nakşibendi
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 12 Mar 2006
- Mesajlar
- 1,946
- Tepki puanı
- 0
- Puanları
- 0
Sadık olan, iyi olan bir dost, insanı tehlikelerden, korkulardan muhâfaza eder. Fakat böyle bir arkadaş, böyle bir dost bulmak çok zordur. Zira İmam-ı Şâfii hazretleri; “Sadık dost ve hâlis Kimyâ az bulunur, hiç arama!” buyurmuştur.
Bir kimse, kendisine din ve dünya saadeti konusunda yardımcı olan bir arkadaş bulursa, bunun kıymetini bilmeli, hakkını gözetmeli, hürmette kusur etmemelidir. Lüzumsuz külfetlerle onu sıkıntıya sokmamalıdır. İmam-ı Gazali hazretleri buyuruyor ki:
“Bir kimsenin, arkadaşlarıyla veya diğer insanlarla iyi geçinebilmesi için onlara külfet vermemesi, yük olmaması lazımdır. Mümkün olduğu kadar kendi işini kendi halletmelidir. Mecbur kalmadıkça, hiç kimseden mal, para gibi şeyler de istememelidir. Herhangi bir makama geçmek için de başkalarından yardım istememelidir.
Fazla hürmette, ikramda bulunarak ve gereksiz hizmetler yaparak, arkadaşlarına gösterişte bulunmamalıdır. Bir kimsenin kendisinin yapmak istemediği bir şeyi arkadaşından beklemesi, ona haksızlık etmek demektir. Din büyüklerinden Fudayl bir İyad hazretleri; “İki arkadaşın aralarının açılması, fuzuli külfetler yüzündendir. Ziyaretine gittiği arkadaşı, lüzumsuz bir sürü zahmete, külfete girince, insan bir daha ziyaretine gitmez, gitmek istemez” buyurmuştur.”
Zamanımızda bazı kimseler arasında külfet yarışı çok yaygındır. Arkadaş ve dostların birbirlerini hiç aramamalarının ve çok seyrek ziyaret etmelerinin sebeplerinden birisi böyle lüzumsuz külfetler olmaktadır. Hazret-i Ali; “Dostların, arkadaşların kötüsü, seni minnet altında bırakıp özür dilemeye mecbur bırakandır” buyurmuştur.
Çeşitli zahmetlere giren bir kimse, arkadaşını borçlu duruma düşürmüş olur. Bu suretle kendisinden çekinilir. Yalnız iken nasıl hareket ediyorsa, arkadaşı varken de öyle hareket eden kimse ile arkadaşlık kolay olur. İki arkadaştan biri diğerinden çekiniyorsa, muhakkak birinin kusuru var demektir. Hadis-i şerifte; (Ümmetimin mütteki olanları külfet ve zahmet vermekten uzak durur) buyuruldu.
İnsan, kendini hiç bir arkadaştan üstün görmemelidir. Ev ziyaretlerinde, çay ve yemek ikramlarında, kendini gösterme, üstün olduğunu hissettirme duygusu olmamalıdır. Sırf Allah'ın nimetini, bereketlenmek için misafire, arkadaşına sunmak olmalıdır. Kendini faziletli gören, arkadaşına hakaret etmiş olur.
Kendine uygun görmediği bir şeyi arkadaşı için yapan kimsenin arkadaşlığında hayır yoktur. Nitekim hadis-i şerifte; (Kendisine reva gördüğünü, sana reva görmeyen kimsenin arkadaşlığında, sohbetinde hayır yoktur) buyurulmuştur.
Arkadaşlarla iyi geçinmek, sadece onlara yük olmamak, onlara sıkıntı vermemek değil, onlardan gelecek sıkıntılara da katlanmak demektir. Allahü teâlâ, Musa aleyhisselama vahyederek; (Bana itaat eden, arkadaşlarının eziyetlerine katlanır. Onlara haset etmeyenin dostları çoğalır) buyurmuştur.
İhtiyaçlarımızı görecek, sıkıntılarımıza katlanacak arkadaş arıyorsak, bu aradığımız, arkadaş değil, ancak bir hizmetçi olur. İhtiyaçlarına koşacağımız, eziyetlerine katlanacağımız, dertlerine ortak olacağımız insanlarla Allah için arkadaşlık kurmalıyız. Hazret-i Aişe validemiz; (Mümin, müminin kardeşidir. Onu ne ganimet bilir, ne de ondan çekinir) buyurmuştur.
Ahmed Siyâhi hazretleri, oğluna nasihat ederek buyurdu ki:
“Ey oğul! Eğer sana hakiki dost arkadaş lazım ise, Allah için sevenlerle beraber ol. Böyle kimselerden dostluk ve kardeşlik bağı kurduğun kimseye, muhtaç olduğunda ihtiyacından fazla malın varsa ver. Yahut onu kendinle beraber tut veya kendine tercih et. Beraber olduğunuzda ve arkasından ayıplarını ört ve gizle. Kusuru olduğunda sabır ve tahammül et. Hayatta iken ve vefat ettiğinde onu hayırla an.”
Bekr bin Abdullah el-Müzeni hazretleri bir talebesine şöyle nasihat etmiştir:
"Biri ile arkadaş olduğun zaman bazı hususları yerine getirmen gerekir. Beraber olduğunuzda, şâyet onun nalınlarının ipi kopar ve o bunları düzeltip bağlayıncaya kadar sen onu beklemezsen, sen arkadaşlık hukukuna riayet etmemiş olursun. Çünkü sen, bu hâlinle dost olamazsın. Yine, senin arkadaşın bir ihtiyaç için bir yerde oturduğunda, o işini bitirinceye kadar onu beklemezsen, yine hakiki dost sayılmazsın.
Din kardeşlerinden bir cefâ görürsen, bil ki bu, yaptığın bir hatadan dolayıdır. Derhal Allahü teâlâya dön ve tevbe et. Ayrıca, bir sevgi görecek olursan, Allahü teâlâya olan taattan ve Allahü teâlânın beğendiği işleri yapmaktan hasıl olduğunu bil ve şükret!”
Hazret-i Ömer de buyuruyor ki:
"Sadık dost bul ve onların arasında yaşa! Dürüst ve samimi arkadaşlar, genişlikte süs ve ziynet; darlıkta yedek sermayedirler. Dostunun sana düşen işini güzelce gör ki, lüzumunda sana daha güzeli ile karşılıkta bulunsun. Düşmanından uzaklaş, her dosta bel bağlama, ancak emin olanları seç. Emin olanlar, Allahü teâlâdan korkanlardır. Kötü insanlarla düşüp kalkma, onlardan kötülük öğrenirsin. Onlara sırrını verme, ifşâ ederler. İşlerini, Allah'tan korkanlara danış ve onlarla istişâre et."
Bir kimse, kendisine din ve dünya saadeti konusunda yardımcı olan bir arkadaş bulursa, bunun kıymetini bilmeli, hakkını gözetmeli, hürmette kusur etmemelidir. Lüzumsuz külfetlerle onu sıkıntıya sokmamalıdır. İmam-ı Gazali hazretleri buyuruyor ki:
“Bir kimsenin, arkadaşlarıyla veya diğer insanlarla iyi geçinebilmesi için onlara külfet vermemesi, yük olmaması lazımdır. Mümkün olduğu kadar kendi işini kendi halletmelidir. Mecbur kalmadıkça, hiç kimseden mal, para gibi şeyler de istememelidir. Herhangi bir makama geçmek için de başkalarından yardım istememelidir.
Fazla hürmette, ikramda bulunarak ve gereksiz hizmetler yaparak, arkadaşlarına gösterişte bulunmamalıdır. Bir kimsenin kendisinin yapmak istemediği bir şeyi arkadaşından beklemesi, ona haksızlık etmek demektir. Din büyüklerinden Fudayl bir İyad hazretleri; “İki arkadaşın aralarının açılması, fuzuli külfetler yüzündendir. Ziyaretine gittiği arkadaşı, lüzumsuz bir sürü zahmete, külfete girince, insan bir daha ziyaretine gitmez, gitmek istemez” buyurmuştur.”
Zamanımızda bazı kimseler arasında külfet yarışı çok yaygındır. Arkadaş ve dostların birbirlerini hiç aramamalarının ve çok seyrek ziyaret etmelerinin sebeplerinden birisi böyle lüzumsuz külfetler olmaktadır. Hazret-i Ali; “Dostların, arkadaşların kötüsü, seni minnet altında bırakıp özür dilemeye mecbur bırakandır” buyurmuştur.
Çeşitli zahmetlere giren bir kimse, arkadaşını borçlu duruma düşürmüş olur. Bu suretle kendisinden çekinilir. Yalnız iken nasıl hareket ediyorsa, arkadaşı varken de öyle hareket eden kimse ile arkadaşlık kolay olur. İki arkadaştan biri diğerinden çekiniyorsa, muhakkak birinin kusuru var demektir. Hadis-i şerifte; (Ümmetimin mütteki olanları külfet ve zahmet vermekten uzak durur) buyuruldu.
İnsan, kendini hiç bir arkadaştan üstün görmemelidir. Ev ziyaretlerinde, çay ve yemek ikramlarında, kendini gösterme, üstün olduğunu hissettirme duygusu olmamalıdır. Sırf Allah'ın nimetini, bereketlenmek için misafire, arkadaşına sunmak olmalıdır. Kendini faziletli gören, arkadaşına hakaret etmiş olur.
Kendine uygun görmediği bir şeyi arkadaşı için yapan kimsenin arkadaşlığında hayır yoktur. Nitekim hadis-i şerifte; (Kendisine reva gördüğünü, sana reva görmeyen kimsenin arkadaşlığında, sohbetinde hayır yoktur) buyurulmuştur.
Arkadaşlarla iyi geçinmek, sadece onlara yük olmamak, onlara sıkıntı vermemek değil, onlardan gelecek sıkıntılara da katlanmak demektir. Allahü teâlâ, Musa aleyhisselama vahyederek; (Bana itaat eden, arkadaşlarının eziyetlerine katlanır. Onlara haset etmeyenin dostları çoğalır) buyurmuştur.
İhtiyaçlarımızı görecek, sıkıntılarımıza katlanacak arkadaş arıyorsak, bu aradığımız, arkadaş değil, ancak bir hizmetçi olur. İhtiyaçlarına koşacağımız, eziyetlerine katlanacağımız, dertlerine ortak olacağımız insanlarla Allah için arkadaşlık kurmalıyız. Hazret-i Aişe validemiz; (Mümin, müminin kardeşidir. Onu ne ganimet bilir, ne de ondan çekinir) buyurmuştur.
Ahmed Siyâhi hazretleri, oğluna nasihat ederek buyurdu ki:
“Ey oğul! Eğer sana hakiki dost arkadaş lazım ise, Allah için sevenlerle beraber ol. Böyle kimselerden dostluk ve kardeşlik bağı kurduğun kimseye, muhtaç olduğunda ihtiyacından fazla malın varsa ver. Yahut onu kendinle beraber tut veya kendine tercih et. Beraber olduğunuzda ve arkasından ayıplarını ört ve gizle. Kusuru olduğunda sabır ve tahammül et. Hayatta iken ve vefat ettiğinde onu hayırla an.”
Bekr bin Abdullah el-Müzeni hazretleri bir talebesine şöyle nasihat etmiştir:
"Biri ile arkadaş olduğun zaman bazı hususları yerine getirmen gerekir. Beraber olduğunuzda, şâyet onun nalınlarının ipi kopar ve o bunları düzeltip bağlayıncaya kadar sen onu beklemezsen, sen arkadaşlık hukukuna riayet etmemiş olursun. Çünkü sen, bu hâlinle dost olamazsın. Yine, senin arkadaşın bir ihtiyaç için bir yerde oturduğunda, o işini bitirinceye kadar onu beklemezsen, yine hakiki dost sayılmazsın.
Din kardeşlerinden bir cefâ görürsen, bil ki bu, yaptığın bir hatadan dolayıdır. Derhal Allahü teâlâya dön ve tevbe et. Ayrıca, bir sevgi görecek olursan, Allahü teâlâya olan taattan ve Allahü teâlânın beğendiği işleri yapmaktan hasıl olduğunu bil ve şükret!”
Hazret-i Ömer de buyuruyor ki:
"Sadık dost bul ve onların arasında yaşa! Dürüst ve samimi arkadaşlar, genişlikte süs ve ziynet; darlıkta yedek sermayedirler. Dostunun sana düşen işini güzelce gör ki, lüzumunda sana daha güzeli ile karşılıkta bulunsun. Düşmanından uzaklaş, her dosta bel bağlama, ancak emin olanları seç. Emin olanlar, Allahü teâlâdan korkanlardır. Kötü insanlarla düşüp kalkma, onlardan kötülük öğrenirsin. Onlara sırrını verme, ifşâ ederler. İşlerini, Allah'tan korkanlara danış ve onlarla istişâre et."