Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Rüyadaki beş sır! (2 Kullanıcı)

mektubat

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eki 2006
Mesajlar
2,308
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Konum
İstanbul
Web Sitesi
www.caglarnetwork.com
Bizden önceki kavimlere gönderilen Peygamberlerden birisi, birgün bir rüyâ gördü. Rü'yâsında kendisinden, sabahleyin kalkınca karşısına ilk çıkan şeyi yemesi, ikinci olarak karşılaştığı şeyi gizlemesi, üçüncü olarak karşılaştığı şeyi kabûl etmesi, dördüncü olarak, karşılaştığını yeise, ümitsizliğe düşürmemesi, beşinci olarak karşılaştığından da kaçması isteniyordu.
Sabah oldu. O peygamber aleyhisselam kalkınca karşısında gözüne ilk çarpan büyük ve kapkara bir dağ oldu. Bu manzara karşısında durakladı, hayrete düştü ve kendi kendine, "Rabbim bana onu yememi emretti. Acaba ben bunu yiyebilir miyim?" dedi. Daha sonra, kendini toparladı, "Rabbim bana, gücümün yetmiyeceği şeyi emretmez" diye düşündü.
Onu yemeğe azmederek oraya doğru yürüdü. Fakat yanına yaklaşınca dağ birden küçüldü, küçüldü ve baldan daha tatlı bir lokma hâline geldi. Peygamber onu yiyerek yola koyuldu. Biraz gidince karşısına altın bir tas çıktı. Onu görünce, "Benden, ikinci karşılaştığımı gizlemem istenmişti" diye düşündü.
Hemen bir çukur açarak onu toprağa gömdü ve tekrar yola koyuldu. Fakat biraz gittikten sonra dönüp arkasına baktığında altın tasın toprağın üstüne çıkmış olduğunu gördü. Geri döndü. Onu tekrar gömerek yine yoluna devam etmek üzere hareket etti.
Fakat biraz gidince yine dönüp geriye baktığında, altın tasın yine dışarıda olduğunu hayretle müşâhede etti. Bu dönüp gömmeler birkaç defa tekrarlandığı halde altın tas yine üste çıkıyordu. Nihâyet peygamber, "Ben, Rabbimin bana olan emrini yerine getirdim." diyerek onu gömmek için bir daha geri dönmedi ve yoluna devam etti.
Biraz gidince, kendisine doğru gelen bir kuşla karşılaştı. Kuşun peşinde de bir şâhin vardı. Onu avlamak, yakalayıp yemek istiyordu. Kuş:”Ey Allah'ın nebîsi, beni kurtar” diyerek Peygamberden yardım istedi, Peygamber de onu himayesine aldı, "Üçüncü olarak karşılaştığın şeyi kabûl et" emri gereğince yeninin içine sakladı. Bu arada onu avlamak için peşinden gelmekte olan şâhin gelip:”Ey Allahın nebîsi, ben aç idim. Sabahtan beri onu avlayıp karnımı doyurmak için uğraşıyordum. Tam yakalıyacağım sırada onu benden aldın. Rızkıma mâni olup beni düşürme” dedi.
Bu sırada Peygamber aleyhisselâm, "Benden, üçüncü olarak karşılaştığımı kabûl etmem, dördüncü olarak karşılaştığımı da yeise düşürmemem istenmişti. Üçüncü bu kuş. Onu kabûl edip kurtardım. Ya dördüncüyü ne yapayım? Onu ümitsizliğe düşürmemem lazım" diye düşündü. Yanında bulunan etten biraz keserek beklemekte olan avcı kuşa attı. O da onu alıp gitti. O uzaklaşınca saklamakta olduğu kuşu da salıvererek yoluna koyuldu.
Yolda ilerlerken pis kokulu bir cife ile, pislik ile karşılaştı. Geceki rü'yânın gereğince ondan da sür'atle uzaklaştı. O günü akşam yatarken Allahü teâlâya şöyle duâ etti: "Yâ Rabbî, emirlerinin hepsini de yerine getirdim. Fakat bunlardaki hikmeti bana bildir!.."
O gece rü'yâsında kendisine gündüz ki hadiselerdeki hikmet, sır şöyle izah edildi:
İlk önce çok büyük ve kapkara bir dağ olarak gördüğün ve sonradan baldan daha tatlı bir lokma hâline gelen şey, öfke ve kızgınlıktır. Öfke, önce büyük bir dağ hâlindedir. Sabır edildiği ve yenildiği zaman baldan daha tatlı bir lokma olur.İkinci olarak karşılaştığın altın tas, güzel ve iyi amellerdir. İyi ve güzel ameller, hareketler, davranışlar ne kadar örtülürse örtülsün, yine de açığa çıkar ve kendilerini belli ederler. Üçüncü olarak, sakladığın kuş, sana sığınana ihânet etmemeni himayene almanı öğretmek istemektedir. Dördüncü hadise, birisi senden bir şey istedi mi, kendi ihtiyâcın olsa bile onun hâcetini görmek gerektiğine işârettir.Beşinci olarak karşılaştığın ve kendisinden kaçtığın pis kokulu cîfe gıybete işârettir. Gıybet eden, ötekini-berikini çekiştiren insanlardan, pis kokulu cîfeden kaçarcasına kaç!..
http://www.mehmetoruc.com/pdfs/2003gb.pdf
 

bir_umut

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
5 Şub 2009
Mesajlar
2,564
Tepki puanı
4
Puanları
0
Yaş
41
eline sağlık kardeşim...çok güzel olmuş.gerçekten de hayatta karşılaştığımız şeyler bize farklı gelebiliyor ve biz bunun içeriğini anlamadan hayat geçiveriyor.sabır ve tevekkülle biçok şey kolaylıkla hallediliyor ama Allah cc. bize anlamayı nasip etsin inş.selametle...
 

mektubat

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eki 2006
Mesajlar
2,308
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Konum
İstanbul
Web Sitesi
www.caglarnetwork.com
eline sağlık kardeşim...çok güzel olmuş.gerçekten de hayatta karşılaştığımız şeyler bize farklı gelebiliyor ve biz bunun içeriğini anlamadan hayat geçiveriyor.sabır ve tevekkülle biçok şey kolaylıkla hallediliyor ama Allah cc. bize anlamayı nasip etsin inş.selametle...

Amin kardeşim.Cenab-ı Hak anlayışımızı arttırsın.Hayat hayaldir buyurmuş din büyükleri.İnşallahü teala idrak edenlerden oluruz.Selametle kalın.
 

cakdoc

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
12 Eki 2008
Mesajlar
1,507
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
40
allah razi olsun cok guzel bir paylasim..
 

ebuzer25

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
16 Ağu 2008
Mesajlar
1,845
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
cok güzedi mektubat kardeşim cok faydalı bir paylaşım oldu.ALLAH razı olsun.emegine saglık
 

mektubat

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eki 2006
Mesajlar
2,308
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Konum
İstanbul
Web Sitesi
www.caglarnetwork.com
cok güzedi mektubat kardeşim cok faydalı bir paylaşım oldu.ALLAH razı olsun.emegine saglık

Allahü teala cümlemizden razı olsun ablacım.İnşallahü teala hep beraber istifade edenlerden oluruz.Selametle kalın.
Fârisî beyt tercemesi:

Allahdan başkasına tapınmak hiçdir,
Hiç ile uğraşmak ise delilikdir.
 

mektubat

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eki 2006
Mesajlar
2,308
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Konum
İstanbul
Web Sitesi
www.caglarnetwork.com
çok güzeldi beğenerek okudum ALLAH razı olsun
selametle kardeşim......

Amin.Cenab-ı Mevla cümlemizden razı olsun.
İmam-ı Rabbani(Kuddise Sirruh)1.Cild DOKSANSEKİZİNCİ MEKTÛB da buyuruyor ki;
Dünyâ hayâtı çok kısadır. Âhıretin azâbları pek acı ve sonsuzdur. İleriyi gören akl sâhiblerinin, hâzırlıklı olması lâzımdır. Dünyânın güzelliğine ve tadına aldanmamalıdır. İnsanın şerefi ve kıymeti dünyâlıkla ölçülse idi, dünyâlığı çok olan kâfirlerin herkesden dahâ kıymetli ve dahâ üstün olmaları lâzım gelirdi. Dünyânın görünüşüne aldanmak aklsızlıkdır, ahmaklıkdır. Birkaç günlük zemânı büyük nimet bilerek, Allahü teâlânın beğendiği şeyleri yapmağa çalışmalıdır. Allahü teâlânın kullarına ihsân, iyilik etmelidir. Kıyâmetde azâblardan kurtulmak için, iki büyük temel vardır: Birisi, Allahü teâlânın emrlerine kıymet vermek, saygı göstermekdir. İkinci, Allahü teâlânın kullarına, yaratdıklarına şefkat, iyilik etmekdir. Hep doğru söyleyici (aleyhissalâtü vesselâm) her ne söyledi ise, hepsi doğrudur. Şaka, eğlence, sayıklama sözler değildir. Tavşan gibi gözü açık uyku ne kadar sürecek. Bu uykunun sonu rezîl, rüsvâ olmak ve eli boş, mahrûm kalmakdır. Mü'minûn sûresinin yüzonbeşinci âyetinde meâlen, (Sizi abes olarak, oyuncak olarak mı yaratdım sanıyorsunuz. Bize dönmiyecek misiniz zan ediyorsunuz?) buyuruldu.
Fârisî mısra tercemesi:

Eğer içerde kimse varsa, bir söz de yetişir!
Selametle kalın..
 

smmmtuba

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
20 Tem 2007
Mesajlar
1,639
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
46
Allahü teala razı olsun, teşekkür ederiz çok güzel bir paylaşımdı. Emeğinize sağlık, kalbinize selamet olsun inşallahü teala.


O gece rü'yâsında kendisine gündüz ki hadiselerdeki hikmet, sır şöyle izah edildi:

İlk önce çok büyük ve kapkara bir dağ olarak gördüğün ve sonradan baldan daha tatlı bir lokma hâline gelen şey, öfke ve kızgınlıktır. Öfke, önce büyük bir dağ hâlindedir. Sabır edildiği ve yenildiği zaman baldan daha tatlı bir lokma olur.İkinci olarak karşılaştığın altın tas, güzel ve iyi amellerdir. İyi ve güzel ameller, hareketler, davranışlar ne kadar örtülürse örtülsün, yine de açığa çıkar ve kendilerini belli ederler. Üçüncü olarak, sakladığın kuş, sana sığınana ihânet etmemeni himayene almanı öğretmek istemektedir. Dördüncü hadise, birisi senden bir şey istedi mi, kendi ihtiyâcın olsa bile onun hâcetini görmek gerektiğine işârettir.Beşinci olarak karşılaştığın ve kendisinden kaçtığın pis kokulu cîfe gıybete işârettir. Gıybet eden, ötekini-berikini çekiştiren insanlardan, pis kokulu cîfeden kaçarcasına kaç!..
 

mektubat

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eki 2006
Mesajlar
2,308
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Konum
İstanbul
Web Sitesi
www.caglarnetwork.com
Allahü teala razı olsun, teşekkür ederiz çok güzel bir paylaşımdı. Emeğinize sağlık, kalbinize selamet olsun inşallahü teala.


O gece rü'yâsında kendisine gündüz ki hadiselerdeki hikmet, sır şöyle izah edildi:

İlk önce çok büyük ve kapkara bir dağ olarak gördüğün ve sonradan baldan daha tatlı bir lokma hâline gelen şey, öfke ve kızgınlıktır. Öfke, önce büyük bir dağ hâlindedir. Sabır edildiği ve yenildiği zaman baldan daha tatlı bir lokma olur.İkinci olarak karşılaştığın altın tas, güzel ve iyi amellerdir. İyi ve güzel ameller, hareketler, davranışlar ne kadar örtülürse örtülsün, yine de açığa çıkar ve kendilerini belli ederler. Üçüncü olarak, sakladığın kuş, sana sığınana ihânet etmemeni himayene almanı öğretmek istemektedir. Dördüncü hadise, birisi senden bir şey istedi mi, kendi ihtiyâcın olsa bile onun hâcetini görmek gerektiğine işârettir.Beşinci olarak karşılaştığın ve kendisinden kaçtığın pis kokulu cîfe gıybete işârettir. Gıybet eden, ötekini-berikini çekiştiren insanlardan, pis kokulu cîfeden kaçarcasına kaç!..

Amin ablacım.Allahü teala cümlemizden razı olsun.Doğru yola kavuştuktan sonra sapıtanlardan olmaktan muhafaza eylesin.İnşallahü teala.Selamet cümle mü'minlerin üzerine olsun.
 

AFRA_NUR

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
5 Ocak 2007
Mesajlar
2,128
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
54
esselamu aleyküm kardeşim
emeğine sağlık rabbim razı olsun.çok ibretlik bir paylaşımdı.selametle
 

_Resul_

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
3 Ocak 2007
Mesajlar
8,169
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
36
Selamün aleyküm..Allah(c.c) razı olsun inşallah...Ne kadar da güzel bir paylaşım böyle...Rabbim sevabınıza yazsın inşallah..Selam ve dua ile....
 

mektubat

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eki 2006
Mesajlar
2,308
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Konum
İstanbul
Web Sitesi
www.caglarnetwork.com
Selamün aleyküm..Allah(c.c) razı olsun inşallah...Ne kadar da güzel bir paylaşım böyle...Rabbim sevabınıza yazsın inşallah..Selam ve dua ile....

Aleyküm Selam ve rahmetullah kıymetli kardeşim.Cenab-ı Mevla cümlemizden razı olsun.Teşekkür ederiz kardeşim.Allahü teâlâ, bizi ve sizi, kendisinden başka herşeyden yüz çevirmekle ni’metlendirsin! Yalnız kendisine bağlanmakla şereflendirsin! Bu düâmızı, Peygamberlerin efendisi hurmetine kabûl buyursun “aleyhi ve alâ âlihi ve aleyhim minessalevâti efdalühâ ve minetteslîmâti ekmelühâ”! Vesselâm, vel ikrâm.

Âfet-i gamdan aceb, dünyâda kim âzâdedir?
Herkesin bir derdi var, mâdem ki, âdem-zâdedir.
Bir hûmâ-yı zevki bin sayyâd-ı gam ta’kîb eder,
Böyle bir mevhûma bilmem, halk neden üftâdedir?
 

smmmtuba

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
20 Tem 2007
Mesajlar
1,639
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
46
Amin ablacım.Allahü teala cümlemizden razı olsun.Doğru yola kavuştuktan sonra sapıtanlardan olmaktan muhafaza eylesin.İnşallahü teala.Selamet cümle mü'minlerin üzerine olsun.

Amin abicim amin. Dualarınızı esirgemeyin inşallahü teala..
 

mektubat

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eki 2006
Mesajlar
2,308
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Konum
İstanbul
Web Sitesi
www.caglarnetwork.com
Amin abicim amin. Dualarınızı esirgemeyin inşallahü teala..

İnşallah ablacım.İmam-ı Rabbani(Kuddise Sirruh)hazretleri Mektubat kitabı 1.Cild DOKSANALTINCI MEKTÛB'da buyuruyor ki;
Ey kıymetli oğlum! Bugün, her istediğini kolayca yapabilecek bir hâldesin. Gençliğin, sıhhatin, gücün, kuvvetin, malın ve râhatlığın bir arada bulunduğu bir zemândasın. Se'âdet-i ebediyyeye kavuşduracak sebeblere yapışmağı, yarar işleri yapmağı, niçin yarına bırakıyorsun? İnsan ömrünün en iyi zemânı olan, gençlik günlerinde, işlerin en iyisi ve fâidelisi olan, sâhibin, yaratanın emrlerini yapmağa, Ona ibâdet etmeğe çalışmalı, islâmiyyetin yasak etdiği harâmlardan, şübhelilerden sakınmalıdır. Beş vakt nemâzı cemâ'at ile kılmağı elden kaçırmamalıdır. Nisâb mikdârı ticâret malı olan müslimânların, bir sene sonra zekât vermeleri emr olunmuşdur. Bunların, zekât vermesi, muhakkak lâzımdır. O hâlde, zekâtı seve seve ve hattâ fakîrlere yalvara yalvara vermelidir. Allahü teâlâ, çok merhametli olduğu, kullarına çok acıdığı için, yirmidört sâat içinde ibâdete, yalnız beş vakt ayırmış, ticâret eşyâsından ve çayırda otlayan dört ayaklı hayvanlardan, tâm veyâ yaklaşık olarak ancak, kırkda birini fakîrlere vermeği emr buyurmuşdur. Birkaç şeyi harâm edip, çok şeyi mubâh etmiş, izn vermişdir.

O hâlde, yirmidört sâatde bir sâat tutmayan bir zemânı, Allahü teâlânın emrini yapmak için ayırmamak ve zengin olup da, malın kırkda birini müslimânların fakîrlerine vermemek ve sayılamıyacak kadar çok olan, mubâhları bırakıp da, harâm ve şübheli olana uzanmak, ne büyük inâd, ne derece insâfsızlık olur.

Gençlik çağı, nefsin kaynadığı, şehvetlerin oynadığı, insan ve cin şeytânlarının saldırdığı bir zemândır. Böyle bir çağda yapılan az bir amele pekçok sevâb verilir. İhtiyârlıkda dünyâ zevkleri azalıp, güç kuvvet gidip, arzûlara kavuşmak imkânı ve ümmîdleri kalmadığı zemânda, pişmânlıkdan, âh etmekden başka birşey olmaz. Çok kimselere bu pişmânlık zemânı da, nasîb olmaz. Bu pişmânlık da, tevbe demekdir ve yine büyük bir ni'metdir. Çokları bu günlere kavuşamaz.

Bir kefendir âkıbet, sermâye-i beğ ve fakîr,
Varlığa mağrur olan, mecnûn değil de, yâ nedir?
 

smmmtuba

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
20 Tem 2007
Mesajlar
1,639
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
46
Allahü teâlâ, sizi her sıkıntıdan korusun! Dünya ve âhıretin efendisinin hurmetine dünya ve âhıretin iyiliklerine kavuştursun!
Dünya lezzetleri ve elemleri iki türlüdür: Birisi cismin, ikincisi ruhun lezzetleri ve acılarıdır. Cisme lezzet veren herşey, ruha elem verir. Cismi inciten herşey, ruha tatlı gelir. Görülüyor ki, ruh ile ceset, birbirinin nakîzi, aksidir. Fakat, bu dünyada ruh, cism derecesine düşmüş ve cismle birleşmiş, kendini cisme kaptırmıştır. Ruh, cism hâlini almış, ona lezzet veren şeylerden lezzet duymaya ve cisme acı gelen şeylerden elem duymaya başlamıştır. İşte avâm, yâni câhil halk böyledir. Vettîn sûresinin, (Onu [ruhu], sonra en aşağı dereceye indirdik) meâlindeki âyet-i kerimesi bunların hâlini göstermektedir. Bir kimsenin ruhu, eğer bu esîrlikten, bu bağlılıktan kurtulmaz, kendi derecesine yükselmez, kendi vatanına kavuşmaz ise, ona yazıklar, binlerle yazıklar olsun! Fârisî iki beyt tercümesi:
Mahlûkların en yükseği insandır.
O makamdan mahrum kalan da, odur.
Bu yoldan, eğer geri dönmezse,
Ondan daha mahrum, olmaz kimse.
İşte, ruhun hastalıklarından biri, elemini lezzet sanması, lezzetini elem anlamasıdır. Onun bu hâli, mi'desi hasta bir kimseye benzer ki, bu kimse safrası bozuk olduğundan, tatlıyı acı sanır. Bu kimseyi tedâvî etmek lâzım olduğu gibi, ruhu da, bu hastalıktan kurtarmak, akıl îcâbıdır. Ruhun tedâvî edilerek cismin elemlerinden, acılarından lezzet duyması, sevinmesi lâzımdır. Fârisî beyt tercümesi:
Kavuşmak için, bu lezzet ve sevince,
Can çıkıncaya dek, çalış, gündüz ve gece!
İyi düşünerek ve inceleyerek anlaşılıyor ki, dünyada eğer, derd ve musîbetler olmasaydı, dünyanın hiç kıymeti olmazdı. Dünyanın zulmetini, sıkıntısını, hâdiseler, acı olaylar gidermektedir. [Dünya dertleri, ruha elem verir. Bu elemi, inkisârı, ibâdet olur, derecesi yükselir.] Dertlerin, elemlerin acılıkları, bir hastalığı iyi edecek, faydalı ilâcın acılığı gibidir. Bu fakir, anlıyorum ki, bozuk niyet ile, gösteriş için, menfaat için yapılan, bazı ziyâfetlerde, yemeye kusur bulmak veya başka sûretle, yapılan eziyyet ile, ziyâfet verenin kalbinin kırılması, yemekteki zulmeti, niyetin bozukluğu ile hâsıl olan günahı gidermekte, kabûl olmasına sebep olmaktadır. Eğer misafirlerin şikâyeti, hakâreti olmasaydı ve ziyâfet sahibinin kalbi kırılmasaydı, yemek karanlık ve günah olacak, kabûl edilmiyecekti. Kalbin kırılması, kabûle sebep oldu.
O hâlde, hep cism ve cesedimizin rahatını ve tadını düşünen ve hep bunun peşinde koşan bizler, çok zor durumda bulunuyoruz: Vezzâriyât sûresinde, ellialtıncı âyet-i kerimede meâlen, (İnsanları ve cinni, yalnız ibâdet etmeleri için yarattım) buyuruldu. İbâdet de, kalbin ve ruhun kırıklığı, kendini aşağı bilmesidir. İnsanın yaratılması, kendini hakîr bilmesi, aşağı görmesi içindir. Bu dünya, müslümanların âhıretlerine, Cennetteki nîmetlerine göre, bir zindân gibidir. Müslümanların, bu zindânda zevk ve safâ aramaları, akla uygun olmaz. O hâlde, dünyada eziyyet, sıkıntı çekmeye alışmak lâzımdır. Burada mihnetlere katlanmaktan başka çâre yoktur. Allahü teâlâ, mübârek ceddiniz hurmetine, biz zayıf kullarına bu yolda yürüyebilmek nasip eylesin. Âmîn.
 

hayri07

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
3 Şub 2009
Mesajlar
1,455
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
51
10.numara süperr..selametle kal...
 

mektubat

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eki 2006
Mesajlar
2,308
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Konum
İstanbul
Web Sitesi
www.caglarnetwork.com
Allahü teâlâ, sizi her sıkıntıdan korusun! Dünya ve âhıretin efendisinin hurmetine dünya ve âhıretin iyiliklerine kavuştursun!
Dünya lezzetleri ve elemleri iki türlüdür: Birisi cismin, ikincisi ruhun lezzetleri ve acılarıdır. Cisme lezzet veren herşey, ruha elem verir. Cismi inciten herşey, ruha tatlı gelir. Görülüyor ki, ruh ile ceset, birbirinin nakîzi, aksidir. Fakat, bu dünyada ruh, cism derecesine düşmüş ve cismle birleşmiş, kendini cisme kaptırmıştır. Ruh, cism hâlini almış, ona lezzet veren şeylerden lezzet duymaya ve cisme acı gelen şeylerden elem duymaya başlamıştır. İşte avâm, yâni câhil halk böyledir. Vettîn sûresinin, (Onu [ruhu], sonra en aşağı dereceye indirdik) meâlindeki âyet-i kerimesi bunların hâlini göstermektedir. Bir kimsenin ruhu, eğer bu esîrlikten, bu bağlılıktan kurtulmaz, kendi derecesine yükselmez, kendi vatanına kavuşmaz ise, ona yazıklar, binlerle yazıklar olsun! Fârisî iki beyt tercümesi:
Mahlûkların en yükseği insandır.
O makamdan mahrum kalan da, odur.
Bu yoldan, eğer geri dönmezse,
Ondan daha mahrum, olmaz kimse.
İşte, ruhun hastalıklarından biri, elemini lezzet sanması, lezzetini elem anlamasıdır. Onun bu hâli, mi'desi hasta bir kimseye benzer ki, bu kimse safrası bozuk olduğundan, tatlıyı acı sanır. Bu kimseyi tedâvî etmek lâzım olduğu gibi, ruhu da, bu hastalıktan kurtarmak, akıl îcâbıdır. Ruhun tedâvî edilerek cismin elemlerinden, acılarından lezzet duyması, sevinmesi lâzımdır. Fârisî beyt tercümesi:
Kavuşmak için, bu lezzet ve sevince,
Can çıkıncaya dek, çalış, gündüz ve gece!
İyi düşünerek ve inceleyerek anlaşılıyor ki, dünyada eğer, derd ve musîbetler olmasaydı, dünyanın hiç kıymeti olmazdı. Dünyanın zulmetini, sıkıntısını, hâdiseler, acı olaylar gidermektedir. [Dünya dertleri, ruha elem verir. Bu elemi, inkisârı, ibâdet olur, derecesi yükselir.] Dertlerin, elemlerin acılıkları, bir hastalığı iyi edecek, faydalı ilâcın acılığı gibidir. Bu fakir, anlıyorum ki, bozuk niyet ile, gösteriş için, menfaat için yapılan, bazı ziyâfetlerde, yemeye kusur bulmak veya başka sûretle, yapılan eziyyet ile, ziyâfet verenin kalbinin kırılması, yemekteki zulmeti, niyetin bozukluğu ile hâsıl olan günahı gidermekte, kabûl olmasına sebep olmaktadır. Eğer misafirlerin şikâyeti, hakâreti olmasaydı ve ziyâfet sahibinin kalbi kırılmasaydı, yemek karanlık ve günah olacak, kabûl edilmiyecekti. Kalbin kırılması, kabûle sebep oldu.
O hâlde, hep cism ve cesedimizin rahatını ve tadını düşünen ve hep bunun peşinde koşan bizler, çok zor durumda bulunuyoruz: Vezzâriyât sûresinde, ellialtıncı âyet-i kerimede meâlen, (İnsanları ve cinni, yalnız ibâdet etmeleri için yarattım) buyuruldu. İbâdet de, kalbin ve ruhun kırıklığı, kendini aşağı bilmesidir. İnsanın yaratılması, kendini hakîr bilmesi, aşağı görmesi içindir. Bu dünya, müslümanların âhıretlerine, Cennetteki nîmetlerine göre, bir zindân gibidir. Müslümanların, bu zindânda zevk ve safâ aramaları, akla uygun olmaz. O hâlde, dünyada eziyyet, sıkıntı çekmeye alışmak lâzımdır. Burada mihnetlere katlanmaktan başka çâre yoktur. Allahü teâlâ, mübârek ceddiniz hurmetine, biz zayıf kullarına bu yolda yürüyebilmek nasip eylesin. Âmîn.

Allahü teala razı olsun ablacım.Katkınızdan dolayı teşekkür ederiz.Selametle kalın.
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt