Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Salih (a.s) ve Devesi (1 Kullanıcı)

tersinim

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
2 Eyl 2010
Mesajlar
39
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
77



Hud’un (a.s.) ümmeti arasında Sâm b. Nuh neslinden gelen Semud’un oğullarından bazı kişilerde bulunmaktaydı. Bu insanlar, yerleşmek için Arap yarımadasında dolanıp duruyor, güzel yerler arıyorlardı.

Bunlar kısım, kısım çeşitli yerlere yerleştiler.

Semud oğullarından olan kişilerde Medine ile Şam arasında, bu gün Vadi-il Kurâ diye anılan yerdeki Hicr mevkiine gelip yerleştiler. Burada süratle çoğalarak önce bir kabile, sonrada bir kavim oldular.

Dedeleri Semud’a nispet edilerek Semud kavmi diye anılmaya başladılar. Semud kavmi dokuz kabileden meydana geliyordu.

Cenab-ı Hak (c.c.) onlara Âd kavmine olduğu gibi bol, bol dünya nimetleri ihsan etti.

Bağlar, bahçeler, mallar, mülkler edindiler, son derece zengin oldular.

Fakat tarih bir kere daha tekerrür etti. Zenginlik ve refah onları azdırdı; hakkı, Allah’ı (c.c.) unutturdu, doğru yoldan ayırdı.

Sahip olduklarıyla yetinmez, şükretmez oldular.

İnsanlar arasında fitne, fesat çıkarıp, zulümler yapmaya başladılar. Gün geçtikçe azdılar; hak, hukuk tanımaz bir kavim oldular.

Semud kavmini meydana getiren dokuz kabilenin reisleri bir araya gelerek zulümlerini, azgınlıklarını daha da artırmak amacıyla; etrafa kasıp kavuran, soyup soğana çeviren, insanlara zulmeden bir çete oluşturdular.

Dünya onları ahreti unutturdu.

Onlar Hak’tan uzaklaştıkça Hak’ta onlardan uzaklaştı. Sonunda kendilerine ağaçtan, taştan yapılma putlar edinip, onlara tapmaya, tapınmaya başladılar.

Yazın yüksek düzlüklerde, yaylalarda yaptıkları muhte-şem konaklarda zevk ve safa yaparlar, kışında dağlarda sert taşları yontup, oyarak yaptıkları muhkem evlerde, saraylarda otururlardı. (Araf -74) (Hicr-82)

Onlar Sarsar ile helâk edilen Âd kavminin devamıydı. Bu nedenle kendilerine ikinci âd manasına gelen Âd-i Sani ismini takmışlardı.

Kayaları oyup, evler yapma geleneği, bilgisi de onlara cedleri olan Âd kavminden kalmıştı.

Kur’an-ı Kerim’de bu kavim Ashabü’l-Hicr diye anılmış, öyle zikir edilmiştir. (Hicr-80)

Şanı yüce Allah (a.s.) Semud kavmini uzun bir ömür ihsan etmişti.

Semud kavminden bir kişi taştan, topraktan sağlam bir ev yapar; adam daha sağ iken ev eskir, çöker giderdi.

Bunun için Semud kavmi kendilerine dağlara oyarak taştan; yıkılmaz, eskimez evler, kâşâneler, konaklar yaptılar.

Bu evler, kâşâneler, konaklar son derece görkemliydi. Uzaktan bakılınca belli olmaz; oturdukları yerler bütün bir dağ gibi görünürdü.

= = =

Semud kavmi putlara tapmaya devam ediyordu. Bunu gün güne çeşitlendirip, çoğaltırlarken eşraflarından Ubeyd isminde; iyi huylu, putlara tapmayan muhterem bir zatın bir oğlu dünyaya geldi ve o bu oğluna Salih (a.s.) ismini verdi.

Salih (a.s.) huy yönünden babasına çok benziyordu. Bir gün olsa bile putlara tapmamıştı.

Müşrik olan kavmi için bu affedilemeyecek, göz yumulmayacak kadar büyük bir eksiklik, bir hata, bir kusurdu ama Salih (a.s.) öylesine iyi huylu ve akıllıydı ki onlar Onun bu hatalarını, kendilerine göre kusurlarını, günâhlarını görmezlikten geliyorlar, Onun için:

-Ubeyd’in oğlu her ne kadar putlarımıza karşı kayıtsız kalsa da Onda çok kabiliyet vardır. O çok akıllı olduğu gibi çokta iyi huyludur. Muhakkak ki biz Ondan zamanı geldiğinde çok istifâde edeceğiz diyerek Salih’e (a.s.) dokunmazlar, kimseye de dokundurtmazlardı.

Salih (a.s.) beyaza çalar kırmızı benizli, orta boyluydu.

Düz ve uzun saçlarını iki bölük halinde omzuna salıverirdi.

Kendisi yalın ayak yürür, ayakkabı giymezdi. Bunu alışkanlık yapmıştı.

Salih (a.s.) büyüdükçe huyu daha güzelleşip olgunlaşı-yordu. Herkesle güzel geçinip, fakirlere yardım, zayıfları himâye ediyordu.

Nerde bir hasta duysa hemen ziyaretine gider; acılarına, sızılarına merhem olmaya çalışırdı.

= = =

Salih (a.s.) olgunluk yaşına geldiğinde kavmi bütünüyle yoldan çıkmış, her yeri fitne, fesada vermişlerdi. Kavminin kötü huylarını gören Salih (a.s.) bunları gördükçe üzülürdü.

Salih (a.s.) bu aralarda ticaretle meşguldü. Peygamber oluncaya kadar bu işle uğraştı.

Nihayet Salih’e (a.s.) vahiy gelerek peygamber olduğu bildirildi ve kavmine irşat etmesi emredildi.

Onun bu kutsal görevi; kavmini putlara tapmaktan menetmek, putları kaldırıp attırmak; yalnız tek ve yüce olan Allah’a (c.c.) şerik koşmaksızın ibâdet etmelerini sağlamaktı.

İnsanlar Allah’a (c.c.) inanıp O’na ibâdet ettikçe O’nun emrettiklerini yaptıkça kendilerine musallat olan kötü huylardan vazgeçecekler, bu kötü huylardan kurtulacaklardı.

Salih (a.s.) peygamberliğini ilân etti, bu görevini canla, başla sarıldı. Kavmini toplayarak:

-Ey kavmim! Nedir bu hâliniz? Yalnız, bir olan Allah’a (c.c.) ibadet ediniz. O’na eş ve şerik koşmayınız. O’ndan başka mabut yoktur. Bu bir gerçekken ben sizleri ellerinizle yonttuğunuz, ellerinizle şekiller verdiğiniz putlara, şu taş ve ağaç parçalarına taptığınızı görüyorum dedi. (Hud -61)

Semud kavmi Ona:

-Ey Salih! Sana neler oluyor? Daha önce de senin gibi söyleyen birileri gelmişti de atalarımız yalanlamışlardı dediler.

Gerçekten de Semud kavmine Salih’ten (a.s.) önce bazı peygamberler gelmişti ve onlar Onları yalanlamışlar, aralarından kovmuşlardı.

Salih (a.s.) eşi ve şeriki olmayan Allah’ın (c.c.) varlığını, yalnız O’na ibadet edilmesi konusunu ispat için; insanların yaratılışlarındaki inceliklerle, mucizelerle örnekler veriyordu. Bu örnekler, incelikler herkesin anlayabileceği şekilde basit fakat son derece akılcıydı.

Salih (a.s.) konuşmasının sonunda bütün bu anlattıklarının, gösterdiklerinin tek bir Allah’ın (c.c.) varlığının ispatı olduğunu söylüyor, Allah’ın (c.c.) sıfatlarını sayıyor, bu sıfatları putlarının hiç bir zaman sahip olamayacaklarını, bu yüzden hiç bir gücü, sıfatı olmayan putları bırakarak eşi ve şeriki olmayan Allah’a (c.c.) ibâdet etmelerini, O’nun emirlerini dinleyip, yerine getirmelerini emir ve tavsiye ediyordu.


Devamı var.
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt