nihalim
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 3 Eki 2006
- Mesajlar
- 2,593
- Tepki puanı
- 2
- Puanları
- 0
- Yaş
- 45
- Konum
- *meftun*
- Web Sitesi
- www.hatim-online.com
Ruhum Secdede Kalsa!
Ölümün sizi nerede bulmasını isterdiniz ? Hangi ortamda, hangi mekanda Ya da hangi beldede vermek isterdiniz son nefesinizi ? Size sorulan bu soruya cevap olarak hemen, “Ya durup dururken ölüm de nereden çıktı şimdi, ben henüz ölmek istemiyorum ki” mi dediniz yoksa? Yoksa “öldükten sonra ne fark eder ki, nerede ölürsen öl” diye mi geçirdiniz içinizden ? Ya da daha önce hiç aklınıza gelmemiş miydi bu soru ? Ama bir anlık gelseydi ve bir anlık cevap vermek zorunda kalsaydınız ne derdiniz diye bir düşünün ? Ölüm anınızı, o anki ahvalinizi ve mekanınızı düşleyin hemen şimdi…
Siz hiç secdede ölmek istediniz mi?
Secdeye vardığınızda ölmeyi düşlediniz mi hiç ? O anda, O’na en yakınken O’na varmayı hayal ettiniz mi ? Ya da bunu neden hayal ettiğinizi düşünüp de hüzünlendiniz mi bir anlık da olsa ?...
Belki pek çok şeyin bilincinde olarak, en iyi dostunuzun kollarında, seccadede can vermek istediniz, belki secdede bir an için boş bulunup, ettiğiniz tevbelerin kabul olunduğu hissine kapılıp istediniz ölümü... Belki de Rabbinize, sizi yanına günahsızken almasını niyaz edecektiniz de, secdede yapılmış bir tevbenin ardından aklınıza geliverdi bu…
Belki hiç istemediğiniz ve deliler gibi korktuğunuz bunun aksi olan durum aklınıza geliverdi de ondan… Günahkar, tevbeden aciz kalmış, günahlarında ısrar etmiş ama tevbe etmeye fırsat bulamamışken alındığını düşündünüz ruhunuzun ve hemen o anda ölmek istediniz, kimbilir… Asıl duanız buydu belki de: “Rabbim günahlarımı bağışlar bağışlamaz al ruhumu yalvarırım! Beni huzuruna günahlarımla alma ! Alma ki o halde nasıl çıkarım huzuruna Rabbim, nasıl...? Hangi yüzle? …” diye yakaracaktınız da, aklınıza ölüm geliverdi o biçarelik içinde ve arzuladınız ölümü…
Siz hiç secdede ölmek istediniz mi?
Hiç kendinizi Beytullah’ın önünde yere kapanmış düşünüp, ihramınızın kefen olmasını, O mübarek Zatın(sav) ayak bastığı yere başınızı koyup can verdiğinizi ve daha önce bunun kadar güzel bir hayal kurmadığınızı idrak edip ağladınız mı ?…
Siz hiç secdede ölmek istediniz mi?
Ya da bazen, arasıra da olsa, sırf secdede can vermek, O’na en yakın olduğunuzu idrak ettiğiniz ve o en aciz, en cahil, en gafil halinizle dahi Rahmetini üzerinizde hissettiğiniz bir anda ölmek niyetiyle, böylesi bir teslimiyet içinde başınızı secdeden hiç kaldırmak istemediğiniz olur mu?...
Siz hiç secdede ölmek istediniz mi?
Başınızı secdeden kaldırmadan… Onu kaldırdığınızda yine bir sürü yanlış amel işleyecek olduğunuz ve yine O’nun istemediği bir sürü günaha bulanacağınız, bu kez O’nun huzuruna daha günahkar bir başla geri dönecek olduğunuz aklınıza geldikçe, utancınızdan daha bir gömüldünüz mü hiç seccadenizin içine...? Rabbin rahmetine sığınır gibi, affına sığınır gibi sarıldınız mı hiç ona?…
Ya da en azından, başınız secde yerinde iken, o başınızı önünde eğilmeye layık gören Rabbinize şükretmek için, aslında hep secdede kalmanız gerektiğini anımsayıp, secdelerinizi biraz daha uzattığınız olur mu arasıra da olsa...?
Siz hiç secdede ölmek istediniz mi?
Sizin de seccadeleriniz ıslanır mı bu düşünceler içinde?… Tevbeleriniz kuru kuru mu gider yoksa Rabb katına? Rabbin verdiği, gözyaşı nimetine bulanamadan mı?… Yoksa bir damlayı esirger misiniz siz O’nu verenden, hem de size o bir damla gözyaşı karşılığında mağfiretini müjdelemişken? ...
Siz hiç secdede ölmek istediniz mi?
Bitip tükenmeyen günah yükünüzün altında ezilirken, üzerinize çullanmışken tüm kusurlarınız, seccadeye gömülmek, ona gömülmeye mahkum olmak ancak bir hediyedir, orada can vermekse bir lütuftur diye düşünüp, buna layık olmak arzusuyla dolup taştığınız olur mu hiç?
Siz hiç secdede ölmek istediniz mi?
Yapmayanlar, yapamayanlar, yapmak nasip olmayanlar çoğunlukta iken, acizlerin acizi olarak, belki de hiç hakkınız yokken size nasip olunan kulluk etme nimetini düşündünüz mü hiç? Düşünüp te doğru düzgün yerine getiremediğiniz amellerinizin kusurlarını aklınıza getirip utandığınız, utancınızdan ancak başınız yerde tevbe edebileceğinizi anlayıp, çaresizlik içinde bunu yapmaya çabaladığınız oldu mu? Ya da başınızı kaldırmaya yüz bulamadığınız…
Resulullah (sav)in: "Rabbiniz hayiydir, kerimdir. Kulu dua ederek kendisine elini kaldırdığı zaman, O, ellerini boş çevirmekten istihya eder.” buyruğunu işittiğinizde, O Yüceler Yücesi, dua edenlerin ellerini boş çevirmekten haya ederken, ben O’na karşı nasıl başımı kaldırıp ta af dileyeyim, isteyeyim, bendeki bu hayasızlık ile Rabbime nasıl el açıp dua etmeye yüz bulayım diye düşünüp, bunu hak etmediğinizi idrak ettiğiniz anlarda secde yeri en samimi sırdaşınız oldu mu sizin de?
Siz hiç secdede ölmek istediniz mi?
İmam Zeyn’ul Abidin (r.a)’ın, namaz için ayakta durmaktan ayakları şişen Resulullah(sav)’e sorduğu, “Senin geçmiş ve gelecek tüm günahlarını ALLAH Teala, bağışlamış olmasına rağmen neden bu kadar kendini zorluğa düşürüyorsun?” sorusuna aldığı, “Acaba ben şükür eden bir kul olmayayım mı?” cevabını okuduğunuzda düştüğünüz o acı duygu aleminde kendiniz için, “Ya Rabb! Yetiremediğim ve yetiremeyeceğim şükrüm için beni affeyle, beni de şükretme gayretindeki kullarından eyle!” diye dua etmek, şükreden kullardan olmak ümidi ile ettiğiniz secdelerden birini yaparken, en azından bu niyet ve ahval üzere iken can vermek saadetini tatmayı ne kadar isterdiniz değil mi?
Siz hiç secdede ölmek istediniz mi?
Resulullah (sav)’in, kendisinin “iste” buyruğu üzerine, Rabia b. âlik el– Eslemi(ra)’ın
“Cennette Sana arkadaş olmak isterim.” sözlerine, “çok secde ederek kendin için bana yardımcı ol" diye icabet ettiği aklınıza geldikçe, O’na, o Güzeller Güzeline, o Güller Sultanı’na arkadaş olacaksam, secdeden başımı kaldırmamaya razıyım, hatta bunun için orada can vermeyi dilerim ama.. diye diye bir sürü ah çekip, iç geçirdiğiniz secdelerden birinde ömrünüzün son bulması, sadece bu hasret ile göçmek dahi, ne büyük bir saadet olurdu öyle değil mi?
Siz hiç secdede ölmek istediniz mi?
Secde… O ki O’na en yakın yer, o ki O’nun en sevdiği dua mekanı, o ki Resulünün, “Kul Rabbine en ziyade secdede iken yakın olur, öyle ise (secdede) duayı çok yapın." diyerek bunları ifade buyurduğu manevi buluşma diyarı…
Allah’ım ben ona layık değilim ama başka gidecek yerim yok… Senin yüceliğin karşısında aczimi anlatabileceğim tek mekandır orası…
Beni de kabul et, şu günahkar başı da…Yolunda koparılan bir baş olamasa da hiç olmazsa secdende can versin… Sadece başım değil Sana her hücrem secde etsin, her hücrem tevbe etsin… Sonra kaldırsam da yerden başımı, ruhum hep secdede kalsın… Ruhum hep secdede kalsın…
ALINTI
Ölümün sizi nerede bulmasını isterdiniz ? Hangi ortamda, hangi mekanda Ya da hangi beldede vermek isterdiniz son nefesinizi ? Size sorulan bu soruya cevap olarak hemen, “Ya durup dururken ölüm de nereden çıktı şimdi, ben henüz ölmek istemiyorum ki” mi dediniz yoksa? Yoksa “öldükten sonra ne fark eder ki, nerede ölürsen öl” diye mi geçirdiniz içinizden ? Ya da daha önce hiç aklınıza gelmemiş miydi bu soru ? Ama bir anlık gelseydi ve bir anlık cevap vermek zorunda kalsaydınız ne derdiniz diye bir düşünün ? Ölüm anınızı, o anki ahvalinizi ve mekanınızı düşleyin hemen şimdi…
Siz hiç secdede ölmek istediniz mi?
Secdeye vardığınızda ölmeyi düşlediniz mi hiç ? O anda, O’na en yakınken O’na varmayı hayal ettiniz mi ? Ya da bunu neden hayal ettiğinizi düşünüp de hüzünlendiniz mi bir anlık da olsa ?...
Belki pek çok şeyin bilincinde olarak, en iyi dostunuzun kollarında, seccadede can vermek istediniz, belki secdede bir an için boş bulunup, ettiğiniz tevbelerin kabul olunduğu hissine kapılıp istediniz ölümü... Belki de Rabbinize, sizi yanına günahsızken almasını niyaz edecektiniz de, secdede yapılmış bir tevbenin ardından aklınıza geliverdi bu…
Belki hiç istemediğiniz ve deliler gibi korktuğunuz bunun aksi olan durum aklınıza geliverdi de ondan… Günahkar, tevbeden aciz kalmış, günahlarında ısrar etmiş ama tevbe etmeye fırsat bulamamışken alındığını düşündünüz ruhunuzun ve hemen o anda ölmek istediniz, kimbilir… Asıl duanız buydu belki de: “Rabbim günahlarımı bağışlar bağışlamaz al ruhumu yalvarırım! Beni huzuruna günahlarımla alma ! Alma ki o halde nasıl çıkarım huzuruna Rabbim, nasıl...? Hangi yüzle? …” diye yakaracaktınız da, aklınıza ölüm geliverdi o biçarelik içinde ve arzuladınız ölümü…
Siz hiç secdede ölmek istediniz mi?
Hiç kendinizi Beytullah’ın önünde yere kapanmış düşünüp, ihramınızın kefen olmasını, O mübarek Zatın(sav) ayak bastığı yere başınızı koyup can verdiğinizi ve daha önce bunun kadar güzel bir hayal kurmadığınızı idrak edip ağladınız mı ?…
Siz hiç secdede ölmek istediniz mi?
Ya da bazen, arasıra da olsa, sırf secdede can vermek, O’na en yakın olduğunuzu idrak ettiğiniz ve o en aciz, en cahil, en gafil halinizle dahi Rahmetini üzerinizde hissettiğiniz bir anda ölmek niyetiyle, böylesi bir teslimiyet içinde başınızı secdeden hiç kaldırmak istemediğiniz olur mu?...
Siz hiç secdede ölmek istediniz mi?
Başınızı secdeden kaldırmadan… Onu kaldırdığınızda yine bir sürü yanlış amel işleyecek olduğunuz ve yine O’nun istemediği bir sürü günaha bulanacağınız, bu kez O’nun huzuruna daha günahkar bir başla geri dönecek olduğunuz aklınıza geldikçe, utancınızdan daha bir gömüldünüz mü hiç seccadenizin içine...? Rabbin rahmetine sığınır gibi, affına sığınır gibi sarıldınız mı hiç ona?…
Ya da en azından, başınız secde yerinde iken, o başınızı önünde eğilmeye layık gören Rabbinize şükretmek için, aslında hep secdede kalmanız gerektiğini anımsayıp, secdelerinizi biraz daha uzattığınız olur mu arasıra da olsa...?
Siz hiç secdede ölmek istediniz mi?
Sizin de seccadeleriniz ıslanır mı bu düşünceler içinde?… Tevbeleriniz kuru kuru mu gider yoksa Rabb katına? Rabbin verdiği, gözyaşı nimetine bulanamadan mı?… Yoksa bir damlayı esirger misiniz siz O’nu verenden, hem de size o bir damla gözyaşı karşılığında mağfiretini müjdelemişken? ...
Siz hiç secdede ölmek istediniz mi?
Bitip tükenmeyen günah yükünüzün altında ezilirken, üzerinize çullanmışken tüm kusurlarınız, seccadeye gömülmek, ona gömülmeye mahkum olmak ancak bir hediyedir, orada can vermekse bir lütuftur diye düşünüp, buna layık olmak arzusuyla dolup taştığınız olur mu hiç?
Siz hiç secdede ölmek istediniz mi?
Yapmayanlar, yapamayanlar, yapmak nasip olmayanlar çoğunlukta iken, acizlerin acizi olarak, belki de hiç hakkınız yokken size nasip olunan kulluk etme nimetini düşündünüz mü hiç? Düşünüp te doğru düzgün yerine getiremediğiniz amellerinizin kusurlarını aklınıza getirip utandığınız, utancınızdan ancak başınız yerde tevbe edebileceğinizi anlayıp, çaresizlik içinde bunu yapmaya çabaladığınız oldu mu? Ya da başınızı kaldırmaya yüz bulamadığınız…
Resulullah (sav)in: "Rabbiniz hayiydir, kerimdir. Kulu dua ederek kendisine elini kaldırdığı zaman, O, ellerini boş çevirmekten istihya eder.” buyruğunu işittiğinizde, O Yüceler Yücesi, dua edenlerin ellerini boş çevirmekten haya ederken, ben O’na karşı nasıl başımı kaldırıp ta af dileyeyim, isteyeyim, bendeki bu hayasızlık ile Rabbime nasıl el açıp dua etmeye yüz bulayım diye düşünüp, bunu hak etmediğinizi idrak ettiğiniz anlarda secde yeri en samimi sırdaşınız oldu mu sizin de?
Siz hiç secdede ölmek istediniz mi?
İmam Zeyn’ul Abidin (r.a)’ın, namaz için ayakta durmaktan ayakları şişen Resulullah(sav)’e sorduğu, “Senin geçmiş ve gelecek tüm günahlarını ALLAH Teala, bağışlamış olmasına rağmen neden bu kadar kendini zorluğa düşürüyorsun?” sorusuna aldığı, “Acaba ben şükür eden bir kul olmayayım mı?” cevabını okuduğunuzda düştüğünüz o acı duygu aleminde kendiniz için, “Ya Rabb! Yetiremediğim ve yetiremeyeceğim şükrüm için beni affeyle, beni de şükretme gayretindeki kullarından eyle!” diye dua etmek, şükreden kullardan olmak ümidi ile ettiğiniz secdelerden birini yaparken, en azından bu niyet ve ahval üzere iken can vermek saadetini tatmayı ne kadar isterdiniz değil mi?
Siz hiç secdede ölmek istediniz mi?
Resulullah (sav)’in, kendisinin “iste” buyruğu üzerine, Rabia b. âlik el– Eslemi(ra)’ın
“Cennette Sana arkadaş olmak isterim.” sözlerine, “çok secde ederek kendin için bana yardımcı ol" diye icabet ettiği aklınıza geldikçe, O’na, o Güzeller Güzeline, o Güller Sultanı’na arkadaş olacaksam, secdeden başımı kaldırmamaya razıyım, hatta bunun için orada can vermeyi dilerim ama.. diye diye bir sürü ah çekip, iç geçirdiğiniz secdelerden birinde ömrünüzün son bulması, sadece bu hasret ile göçmek dahi, ne büyük bir saadet olurdu öyle değil mi?
Siz hiç secdede ölmek istediniz mi?
Secde… O ki O’na en yakın yer, o ki O’nun en sevdiği dua mekanı, o ki Resulünün, “Kul Rabbine en ziyade secdede iken yakın olur, öyle ise (secdede) duayı çok yapın." diyerek bunları ifade buyurduğu manevi buluşma diyarı…
Allah’ım ben ona layık değilim ama başka gidecek yerim yok… Senin yüceliğin karşısında aczimi anlatabileceğim tek mekandır orası…
Beni de kabul et, şu günahkar başı da…Yolunda koparılan bir baş olamasa da hiç olmazsa secdende can versin… Sadece başım değil Sana her hücrem secde etsin, her hücrem tevbe etsin… Sonra kaldırsam da yerden başımı, ruhum hep secdede kalsın… Ruhum hep secdede kalsın…
ALINTI