And olsun ki, sizi biraz korku, biraz açlık ile, birazda maldan candan ve ürünlerden noksanlık vermekle deneriz. Artık sabredenleri müjdele. (BAKARA 155)
Sabredenlerin mükafatları muhakkak hesapsızdır. (ZÜMER 10)
İçinizden mücahede edenler, sabır gösterenler belli oluncaya kadar elbette sizi imtihan ederiz. (MUHAMMED 31)
Ey iman edenler! Sabredin ve dayanıklı olma yarışında düşmanlarınızı geçin; düşmana karşı hazır vaziyette durun ve Allah 'tan korkun ki, kurtuluşa erişesiniz. (AL-İ İMRAN 200)
Ey iman edenler! Sabır ve namaz ile Hak'tan yardım isteyin. Şüphesiz ki Allah sabredenlerle beraberdir. (BAKARA 153)
Elbette o sabredenlere mükafatlarını, yaptıkları işlerin en güzeline göre vereceğiz. (NAHL 96)
Hadislere göre sabır üçtür:
Musibetlere karşı sabır, taatte (kullukta) sabır, günah işlememekte sabır. Kim, kaldırılıncaya kadar musibete güzelce sabrederse Allah ona üçyüz derece yazar. Her iki derece arasında sema ile arz arasındaki mesafe kadar yücelik vardır. Kim de taatte sabrederse Allah ona altıyüz derece yazar. Her iki derece arasında arzların başladığı hududla, arzların bittiği son nokta arasındaki mesafe kadar yücelik vardır. Kim de masiyete (günaha) karşı sabrederse Allah ona dokuzyüz derece yazar. İki derece arasında arzların hududu ile Arş'a kadar olan mesafe kadar yücelik vardır.
Sabır imanın yarısıdır, yakîn imanın ta kendisidir.
Sabırla iman arasındaki ilgi, bedenle baş arasındaki ilgi gibidir.
Namaz nurdur, sadaka bürhandır, sabır ziyâdır, Kur'an hüccettir.
Bir kimse sabretmek isterse Allah ona sabır verir. Hiçbir kimseye sabırdan daha hayırlı ve daha geniş bir nimet verilmemiştir.
Sabrı Hz Mevlana Mesnevi'sinde şöyle özetler:
Bir buğdayın, insana gıda ve kuvvet, onun dizlerine derman, gözlerine nur ve yaşamasına esas olabilmesi için, onun toprağın bağrına gömülmesi, toprakla mücadele ede ede filizlenip gelişmesi, sonra biçilip harmanda dövülmesi, samandan ayrılıp değirmende öğütülmesi, teknelerde yoğrulup hamur haline getirilmesi, fırınlara atılıp ateşte pişirilmesi, sonra dişlerle bir kere daha parçalanıp mideye gönderilmesi şart ve zaruridir.
Bunun gibi, insanın insanlığa yükselip bir işe yarar hale gelmesi için de, onun çeşitli imbiklerden geçirilerek defaatle elenmesi, elenip özünü bulması elzemdir. Yoksa, insani kabiliyetlerle mücehhez olduğu halde hedefe ulaşamayıp yollarda kalabilir.
Kul bela çekici olunca, öd ağacı da yanıcı olunca iyi olur (Mecmuatü'l-Maarif) demişlerdi ki gayet latiftir!
Her çeşidiyle sabır kullukta bir zirvedir. Bu zirvenin zirvesi de rızadır ve zannediyorum Allah katında rıza mertebesinden daha yüksek bir paye de yoktur.
Rabbim cümlemizi sabreden dolayısıyla zirvelere ulaşmış ve rıza mertebesine erişmiş kullarından eylesin.
Sabredenlerin mükafatları muhakkak hesapsızdır. (ZÜMER 10)
İçinizden mücahede edenler, sabır gösterenler belli oluncaya kadar elbette sizi imtihan ederiz. (MUHAMMED 31)
Ey iman edenler! Sabredin ve dayanıklı olma yarışında düşmanlarınızı geçin; düşmana karşı hazır vaziyette durun ve Allah 'tan korkun ki, kurtuluşa erişesiniz. (AL-İ İMRAN 200)
Ey iman edenler! Sabır ve namaz ile Hak'tan yardım isteyin. Şüphesiz ki Allah sabredenlerle beraberdir. (BAKARA 153)
Elbette o sabredenlere mükafatlarını, yaptıkları işlerin en güzeline göre vereceğiz. (NAHL 96)
Hadislere göre sabır üçtür:
Musibetlere karşı sabır, taatte (kullukta) sabır, günah işlememekte sabır. Kim, kaldırılıncaya kadar musibete güzelce sabrederse Allah ona üçyüz derece yazar. Her iki derece arasında sema ile arz arasındaki mesafe kadar yücelik vardır. Kim de taatte sabrederse Allah ona altıyüz derece yazar. Her iki derece arasında arzların başladığı hududla, arzların bittiği son nokta arasındaki mesafe kadar yücelik vardır. Kim de masiyete (günaha) karşı sabrederse Allah ona dokuzyüz derece yazar. İki derece arasında arzların hududu ile Arş'a kadar olan mesafe kadar yücelik vardır.
Sabır imanın yarısıdır, yakîn imanın ta kendisidir.
Sabırla iman arasındaki ilgi, bedenle baş arasındaki ilgi gibidir.
Namaz nurdur, sadaka bürhandır, sabır ziyâdır, Kur'an hüccettir.
Bir kimse sabretmek isterse Allah ona sabır verir. Hiçbir kimseye sabırdan daha hayırlı ve daha geniş bir nimet verilmemiştir.
Sabrı Hz Mevlana Mesnevi'sinde şöyle özetler:
Bir buğdayın, insana gıda ve kuvvet, onun dizlerine derman, gözlerine nur ve yaşamasına esas olabilmesi için, onun toprağın bağrına gömülmesi, toprakla mücadele ede ede filizlenip gelişmesi, sonra biçilip harmanda dövülmesi, samandan ayrılıp değirmende öğütülmesi, teknelerde yoğrulup hamur haline getirilmesi, fırınlara atılıp ateşte pişirilmesi, sonra dişlerle bir kere daha parçalanıp mideye gönderilmesi şart ve zaruridir.
Bunun gibi, insanın insanlığa yükselip bir işe yarar hale gelmesi için de, onun çeşitli imbiklerden geçirilerek defaatle elenmesi, elenip özünü bulması elzemdir. Yoksa, insani kabiliyetlerle mücehhez olduğu halde hedefe ulaşamayıp yollarda kalabilir.
Kul bela çekici olunca, öd ağacı da yanıcı olunca iyi olur (Mecmuatü'l-Maarif) demişlerdi ki gayet latiftir!
Her çeşidiyle sabır kullukta bir zirvedir. Bu zirvenin zirvesi de rızadır ve zannediyorum Allah katında rıza mertebesinden daha yüksek bir paye de yoktur.
Rabbim cümlemizi sabreden dolayısıyla zirvelere ulaşmış ve rıza mertebesine erişmiş kullarından eylesin.