Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

SABIR (1 Kullanıcı)

minanur

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
6 Eki 2006
Mesajlar
23
Tepki puanı
0
Puanları
0
1- Sabrın Anlamı

Sabır, acıya katlanmak, onu geçirmek için dayanmak ve karşı koymaktır ki, her ferahın, her başarının anahtarıdır. Başta ki darlığın, sıkıntının geçmesi için ALLAH’ın yardımını celp edecek sebeplerin birincisidir. Sabırsız ruhlar, her zaman darlık içindedirler. Onların, dünyaya ait olaylara hiç dayanıklılıkları yoktur. Her şeyi ister, her şeyden rahatsız olurlar. Genişlik zamanında eldeki nimetin kıymetini bilmezler, gözleri daima başkalarındadır. Halbuki, dünyada değişmeyen hiçbir şey yoktur. Bundan dolayı, bir sıkıntıya düşmüş olanlar, ALLAH’a kalbini bağlayarak, bunun da ALLAH’ın izniyle geçeceğine iman eder ve ALLAH’ın yardımını, mutluluk ve ferah gününü temiz kalp ve olgun iman içerisinde beklerlerse, sonuç kurtuluş olur. 1



2- Sabrın Önemi

Sabır, her başarının başıdır. İmandan sonra takip edilecek yolun başı sabır, ahlâkın başı sabır, ilmin başı sabır, amelin başı sabır, kısaca varlık âleminin tamamının başı sabırdır. Sabırsızlık, ivmek ve bir anda her şeyi istemektir. Halbuki yaratıklar zamana bağlı olup, terbiye kanununa tabidirler, zaman ise peş peşe gitmek, yavaş yavaş demektir. Bunun için yaratıkların tam başarıya ulaşmaları derece derece bir silsile takip eder. Bu da sabra bağlıdır. Her şeyi bir anda istemek, hiçbir şeyi istememektir. Her kimde sabır varsa onda ALLAH’ın kudretinden bir tecelli kokusu vardır 2

Musibetlere, felaketlere ve her türlü üzüntü verici şeylere karşı metanetli, cesaretli, ümitli ve dirayetli olmanın yolu sabırdan geçer. Nefislerin arzu ve heveslerini dizginleyen, ibadet ve taatlara ilgiyi ve sevgiyi artıran, haramlara karşı nefreti uyandıran sabırdır.

Sabırda aslolan, sıkıntı ve musibetin başa gelmesi anında ilk planda tahammül göstermektir. Aşağıda anlamını sunacağımız şu hadis buna işaret etmektedir.: “Sabır, ancak (musibetin) ilk başa geldiği anda yapılan tahammüldür.”3 Demek ki asıl sabır, başa bela geldiğinde aradan çok zaman geçmeden dayanma ve katlanma iradesinin gösterilmesidir. Çünkü sıkıntı ve ıstıraplar geçtikten sonra sükûnete ermek, çoğunlukla sabır değil, bir teselli olur. Takdir edilen kadere, ağır başlılıkla teslim ve razı olmak, sabrın temel noktasıdır.

Her iyiliğin belli başlı mükafatı olduğu halde, yalnız sabrın mükafatının sınırsız olduğu bildirilmiştir (bkz. Zümer, 39/10). Ayrıca ALLAH Teâlâ, sabredenlerle beraber olacağını yani, onlara yardım edeceğini vadetmiştir. ( Bkz. Bakara, 2/153 Enfâl, 8/46)

Her kimde sabır varsa, onda ALLAH’ın Kudretinden bir tecelli kokusu vardır. Hele bir de bu sabırlı kimselere bir araya gelip bir cemaat olurlarsa her halde ALLAH’ın yardımına ererler. ALLAH, onların daima dostu ve velisidir. Dualarına, isteklerine cevap vermek için ALLAH’ın yardımı daima onların yanlarında dolaşır.4

Kur’ân-ı Kerim, ısrarla sabrı, metaneti ve dayanıklı olmayı emir ve tavsiye eder. Sabır sözcüğünün Kur’ân-ı Kerim’de çeşitli türevleri ile birlikte 102 yerde geçmesi5, bunun çok önemli bir ilke olduğunu göstermektedir. Sabır, çok üstün ve yapılmaya değer bir iştir (Şûra, 42/43; Lokmân, 31/17). ALLAH Teâlâ’nın rızasını kazanmanın en önemli yolu sabırdır (Ra’d, 13/22). ALLAH Teâlâ, sabredenlerin mükafatını asla zayi etmeyeceğini ve sabredenleri sonsuz bir ecirle ödüllendireceğini bildirmiştir (Hûd, 11/115; Yûsuf, 12/90; Zümer, 39/10).

ALLAH Teâlâ, Peygamber (s.a.v)’ den çeşitli musibetlere ve sıkıntılara karşı sabretmesini emretmiş ve müşriklerin incitici sözlerine aldırış etmemesini istemiştir (Nahl, 16/127; Tâ Hâ, 20/120; ; Sâd, 38/17; Müzzemmil, 7310. Kaf, 50/39). Aynı şekilde ALLAH Teâlâ, mü’minlere de sabırlı olmalarını ve metanetli davranmalarını emretmiştir (Bakara, 2/250; Âl-i İmrân, 3/200). Kur’ân-ı Kerim’de mü’minlerin en önemli özelliklerinden birinin de sabır olduğu ve birbirlerine sabrı tavsiye ettikleri önemle ifade edilir (Bakara, 3-/177; Hac, 22/35¸Ahzâb, 33/35; Nahl, 16/42; Ankebût, 29/39; Beled, 90/17; Asır, 103/3).



3- Namaz ve Sabır

Namaz kılmak, başlı başına sabrın kendisidir. Günde beş kere kılınan vakit, haftada bir kez eda edilen Cuma ve diğer namazlar, mü’minlerin sabır taşlarıdır. Mü’minin imanındaki samimiyeti bunlarla anlaşılır. Bu sebeple Rabbimiz, kendisinden istenilecek yardımın temel şartını namaz ve sabra bağlamıştır. Bu konuda Şöyle Buyurulmaktadır. “Sabır ve namaz ile ALLAH’tan yardım isteyin. Şüphesiz O (sabır ve namaz), ALLAH’a saygıdan kalbi ürperenler dışında herkese zor ve ağır gelen bir görevdir.” (Bakara, 2/45) “Ey iman edenler!, sabır ve namaz ile ALLAH’tan yardım isteyin. Çünkü ALLAH Muhakkak sabredenlerle beraberdir.” (Bakara, 2/153

4- İlahi Yardımın Gelmesinde ve Başarıya Ulaşmada En Önemli Etken Sabırdır

Sabır, başarının en önemli sebebi ve anahtarıdır. Hem âhiret hem de dünya saadeti ancak sabırla elde edilir (Âl-i İmrân, 3/120; Nisâ, 4/25; A’raf, 7/137; Enfâl, 8/65; Hûd, 11/11; Nahl, 16/96;126; Mü’minûn, 23/111; Fussilet, 41/35; İnsan, 76/12;). ALLAH Teâlâ, sabredenleri seveceğini ve yardımını onlardan esirgemeyeceğini beyan etmiştir (Bakara, 2/153, 249, Âl-i İmrân, 3/146; Enfâl, 8/46, 66).

Sabır, bütün peygamberlerin ve ALLAH dostlarının en önemli istinatgahıdır. Başta Hz. Peygamber’imiz olmak üzere Eyyûb, İsmail, Ya’kûb, İdris Zülkifl (a.s) gibi nice peygamberler hep sabretmiş (Yûnus, 10/109; Yûsuf, 12/18; Enbiyâ, 21/85; Sâd, 38/44) ve ALLAH Teâlâ’dan kendilerine sabır lütfetmesini istemişlerdir.

Düşmanlara karşı yapılan savaşlarda zafere ermenin en önemli sebebi sabırdır. ALLAH’a kavuşacaklarına yakînen inanan Tâlûtun bir avuç ordusu, samimiyetleri ve kuvvetli imanları sayesinde Calût ve ordusunun karşısına çıkmaktan çekinmemişlerdir. Onların başarısını etkileyen en önemli sebep sabretmeleriydi. Onlar, kendilerine düşen bütün hazırlıkları tamamladıktan sonra şöyle dua etmişlerdi: “(Talut’un askerleri) Câlût ve askerleri ile karşı karşıya gelince şöyle dediler: “Ey Rabbimiz! Üzerimize sabır yağdır, ayaklarımızı sağlam bastır ve şu kâfir kavme karşı bize yardım et.”6

Görüldüğü gibi önce sabır, sonra sebat ve en nihayet ilâhî yardım istenmiştir. Demek ki, sabır, öncelikle istikrarı, ayakta kalmayı ve dirençli olmayı kazandırmakta ve peşinden de zafer gelmektedir.

Kur’ân, geçmiş peygamberlerin ve onlarla beraber mücadele edenlerin sabır sayesinde zafere erdiklerini şöyle bildirir: “Nice peygamberler var ki, kendileriyle beraber birçok ALLAH dostu çarpıştı da bunlar, ALLAH yolunda başlarına gelenlerden yılmadılar, zaafa düşmediler, boyun eğmediler. ALLAH sabredenleri sever. Onların sözleri ancak, “Rabbimiz! Bizim günahlarımızı ve işimizdeki taşkınlıklarımızı bağışla ve (yolunda) ayaklarımızı sağlam tut. Kafir topluma karşı bize yardım et” demekten ibaretti.”7 Âyette açıkça görüldüğü gibi, zafiyete düşmemek, korkmamak, dehşete düşmemek, ürkmemek, endişe etmemek, düşmana karşı cesur olmak, isteklerine razı olmamak, sabrın ana unsurlarıdır.

Firavun, İlahlık davasında bulunmuş, azgınlık göstermiş ve İsrail oğullarının erkek çocuklarını diri diri boğazlatmıştı. Önceleri Firavun’a otoritesine karşı boyun eğmiş olan sihirbazlar, Hz. Musa’nın mucizesi karşısında âlemlerin Rabbı olan ALLAH’a inanmış ve teslimiyetlerini açıklamışlardı. Kendilerine iman lütfedildikten sonra Firavun’un tehditlerine aldırış etmeyerek korkusuzluklarını ifade eden sihirbazların8, yakarışını Kur’ân şöyle açıklar: “Dediler ki: “Biz mutlaka Rabbimize döneceğiz. Sen sırf, Rabbimizin âyetleri bize geldiğinde iman ettiğimiz için bize hınç duyuyorsun. Ey Rabbimiz! Üzerimize sabır yağdır ve Müslüman olarak bizim canımızı al.”9

Bugün, Firavun’un zulmünü aratacak dehşette baskılar, haksızlıklar, şiddetler, katliamlar yaşanmaktadır. Bugünün Firavunları, çağdaş silahlarla; füzelerle, tanklarla, casus uçaklarla, misket bombaları ile, kimyevî ve biyolojik silahlarla insanları kırıp geçirmektedir. Hakkı olmadığı halde, Müslümanların vatanlarını, topraklarını, yurtlarını işgal ediyor. Evlerini yıkıyor, ticaret hanelerini tahrip ediyor, ekili arazilerini yakıyor, yaşlı, çoluk çocuk, hasta ve kadın demeden her türlü katliamı yapıyor. İşte böyle bir durumda Müslüman, elinden gelen bütün beşerî tedbirleri aldıktan sonra “Ey Rabbimiz! Çağdaş diktatörlere, firavunlara ve adamlarına karşı üzerimize sağnak sağnak sabır yağdır. Azmimizi güçlendir. Cesaretimizi artır. Bize güç ver, kuvvet ihsan eyle. Bizi düşman karşısında zafiyete düşürme. Yapılan zulümler, işkenceler ve baskılar neticesinde bize yılgınlık verme, ayağımızı kaydırma. İnkarcılara karşı bize yardım et…” şeklinde özden gelen bir istekle dua etmelidir.

ALLAH Teâlâ, Hz. Peygamber’imiz’den kendinden önceki peygamberler gibi sabretmesini istemiştir: “(Ey MUHAMMED!) O halde yüksek azim sahibi peygamberlerin sabretmesi gibi sabret. Onlar için acele etme. Onlar tehdit edildikleri azabı gördükleri gün, sanki dünyada gündüzün bir anından başka kalmadıklarını sanırlar…”10

Kâinatın ve bütün varlıkların sahibi ALLAH’tır. O, her şeyi hakkıyla bilen ve görendir. Asla zalimlerin yaptıklarından habersiz değildir. “Sakın, ALLAH’ı zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma! ALLAH onları ancak, gözlerin dehşetle bakakalacağı bir güne erteliyor.”11 Bu âyet, zalimlerin yaptıklarının yanlarında asla kâr kalmayacağını, mutlaka mazlumların hakkının alınacağını bildirmekte ve bu konuda ALLAH tarafından ezilen, hakları elinden alınan kimselere bir garantinin verildiğini müjdelemektedir.



Sonuç



Sabır, insan hayatında önemli bir faktördür. Sabır ve tahammül etmesini bilemeyenlerin hiçbir alanda başarılı olması söz konusu değildir. İmandan sonra ilahî yardımın gelmesine zemin hazırlayan en önemli unsur sabırdır. Nefis terbiyesinde de birinci rolü oynamaktadır. Ümitsizliğin, gevşekliğin ve olaylar karşısında direnme gücünün kaybedilmesi sabırsızlığın bir neticesidir. İnananların katlanmak zorunda oldukları acılar, hiçbir zaman fizikî yani, bedenî ıstıraplarla sınırlı değildir. İnkarcıların, mü’minleri alaya almaları, onları hakir görmeleri, tepeden bakmaları, her türlü sözlü ve fiilî olarak tacizde bulunmaları ve en önemlisi inandığı kutsal değerleri hafife almaları sabrı gerektiren en önemli etkenlerdir. Sabır, ALLAH’a beslenen hakiki inanışın ve imanın esaslı bir cephesini yansıtmaktadır. Sabır, özellikle bitmek, tükenmek bilmeyen İslam düşmanlarının her türlü eziyet, baskı ve tecavüzlerine karşı gerçek anlamda inançta sebat etmek ve kararlılık göstermektir.

ALLAH Teâlâ’nın, emirlerini yerine getirmek ve yasaklarından uzak kalmak için gösterilen gayret ve dayanma gücü, sabrın en önemli bölümünü oluşturur. Dinî görevleri yerine getirmek ve bu uğurda karşılaşılan nefsin ve şeytanın şer kuvvetlerine karşı direnmek, sabrın belki de en zor tarafını teşkil etmektedir. Bütün zorluklara rağmen, iman, ahlâk ve amel konusunda samimi, sabırlı olan mü’minlere ALLAH Teâlâ, yardımını esirgemeyeceğini ve onlarla beraber olacağını beyan etmiş ve onlara en güzel bir şeref bahşetmiştir.



Notlar:



1 Elmalılı, MUHAMMED Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’ân Dili, İstanbul, 1971, I, 340

2 Bkz. Elmalılı, Yazır, MUHAMMED, a.g.e., I, 544-545

3 Buharî, Cenâiz, 32, 43; Müslim, Cenâiz, 14, 15; Ebû Dâvûd, Cenâiz, 23; Tirmizî, Cenâiz, 13

4 Bkz. Elmalılı, MUHAMMED Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’ân Dili, İst. 1971, !, 340, 544-546

5 MUHAMMED Fuad Abdulbâkî, Mu’cemü’l-Müfehres li Elfâzi’l-Kur’âni’l-Kerîm, Beyrut, ts. s. 399-401

6 Bakara, 2/250

7 Âl-i İmrân, 3/146-147

8 Bkz. A’raf, 7/12/120-125

9 A’raf, 7/125-126

10 Ahkâf, 46/35

11 İbrâhim, 13/42
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt