ayshidayet
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 30 Ocak 2007
- Mesajlar
- 297
- Tepki puanı
- 0
- Puanları
- 0
Bismillahirrahmanirrahim .
“Dünyada iken ruhun Allah'a ulaştırılmasının gerektiğine dair hiç bir âyet yoktur” diyen hanif dostlara inşaallah cevap vermek istiyoruz.
Allahû Tealâ ezelde ruhumuzdan misak, fizik vücudumuzdan ahd ve nefsimizden yemin almış ve kâlu belâ gününde bu yeminlerle bizi Kendisine bağlamış. Hatta halk arasında ne zamandan beri Müslümansın dendiğinde, biz hep “kâlu belâdan beri” diyoruz. Kâlu belâ dememizin sebebi: O gün ruhumuz misak vermiş, dünya hayatında Allah'a teslim olacağına dair, fizik vücudumuz Allahû Tealâ'ya ahd vermiş, dünya hayatında Allah'a teslim olacağına dair, nefsimiz Allah'a yemin vermiş dünya hayatında Allah'a teslim olacağına dair.
A'raf 172'ye göre, Allahû Tealâ nefsimizin üzerine ruh ve fizik vücudu şahit tutarak, “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” diye soruyor. Hepimiz “kâlû belâ(evet)” diyoruz. Allahû Tealâ, “Beni Rab olarak kabul ediyorsanız size emrimi veriyorum. Bana yeminler verin.” diyor. Sonra da Allahû Tealâ, emri teyid ettiriyor, emri tekrar ettiriyor. “Sözlerimi işittiniz mi?” Hepimiz “semînâ” diyoruz. Ve ruhumuz Allah'a misak veriyor, fizik vücudumuz Allahû Tealâ'ya ahd veriyor ve nefsimiz Allah'a yemin veriyor. Ondan sonra “itaat ettiniz mi?” diye soruyor Allahû Tealâ. Biz de “Ata'na: İtaat ettik” diyoruz.
İşte, dünya hayatında bunu gerçekleştirmemiz gerektiğini Allahû Tealâ Maide Suresinin 7. âyet-i kerimesinde hatırlatıyor:
5/MAİDE-7: Vezkurû ni'metellâhi aleykum ve mîsâkahullezî vâsekakum bihî iz kultum semi'nâ ve ata'nâ vettekûllâh(vettekûllâhe) innallâhe alîmun bizâtis sudûr(sudûri).
Allah'ın, sizin üzerinizdeki ni'metini ve “işittik ve itaat ettik” dediğiniz zaman, onunla sizi bağladığı misakinizi hatırlayın. Allah'a karşı takva sahibi olun. Çünkü; O, göğüslerde (sinelerde) olanı bilir.
En'am 152 de bir kere daha tekrar ediyor:
6/EN'AM-152: ... ve bi ahdillâhi evfû, zâlikum vassâkum bihî leallekum tezekkerûn(tezekkerûne).
... Allah'ın ahdini yerine getirin (ifa edin). Böylece tezekkür edersiniz diye, (Allah) işte böyle, size onunla vasiyet (emir) etti.
Allah'ın ahdi, bizim irademizin misakidir. Ama irademizin misakini yerine getirebilmek, irademizi Allah'a teslim edebilmek için, evvelden üç yemini yerine getirmemiz gerekir. Yani ruhumuzu, fizik vücudumuzu, nefsimizi Allah'a teslim etmemiz gerekir ki irademizin misakini yerine getirebilelim. Bu da toptan Allah'ın vasiyetini oluşturuyor. Dolayısıyla Kur'ân'daki İslâm'ı yaşamanın olmazsa olmaz şartı ruhu dünya hayatında Allah'a ulaştırmaktır. Bu hidayettir.
Allahû Tealâ, ruhun dünya hayatında Allah'a ulaşmasını üzerimize 9 âyet-i kerimede farz kılmıştır. Evvelâ, ruhun dünya hayatında Allah'a ulaşabilmesi için, bizim Allah'a ulaşmayı dilememiz gerekir. Kur'ân'daki İslâm'ın 1. safhası Allah'a ulaşmayı dilemektir. Öncelikle ruhun Allah'a ulaşması farziyetine dair 9 tane âyet-i kerimeye beraberce bakalım:
1- 73/MUZEMMİL-8: Vezkurisme rabbike ve tebettel ileyhi tebtîlâ(tebtîlen).
Rabbinin (Allah'ın) ismiyle zikret ve herşeyden kesilerek O'na (Allah'a) dön (ulaş, vasıl ol).
Burada Allah'a dönen, Allah'ın emaneti olan bizim içimizdeki ruhtur. Çünkü Allah, bütün insanları ruh, nefs, fizik vücut üçlüsüyle yaratmıştır. Nefsimiz, berzah âlemine aittir. Fizik vücudumuz, şimdi yaşadığımız zahirî âleme aittir. Ama ruhumuz Allah'tan bize üfürülmüştür ve Ahzab Suresinin 72.âyet-i kerimesine göre bir emanettir, Allahû Tealâ da bu emaneti hayattayken sahibi olan Allah'a teslim etmemizi, iade etmemizi emrediyor.
33/AHZAB-72: İnnâ aradnel emânete ales semâvâti vel ardı vel cibâli fe ebeyne en yahmilnehâ ve eşfakne minhâ ve hamelehal insân(insânu), innehu kâne zalûmen cehûlâ(cehûlen).
Muhakkak ki Biz, emaneti göklere, arza ve dağlara arz ettik (sunduk, teklif ettik). Onu yüklenmekten çekindiler ve ondan korktular. Ve insan onu yüklendi. Çünkü o (nefs), çok zalimdir, çok cahildir.
2- 4/NİSA-58: İnnallâhe ye'murukum en tueddûl emânâti ilâ ehlihâ ve izâ hakemtum beynen nâsi en tahkumû bil adl(adli), innallâhe niımmâ yeızukum bih(bihî), innallâhe kâne semîan basîrâ(basîran).
Allah, emanetleri sahibine teslim etmenizi emreder. İnsanlar arasında hakemlik ettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder. Muhakkak ki; Allah, bununla size ne güzel öğüt veriyor. Ve muhakkak ki; Allah, işiten ve görendir.
Emanetler çoğuldur ama sahibi tekildir. Çünkü sahibi sadece Allah'tır. Biz ruh emanetini Allah'a teslim ettiğimiz zaman, fizik vücut bir emanet olur. Biz fizik vücudu Allah'a teslim ettiğimiz zaman, nefs bir emanet olur. Biz nefsi Allah'a teslim ettiğimiz zaman ise irade bir emanet olur. İradeyi de Allah'a teslim ettiğimiz zaman, bütün emanetlerini teslim etmiş, Kur'ân'daki İslâm'ı yaşayan Allah'ın en üst seviyedeki emrini yerine getirmiş biri oluruz.
Öyleyse “Allah'ın ismiyle zikret ve herşeyden kesilerek Allah'a dön” emri, ruhadır. Bu, Allah'a ruhun ulaşmasının farziyetini ifade etmektedir.
3- 13/RAD-21: Vellezîne yasılûne mâ emerallâhu bihî en yûsale ve yahşevne rabbehum ve yehâfûne sûel hisâb(hisâbi).
Ve onlar Allah'ın (ölümden evvel), Allah'a ulaştırılmasını emrettiği şeyi (ruhlarını), O'na (Allah'a) ulaştırırlar. Ve Rab'lerine karşı huşû duyarlar ve kötü hesaptan (cehenneme girmekten) korkarlar.
Allah'ın Allah'a ulaştırmasını emrettiği şey nedir? Allah'ın emrinden olan ruhtur.
17/İSRA-85: Ve yes'elûneke anir rûh(rûhı), kulir rûhu min emri rabbîve mâ ûtîtum minel ilmi illâ kalîlâ(kalîlen).
Ve sana ruhtan sorarlar. De ki: “Ruh, Rabbimin emrindendir.” Ve size, (ruha ait) ilimden sadece az bir şey verildi.
4- 89/FECR-28: İrciî ilâ rabbiki râdıyeten mardıyyeh(mardıyyeten).
(Ey ruh!) Rabbine geri dön (erek ulaş). Allah'tan razı olarak ve Allah'ın rızasını kazanarak.
Tüm bunlar, Allah'tan üfürülen bizdeki Allah'ın emaneti olan ruha, Allah'ın emirleri, Allah'ın farzlarıdır. B)B)B)SELAMETLEB)B)B)
“Dünyada iken ruhun Allah'a ulaştırılmasının gerektiğine dair hiç bir âyet yoktur” diyen hanif dostlara inşaallah cevap vermek istiyoruz.
Allahû Tealâ ezelde ruhumuzdan misak, fizik vücudumuzdan ahd ve nefsimizden yemin almış ve kâlu belâ gününde bu yeminlerle bizi Kendisine bağlamış. Hatta halk arasında ne zamandan beri Müslümansın dendiğinde, biz hep “kâlu belâdan beri” diyoruz. Kâlu belâ dememizin sebebi: O gün ruhumuz misak vermiş, dünya hayatında Allah'a teslim olacağına dair, fizik vücudumuz Allahû Tealâ'ya ahd vermiş, dünya hayatında Allah'a teslim olacağına dair, nefsimiz Allah'a yemin vermiş dünya hayatında Allah'a teslim olacağına dair.
A'raf 172'ye göre, Allahû Tealâ nefsimizin üzerine ruh ve fizik vücudu şahit tutarak, “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” diye soruyor. Hepimiz “kâlû belâ(evet)” diyoruz. Allahû Tealâ, “Beni Rab olarak kabul ediyorsanız size emrimi veriyorum. Bana yeminler verin.” diyor. Sonra da Allahû Tealâ, emri teyid ettiriyor, emri tekrar ettiriyor. “Sözlerimi işittiniz mi?” Hepimiz “semînâ” diyoruz. Ve ruhumuz Allah'a misak veriyor, fizik vücudumuz Allahû Tealâ'ya ahd veriyor ve nefsimiz Allah'a yemin veriyor. Ondan sonra “itaat ettiniz mi?” diye soruyor Allahû Tealâ. Biz de “Ata'na: İtaat ettik” diyoruz.
İşte, dünya hayatında bunu gerçekleştirmemiz gerektiğini Allahû Tealâ Maide Suresinin 7. âyet-i kerimesinde hatırlatıyor:
5/MAİDE-7: Vezkurû ni'metellâhi aleykum ve mîsâkahullezî vâsekakum bihî iz kultum semi'nâ ve ata'nâ vettekûllâh(vettekûllâhe) innallâhe alîmun bizâtis sudûr(sudûri).
Allah'ın, sizin üzerinizdeki ni'metini ve “işittik ve itaat ettik” dediğiniz zaman, onunla sizi bağladığı misakinizi hatırlayın. Allah'a karşı takva sahibi olun. Çünkü; O, göğüslerde (sinelerde) olanı bilir.
En'am 152 de bir kere daha tekrar ediyor:
6/EN'AM-152: ... ve bi ahdillâhi evfû, zâlikum vassâkum bihî leallekum tezekkerûn(tezekkerûne).
... Allah'ın ahdini yerine getirin (ifa edin). Böylece tezekkür edersiniz diye, (Allah) işte böyle, size onunla vasiyet (emir) etti.
Allah'ın ahdi, bizim irademizin misakidir. Ama irademizin misakini yerine getirebilmek, irademizi Allah'a teslim edebilmek için, evvelden üç yemini yerine getirmemiz gerekir. Yani ruhumuzu, fizik vücudumuzu, nefsimizi Allah'a teslim etmemiz gerekir ki irademizin misakini yerine getirebilelim. Bu da toptan Allah'ın vasiyetini oluşturuyor. Dolayısıyla Kur'ân'daki İslâm'ı yaşamanın olmazsa olmaz şartı ruhu dünya hayatında Allah'a ulaştırmaktır. Bu hidayettir.
Allahû Tealâ, ruhun dünya hayatında Allah'a ulaşmasını üzerimize 9 âyet-i kerimede farz kılmıştır. Evvelâ, ruhun dünya hayatında Allah'a ulaşabilmesi için, bizim Allah'a ulaşmayı dilememiz gerekir. Kur'ân'daki İslâm'ın 1. safhası Allah'a ulaşmayı dilemektir. Öncelikle ruhun Allah'a ulaşması farziyetine dair 9 tane âyet-i kerimeye beraberce bakalım:
1- 73/MUZEMMİL-8: Vezkurisme rabbike ve tebettel ileyhi tebtîlâ(tebtîlen).
Rabbinin (Allah'ın) ismiyle zikret ve herşeyden kesilerek O'na (Allah'a) dön (ulaş, vasıl ol).
Burada Allah'a dönen, Allah'ın emaneti olan bizim içimizdeki ruhtur. Çünkü Allah, bütün insanları ruh, nefs, fizik vücut üçlüsüyle yaratmıştır. Nefsimiz, berzah âlemine aittir. Fizik vücudumuz, şimdi yaşadığımız zahirî âleme aittir. Ama ruhumuz Allah'tan bize üfürülmüştür ve Ahzab Suresinin 72.âyet-i kerimesine göre bir emanettir, Allahû Tealâ da bu emaneti hayattayken sahibi olan Allah'a teslim etmemizi, iade etmemizi emrediyor.
33/AHZAB-72: İnnâ aradnel emânete ales semâvâti vel ardı vel cibâli fe ebeyne en yahmilnehâ ve eşfakne minhâ ve hamelehal insân(insânu), innehu kâne zalûmen cehûlâ(cehûlen).
Muhakkak ki Biz, emaneti göklere, arza ve dağlara arz ettik (sunduk, teklif ettik). Onu yüklenmekten çekindiler ve ondan korktular. Ve insan onu yüklendi. Çünkü o (nefs), çok zalimdir, çok cahildir.
2- 4/NİSA-58: İnnallâhe ye'murukum en tueddûl emânâti ilâ ehlihâ ve izâ hakemtum beynen nâsi en tahkumû bil adl(adli), innallâhe niımmâ yeızukum bih(bihî), innallâhe kâne semîan basîrâ(basîran).
Allah, emanetleri sahibine teslim etmenizi emreder. İnsanlar arasında hakemlik ettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder. Muhakkak ki; Allah, bununla size ne güzel öğüt veriyor. Ve muhakkak ki; Allah, işiten ve görendir.
Emanetler çoğuldur ama sahibi tekildir. Çünkü sahibi sadece Allah'tır. Biz ruh emanetini Allah'a teslim ettiğimiz zaman, fizik vücut bir emanet olur. Biz fizik vücudu Allah'a teslim ettiğimiz zaman, nefs bir emanet olur. Biz nefsi Allah'a teslim ettiğimiz zaman ise irade bir emanet olur. İradeyi de Allah'a teslim ettiğimiz zaman, bütün emanetlerini teslim etmiş, Kur'ân'daki İslâm'ı yaşayan Allah'ın en üst seviyedeki emrini yerine getirmiş biri oluruz.
Öyleyse “Allah'ın ismiyle zikret ve herşeyden kesilerek Allah'a dön” emri, ruhadır. Bu, Allah'a ruhun ulaşmasının farziyetini ifade etmektedir.
3- 13/RAD-21: Vellezîne yasılûne mâ emerallâhu bihî en yûsale ve yahşevne rabbehum ve yehâfûne sûel hisâb(hisâbi).
Ve onlar Allah'ın (ölümden evvel), Allah'a ulaştırılmasını emrettiği şeyi (ruhlarını), O'na (Allah'a) ulaştırırlar. Ve Rab'lerine karşı huşû duyarlar ve kötü hesaptan (cehenneme girmekten) korkarlar.
Allah'ın Allah'a ulaştırmasını emrettiği şey nedir? Allah'ın emrinden olan ruhtur.
17/İSRA-85: Ve yes'elûneke anir rûh(rûhı), kulir rûhu min emri rabbîve mâ ûtîtum minel ilmi illâ kalîlâ(kalîlen).
Ve sana ruhtan sorarlar. De ki: “Ruh, Rabbimin emrindendir.” Ve size, (ruha ait) ilimden sadece az bir şey verildi.
4- 89/FECR-28: İrciî ilâ rabbiki râdıyeten mardıyyeh(mardıyyeten).
(Ey ruh!) Rabbine geri dön (erek ulaş). Allah'tan razı olarak ve Allah'ın rızasını kazanarak.
Tüm bunlar, Allah'tan üfürülen bizdeki Allah'ın emaneti olan ruha, Allah'ın emirleri, Allah'ın farzlarıdır. B)B)B)SELAMETLEB)B)B)