERMO
Kadiri şeyhidir. Hacı Kermo diye şöhret kazanmıştır. Bu Kadiri Şeyhi’nin mezarı Harrankapı Kabristanındadır. Devrinin alim ve mutasavvuflarındandır. Hicri Zilkade 1234 (miladi Agustos 1819) senesinde vefat etmiştir.
Asıl adı Haci Abdülkerim olan Hacı Kermo, aslen Bağdad’lıdır. Evde pişen köfteyi hac’daki ağasına sıcağı sıcağına sunduğu rivayet edlilir.Urfa’ya ne zaman geldiği bilinmemektedir. Mezarı halk tarafından ziyaret edilmektedir.
YAKUP KALFA
Onyedinci yüzyıl Kadiri şeyhlerindendir. Urfa’lı Şair Nâbi’nin şeyhidir. Türbesi Şanlıurfa kalesinin eteğinde ve Aynı Zeliha gölünün güney batısındadır. Türbesinin bulunduğu mahalleye “Yakupbiye Mahallesi” ismi verilmiştir.
ŞEYH ALİ DEDE HAZRETLERİ
Aslen Tunus’lu olan Şeyh Ali Dede, Şâzeliyye Tarikatı kurucusu Hasan Şâzeli Hz.’nin torunlarındandır. Doğum ve vefat tarihleri bilinmemektedir.
Şeyh Ali Dede, muhtemelen 1600’lü yılların ilk çeyreğinde Tunus’tan İstanbul’a giderek Erenköy’e yerleşir, Şazeliyye adındaki tarikatını yayar. Daha sonra İstanbul’dan Urfa’ya gelir ve Halil-ür Rahman Camii’nin yanına yerleşerek buraya bir tekke yapar.
Osmanlı Padişahı Sultan IV. Murad Han, 1639 yılında Bağdat Seferi’ne giderken Urfa’ya uğrar ve Şeyh Ali Dede’ye misafir olur. Urfa’dan ayrılırken Şeyh’e ve tekkesine hediyeler verir.
Sultan IV. Mehmed Han, 30 Kasım 1651 tarihli bir berâat ile Şeyh’e, bugün Karaköprü olarak bilinen beldeyi bağışlar.
Şeyh Ali Dede’nin torunlarına yakın zamanlara kadar ‘Halil-ür Rahman Şeyhi’ denilmiştir. Torunları ‘Eren’ ve ‘Felhan’ soyadlarını almışlardır.
Türbe arasındaki iki küçük yeşil mezarın, Şeyhin küçük yaşta vefat eden Hasan ve Hüseyin isimli çocuklarına ait olduğu söylenir.
ALİ BABA
ŞANLIURFA Karaköprü’de yaşamış hayır sahibi bir zat olan Alibaba (Ali dede olarak da anılır), senenin belli günlerinde büyük kazanlarda keşkek denen yemekten pişirtir, o gün her yerden gelen misafirlere ikram eder ve bunu hayır için yaparmış. Alibaba vefat ettikten sonra, onun bu hasleti, Karaköprülüler tarafından Alibaba hayratı olarak devam ettirilmiş, son yıllara kadar halkın organizasyonu ile küçük çapta da olsa şenlikler tertip edilmiştir.
Karaköprü beldesinde doğup büyümüş olan Belediye Başkanı Ahmet Güzel, başkan seçildikten sonra bu hayratı, “Alibaba Şenlikleri”ne dönüştürerek, tüm belediye personelinin katılımıyla gerçekleştirmektedir. Alibaba denen zat, Balıklıgöl yanındaki kabristanlıkta, Buluntu Hoca’nın kabrinin yanında medfundur..
ŞEYH EBU SALİH HAZRETLERİ
Et-Balık Kurumu’nun hemen batısında olup önünden yol geçmektedir. Eski sur duvarları arasında bulunan mezarına birkaç merdivenle çıkılır.
Halk arasında, Şeyh Abdülkadir Geylani Hazretleri’nin manevi evladı olarak tanınan Şeyh Ebu Salih’in asıl adı ve yaşadığı dönem bilinmemektedir.
Halk tarafından ziyaret edilen Şeyh Ebu Salih’in, darda kalan müslümanların imdadına yetiştiğine inanılmaktadır.
ARIŞ BABA HAZRETLERİ (EVLAD-I RESUL)
Çok büyük bir zattır . Türbesi Harrankapı civarındadır Türbesinin üzerindeki kitabesi çok bozuk olduğu için okunamamıştır. Türbe, Yavuz Selim İlköğretim Okulu’nun karşısında bulunmaktadır. Adının ne olduğunu kimse bilmez. Birçok kerameti olduğu ve evladı resul olduğu bilinmektedir. vefat etmiş olmasına rağmen türbesinin bulunduğu çevrede halen bazı sıkıntılara yetiştiği gözlenmiştir.
ŞEYH EBUBEKİR HAZRETLERİ
Ulucami’nin doğu kapısı yanında bulunan türbesi, halk tarafından çok ziyaret edilmektedir. 17. yüzyılda yaşadığı bilinmektedir. Zamanın büyük evliyasından biridir.
ŞEYH HAYATİ HARRANİ HAZRETLERİ
Şeyh Hayâtü’l-Harrânî’nin tam ismi Hayât bin Kays bin Kahhâl bin Sultan el-Ensârî el-Harrânî’dir. Urfa’ya bağlı Harran kazasında doğup yetiştiği için “Harrânî” nisbeti ve “Şeyh-ül-Kıdve” lâkabı ile meşhurdur.
Doğum tarihi hakkında kesin bir bilgi yoktur. 12. yüzyılda yaşamış, ömrünün elli senesine yakınını Harran’da geçirmiş bir velidir. Yumuşak huyluluğu, cömert kişiliği, helâle ve harama dikkat etmesi ve gece ibadetlerine çok ehemmiyet vermesi ve bu ibadete düşkünlüğü ile bilinir. Hayattaki en temel gayesi Cennet’i kazanmanın da ötesinde Allah rızasını kazanmaktır.
Hayat bin Kays, her yönden ilim sahibi olduğu için bir çok talebenin terbiye edilmesi kendisine verilmiştir ve talebelerinin sayısı oldukça çoktur. Talebeleri kerâmet ehli olmuşlardır. Talebeleri haricinde de ondan pek çok kişi ders ve feyiz almıştır.
Evliyânın büyüklerinden birçoğu onun hâllerini beğenip, söylediklerini tekrar etmişlerdir. Bir çok âlim de onun büyüklüğünü dile getirmiştir. Hattâ Harran halkı ne zaman başı sıkışsa ona gider duasını isterdi. Sadece Harran halkı değil, Selahaddin Eyyîbî ve Sultan Nureddin Zengi gibi ünlü hükümdarlar kendisini ziyaret eder, hayır duasını alırlardı.
Hayat bin Kays’ın kerâmetleri sadece hayattayken değil, vefatından sonra da devam etmiştir. Üstad Bediüzzaman, kendisini “kutb-u azîm” olarak isimlendirir. “Abdülkâdir Geylânî Hazretlerinden sonra mematları (ölümleri) hayatları gibidir” der.
1185 tarihinde Harran’da vefat eden Hayat’ın türbesi 1195 tarihinde Harran surlarının kuzeybatı tarafında ve sur dışındaki mezarlığa inşâ edilmiştir.
ŞEYH MES’UD (ŞIH MAKSUT) HAZRETLERİ
Şanlıurfa’ya ne zaman geldiği belli değildir. Nişabur’dan Urfa’ya geldiği bilinmektedir. Türbesi ve tekkesi Şanlıurfa’nın güneyinde, Urfa Kalesinin de güney tarafına düşen tepenin üzerindedir. Mezarı bu türbenin içindedir. Devrinin alim ve mutasavvuflarındandır. Halk arasında “Şıh Maksut” diye yanlış tanınmaktadır. Asıl adı Şeyh Mes’ud’dur. Bu türbe hem bir ziyaret yeri etrafı ise bir mesire yeridir.
Türbe Selçuk Mimari tarzında yapılmış olup, kubbesi yarı açık bırakılmıştır. Şeyh Mes’udun mezarı türbenin doğu tarafında bulunan eyvanın bodrumundadır. Normal olarak eyvanın için de tahtadan bir sanduka vardır ve üzeri yeşil bir kumaşla örtülüdür. Bu sandukanın içi boş olup evyanın altındaki bodrumda mezar bulunmaktadır. Burada beş mezar bulunmakta; bunlardan biri Şeyh Mes’ud’un, biri kız kardeşinin, diğer üç mezarda müritlerinin mezarlarıdır. Mezarların bulunduğu bu bodruma inecek bir kapı bulunmamaktadır. Şeyh Mes’ud tekkesinin içinde mescid, çilehâneler ve misafirler için ayrılan odalar bulunmaktadır.
Hoca Ahmed Yasevi’nin halifelerinden biri olduğu sanılmaktadır. Nişabur’dan Anadolu’ya gelerek halka İslâmiyeti öğretmekle görevlendirilmiştir. Uzun yıllar Urfa’da müslümanlığa hizmet etmiş evliyadandır.
BEDİUZZAMAN SEYYİD AHMED EL-HEMEDANİ HAZRETLERİ
Bediüzzaman Ahmed el-Hemedâni hazretlerinin türbesi, kendi adını taşıyan mezarlığın ortasındadır.
Türbenin üzerinde açık bir kitabe bulunmaktadır. Bediüzzaman Ahmet el-Hemedani hicri 1209 senesinde vefat etmiş ve bu türbeye defnedilmiştir. Halk tarafından devamlı ziyaret edilen türbenin etrafında birçok meşayıh ve ulema mezarı bulunmaktadır.
DEDE OSMAN-I AVNİ VELİ (KS) HAZRETLERİ
Devrinin en büyük Kadiri Şeyhi, büyük mutasavvıf, Allah dostu Seyyid Şeyh Dede Osman Avni (K.S) hazretlerinin kabri, Mevlidi-i Halil Camii avlusu içindeki kendi türbesindedir. Türbenin üzerindeki kitabede şunlar yazılıdır: “Burası bütün evliyanın sultanı Ğavsül-a’zam hazreti Abdulkadir Geylani hazretlerinin pak dergâhlarıdır” Türbenin içinde bulunan mezardan Dede Osman Avni (K.S) Efendinin mezarı hemen öndedir. Mezarın baş dikmesindeki kitabeden anlaşıldığı kadarıyla; Dede Osman Avni Efendi Peygamber soyundan gelmektedir. 1883 senesinin Kasım ayında vefat etmiştir. Dede Osman Avni Efendi devamlı Mevlidi Halil Camii’nde oturmuş ve orada hizmetini yapmıştır. Kendisinin tesbihi, cübbesi ve bıraktığı bazı eşyalar hala caminin ziyaret girişi yanındaki bir odada korunmaktadır. Hakkında çok sayıda keramet söylenen bir Allah dostudur. Türbesi içinde kadiri tarikatına mensup 10 kişinin daha kabri bulunmaktadır. Bunlardan ikişer kişi üst üste defnedilmiştir. Böylece sekiz mezar bulunmaktadır. Dede Osman Avni Efendi’nin kendisinden sonra yerine geçecek bir evladı olmadığını, 70 sene Kadiri Tarikat’ına şeyhlik yaptığını kendinden sonra tarikatın hizmetini yapan Hafız Halil Efendi yazmıştır. Dede Osman Avni Efendi buna göre; 100 yıl kadar yaşamıştır.
HACI ABDURRAHMAN BULUNTU HOCA EFENDİ
Devrinin en büyük alimlerinden biri veya ilimde en büyüğüdür diyebiliriz. Kabri, Halilürrahman Caminin kabristanındadır. Baş dikmesinde şu bilgiler verilmektedir :
“Fatiha
Lailahe illallah Muhammedün Resulullah
Bu kabirde yatan Buluntuzade
Ahmet Efendi’nin oğlu
Urfa’nın büyük hocası alimi ilmullah
ve arifi billah olan merhum mağfur
Buluntu Hacı Abdurrahman efendi
Hazretleri medfundur.
Mevla rahmet eyleye
1865 — 25.11.1968″
Latin harfleri ile yazılmış olan bu kitabesinden anladığımıza göre Buluntu Hacı Abdurrahman Efendi, Buluntuzade Ahmed Efendi’nin oğludur. Urfa’nın en büyük alimlerinden olan Buluntu Hacı Abdurrahman Efendi 1865 senesinde doğdu. Bir asırlık bir ömür sürdükten sonra 25 Kasım 1968 tarihinde vefat etti. Öldüğü zaman 103 yaşında idi.
Ayak dikmesindeki manzume şöyledir :
“N’ola kan ağlasa Çeşm-i cihanın
Buluntu Hoca’sı göçtü Ruha’nın
Büyük allamesi din-i mübinin
İtaatkâr-ı şer’i Mustafa’nın
Fıkıh idi ilimde hem amelde
Bütün sa’yi rızasıydı Hüda’nın
Edüp ilmiyle yüzyıl halka hizmet
Vekil-i hassı oldu enbiyanın
Saçılsın ruhuna envar-ı rahmet
Açılsın kabrine babı cinanın”
Buluntu Hacı Abdurrahman Efendi yıllarca Halil’ür Rahman Medresesi’nde ders vermiştir.Mustafa Hafız Efendi’den ve Ramazan Hafız’dan ders almıştır. Hacı Abdurrahman Efendi daha ziyade halk arasında “Buluntu Hoca” diye tanınmıştır. İlk hocası Büyük Hacı Mustafa Efendi’dir. Sonra da Hacı Ramazan Efendi’den okumuştur. Buluntu Hoca’nın öğrencilik arkadaşı Miftahi-zade Hasan Açanal Efendi’dir. Onunla birlikte okumuşlardır.
HACI KERMO
Kadiri şeyhidir. Hacı Kermo diye şöhret kazanmıştır. Bu Kadiri Şeyhi’nin mezarı Harrankapı Kabristanındadır. Devrinin alim ve mutasavvuflarındandır. Hicri Zilkade 1234 (miladi Agustos 1819) senesinde vefat etmiştir.
Asıl adı Haci Abdülkerim olan Hacı Kermo, aslen Bağdad’lıdır. Evde pişen köfteyi hac’daki ağasına sıcağı sıcağına sunduğu rivayet edlilir.Urfa’ya ne zaman geldiği bilinmemektedir. Mezarı halk tarafından ziyaret edilmektedir.
YAKUP KALFA
Onyedinci yüzyıl Kadiri şeyhlerindendir. Urfa’lı Şair Nâbi’nin şeyhidir. Türbesi Şanlıurfa kalesinin eteğinde ve Aynı Zeliha gölünün güney batısındadır. Türbesinin bulunduğu mahalleye “Yakupbiye Mahallesi” ismi verilmiştir.
ŞEYH ALİ DEDE HAZRETLERİ
Aslen Tunus’lu olan Şeyh Ali Dede, Şâzeliyye Tarikatı kurucusu Hasan Şâzeli Hz.’nin torunlarındandır. Doğum ve vefat tarihleri bilinmemektedir.
Şeyh Ali Dede, muhtemelen 1600’lü yılların ilk çeyreğinde Tunus’tan İstanbul’a giderek Erenköy’e yerleşir, Şazeliyye adındaki tarikatını yayar. Daha sonra İstanbul’dan Urfa’ya gelir ve Halil-ür Rahman Camii’nin yanına yerleşerek buraya bir tekke yapar.
Osmanlı Padişahı Sultan IV. Murad Han, 1639 yılında Bağdat Seferi’ne giderken Urfa’ya uğrar ve Şeyh Ali Dede’ye misafir olur. Urfa’dan ayrılırken Şeyh’e ve tekkesine hediyeler verir.
Sultan IV. Mehmed Han, 30 Kasım 1651 tarihli bir berâat ile Şeyh’e, bugün Karaköprü olarak bilinen beldeyi bağışlar.
Şeyh Ali Dede’nin torunlarına yakın zamanlara kadar ‘Halil-ür Rahman Şeyhi’ denilmiştir. Torunları ‘Eren’ ve ‘Felhan’ soyadlarını almışlardır.
Türbe arasındaki iki küçük yeşil mezarın, Şeyhin küçük yaşta vefat eden Hasan ve Hüseyin isimli çocuklarına ait olduğu söylenir.
ALİ BABA
ŞANLIURFA Karaköprü’de yaşamış hayır sahibi bir zat olan Alibaba (Ali dede olarak da anılır), senenin belli günlerinde büyük kazanlarda keşkek denen yemekten pişirtir, o gün her yerden gelen misafirlere ikram eder ve bunu hayır için yaparmış. Alibaba vefat ettikten sonra, onun bu hasleti, Karaköprülüler tarafından Alibaba hayratı olarak devam ettirilmiş, son yıllara kadar halkın organizasyonu ile küçük çapta da olsa şenlikler tertip edilmiştir.
Karaköprü beldesinde doğup büyümüş olan Belediye Başkanı Ahmet Güzel, başkan seçildikten sonra bu hayratı, “Alibaba Şenlikleri”ne dönüştürerek, tüm belediye personelinin katılımıyla gerçekleştirmektedir. Alibaba denen zat, Balıklıgöl yanındaki kabristanlıkta, Buluntu Hoca’nın kabrinin yanında medfundur..
ŞEYH EBU SALİH HAZRETLERİ
Et-Balık Kurumu’nun hemen batısında olup önünden yol geçmektedir. Eski sur duvarları arasında bulunan mezarına birkaç merdivenle çıkılır.
Halk arasında, Şeyh Abdülkadir Geylani Hazretleri’nin manevi evladı olarak tanınan Şeyh Ebu Salih’in asıl adı ve yaşadığı dönem bilinmemektedir.
Halk tarafından ziyaret edilen Şeyh Ebu Salih’in, darda kalan müslümanların imdadına yetiştiğine inanılmaktadır.
ARIŞ BABA HAZRETLERİ (EVLAD-I RESUL)
Çok büyük bir zattır . Türbesi Harrankapı civarındadır Türbesinin üzerindeki kitabesi çok bozuk olduğu için okunamamıştır. Türbe, Yavuz Selim İlköğretim Okulu’nun karşısında bulunmaktadır. Adının ne olduğunu kimse bilmez. Birçok kerameti olduğu ve evladı resul olduğu bilinmektedir. vefat etmiş olmasına rağmen türbesinin bulunduğu çevrede halen bazı sıkıntılara yetiştiği gözlenmiştir.
ŞEYH EBUBEKİR HAZRETLERİ
Ulucami’nin doğu kapısı yanında bulunan türbesi, halk tarafından çok ziyaret edilmektedir. 17. yüzyılda yaşadığı bilinmektedir. Zamanın büyük evliyasından biridir.