SABIR, TEMBELCE BEKLEMEK DEĞİLDİR!
Yazar: Emine IŞINSU
"Sabretmeniz sizin için daha hayırlıdır." (4 / 25) diye, kullarına yol Gösteren'in rehberliği ile...
Sabır zor bir uğraştır, hele, bu kelime ile ifade edilmek istenen, sadece oturup tembelce beklemek ise, bin kat daha zorlaşır, sabır gerektiren mesele ne ise, ona dair hiç bir şey yapmadan eli kolu bağlı öyle oturmak? Hayır, bu durumu tahayyül etmek bile, hoş değil... hele insanın, "aceleden yaratıldığım" (21 / 37) hesaba katarsak. Sabır önce, sabretmemiz lâzım gelen olay, kişi, mesele her ne ise, onun hayra dönmesi, halledilebilmesi konusunda, çalışarak, didinerek, icap ediyorsa yardım çağırarak bizim yapabileceğimiz her biri işi yapmak sonra geriye dönüp, elimizden geleni yapıp yapmadığımız kontrol etmek, açıklarımız kapatmak ve artık Aziz Allah'a tevekkülümüzü artırarak beklemektir.
Sabreden kişide tevekkül mutlak şarttır, ancak o kişinin önce hayır yolunda meseleyi halledebilme yolunda çabası da şarttır. Bizde bir şekilde gayret ve fiil olmalı ki Cenab-ı Hakk'dan hayırlı çözüm beklemeye yüzümüz ve hakkımız olsun. "Deveni bağladıktan sonra Allah'a emanet et" sözü fevkalâde anlamlıdır. Tohum atılmadan mahsûl istenmez, değil mi? Önce başlayalım, sonrası için dua edelim., dileyelim... Destek ve oluş Yaratan'dan gelir fakat niyet ve gayret kulun vazifesidir.
Ve sabrederken hüner; O'nun hükmünün asla şaşmayacağını iyi bilmek, Ondan gelene, O'nun rızası için, rıza göstermektir.
Lâtif olan Allah, Kitab'ının, Şûra Suresi 43. Âyet'inde şöyle buyurmaktadır. "Sabredip bağışlayan bilsin ki bu işlerin en zorlularındandır".
Demek Merhametlilerin En Hayırlısı; "Zor olanı" önümüze sürerken, sabretmenin bir mânâda sınav olduğuna da işaret etmekte, bize "sevap" kapısı açmaktadır. Aynı zamanda sabretmenin faziletini göstermek için, hayırlı Kitab'ında resullerinden Hz. ismail, Hz. Zülkifl, Hz. İdris,
Hz. Yunus, Hz. Nuh'un sabırlarından bahseder ve habibi elçisinede, sabır tavsiye eder, kuşkulanmamasını, çünkü Allah'ın vaadinin hak olduğunu söyler.
Nasıl sabredeceğiz.? Sabretmek., denize kavuşmak için yola çıkan ırmak gibi. Sabretmek, toprağa atılan tohum gibi. Sabretmek., meyvaya duran ağaç gibi... sessiz, şikayetsiz, derinden derine bir gayret, çalışma ve elbet umutla.
Ve neş'e ile, çünkü sabır; açacak çiçeğin kokusunu önceden duyabilmektir aslında. Sabrın içinde olmalı çaba, çalışma, ümit ve dolayısıyla ile neş'e... Eğer sabrımızda bunlar eksikse, o yaşayacağımız, "istenilen sabır" değil, sadece bir bekleyiş ve beklerken çöküştür.
Âyetlerden ilham alan bir dostum bana bir gün; "Sabredicilerden ol" demiş ve ilave etmişti: "Herşey hayrımızadır. İyi bilelim, Şimdi kötü bildiğimiz, bizim için kötü olan, aslında hayrımız için olup durur da, belki farkedemeyiz. Bekleyelim, mutlak görürüz."
Sudur, budur... sözü fazla mı uzatıyorum? Aslında her manayı kuşatan, sonsuz bir teslimiyettir sabır. Ve Cenab-ı Hakk, kimseye taşıyamayacağı yükü vermez.
inanan bir genç hanımın duasını hatırlarım. Diyordu ki; "Rabbim bana sabır ver ama acele ver."
Gördüm ki inanmak yetmiyor, teslimiyet gerekiyor.
Gerekiyor ki, O'ndan gelen herşeyin "hayır" olduğunu, aklın ve gönlün bilinciyle bilelim. Akıl ve gönlü, ikisini de bir edip de, teslim olalım.
Tür Suresi, 16'da, Yüce Allah, cehennem ahalisine hitap eder:
"Dalın oraya! Artık ister sabredin, ister sabretmeyin. Sizin için hepsi birdir. Siz ancak yapıp ettiğiniz şeylerin karşılığı ile yüzyüze geleceksiniz."
Cümlemiz adına, O'nun cehenneminden, O'na sığınırım.
ALLAHA EMANET OLUN MÜMİN KARDEŞLERİM..
Yazar: Emine IŞINSU
"Sabretmeniz sizin için daha hayırlıdır." (4 / 25) diye, kullarına yol Gösteren'in rehberliği ile...
Sabır zor bir uğraştır, hele, bu kelime ile ifade edilmek istenen, sadece oturup tembelce beklemek ise, bin kat daha zorlaşır, sabır gerektiren mesele ne ise, ona dair hiç bir şey yapmadan eli kolu bağlı öyle oturmak? Hayır, bu durumu tahayyül etmek bile, hoş değil... hele insanın, "aceleden yaratıldığım" (21 / 37) hesaba katarsak. Sabır önce, sabretmemiz lâzım gelen olay, kişi, mesele her ne ise, onun hayra dönmesi, halledilebilmesi konusunda, çalışarak, didinerek, icap ediyorsa yardım çağırarak bizim yapabileceğimiz her biri işi yapmak sonra geriye dönüp, elimizden geleni yapıp yapmadığımız kontrol etmek, açıklarımız kapatmak ve artık Aziz Allah'a tevekkülümüzü artırarak beklemektir.
Sabreden kişide tevekkül mutlak şarttır, ancak o kişinin önce hayır yolunda meseleyi halledebilme yolunda çabası da şarttır. Bizde bir şekilde gayret ve fiil olmalı ki Cenab-ı Hakk'dan hayırlı çözüm beklemeye yüzümüz ve hakkımız olsun. "Deveni bağladıktan sonra Allah'a emanet et" sözü fevkalâde anlamlıdır. Tohum atılmadan mahsûl istenmez, değil mi? Önce başlayalım, sonrası için dua edelim., dileyelim... Destek ve oluş Yaratan'dan gelir fakat niyet ve gayret kulun vazifesidir.
Ve sabrederken hüner; O'nun hükmünün asla şaşmayacağını iyi bilmek, Ondan gelene, O'nun rızası için, rıza göstermektir.
Lâtif olan Allah, Kitab'ının, Şûra Suresi 43. Âyet'inde şöyle buyurmaktadır. "Sabredip bağışlayan bilsin ki bu işlerin en zorlularındandır".
Demek Merhametlilerin En Hayırlısı; "Zor olanı" önümüze sürerken, sabretmenin bir mânâda sınav olduğuna da işaret etmekte, bize "sevap" kapısı açmaktadır. Aynı zamanda sabretmenin faziletini göstermek için, hayırlı Kitab'ında resullerinden Hz. ismail, Hz. Zülkifl, Hz. İdris,
Hz. Yunus, Hz. Nuh'un sabırlarından bahseder ve habibi elçisinede, sabır tavsiye eder, kuşkulanmamasını, çünkü Allah'ın vaadinin hak olduğunu söyler.
Nasıl sabredeceğiz.? Sabretmek., denize kavuşmak için yola çıkan ırmak gibi. Sabretmek, toprağa atılan tohum gibi. Sabretmek., meyvaya duran ağaç gibi... sessiz, şikayetsiz, derinden derine bir gayret, çalışma ve elbet umutla.
Ve neş'e ile, çünkü sabır; açacak çiçeğin kokusunu önceden duyabilmektir aslında. Sabrın içinde olmalı çaba, çalışma, ümit ve dolayısıyla ile neş'e... Eğer sabrımızda bunlar eksikse, o yaşayacağımız, "istenilen sabır" değil, sadece bir bekleyiş ve beklerken çöküştür.
Âyetlerden ilham alan bir dostum bana bir gün; "Sabredicilerden ol" demiş ve ilave etmişti: "Herşey hayrımızadır. İyi bilelim, Şimdi kötü bildiğimiz, bizim için kötü olan, aslında hayrımız için olup durur da, belki farkedemeyiz. Bekleyelim, mutlak görürüz."
Sudur, budur... sözü fazla mı uzatıyorum? Aslında her manayı kuşatan, sonsuz bir teslimiyettir sabır. Ve Cenab-ı Hakk, kimseye taşıyamayacağı yükü vermez.
inanan bir genç hanımın duasını hatırlarım. Diyordu ki; "Rabbim bana sabır ver ama acele ver."
Gördüm ki inanmak yetmiyor, teslimiyet gerekiyor.
Gerekiyor ki, O'ndan gelen herşeyin "hayır" olduğunu, aklın ve gönlün bilinciyle bilelim. Akıl ve gönlü, ikisini de bir edip de, teslim olalım.
Tür Suresi, 16'da, Yüce Allah, cehennem ahalisine hitap eder:
"Dalın oraya! Artık ister sabredin, ister sabretmeyin. Sizin için hepsi birdir. Siz ancak yapıp ettiğiniz şeylerin karşılığı ile yüzyüze geleceksiniz."
Cümlemiz adına, O'nun cehenneminden, O'na sığınırım.
ALLAHA EMANET OLUN MÜMİN KARDEŞLERİM..