FATMA-ZEHRA
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 28 Ağu 2007
- Mesajlar
- 486
- Tepki puanı
- 0
- Puanları
- 0
- Yaş
- 36
Sahabe-i Kiram vahyin inşa ettiği ; ayetlerin pek çoğunun iniş sebebini teşkil eden , bir kısım hadislerin söyleniş sebeblerini zikreden kudsi bir topluluk. Vahyin geliş şekillerine ayan beyan müşahade eden bir cemaatten bahsediyorum. O hani arı vızıltısı gibi diye tasvir edilen sesi işitme saadetine erişmiş ; Mucizat-ı Nebeviyi ayan beyan yaşamış insanlardan bahsediyoruz.
Cebrail a.s. yani Ruh'ul Kudüs'ü insan suretinde de olsa görme bahtiyarlığına ermiş bir cemaatten bahsediyoruz. Hele hele Bedr Mücahidleri ve Hudeybiye'de bulunanlar apayrı övgülere muhatab olmuşlar. Muhaciri ile Ensarı ile Mevla Teala'nın hususi övgüsüne mazhar olmuşlar.
İşte böyle muazzam, böyle ulvi bir kudsiler cemaatinin seyr-i suluku nasıldı ?
Burada Sahabe-i Kiramın seyr-i sülukunu sağlayanın Efendimiz sav. olduğunu unutmamak gerekir. Burada Efendimizin beşeri vasıflarına atıf yapacak olan zaten modernist bir yaklaşım ile zihnini doldurmuştur ki ; bizim söylediklerimizin ona tesir etmesi mümkün değildir.
Ancak Ehl-i Sünnetin Nebi sav.'e has hususiyetler ile hareket ettiğimizde sahabenin sülukunun bir anlık olduğu noktasında hiç bir tereddüte mahal yoktur.
Çünkü sahabenin mürebbisi bizatihi Nebi sav.'dir. Sahabenin letaif-i aşeresine nazar eden Nebi sav.'dir.
Şimdi bu noktadan hareketle ; " Biz ashabı kiram gibi süluk ediyoruz, tarikat berzahına girmiyoruz " diyenler ; letaif-i aşerelerine nazar edecek Nebi sav. gibi bir mürşid bulmalıdırlar.
Burada Nebi sav.'in manen hayatta olmasından bahsetmiyorum. Elbette o ravza-i mutahharalarında bizlerden haberdardır. Ancak bizler aciz varlıklar olduğumuz için ; hayatta olan bir mürşidin nazarına girmemiz gerekmektedir.
Meseleyi biraz açarsak :
Nakşilikte Hakikat-i Kabe dersi vardır. Bu ders ağır bir ders olduğu gibi ancak ileriki zamanlar da verilir. Bu dersin / bu hakikatin okuma ile, konuşma ile anlaşılması mümkün değildir. Anlatılabilecek olsaydı zaten kitaplara dökülmüş olurdu.
Biz bunu ancak müşahade edebiliriz. Ancak Sahabe-i Kiram rıdvanullahi teala ecmain Efendimiz sav.'in bir anlık sohbeti ile Hakikat-i Kabe'ye muttali oluyorlardı.
Cebrail a.s. yani Ruh'ul Kudüs'ü insan suretinde de olsa görme bahtiyarlığına ermiş bir cemaatten bahsediyoruz. Hele hele Bedr Mücahidleri ve Hudeybiye'de bulunanlar apayrı övgülere muhatab olmuşlar. Muhaciri ile Ensarı ile Mevla Teala'nın hususi övgüsüne mazhar olmuşlar.
İşte böyle muazzam, böyle ulvi bir kudsiler cemaatinin seyr-i suluku nasıldı ?
Burada Sahabe-i Kiramın seyr-i sülukunu sağlayanın Efendimiz sav. olduğunu unutmamak gerekir. Burada Efendimizin beşeri vasıflarına atıf yapacak olan zaten modernist bir yaklaşım ile zihnini doldurmuştur ki ; bizim söylediklerimizin ona tesir etmesi mümkün değildir.
Ancak Ehl-i Sünnetin Nebi sav.'e has hususiyetler ile hareket ettiğimizde sahabenin sülukunun bir anlık olduğu noktasında hiç bir tereddüte mahal yoktur.
Çünkü sahabenin mürebbisi bizatihi Nebi sav.'dir. Sahabenin letaif-i aşeresine nazar eden Nebi sav.'dir.
Şimdi bu noktadan hareketle ; " Biz ashabı kiram gibi süluk ediyoruz, tarikat berzahına girmiyoruz " diyenler ; letaif-i aşerelerine nazar edecek Nebi sav. gibi bir mürşid bulmalıdırlar.
Burada Nebi sav.'in manen hayatta olmasından bahsetmiyorum. Elbette o ravza-i mutahharalarında bizlerden haberdardır. Ancak bizler aciz varlıklar olduğumuz için ; hayatta olan bir mürşidin nazarına girmemiz gerekmektedir.
Meseleyi biraz açarsak :
Nakşilikte Hakikat-i Kabe dersi vardır. Bu ders ağır bir ders olduğu gibi ancak ileriki zamanlar da verilir. Bu dersin / bu hakikatin okuma ile, konuşma ile anlaşılması mümkün değildir. Anlatılabilecek olsaydı zaten kitaplara dökülmüş olurdu.
Biz bunu ancak müşahade edebiliriz. Ancak Sahabe-i Kiram rıdvanullahi teala ecmain Efendimiz sav.'in bir anlık sohbeti ile Hakikat-i Kabe'ye muttali oluyorlardı.