Aşkâ Mecnun
Kayıtlı Kullanıcı
Mutlu bir yuva için...
Hem Risâle-i Nur'un bir cüz'ünde denilmiş ki:
Bahtiyardır o adam ki, refika-i ebediyesini kaybetmemek için saliha zevcesini taklit eder, o da salih olur.
Hem bahtiyardır o kadın ki, kocasını mütedeyyin görür, ebedî dostunu ve arkadaşını kaybetmemek için o da tam mütedeyyin olur, saadet-i dünyeviyesi içinde saadet-i uhreviyesini kazanır.
Bedbahttır o adam ki, sefahete girmiş zevcesine ittibâ eder, vazgeçirmeye çalışmaz, kendisi de iştirak eder.
Bedbahttır o kadın ki, zevcinin fıskına bakar, onu başka bir surette taklit eder.
Veyl o zevc ve zevceye ki, birbirini ateşe atmakta yardım eder. Yani, medeniyet fantaziyelerine birbirini teşvik eder.
İşte, Risâle-i Nur'un bu meâldeki cümlelerinin mânâsı budur ki:
Bu zamanda aile hayatının ve dünyevî ve uhrevî saadetinin ve kadınlarda ulvî seciyelerin inkişafının sebebi, yalnız daire-i şeriattaki âdâb-ı İslâmiyetle olabilir.
Şimdi aile hayatında en mühim nokta budur ki:
Kadın, kocasında fenalık ve sadakatsizlik görse, o da kocasının inadına, kadının vazife-i ailevîsi olan sadakat ve emniyeti bozsa, aynen askeriyedeki itaatin bozulması gibi, o aile hayatının fabrikası zîr ü zeber olur. Belki o kadın, elinden geldiği kadar kocasının kusurunu ıslaha çalışmalıdır ki, ebedî arkadaşını kurtarsın. Yoksa, o da kendini açıklık ve saçıklıkla başkalara göstermeye ve sevdirmeye çalışsa, her cihetle zarar eder. Çünkü hakikî sadakati bırakan, dünyada da cezasını görür. Çünkü nâmahremlerin nazarından fıtratı korkar, sıkılır, çekilir. Nâmahrem yirmi erkeğin on sekizinin nazarından istiskal eder. Erkek ise, nâmahrem yüz kadından, ancak birisinden istiskal eder, bakmasından sıkılır. Kadın o cihette azap çektiği gibi, sadakatsizlik ithamı altına girer, zaafiyetiyle beraber; hukukunu muhafaza edemez.
Lem'alar, 24. Lem'a, s. 261
Lügatçe:
refika-i ebediye: Ebedî arkadaş, eş.
saliha: Hayırlı kadın.
mütedeyyin: Dindar.
saadet-i dünyeviye: Dünya mutluluğu.
saadet-i uhreviye: Ahiret mutluluğu.
sefahet: Gayrimeşru zevk ve eğlenceler.
ittibâ: Uyma, tabi olma.
bedbaht: Kötü talihli.
veyl: Yazıklar olsun.
fısk: Günah.
inkişaf: Açılma, yayılma, genişleme, keşfetme.
âdâb-ı İslâmiyet: İslamî edepler, terbiye.
vazife-i ailevî: Aileye ait vazife.
zîr ü zeber: Alt üst, darma dağınık, karma karışık.
nâmahrem: Dinen evlenilmeye mani olmayan erkek veya kadın.
istiskal: Ağır bulup hoşlanmadığını anlatma.
Hem Risâle-i Nur'un bir cüz'ünde denilmiş ki:
Bahtiyardır o adam ki, refika-i ebediyesini kaybetmemek için saliha zevcesini taklit eder, o da salih olur.
Hem bahtiyardır o kadın ki, kocasını mütedeyyin görür, ebedî dostunu ve arkadaşını kaybetmemek için o da tam mütedeyyin olur, saadet-i dünyeviyesi içinde saadet-i uhreviyesini kazanır.
Bedbahttır o adam ki, sefahete girmiş zevcesine ittibâ eder, vazgeçirmeye çalışmaz, kendisi de iştirak eder.
Bedbahttır o kadın ki, zevcinin fıskına bakar, onu başka bir surette taklit eder.
Veyl o zevc ve zevceye ki, birbirini ateşe atmakta yardım eder. Yani, medeniyet fantaziyelerine birbirini teşvik eder.
İşte, Risâle-i Nur'un bu meâldeki cümlelerinin mânâsı budur ki:
Bu zamanda aile hayatının ve dünyevî ve uhrevî saadetinin ve kadınlarda ulvî seciyelerin inkişafının sebebi, yalnız daire-i şeriattaki âdâb-ı İslâmiyetle olabilir.
Şimdi aile hayatında en mühim nokta budur ki:
Kadın, kocasında fenalık ve sadakatsizlik görse, o da kocasının inadına, kadının vazife-i ailevîsi olan sadakat ve emniyeti bozsa, aynen askeriyedeki itaatin bozulması gibi, o aile hayatının fabrikası zîr ü zeber olur. Belki o kadın, elinden geldiği kadar kocasının kusurunu ıslaha çalışmalıdır ki, ebedî arkadaşını kurtarsın. Yoksa, o da kendini açıklık ve saçıklıkla başkalara göstermeye ve sevdirmeye çalışsa, her cihetle zarar eder. Çünkü hakikî sadakati bırakan, dünyada da cezasını görür. Çünkü nâmahremlerin nazarından fıtratı korkar, sıkılır, çekilir. Nâmahrem yirmi erkeğin on sekizinin nazarından istiskal eder. Erkek ise, nâmahrem yüz kadından, ancak birisinden istiskal eder, bakmasından sıkılır. Kadın o cihette azap çektiği gibi, sadakatsizlik ithamı altına girer, zaafiyetiyle beraber; hukukunu muhafaza edemez.
Lem'alar, 24. Lem'a, s. 261
Lügatçe:
refika-i ebediye: Ebedî arkadaş, eş.
saliha: Hayırlı kadın.
mütedeyyin: Dindar.
saadet-i dünyeviye: Dünya mutluluğu.
saadet-i uhreviye: Ahiret mutluluğu.
sefahet: Gayrimeşru zevk ve eğlenceler.
ittibâ: Uyma, tabi olma.
bedbaht: Kötü talihli.
veyl: Yazıklar olsun.
fısk: Günah.
inkişaf: Açılma, yayılma, genişleme, keşfetme.
âdâb-ı İslâmiyet: İslamî edepler, terbiye.
vazife-i ailevî: Aileye ait vazife.
zîr ü zeber: Alt üst, darma dağınık, karma karışık.
nâmahrem: Dinen evlenilmeye mani olmayan erkek veya kadın.
istiskal: Ağır bulup hoşlanmadığını anlatma.