delikurt7584
Kayıtlı Kullanıcı
*Bir insanin gercek niyetini davranislari gösterir*
İnsanların büyük bir bölümü, Allah'a ve Kur'an'a iman ettiklerini
söylemelerine rağmen, yaşantılarıyla ve savundukları değerlerle Kur'an
ahlâkına ters düşmektedirler. Allah, Bakara Suresi'nde Allah'a ve ahiret
gününe iman ettiğini söyleyen, ancak gerçekte yeryüzünde fesat çıkaranlardan
olan bu insanların gerçek yüzlerini şöyle bildirmektedir:
İnsanlardan öyleleri vardır ki: "Biz Allah'a ve ahiret gününe iman ettik"
derler; oysa inanmış değillerdir. (Sözde) Allah'ı ve iman edenleri
aldatırlar. Oysa onlar, yalnızca kendilerini aldatıyorlar ve şuurunda
değiller. Kalplerinde hastalık vardır. Allah da hastalıklarını artırmıştır.
Yalan söylemekte olduklarından dolayı, onlar için acı bir azap vardır.
Kendilerine: "Yeryüzünde fesat çıkarmayın" denildiğinde: "Biz sadece ıslah
edicileriz" derler. Bilin ki; gerçekten, asıl fesatçılar bunlardır, ama
şuurunda değildirler. Ve (yine) kendilerine: "İnsanların iman ettiği gibi
siz de iman edin" denildiğinde: "Düşük akıllıların iman ettiği gibi mi iman
edelim?" derler. Bilin ki, gerçekten asıl düşük-akıllılar kendileridir; ama
bilmezler. İman edenlerle karşılaştıkları zaman: "İman ettik" derler.
Şeytanlarıyla başbaşa kaldıklarında ise, derler ki: "Şüphesiz, sizinle
beraberiz. Biz (onlarla) yalnızca alay ediyoruz." (Asıl) Allah onlarla alay
eder ve taşkınlıkları içinde şaşkınca dolaşmalarına (belli bir) süre tanır.
İşte bunlar, hidayete karşılık sapıklığı satın almışlardır; fakat bu
alışverişleri bir yarar sağlamamış; hidayeti de bulmamışlardır. (Bakara
Suresi, 8-16)
Ayetlerde de bildirildiği gibi, bu tür insanlar kendilerinin son derece
adaletli, dürüst ve erdemli insanlar olduklarını iddia eder ve
çevrelerindeki insanların davranışlarını kınayarak, onlara nasihatler
verirler. Oysa asıl fesat çıkartanlar, gizli ve sinsi yollarla insanlara
zulmedenler, huzursuzluklara ve düşmanlıklara neden olanlar bu kişilerin ta
kendileridir. Bu nedenle bir insanın güzel ahlâklı olup olmadığını anlamaya
çalışırken önemli bir ölçü insanların yaptıkları ile sözlerinin birbirine
uymasıdır. Örneğin bir insan Müslüman olduğunu, Allah'a iman ettiğini
söylüyorsa, fakat bir yandan da Müslümanlara karşı sinsi bir mücadele
içindeyse, o zaman bu insanın sözlerinin samimiyetinden şüphe etmek gerekir.
Sözgelimi bugün milli ve manevi değerlere önem veren bir insan olduğunu,
adaleti, güzel ahlâkı, dürüstlüğü savunduğunu, herkesin böyle davranması
gerektiğini söyleyen bir insan, bir yandan da ahlâksız, iffetsiz, saygısız
insanların reklamını yapıyorsa, onları topluma gıpta edilen, ünlü,
erişilmesi zor, saygıdeğer insanlar olarak tanıtıyorsa bu insanın
samimiyetinden şüphe edilir. Ahlâksızlıkları "cesaret", "modernlik",
"sosyetiklik", "marjinallik" olarak gösteren ve bu şekilde birçok insanın
ahlâksızlığı, iffetsizliği, dejenere olmayı bir meziyet gibi görmesine ve bu
insanların bir kopyası gibi yaşamak istemelerine neden olan insanların
gerçek niyetleri ve anlayışları ortadadır.
Allah Kur'an'da iyilerin ve kötülerin kimler olduklarını, hangi özelliklere
sahip olduklarını, üsluplarını, diğer insanlara ve dünyaya bakış açılarını
açıklamıştır. Samimi olarak iyiliği arayan bir insanın ilk olarak yapması
gereken şey Kur'an'da iyilerin özelliklerini görüp çevresindeki insanlarda
bu özellikleri aramasıdır. Aynı şekilde kötülerin Kur'an'da bildirilen
özelliklerini görmek günümüzdeki kötüleri tanımak için de bir ölçü
olacaktır.
Günahkar, haram yiyen, Allah'a ortak koşan, anne ve babalarına karşı
saygısız ve vefasız, kolaylıkla kendi çıkarı için masum bir insanı öldüren,
kötülüğü emreden, iyilikten alıkoyan, cimri, Allah'ı unutmuş, aşağılık, söz
getirip götüren (gizlilik içinde söz ve haber taşıyan), hayrı engelleyen,
saldırgan, zorba, saygısız, Allah'ın ayetleri okunduğunda veya dinden söz
edildiğinde "(Bunlar) Eskilerin uydurma masallarıdır" diyen, bir avuç toprak
veya su için insanları katleden, çocuk, yaşlı, kadın, erkek ayırmadan
insanları yurtlarından çıkaran, işkencelere uğratan ve bunları yapanlara ses
çıkarmayan, Kur'an'ın bir bölümüne inanıp bir bölümüne inanmayan,
bozgunculuk çıkaran, dirlik ve düzeni bozan, diğer insanlarla veya
topluluklarla alay eden, insanlara kötü lakaplar takan, dedikodu yapan,
iftira atan, insanların gizli yönlerini araştıran, zanda bulunarak insanlar
ve olaylar hakkında kesin hükümler veren ve bunları insanlar arasında
yayarak kışkırtıcılık yapan, zalim, cahil, bencil, keskin diliyle insanları
eleştirerek inciten, hain, fasık, büyüklük taslayan, gafil, yalan düzüp
uyduran, azgın, akıl erdirmeyen, laf dinlemeyen, umutsuz, inatçı, kendini
beğenmiş, şımarık, böbürlenen, kibirli, hak karşısında direten, nankör ve
şüpheci…
İnsanların büyük bir bölümü, Allah'a ve Kur'an'a iman ettiklerini
söylemelerine rağmen, yaşantılarıyla ve savundukları değerlerle Kur'an
ahlâkına ters düşmektedirler. Allah, Bakara Suresi'nde Allah'a ve ahiret
gününe iman ettiğini söyleyen, ancak gerçekte yeryüzünde fesat çıkaranlardan
olan bu insanların gerçek yüzlerini şöyle bildirmektedir:
İnsanlardan öyleleri vardır ki: "Biz Allah'a ve ahiret gününe iman ettik"
derler; oysa inanmış değillerdir. (Sözde) Allah'ı ve iman edenleri
aldatırlar. Oysa onlar, yalnızca kendilerini aldatıyorlar ve şuurunda
değiller. Kalplerinde hastalık vardır. Allah da hastalıklarını artırmıştır.
Yalan söylemekte olduklarından dolayı, onlar için acı bir azap vardır.
Kendilerine: "Yeryüzünde fesat çıkarmayın" denildiğinde: "Biz sadece ıslah
edicileriz" derler. Bilin ki; gerçekten, asıl fesatçılar bunlardır, ama
şuurunda değildirler. Ve (yine) kendilerine: "İnsanların iman ettiği gibi
siz de iman edin" denildiğinde: "Düşük akıllıların iman ettiği gibi mi iman
edelim?" derler. Bilin ki, gerçekten asıl düşük-akıllılar kendileridir; ama
bilmezler. İman edenlerle karşılaştıkları zaman: "İman ettik" derler.
Şeytanlarıyla başbaşa kaldıklarında ise, derler ki: "Şüphesiz, sizinle
beraberiz. Biz (onlarla) yalnızca alay ediyoruz." (Asıl) Allah onlarla alay
eder ve taşkınlıkları içinde şaşkınca dolaşmalarına (belli bir) süre tanır.
İşte bunlar, hidayete karşılık sapıklığı satın almışlardır; fakat bu
alışverişleri bir yarar sağlamamış; hidayeti de bulmamışlardır. (Bakara
Suresi, 8-16)
Ayetlerde de bildirildiği gibi, bu tür insanlar kendilerinin son derece
adaletli, dürüst ve erdemli insanlar olduklarını iddia eder ve
çevrelerindeki insanların davranışlarını kınayarak, onlara nasihatler
verirler. Oysa asıl fesat çıkartanlar, gizli ve sinsi yollarla insanlara
zulmedenler, huzursuzluklara ve düşmanlıklara neden olanlar bu kişilerin ta
kendileridir. Bu nedenle bir insanın güzel ahlâklı olup olmadığını anlamaya
çalışırken önemli bir ölçü insanların yaptıkları ile sözlerinin birbirine
uymasıdır. Örneğin bir insan Müslüman olduğunu, Allah'a iman ettiğini
söylüyorsa, fakat bir yandan da Müslümanlara karşı sinsi bir mücadele
içindeyse, o zaman bu insanın sözlerinin samimiyetinden şüphe etmek gerekir.
Sözgelimi bugün milli ve manevi değerlere önem veren bir insan olduğunu,
adaleti, güzel ahlâkı, dürüstlüğü savunduğunu, herkesin böyle davranması
gerektiğini söyleyen bir insan, bir yandan da ahlâksız, iffetsiz, saygısız
insanların reklamını yapıyorsa, onları topluma gıpta edilen, ünlü,
erişilmesi zor, saygıdeğer insanlar olarak tanıtıyorsa bu insanın
samimiyetinden şüphe edilir. Ahlâksızlıkları "cesaret", "modernlik",
"sosyetiklik", "marjinallik" olarak gösteren ve bu şekilde birçok insanın
ahlâksızlığı, iffetsizliği, dejenere olmayı bir meziyet gibi görmesine ve bu
insanların bir kopyası gibi yaşamak istemelerine neden olan insanların
gerçek niyetleri ve anlayışları ortadadır.
Allah Kur'an'da iyilerin ve kötülerin kimler olduklarını, hangi özelliklere
sahip olduklarını, üsluplarını, diğer insanlara ve dünyaya bakış açılarını
açıklamıştır. Samimi olarak iyiliği arayan bir insanın ilk olarak yapması
gereken şey Kur'an'da iyilerin özelliklerini görüp çevresindeki insanlarda
bu özellikleri aramasıdır. Aynı şekilde kötülerin Kur'an'da bildirilen
özelliklerini görmek günümüzdeki kötüleri tanımak için de bir ölçü
olacaktır.
Günahkar, haram yiyen, Allah'a ortak koşan, anne ve babalarına karşı
saygısız ve vefasız, kolaylıkla kendi çıkarı için masum bir insanı öldüren,
kötülüğü emreden, iyilikten alıkoyan, cimri, Allah'ı unutmuş, aşağılık, söz
getirip götüren (gizlilik içinde söz ve haber taşıyan), hayrı engelleyen,
saldırgan, zorba, saygısız, Allah'ın ayetleri okunduğunda veya dinden söz
edildiğinde "(Bunlar) Eskilerin uydurma masallarıdır" diyen, bir avuç toprak
veya su için insanları katleden, çocuk, yaşlı, kadın, erkek ayırmadan
insanları yurtlarından çıkaran, işkencelere uğratan ve bunları yapanlara ses
çıkarmayan, Kur'an'ın bir bölümüne inanıp bir bölümüne inanmayan,
bozgunculuk çıkaran, dirlik ve düzeni bozan, diğer insanlarla veya
topluluklarla alay eden, insanlara kötü lakaplar takan, dedikodu yapan,
iftira atan, insanların gizli yönlerini araştıran, zanda bulunarak insanlar
ve olaylar hakkında kesin hükümler veren ve bunları insanlar arasında
yayarak kışkırtıcılık yapan, zalim, cahil, bencil, keskin diliyle insanları
eleştirerek inciten, hain, fasık, büyüklük taslayan, gafil, yalan düzüp
uyduran, azgın, akıl erdirmeyen, laf dinlemeyen, umutsuz, inatçı, kendini
beğenmiş, şımarık, böbürlenen, kibirli, hak karşısında direten, nankör ve
şüpheci…