delil
delil
[QUOT799853]hakendiş;Allah razı olsun. Bu konuyu dile getirdiğin için... Bir üst konuda ben bunları dile getirmiştim. Risalelerin(külliyatın) latince neşri, ayan beyan sabittir. Ama her nedense ısrarla bir iki risale için müsade edilmiştir gibi yanlış bir bilginin yayılma çabası var.
())))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))
hayırlı günler
ben söylediginiz veya savundugunuz işin müdavimi degilim lakin müthiş bir bilgi kapasitem var bu konuda
siz yukarıda tüm risaleler ile izin var diyorsunuzda
peki bunları nasıl inkar ediyorsunuz
OKUYUN
3. Risalelerin Latince Neşri:
a. Yeni Hurufa Zaruret Derecesinde Müsaade Olunur.
Üstad “Kastamonu Lahikası” adlı eserinde şöyle der::
(Haşiye)Risale-i nurun bir vazifesi hurufu kuraniyyeyi muhafaza olduğundan yeni hurufa zaruretderecesinde inşallah müsaade olur. (Kastamonu Lâhikası : s.1650 )
Fıkıhta meşhur kaidedir “zaruret haramı helal hale getirir”. الضرورات تبيح المحظورات Fakat alimler bu kaidenin mutlak olmadığını da zikrederler. ( İctihad risalesine bakılabilir.)
Ayrıca Üstad zaruret hakkında şöyle der: الضرورات تقدر بقدرها(zaruretler zaruret mikdarınca sınırlandırılır) sırrıyla, haram maldan, mecburiyetle zaruret derecesini alabilir, fazlasını alamaz. Evet, muztar adam, murdar etten tok oluncaya kadar yiyemez. Belki ölmeyecek kadar yiyebilir. (Lem’alar: iktisad Risalesi.) ( Ayrıca bkz: Mecellenin : 21 ve 22 maddeleri. Istılahatı fıkhıyye kamusu. : C.1. S. 261-2)
Zaruret yeme içme durumunda böyle olduğu gibi diğer mevzularda da aynıdır. Risale-i Nuru öğrenmek isteyen istediği şekilde okuyabilir. Kimsenin bu hususta bir şey deme hakkı yoktur. Fakat “ben nur talebesi olmak istiyorum” diyenlerin İslam harflerini öğrenmesi zorunludur.
İlim öğrenmede Latin harfleri bidat olduğuna göre, ona da ancak zaruret derecesinde izin verilir. Bu zaruret ise İslam harflerini öğreninceye kadardır. İslam harflerini öğrenmemek, kabul etmemek, aleyhinde bulunmak bir zaruret değil bidat taraftarlığıdır.
Evet, hayat-ı dünyeviyenin muhafazası için, zaruret derecesinde olmak şartıyla, bazı umur-u uhreviyeye muvakkaten tercih edilmesine ruhsat-ı şer'iye var. Fakat, yalnız bir ihtiyaca binaen helâkete sebebiyet vermeyen bir zarara göre tercih edilmez, ruhsat yoktur. Halbuki bu asır, o damar-ı insanîyi o derece şırınga etmiş ki, küçük bir ihtiyaç ve âdi bir zarar-ı dünyevî yüzünden elmas gibi umur-u diniyeyi terk eder. (Kastamonu: )
b. Üstad Yeni Hurufla Risalelerin Neşrinden Çekiniyor.
Üstad Her ne kadar zaruret derecesinde müsaade olur demişse de yinede o cihete sıcak bakmadığı ifadelerinden anlaşılıyor. Şöyle diyor:
Kastamonu Lâhikası - Mektup No: 133 - s.1651
Salisen: İzharına bu zamanda izin yok. Fakat, madem şakirtlerin gayret ve şevk ve himmetleri şimdiye kadar matbaalara ihtiyaç bırakmamışlar, inşaallah o kudsî hizmette devam edip, o elmas kalemlerle neşr-i envar edecekler. Madem bütün bütün mesleğimize muhalif olan yeni hurufu bir iki risale için kabul ettiğimiz halde matbaacılar çekindiler, o hayr-i azîmi kaybettiler. Siz, o iki risaleyi, bizim hesabımıza, kahraman kardeşlerimizden yirmi otuz zâta tevzi ederek, yirmi otuz nüshayı eski hurufla yazdırınız. Yazan kalem sahiplerine dâimî hasenat kazandıran o pek büyük hayrı siz kazanınız. Eğer yeni hurufla, el makinesiyle o iki risaleden yazılmış nüshalar varsa, bize bazı nüshalar gönderiniz.
Kastamonu Lâhikası - Mektup No: 142 - s.1656
Şimdilik, evvelce nazlanan matbaacılara lüzum yok. Hem mesleğimize muhalif yeni hurufa, Risale-i Nur'un bir nevi müsaadesi hükmüne geçtiği için, lâzım değil. Sizler, el makinesiyle yazdığınız miktar yeter. Zaten Nazif de, el makinasıyla bir derece çalışıyor. Tashihine çok dikkat etmek lâzım. Eski hurufla elmas kalemli kardeşlerim matbaaya ihtiyaç bırakmıyor. Bize yardım etsinler.
Emirdağ Lâhikası (1) - Mektup No: 48 -s.1711
Aziz, sıddık kardeşlerim,
Sizin bu defa neş'eli, güzel mektuplarınız, Risale-i Nur'un serbestiyeti ve matbaa kapısıyla intişarı hakkında beni çok mesrur eyledi ve kahraman Tahirî'nin yine bu ehemmiyetli işte çalışması için buraya gelmesi, beni şiddetle dünyaya bakmaya sevk etti. Kalben dedim: Madem kardeşlerim bu derece istiyorlar, çaresini arayacağız. Gecede kalbime geldi ki: İki ehemmiyetli sebepten inayet-i İlâhiye tam serbestiyet ve eski harflerle tamamını tab etmek tam müsaade etmiyor.
Birinci sebep: İmam-ı Ali'nin (r.a.) işaret ettiği gibi, perde altında her müştak, kendi kalemiyle veyahut başka kalemi çalıştırmasıyla büyük bir ibadet ve âhirette şehidlerin kanıyla râcihane muvazene edilen mürekkep ile mücahede hükmündeki kitabetle envâr-ı imanı neşretmektir. Eğer tabedilse, herkes kolayca elde ettiği için, kemal-i merakla ona çalışamaz, bilfiil neşrine hizmet vazifesini kaybeder.
İkinci sebep: Risale-i Nur'un mühim bir vazifesi, âlem-i İslâmın ekseriyet-i mutlakasının yazısı ve hattı olan huruf-u Arabiyeyi muhafaza etmek olduğundan, tab' yoluyla işe girişilse, şimdi ekser halk yalnız yeni hurufu bildikleri için, en çok risaleleri yeni hurufla tab etmek lâzım gelecek. Bu ise, Risale-i Nur'un yeni hurufa bir fetvası olup şakirtleri de o kolay yazıyı tercih etmeye sebep olur. Onun için, şimdiye kadar pek çok müstehak ve lâyık iken, Risale-i Nur'a serbestiyet verilmemişti. Lillâhilhamd, şimdi hakikatlerinin kuvvetiyle serbestiyeti kazandı. Hattâ eski harfle tab' yasak iken, Âyetü'l-Kübrâ'yı bize teslim ettirip bir keramet-i ekber gösterdi.
Emirdağ Lâhikası (1) - Mektup No: 8 - s.1684
Aziz sıddık kardeşlerim,
Şimdi bir emrivaki karşısında bulunuyorum. Benim iaşem için her gün iki buçuk banknot, hem yeniden benim için bir hane-mobilyasıyla beraber ve istediğim tarzda-yaptırmak için emir gelmiş. Halbuki elli-altmış senelik bir düstur-u hayatım bunu kabul etmemek iktiza eder. Gerçi Dârü'l-Hikmeti'l-İslâmiyede bir iki sene maaşı kabul ettim, fakat o parayı kitaplarımın tab'ına sarf ederek ve ekserini meccânen millete verip, milletin malını yine millete iade ettim. (…)
Eğer kabul etsem, yetmiş senelik hayatım gücenecek; ve bu zamandan haber verip tama' ve maaş yüzünden bid'alara giren ve ihlâsı kaybeden âlimleri tokatlayan İmam-ı Ali Radıyallahu Anh dahi benden küsecek ihtimali var; ve Risale-i Nur'un hakiki ve sâfi olan ihlâsı beni de ihlâssızlıkla itham etmek ciheti var. Ben, hakikaten tahayyürde kaldım.
18. lem’da İmam Ali bidakar alimleri tokatlarken Latin hurufundan da bahseder ve İslam harflerini muhafaza edenleri över. Üstad İslam harflerini bütün bütün terk etse, kendisiyle çelişecek, bid’aya fetva vermiş olacak ve İmam Alinin tokatladığı kimseler sınıfına girecektir.
M ŞEVKET EYGİ hatıralarında Latince neşir hakkında şöyle diyor.
Daha önceleri de el yazısıyla, İslâm harfleriyle çoğaltılıyormuş. Başlangıçta Üstad, (Bediüzzaman için bu ün kullanılırdı) Risâlelerin yeni frenk yazısıyla basılmasına müsaade etmemişti. Daha sonra, İslâm yazısını bilmeyen genç nesillerin istifade edebilmesi için müsaade verdi.(c.4.s.322)..
Şevket Eyginin sözlerine dikkat edilirse Üstad Latince risaleleri İslam yazısı bilmeyen gençler için kabul etmiştir. Yoksa kendi talebelerine hitaben “siz İslam harfleriyle yazmayı okumayı terk edin” dememiştir. Bilakis hayatı boyunca İslam harfleriyle yazmak ve okumak üzerinde hassasiyetle durmuştur.
Emirdağ lahikası: 1753. nesil.
Evet, bir âdi mektubum için "Kim yazmış?" diye sekiz defa bana resmen sıkıntı ve eziyet verildiği aynı zamanda, sekiz yüz sayfayı bin beşyüz nüshaya ve bir milyon sayfalara çıkaran o makine, elbette gaybdan imdadımıza gelmiş Nurcu ve bin kalemli bir kâtiptir. Onun için bazı sayfaları sönük çıksa, zarar yoktur. Parlak kısmı bize şimdilik yeter. İyi okunmayan kısmı ayrı yapılsın; sonra elmas kalemliler, her biri bir iki nüshayı ıslah etsin.
Bir zaman bir memlekete şimendifer geldiği vakit, arabacılar telâş edip dediler: "Bizim san'atımız bozuldu." Halbuki şimendiferin gelmesiyle memlekette faaliyet çoğaldığından, faytonculuğa iki kat ziyade ihtiyaç olmuş. İnşaallah, onun gibi Nur yazıcıları, değil tevakkuf, belki daha ziyade yazı ile defter-i a'mâllerine hasenat kaydedecekler.
Üstadın talebelerinden Hasan Atıf Egemen şöyle diyor:
Bir Isparta ziyaretimde kendisini çok müteessir bulmuştum. Bana üzüntüsünü şöyle bildirmişti : "Atıf kardaşım, kardaşlar kalemi bıraktılar, bence teksirin kıymeti yoktur, kaleme sarılsınlar, yazıyı bıraktıkları için çok canım sıkılıyor." ( Necmeddin Şahiner. Son Şahidler: c.2.s.230)
SORUSU OLAN
HAYIRLI GÜNLERE=