Geçtiğimiz hafta Ümmetin hemen her coğrafyasında, işgalci Siyonist güçlerinin Filistin'de yaptığı katliamlar ve intifadayı sindirme operasyonları, geniş halk kitlelerinin katılımıyla protesto edildi. Esir alınan bir askerini bahane ederek sinsice Filistin cadde ve sokaklarına hatta hanelere kadar giren Siyonist güçler, tüm dünya kamuoyunun tepkilerine ve "tehlikeli bir süreç" uyarılarına aldırmayarak hızlarını alamamakta ve bu satırların okunduğu şu günlerde 6000 kişilik bir ordu ile savaşı Lübnan topraklarına da taşımaktadır.
İsrail Ortadoğu topraklarında alışılagelen terörist tavırlarını tırmandırmaktadır. İsrail başbakanı gelişmeleri "çok zorlu bir süreçten geçiyoruz" diye ifade etmektedir. Siyonist işgalci İsrail güçlerinin cepheyi Filistin'le beraber Lübnan'da da açması arifesinde İran Cumhurbaşkanı Ahmedinejad'ın söylemleri daha bir önem kazanmaktadır. Ahmedinejad : "İslam dünyasının temel sorunu siyonist İsrail rejiminin var olmasıdır; bu sorunun çözümü için de İslam dünyası seferber olmalıdır." diyerek bir kez daha bu kanser tümörünün yok edilmesi gerektiğinin altını çizmiştir.
Tüm Ümmetin içerisinde bir halk, tüm güçleri ile Filistin ve Lübnan davasını omuzlamakta, bu noktada seferberlik çağrısı yapmaktadır. Uluslar arası ilişkilerde diplomatik ifadeleri altüst edercesine söylenilen bu sözler elbette kuru sözlerden ibaret olamaz.Top yekün dünya kamuoyunu karşısına almak demek olan bu sözler elbette bilinçsizce ifade edilmiş olamaz. Öyle ki hemen hiçbir İran'lı yönetici tüm okların kendilerine yöneldiği böylesi bir zamanda koskoca bir halkı maceraya sürüklemeyi düşünemez. Belki de İran 1979 da ki toplumsal değişimden bu yana geçen 27 yıllık uzunca bir zamandan sonra Küresel İblislere karşı cesurca durabilecek gücü kendinde bulmaktadır.
Küresel İblislerin Iraktaki adeta yenilgi şeklinde ifadelendirebileceğimiz müdahaleleri, yerini Şii-Sünni çatışmasını alevlendirmek istercesine her iki mezhebi toplulukların mukaddes mekanlarına eşzamanlı düzenlenen saldırılarla alevlendirilerek yenilgi psikolojisini kazanımla ifadelendirilmeye çalışılsa da, her iki mezhebin güzide evlatları bu oyunları ters yüz edercesine beyanatlar vererek saldırıların arkasındaki sinsi güçleri ifşa etmekte, vahdet mesajlarıyla ilkeli duruşlarını sergilemektedirler.
Gelişen bu son olaylar belki de artık Ortadoğu'dan bir ateşin yükseleceğinin habercisi mahiyetinde. Öyle ki ümmetin tanınmış her biri farklı farklı coğrafyadan gelen düşünce ve eylem adamlarından oluşan Uluslararası Müslüman Âlimler Birliği II. Genel Kurulu'nda konuşan Yusuf el-Karadavi, "Bütün tehditler şu anda Müslümanlar başında... Neler oluyor Filistin'de, neler oluyor Irak'ta? Kadınlarımıza, kızlarımıza, tecavüz edilip, evlerimiz yıkılıyor. Dünya susuyor. Adeta kör ve sağırları oynuyor. Her şeyden acısı İslam dünyası susuyor, Arap dünyası sessiz kalıyor." demiştir.
Irak'ta mezhepleri birbirine düşürmeye çalışanların oyununa da değinen Karadavi, "Mezhepler bizim rengimizdi. Fakat bir takım dış mihraklar oyunlarıyla kardeşlerimizi birbirine düşürmeye çalışıyor. Allah aşkına! Alimler sizlere sesleniyorum, otoritenizi kullanın" dedi. Kardavi'nin bu sancılı dönemde ki tespitlerinden biri de; "Bizler için Allah; Kuran'ı ve Sünnet'i, yani her türlü kaynağı muhafaza etmiştir. Bu kaynakları yeterince öğrenip anlamadığımız için bu hallere düştük, geriledik. Eğer eski gücümüze kavuşmayı istiyorsak Allah'ın ipine tekrar sımsıkı sarılıp, İslam'ı yaşamalıyız." diye konuştu.
Uluslararası bu kuruldan çıkan bu resmi ifadeler elbette ümmetin diğer coğrafyalarına katılımcı ilim adamlarınca da taşınacak ve topyekün ümmet bu küresel iblislere karşı duruşunu sergileyecektir. Filistin intifadası her geçen gün küresel intifadaya dönüşmekte, ümmetin ihtilafları bir kenara itilerek zillet içerisinde yaşamaktansa izzetli bir duruş küresel iblislere karşı kuşanılmaktadır. İran İslam Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Ahmedinejad'ın dik kate değer beyanlarından biride işgalci güçleri tedirgin etmektedir. "Bölge halkları her zamankinden daha çok öfkelidir ve bu şiddetli öfke böyle çok sürmeyecek, sonunda büyük bir patlamaya yol açacaktır" dedikten sonra asıl mesaj küresel iblisler tarafından endişe vericidir. "Bölge müslümanlarının öfke dalgaları sınır tanımayacaktır; kulaklarını Filistinlilerin çığlıklarına kapayan ve körü körüne bu siyonist rejime destek verenler de bunun sonuçlarına katlanacaklardır" sözleridir. Lübnan da ki Hizbullahi güçleri, Filistin'den farklı olarak işgalci güçlere karşı düzenli bir orduya sahip olmakla beraber, Füzelerle donanımlı ağır silahlara da sahiptir. Hizbullahın İsrail'in Lübnan sınır bölgelerine füze saldırıları düzenlemekle işgalci siyonist rejim Lübnan sınırındaki çatışmaların artması üzerine, sınır bölgesinde yaşayan İsraillilere, yeraltı sığınaklarına gitmeleri çağrısında bulunmaktadır. Ahmedinejad'ın endişeleri ütopik değildir. Bilakis her zamankin den gerçekçidir. Ümmetin bu öfkesi coşarsa eğer, sınır tanımaksızın gelişebilecek tavırların önüne geçebilecek hiçbir güç kalmayacaktır. Ve hepsinden önemlisi rüzgar ekenler fırtına biçeceklerdir...
İsrail Ortadoğu topraklarında alışılagelen terörist tavırlarını tırmandırmaktadır. İsrail başbakanı gelişmeleri "çok zorlu bir süreçten geçiyoruz" diye ifade etmektedir. Siyonist işgalci İsrail güçlerinin cepheyi Filistin'le beraber Lübnan'da da açması arifesinde İran Cumhurbaşkanı Ahmedinejad'ın söylemleri daha bir önem kazanmaktadır. Ahmedinejad : "İslam dünyasının temel sorunu siyonist İsrail rejiminin var olmasıdır; bu sorunun çözümü için de İslam dünyası seferber olmalıdır." diyerek bir kez daha bu kanser tümörünün yok edilmesi gerektiğinin altını çizmiştir.
Tüm Ümmetin içerisinde bir halk, tüm güçleri ile Filistin ve Lübnan davasını omuzlamakta, bu noktada seferberlik çağrısı yapmaktadır. Uluslar arası ilişkilerde diplomatik ifadeleri altüst edercesine söylenilen bu sözler elbette kuru sözlerden ibaret olamaz.Top yekün dünya kamuoyunu karşısına almak demek olan bu sözler elbette bilinçsizce ifade edilmiş olamaz. Öyle ki hemen hiçbir İran'lı yönetici tüm okların kendilerine yöneldiği böylesi bir zamanda koskoca bir halkı maceraya sürüklemeyi düşünemez. Belki de İran 1979 da ki toplumsal değişimden bu yana geçen 27 yıllık uzunca bir zamandan sonra Küresel İblislere karşı cesurca durabilecek gücü kendinde bulmaktadır.
Küresel İblislerin Iraktaki adeta yenilgi şeklinde ifadelendirebileceğimiz müdahaleleri, yerini Şii-Sünni çatışmasını alevlendirmek istercesine her iki mezhebi toplulukların mukaddes mekanlarına eşzamanlı düzenlenen saldırılarla alevlendirilerek yenilgi psikolojisini kazanımla ifadelendirilmeye çalışılsa da, her iki mezhebin güzide evlatları bu oyunları ters yüz edercesine beyanatlar vererek saldırıların arkasındaki sinsi güçleri ifşa etmekte, vahdet mesajlarıyla ilkeli duruşlarını sergilemektedirler.
Gelişen bu son olaylar belki de artık Ortadoğu'dan bir ateşin yükseleceğinin habercisi mahiyetinde. Öyle ki ümmetin tanınmış her biri farklı farklı coğrafyadan gelen düşünce ve eylem adamlarından oluşan Uluslararası Müslüman Âlimler Birliği II. Genel Kurulu'nda konuşan Yusuf el-Karadavi, "Bütün tehditler şu anda Müslümanlar başında... Neler oluyor Filistin'de, neler oluyor Irak'ta? Kadınlarımıza, kızlarımıza, tecavüz edilip, evlerimiz yıkılıyor. Dünya susuyor. Adeta kör ve sağırları oynuyor. Her şeyden acısı İslam dünyası susuyor, Arap dünyası sessiz kalıyor." demiştir.
Irak'ta mezhepleri birbirine düşürmeye çalışanların oyununa da değinen Karadavi, "Mezhepler bizim rengimizdi. Fakat bir takım dış mihraklar oyunlarıyla kardeşlerimizi birbirine düşürmeye çalışıyor. Allah aşkına! Alimler sizlere sesleniyorum, otoritenizi kullanın" dedi. Kardavi'nin bu sancılı dönemde ki tespitlerinden biri de; "Bizler için Allah; Kuran'ı ve Sünnet'i, yani her türlü kaynağı muhafaza etmiştir. Bu kaynakları yeterince öğrenip anlamadığımız için bu hallere düştük, geriledik. Eğer eski gücümüze kavuşmayı istiyorsak Allah'ın ipine tekrar sımsıkı sarılıp, İslam'ı yaşamalıyız." diye konuştu.
Uluslararası bu kuruldan çıkan bu resmi ifadeler elbette ümmetin diğer coğrafyalarına katılımcı ilim adamlarınca da taşınacak ve topyekün ümmet bu küresel iblislere karşı duruşunu sergileyecektir. Filistin intifadası her geçen gün küresel intifadaya dönüşmekte, ümmetin ihtilafları bir kenara itilerek zillet içerisinde yaşamaktansa izzetli bir duruş küresel iblislere karşı kuşanılmaktadır. İran İslam Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Ahmedinejad'ın dik kate değer beyanlarından biride işgalci güçleri tedirgin etmektedir. "Bölge halkları her zamankinden daha çok öfkelidir ve bu şiddetli öfke böyle çok sürmeyecek, sonunda büyük bir patlamaya yol açacaktır" dedikten sonra asıl mesaj küresel iblisler tarafından endişe vericidir. "Bölge müslümanlarının öfke dalgaları sınır tanımayacaktır; kulaklarını Filistinlilerin çığlıklarına kapayan ve körü körüne bu siyonist rejime destek verenler de bunun sonuçlarına katlanacaklardır" sözleridir. Lübnan da ki Hizbullahi güçleri, Filistin'den farklı olarak işgalci güçlere karşı düzenli bir orduya sahip olmakla beraber, Füzelerle donanımlı ağır silahlara da sahiptir. Hizbullahın İsrail'in Lübnan sınır bölgelerine füze saldırıları düzenlemekle işgalci siyonist rejim Lübnan sınırındaki çatışmaların artması üzerine, sınır bölgesinde yaşayan İsraillilere, yeraltı sığınaklarına gitmeleri çağrısında bulunmaktadır. Ahmedinejad'ın endişeleri ütopik değildir. Bilakis her zamankin den gerçekçidir. Ümmetin bu öfkesi coşarsa eğer, sınır tanımaksızın gelişebilecek tavırların önüne geçebilecek hiçbir güç kalmayacaktır. Ve hepsinden önemlisi rüzgar ekenler fırtına biçeceklerdir...