Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Sahte Kahraman Kim.. (1 Kullanıcı)

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
İnkılap tarihinde yazılmayanları yazdı

07 Şubat 2010
'Eğer yakın tarihimiz Kazım Karabekir Paşa gözüyle yazılmış olsaydı, bugün bambaşka türden bir inkılap tarihi okuyor olacaktık.' diyen Mustafa Armağan çok farklı bir yazı yazdı.
Ölümünün 62. yıldönümü vesilesiyle geçtiğimiz 25 Ocak günü Genelkurmay Başkanlığı tarafından düzenlenen Kâzım Karabekir'i Anma Töreni'nde konuşan Org. İlker Başbuğ, Paşa'nın bazı sözlerini Balyoz Harekâtı İddiası'nı boşa çıkarmak için kullanmıştı. Yalnız Sayın Başbuğ'un konuşmasında andığı sözler ile Karabekir'in orijinal ifadesi arasında bir kelimenin farklı olduğu gözden kaçmadı.
İlker Başbuğ konuşmasında Karabekir'in sözlerini şöyle aktarıyordu:
"Vatandaş! Yanlış bilgi felaket kaynağıdır. Her işin evvela hakikatini ara ve öğren, sonra münakaşasını istediğin gibi yap. Birincisi, hakikatin aranması ve öğrenilmesi konusu senin vicdanına; ikincisi ise münakaşadaki durum kişilerin seviyesine ve irfanına, bilgi birikimine dayanıyor. (...) (H)erkes (...) önce vicdanına, sonra da seviyesine, bilgisine dayanarak hareket etmeli."
Eğer bir dil sürçmesi değilse Sayın Başbuğ'un önündeki metni hazırlayan uzman, Karabekir'in bir kelimesini yanlış yazmıştır. Diyeceksiniz ki, bu tür hataları hepimiz yapıyoruz, Genelkurmay Başkanı yapmış çok mu? İyi ama biz tarihimizi böyle mi 'doğru' anlayacağız? Emrinde binlerce uzman bulunan ülkemizin en seçkin kurumlarından birinin başkanı 5 cümlelik bir alıntıda bu hatayı yapabiliyorsa işin hakikatini nasıl araştıracağız?
Geçen hafta da sormuştum: Genelkur-may'ın Karabekir Paşa açılımı iyi güzel de, onun ciltlerce kitapta ortaya koyduğu ve resmi anlatıya taban tabana zıt mahiyetteki 'alternatif inkılap tarihi'ni nereye koyacağız?
Bu yazıda "yakın tarihin Pandora'nın kutusu" dediğim Karabekir'in tezlerini daha geniş olarak ele alacağım. Aşağıdaki radikal iddialarından açıkça görülecektir ki, eğer yakın tarihimiz Karabekir Paşa gözüyle yazılmış olsaydı, bugün bambaşka türden bir inkılap tarihi okuyor olacaktık.
Ben bu yazıda bu "Cıss" diyen birilerine aldırış etmeden Karabekir'in gözüyle İstiklal Savaşı ve Cumhuriyet'in kuruluş seyrini anlatacağım. (Özet bana ait ama bilgiler tamamen Karabekir Paşa'nın kitaplarından derlenmiştir; kaynaklarını merak edenler lütfen yeni kitabımı beklesinler.)
7. Ordu Komutanı Mustafa Kemal Paşa Filistin'de yenilen ordusunu perişan bir şekilde geri çekerken, Yıldırım Orduları Grubu'nun başına atandı; toplayabildiği kuvvetleri Adana'ya kadar çekti. Orada Mondros Mütarekesi'nin imzalandığı haberi geldi. Benim başında bulunduğum 15. Kolordu (eski 9. Ordu) ise elde kalan en güçlü askeri birlikti. Morali düzgündü ve yenilmemişti.

armagan01.jpg

Ancak Mütarekeyle birlikte ben de İstanbul'a dönünce bu kadar karargâhsız generalin İtilaf güçlerinin avucunun içinde durmasının tehlikeli olduğunu gördüm, hepimizi birden yakalayıp Malta'ya sürseler, Doğu'dan başlayacağına inandığım Milli Mücadele'yi kim yapacaktı?
İşte bu yüzden hem Padişah Vahdettin, hem de Fevzi Çakmak, İsmet ve Mustafa Kemal Paşalarla yaptığım görüşmelerde Anadolu'ya geçmekten başka çare olmadığı fikrini işledim. Padişah 'ümidim sizde' diyordu. En ümitsizi ise İsmet Paşa idi. Köye dönüp çiftçilik yapmayı bile düşünüyordu. Fevzi Paşa ondan beterdi. İstanbul'da kalıp siyasete atılmayı düşünen Mustafa Kemal Paşa ise Şişli'deki evinde yaptığımız baş başa görüşmede (o sırada ameliyatlıydı, hasta yatıyordu) benim Anadolu'ya geçme fikrime biraz soğuk baktı ve "Bu da bir fikirdir, sonra görüşürüz" dedi.
12 Nisan 1919'da İstanbul'dan hareket ederek Milli Mücadele'yi bizzat başlattım. "Siyasî ve askerî esas planlarını tespit ettim." Bir hafta sonra 19 Nisan'da Trabzon'a çıktım. İzmir'in işgali üzerine ilk mitingi Trabzon'da düzenlettim, daha o sırada Mustafa Kemal Paşa Samsun'a bile çıkmamıştı. 1918'de Rus işgalinden kurtardığım Erzurum ve Doğu illeri bana sadıktı. Kurtuluşun Doğu'da olduğundan adım gibi emindim. Trabzon'da Miralay (Albay) rütbesinde bir Osmanlı Şehzadesi ile karşılaşmam ilginçtir. Adı, Cemaleddin Efendi idi (Abdülaziz'in torunu).
17 Haziran günü "küçük Erzurum Kongresi" toplandı. Öte yandan Amasya Genelgesi az daha başımızı derde sokacaktı, zira askerî bir ihtilal havası vardı. Bunu dünyaya kabul ettiremezdik. Oysa Wilson prensiplerine göre bizim halkla beraber, millet olarak harekete geçmemiz gerekiyordu. Asker bu harekete sadece kol kanat gerecekti.
Bunun içindir ki, sivil bir olum olmasına önem verdiğimiz Erzurum Kongresi'ne katılmadım, İstanbul'dan tutuklama emri elimde bulunan Mustafa Kemal'i "Hepimiz emrinizdeyiz Paşam" diye selamlayarak karşıladım. Mustafa Kemal Paşa sendeleyerek üzerime atıldı, boynuma sarılarak yanaklarımdan tekrar tekrar öptü, teşekkür etti. Kendisine rahatça çalışabilmesi için askerlikten istifa etmesi gerektiğini söyledim. Lakin etmedi, bunun üzerine askerlikten uzaklaştırıldı, arkasından geç de olsa istifa etmek zorunda kaldı. Böylece sivil olduğu için Erzurum Kongresi'ne katılması imkân dahiline girdi.
Erzurumlular onu, milli hareketi önlemek için İstanbul hükümetinin gönderdiğinden şüpheleniyorlardı, ben bu şüpheyi teminat vererek giderdim. Mustafa Kemal Paşa ve Rauf Bey benim etki ve baskımla üye seçildiler, M. Kemal'i başkan seçtiren de benim. Böylece Milli Mücadele, Erzurum Kongresi ile başlamış oldu. Hayret edilecek şey: Mustafa Kemal Paşa istifa etmesine rağmen askerî üniformayı ve yaverlik kordonunu üzerinden çıkarmamıştı. Bu yüzden Kongrenin başlangıcında tartışma çıktı, sonunda sivil giyinerek tekrar gelmek durumunda kaldı...
Görüldüğü gibi her cümlesi dinamit gibi olan iddialar bunlar. Resmi tarihe taban tabana zıt, her biri başlı başına bir tartışma konusu. Ancak madem inkılap tarihini Karabekir Paşa gözüyle (en azından Org. Başbuğ'un dediği gibi gerçeği arayış yöntemini göz önünde tutarak) yazacağız, o zaman iddialara biraz daha devam etmemiz gerekiyor.
Son olarak Karabekir, "Nutuk"un ilk cümleleri olan "19 Mayıs 1919'da Samsun'a çıktım. Genel durum ve manzara"nın kendisi açısından nasıl göründüğünü de yazmayı ihmal etmemişti. Bu radikal bir iddiaydı ve o cümleler çok şeyi anlatıyordu:
"19 Nisan 1919'da Trabzon'a çıktım. Şarktaki askeri vaziyet şöyleydi..."
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53

Vahdettin Han eğer gitmeseydi asılırdı
Son Osmanlı Padişahı Vahdettin Han'ın, Şam'daki mezarının Türkiye'ye getirilmesi gerektiğini ifade eden Tarihçi Mustafa Armağan, "Vahdettin Han'ın vatan haini olduğu iddiaları tamamen yalan. Gitmeseydi asılacaktı" dedi


Osmanlı Devleti'nin 36. ve son padişahı, 115. İslam halifesi Sultan Vahdettin'in Türkiye'den çıkmak zorunda kaldığı 1922'den günümüze kadar 89 yıldır sürgünde olduğunu söyleyen tarihçi Mustafa Armağan, sultanın hâlâ getirilmesi yasak olan kabrinin en kısa zamanda ülkeye getirilmesi gerektiğini söyledi. 1 Kasım 1922'de Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin çıkardığı iki maddelik bir kanunla saltanatı kaldırılan Vahdettin'in, oğluyla birlikte ilk sürgününü Malta'ya giderek yaşadığını söyleyen Armağan, "Gitmeseydi asacaklardı. 1922'de Türkiye'den ayrılarak Malta'ya gitti. 1926'da ise San Remo'da 65 yaşındayken yaşamını yitirdi. Ülkeden çıkışının 89. yılında hâlâ sürgünde, hâlâ yasaklıdır" diyor. Vahdettin'in vatan haini olmadığını da söyleyen Armağan, "Bu tamamen yalan. O dönem şartlarında Alman ekolünü izleyen Enver Paşa'nın savaşı kaybetmesi, Fransızların da Cezayir ve Tunus'ta yaptıklarından dolayı sadece Sultan Vahdettin değil, Mustafa Kemal Paşa'nın da arası İngilizlerle iyiydi. İngilizlerle iyi geçinerek sulh yoluyla bağımsızlığa kavuşmaktı" dedi.

89 YILLIK SÜRGÜN ARTIK BİTSİN

Armağan, bugün dünyada sürgünü bu kadar uzun sürmüş bir hanedanın olmadığını ve 89 yıl önce olmuş ve yaşanmış bir olayın Vahdettin'in ülkeyi terk etmesinin ve mezarının hâlâ yurtdışından getirilmesine müsaade edilmemesinin büyük sürgünün devam ettiğinin bir göstergesi olduğunu söyledi.

ATATÜRK VAHDETTİN'İN YAVERİYDİ

Vahdettin ile Mustafa Kemal Paşa'nın diyaloglarının sultanın veliaht olduğu döneme kadar gittiğini belirten Armağan, "Mustafa Kemal Paşa Vahdettin'in yaveri olarak, Almanya'ya 5 haftalık bir seyahat yaparlar. Ve burada Vahdettin, Mustafa Kemal'in İttihatçı olmadığını tespit eder ve onunla çalışma düşüncesi orada belirir. Daha sonra da sultan olduktan sonra da Mustafa Kemal ile yaklaşık 6 kere görüşürler. Hatta en son görüşmede Samsun'a gönderilmeden bir gün önce yani 18 Mayıs 1919'da görüşme olur. Dolayısıyla Atatürk ile Vahdettin arasında Almanya'da başlayan diyalog daha sonra da sürer. Sivas ve Erzurum Kongreleri sürecinde de Mustafa Kemal Paşa'nın Vahdettin'e olan bağlılığını ifade eden telgraf ve gazetelerde yayınlanan konuşma metinleri mevcuttur" diyor.

Vahdettin Sevr'i imzalamadı

Vahdettin, İngiliz zorlamalarına rağmen, Sevr Antlaşması'nı imzalamadı. Ve imzalamadığı için de Sevr hükümsüzdür. Nutuk'ta da zaten birçok yerde 'Sevr projesi' olarak geçer.

Mezarının getirilmesi yasaklandı

16 Mayıs 1926'da vefat eden Vahdettin Han'ın cenazesi, Beyrut'a, oradan Şam'a nakledildi. Suriye'nin başkenti Şam'daki Süleymaniye Külliyesi'nin bahçesinde bulunan son Osmanlı padişahı Vahdettin Han'ın mezarı son olarak 2008'de restore edildi. Ülkeye getirilmesi yasaklanan Sultan Vahdettin'in mezarı, tarihçi Mustafa Armağan'a göre, Türkiye yakın ve uzak tarihinin "en fazla sürgünde kalmış yönetici" rekorunu da elinde bulunduruyor.

Vatan haini değildi

Vahdettin, Mustafa Kemal Paşa ile Milli Mücadele öncesinde 6 kez görüştü. En son Samsun'a gönderilmeden bir gün önce 18 Mayıs 1919'da görüştüler. Vahdettin'in neden İngilizlerle arasının iyi olduğunu soruyorlar. O dönem şartlarında Alman ekolünü izleyen Enver Paşa'nın savaşı kaybetmesi, Fransızların da Cezayir ve Tunus'ta yaptıklarından dolayı güven kaybetmesi nedeniyle hem Sultan Vahdettin, hem Mustafa Kemal Paşa İngilizlerle iyi geçinmek ve zaman kazanarak sulh yolu ile bağımsızlığa kavuşmak istiyorlardı. Bu politika ile ilgili olarak hem Vahdettin'e hem de Mustafa Kemal Paşa'ya ait çeşitli zamanlarda yapılmış açıklamalar mevcuttur.
 

akın13

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
17 Eyl 2010
Mesajlar
190
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
54
Fransa’nın etkili haber dergilerinden Nouvel Observateur, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ü, kanlı katliamlarıyla tanınan diktatörlerle aynı çerçevede gösterdi.

Derginin geçtiğimiz hafta çıkan ve hem bugünkü hem de tarihteki diktatörleri anlatan sayısının kapağında Josef Stalin, Adolf Hitler, Muammer Kaddafi, Saddam Hüseyin, Hafız Esad gibi isimlerin yanı sıra, Atatürk’ün de fotoğrafı yer aldı. İktidara gelen şu büyük ruh hastaları” üst başlığıyla verilen ilgili yazıda, Atatürk ve diğerleri için “Kargaşa yaratma, küçük düşürme ve halklarının umutsuzluğu arasında dolaştılar” denildi.


http://www.risalehaber.com/news_print.php?id=153182

 

buket_zeynep

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
27 Eyl 2012
Mesajlar
2,757
Tepki puanı
180
Puanları
63
Yaş
40
GÖZLERİM DOLDU.... Bunların görülebilmesi ne güzel.... mustafa armağanın bi çok kitabını okudum bakış açısı müthiş... kazım karabekir yakamda rozetini taşımaktan gurur duyduğum adam... daha 1919 da sarıkamışta kurduğu ve yetimleri topladığı okulda öğrencilerine yaşasın cumhuriyet yazdıran adam(kızının elinde yazılı metinler var bunun kanıtı) tüm baskılara rağmen ordusunu dağıtmayan dağıtmayı hiçi düşünmeyen herkesten çok mili mücadeleye gönül veren kahraman bence anlamak lazım görmek bilmek okumak lazım ki anlaşılsın... ve Vahdettin adını milleti için feda etmiş bir padişah giderken hazineden tek kuruş almayan sadece kaşıkçı elması yeterken hiç birşeye el sürmeyen, gizli gizli anadoluya silah ve altın yollayan tarihin en bahtsız padişahı.... vatan haini güya Atatürkle okadar yakınken Atatürk ün fikirlerini bilmeyen hatta trablusgarbtaki çanakkaledeki başarılarını bakış açısını bilmemesi çok garip hatta Atatürk hakkında yakalama emri varken hiç bir askerin Onu yakalamamasıda garip demi bu danışıklı dövüş görülmesin varsın... Vahdettin vatan haini bilinsin Kazım Karabekir anlaşılmasın ben herşeye rağmen 4 yıl öğretmenlik yaptığım süre boyuncea gerçekleri anlattım öğrencileri kimisi bunların benim hayalim olduğunu düşünsede.....
 

mir_erhan

Moderator
Katılım
13 Ara 2008
Mesajlar
6,148
Tepki puanı
502
Puanları
83
Yaş
44
GÖZLERİM DOLDU.... Bunların görülebilmesi ne güzel.... mustafa armağanın bi çok kitabını okudum bakış açısı müthiş... kazım karabekir yakamda rozetini taşımaktan gurur duyduğum adam... daha 1919 da sarıkamışta kurduğu ve yetimleri topladığı okulda öğrencilerine yaşasın cumhuriyet yazdıran adam(kızının elinde yazılı metinler var bunun kanıtı) tüm baskılara rağmen ordusunu dağıtmayan dağıtmayı hiçi düşünmeyen herkesten çok mili mücadeleye gönül veren kahraman bence anlamak lazım görmek bilmek okumak lazım ki anlaşılsın... ve Vahdettin adını milleti için feda etmiş bir padişah giderken hazineden tek kuruş almayan sadece kaşıkçı elması yeterken hiç birşeye el sürmeyen, gizli gizli anadoluya silah ve altın yollayan tarihin en bahtsız padişahı.... vatan haini güya Atatürkle okadar yakınken Atatürk ün fikirlerini bilmeyen hatta trablusgarbtaki çanakkaledeki başarılarını bakış açısını bilmemesi çok garip hatta Atatürk hakkında yakalama emri varken hiç bir askerin Onu yakalamamasıda garip demi bu danışıklı dövüş görülmesin varsın... Vahdettin vatan haini bilinsin Kazım Karabekir anlaşılmasın ben herşeye rağmen 4 yıl öğretmenlik yaptığım süre boyuncea gerçekleri anlattım öğrencileri kimisi bunların benim hayalim olduğunu düşünsede.....

EyvAllah hocam...
Yüreğinize sağlık...
Rabbimiz bu gerçekleri gün yüzüne vesilelerinizle çıkarmayı nasıp etsin...
Yeni nesili gerçeklerle yüzleştirip imanla donanmayı nasip eylesin...
Allah c.c. sizden ve Bu gerçekleri araştırıp istifademize sunan KİMKİMDİR kardeşimizden razı olsun..

selam ve dua ile
 

buket_zeynep

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
27 Eyl 2012
Mesajlar
2,757
Tepki puanı
180
Puanları
63
Yaş
40
çok saol abim allah razı olsun sizlerden.... inan düşününce bile kalbime ağrılar giriyor KAZIM KARABEKİRİN kahramanlığını gerçek hassasiyetini VAHDETTİN'İN çektiği acıları..... gerçek tarihçiler nerde diyorum kendi kendime hadi bi çıkın konuşun İngilterede Osmanlıyı yıkmak için yapılan kongrede Osmanlının temeli KURAN onu yok etmeliyiz yoksa bu devleti yıkamayız diyenleri anlatın... yapmak istediğini yıllar sonra kendimiz mi yaptık acaba diyorum osmanlıyı yalancı binlerce hafızla hasta adama dönüştüren zihniyet mi yerleşti bizim temelimize diyorum canım yanıyor... bilinmeyen gerçeklere üzülüyorum... PEYGAMBER soyundan geldiğine inanılan bir padişah nasıl vatan haini olur nasıl inanır insanlar düşünmeden okumadan nasıl göz yumar bu iftiralara bilemiyorum... hiç kimseye anlatamazsak çocuklarımıza anlatalım onlad doğru yetişsin inşallah
 

Muhtazaf

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Mar 2008
Mesajlar
9,599
Tepki puanı
965
Puanları
113
Yaş
66
Web Sitesi
www.aydin-aydin.com
Sahte kahramanlar tarih boyunca vardılar ve var olacaklar. İnsanlığın yaradılışından itibaren şöyle tarihi bir tarayın neler göreceksiniz neler. Göklere çıkardığımız insanların birer cüce olduğunu göreceksiniz. Bütün bunların bu duruma gelmesindeki tek sebeb halkın korkak ve pısırık olmasından kaynaklanmıştır.....
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt