Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Resulullah'in (s.a.v) latifeleri.. :) (1 Kullanıcı)

KatrePare

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
12 Tem 2011
Mesajlar
4,014
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
27
Selamun aleykum,
Burda O en hos PEYGAMBERIN latifelerinden bahsedecegiz.
Ve ogrenmis olacagiz ki, O sakalarinda bile dogruyu soylerdi ve olculuydu.
Ornek O'ysa, suphe yokki hostur :)
Buyrun, istifade edin

Allah Rasulü'nden (s.a.v)latifeler...
Peygamber Efendimizin dadılığını yapmış bulunan Ümmü Eymen, bir gün Peygamber Efendimize gelerek O’nu evine çağırır:
“-Ya Rasûlallâh, kocam sizi çağırıyor!” Allah Rasûlü:
“-O da kim, hani şu gözlerinde beyazlık olan adam mı?” diye sorar. Ümmü Eymen, heyecanlanır:
“-Kocamın gözlerinde beyazlık yok, yâ Rasûlallâh!” diye cevap verir. Fahr-i kâinât efendimiz ısrar eder:
“-Evet, gözlerinde beyazlık var!”
Bir anda beti-benzi atmış olan Ümmü Eymen:
“-Vallahi yok, ya Rasûlallâh!” diye yeminler etmeye başlar. Alemlere rahmet, o güzel nebî, dadısının bu nükteyi anlayamadığını fark ederek, onu tesellî eder:
“-Hiçbir insan yoktur ki, gözlerinde beyazlık bulunmasın!” (Peygamberimizin Şemâili, Prof. Dr. Ali Yardım, s: 308-309)

İhtiyar kadının birisi, peygamber Efendimize gelerek:
“-Yâ Rasûlallâh! Beni cennetine koyması için Allah’a duâ edin!” der. Peygamber efendimiz ise:
“-Cennete koca karılar giremez ki!” karşılığını verir.
Verilen cevabın nüktesini anlayamayan kadıncağız, üzülür ve ağlayarak döner gider. Hazret-i Peygamber, yanındakilerden birisini, kadının peşi sıra göndererek:
“-Söyleyin ona! Koca karılar, cennete, ihtiyar olarak girmezler. Zira, Allah Teâlâ Kur’ân-ı Kerîm’de:
“Biz, cennet kadınlarını, dünyadaki yaratılışlarına benzemeyen bir yaratılışta yarattık. Onları, bâkireler kıldık. Onlar, kocalarına gönülden âşıktırlar ve hepsi de birbirinin yaşıtıdır.” (Vâkıa suresi, 35-37) buyuruyor, diye haber gönderir. (Tirmîzî, Şemâil)

Enes bin Mâlik’in anlattığına göre, adamın birisi, Peygamber Efendimize gelerek, O’ndan kendisini taşıyacak bir binit istemesi üzerine, Allah Rasûlü:
“-Ben, seni dişi bir devenin yavrusuna bindirmek istiyorum!” buyurdular. Adam:
“-Yâ Rasûlallâh, ben dişi devenin yavrusunu ne yapayım, o beni taşıyamaz ki?!” deyince, Peygamber Efendimiz:
“-Devenin büyüğünü de, dişi deveden başkası mı doğurur?!” buyurdular. (Tirmîzî, Şemâil)


Bu latîfelerdeki inceliğe dikkat çeken bir rivâyeti de zikredelim. Ebû Hureyre’nin naklettiğine göre, Ashâb-ı kirâm, Peygamber Efendimize gelerek:
“-Ey Allah’ın sevgilisi! Siz, bizlerin şaka yapmasını yasaklıyorsunuz; fakat kendiniz, bizlere şaka yapıyorsunuz!” dediklerinde:
“-Evet, ancak ben, gerçek olandan başkasını söylemem!” cevabını vermişlerdi. (Tirmizi, Şemâil)

Latife yapan ve hoş latifeleri de müsamaha ile karşılayan Allah Rasûlü’nün çevresinde de nükteyi seven insanlar vardı. Bunların en meşhuru Nuayman idi.
Bu zât, oldukça fakir olmasına rağmen, Peygamberimize karşı aşırı bir muhabbeti vardı. Medine çarşısında gezer, yeni bir meyve gelir gelmez, satıcısından ücretini ödemeden, o malı satın alır, Peygamberimize getirip:
“-Yâ Rasûlallâh, Bunu sana hediye ediyorum!” derdi.
Satıcı parasını almak için geldiğinde de, onu Rasûlullâh’a götürür ve:
“-Yâ Rasûlallah! Bu adama malının parasını ver!” derdi. Rasûlullah’ın:
“-Onu bana hediye etmemiş miydin?” Diye sorması üzerine, Nuayman:
“-Yanımda para yoktu. Onu yemeni arzuladım, sana getirdim.” derdi.
Allah Rasûlü tebessüm eder ve satıcıya parasını öderdi. (Latifeler Kitabı, İbnu’l-Cevzî)

Hazret-i Ebû Bekir, Rasûlullah -sallallâhu aleyhi ve sellem-’in vefatından bir yıl önce, ticaret için Basra’ya gitti. Beraberinde Nuayman ile Süveybit b. Harmele de bulunuyordu. Bu ikisi de Bedir savaşına katılmış kimselerdi. İkisi de şakacılığı ile tanınmıştı.

Nuayman kervanın azık işleri ile vazifelendirilmişti. Bir gün Süveybit, Nuayman’a geldi ve:
“-Bana biraz yiyecek ver!” dedi. Nuayman, itiraz ederek:
“-Ebû Bekir gelmedikçe vermem.” dedi.
Süveybit kızdı ve:
“-Gör bak, başına ne işler açacağım.” diyerek ortalıktan kayboldu. Bir müddet sonra birkaç kişiyle birlikte geri döndü.
Süveybit’in getirdiği adamlardan birisi, eliyle kervandaki Nuayman’ı işaret ederek:
“-Bu mu?” Diye sordu. Süveybit de:
“-Evet, bu! Aman söylediklerimi unutma. Ne derse yalan söylüyor. Kendisini hür zannediyor!” diye tenbih etti. Adam:
“-Tamam, merak etme!” diyerek, beraberinde getirdiği adamlara:
“-Şu köleyi tutup getirin!” diye emretti.
Nuayman’ın ellerini, ayaklarını bağlamaya başladılar. Nuayman, olanlara şaşırmış bir yandan da feryat ediyordu:
“-Bırakın beni, ben hür birisiyim. Bu adam size şaka yapmış, bırakın beni!” Adam:
“-Efendin, seni bize anlattı! Hadi yürü!” diye bağırdı.
Adamlar önde, Nuayman arkada uzaklaşıp gittiler. Bir müddet sonra Hazret-i Ebû Bekir geldi. Süveybit’e Nuayman’ı sordu. O da olanları anlattı. Nuayman’ı on tane genç deveye, esir tâcirlerine sattığını söyledi. Hazret-i Ebû Bekir develeri götürüp, Nuayman’ı onlardan aldı. Medine’ye vardıklarında, Allah Rasûlü’ne bu olayı anlattılar. Allah Rasûlü ve ashabı zaman zaman bu olayı hatırlayıp tebessüm ederlerdi.
 

smyyes

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
2 Eyl 2009
Mesajlar
3,791
Tepki puanı
5
Puanları
0
Yaş
30
bizim şakalarımız latifelerimiz de keşke O nun ki kadar ölçülü olabilse.
yalansız şakalarımız olsa keşke.
O'nun ki kadar saf, masum
O'nun ki gibi kalp kırmayan olsa.
bilse de okuyunca ilk defa duymuş gibi oluyor insan.
O'nu, O'nun yaptıklarını her gün okumak gerek ki bi gün biri kalbimize işlesin.
 

Hatice-tül Kübra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eyl 2006
Mesajlar
7,329
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
33
Konum
.........
Selamun aleykum,
Burda O en hos PEYGAMBERIN latifelerinden bahsedecegiz.
Ve ogrenmis olacagiz ki, O sakalarinda bile dogruyu soylerdi ve olculuydu.
Ornek O'ysa, suphe yokki hostur :)
Buyrun, istifade edin

Allah Rasulü'nden (s.a.v)latifeler...
Peygamber Efendimizin dadılığını yapmış bulunan Ümmü Eymen, bir gün Peygamber Efendimize gelerek O’nu evine çağırır:
“-Ya Rasûlallâh, kocam sizi çağırıyor!” Allah Rasûlü:
“-O da kim, hani şu gözlerinde beyazlık olan adam mı?” diye sorar. Ümmü Eymen, heyecanlanır:
“-Kocamın gözlerinde beyazlık yok, yâ Rasûlallâh!” diye cevap verir. Fahr-i kâinât efendimiz ısrar eder:
“-Evet, gözlerinde beyazlık var!”
Bir anda beti-benzi atmış olan Ümmü Eymen:
“-Vallahi yok, ya Rasûlallâh!” diye yeminler etmeye başlar. Alemlere rahmet, o güzel nebî, dadısının bu nükteyi anlayamadığını fark ederek, onu tesellî eder:
“-Hiçbir insan yoktur ki, gözlerinde beyazlık bulunmasın!” (Peygamberimizin Şemâili, Prof. Dr. Ali Yardım, s: 308-309)

İhtiyar kadının birisi, peygamber Efendimize gelerek:
“-Yâ Rasûlallâh! Beni cennetine koyması için Allah’a duâ edin!” der. Peygamber efendimiz ise:
“-Cennete koca karılar giremez ki!” karşılığını verir.
Verilen cevabın nüktesini anlayamayan kadıncağız, üzülür ve ağlayarak döner gider. Hazret-i Peygamber, yanındakilerden birisini, kadının peşi sıra göndererek:
“-Söyleyin ona! Koca karılar, cennete, ihtiyar olarak girmezler. Zira, Allah Teâlâ Kur’ân-ı Kerîm’de:
“Biz, cennet kadınlarını, dünyadaki yaratılışlarına benzemeyen bir yaratılışta yarattık. Onları, bâkireler kıldık. Onlar, kocalarına gönülden âşıktırlar ve hepsi de birbirinin yaşıtıdır.” (Vâkıa suresi, 35-37) buyuruyor, diye haber gönderir. (Tirmîzî, Şemâil)

Enes bin Mâlik’in anlattığına göre, adamın birisi, Peygamber Efendimize gelerek, O’ndan kendisini taşıyacak bir binit istemesi üzerine, Allah Rasûlü:
“-Ben, seni dişi bir devenin yavrusuna bindirmek istiyorum!” buyurdular. Adam:
“-Yâ Rasûlallâh, ben dişi devenin yavrusunu ne yapayım, o beni taşıyamaz ki?!” deyince, Peygamber Efendimiz:
“-Devenin büyüğünü de, dişi deveden başkası mı doğurur?!” buyurdular. (Tirmîzî, Şemâil)


Bu latîfelerdeki inceliğe dikkat çeken bir rivâyeti de zikredelim. Ebû Hureyre’nin naklettiğine göre, Ashâb-ı kirâm, Peygamber Efendimize gelerek:
“-Ey Allah’ın sevgilisi! Siz, bizlerin şaka yapmasını yasaklıyorsunuz; fakat kendiniz, bizlere şaka yapıyorsunuz!” dediklerinde:
“-Evet, ancak ben, gerçek olandan başkasını söylemem!” cevabını vermişlerdi. (Tirmizi, Şemâil)

Latife yapan ve hoş latifeleri de müsamaha ile karşılayan Allah Rasûlü’nün çevresinde de nükteyi seven insanlar vardı. Bunların en meşhuru Nuayman idi.
Bu zât, oldukça fakir olmasına rağmen, Peygamberimize karşı aşırı bir muhabbeti vardı. Medine çarşısında gezer, yeni bir meyve gelir gelmez, satıcısından ücretini ödemeden, o malı satın alır, Peygamberimize getirip:
“-Yâ Rasûlallâh, Bunu sana hediye ediyorum!” derdi.
Satıcı parasını almak için geldiğinde de, onu Rasûlullâh’a götürür ve:
“-Yâ Rasûlallah! Bu adama malının parasını ver!” derdi. Rasûlullah’ın:
“-Onu bana hediye etmemiş miydin?” Diye sorması üzerine, Nuayman:
“-Yanımda para yoktu. Onu yemeni arzuladım, sana getirdim.” derdi.
Allah Rasûlü tebessüm eder ve satıcıya parasını öderdi. (Latifeler Kitabı, İbnu’l-Cevzî)

Hazret-i Ebû Bekir, Rasûlullah -sallallâhu aleyhi ve sellem-’in vefatından bir yıl önce, ticaret için Basra’ya gitti. Beraberinde Nuayman ile Süveybit b. Harmele de bulunuyordu. Bu ikisi de Bedir savaşına katılmış kimselerdi. İkisi de şakacılığı ile tanınmıştı.

Nuayman kervanın azık işleri ile vazifelendirilmişti. Bir gün Süveybit, Nuayman’a geldi ve:
“-Bana biraz yiyecek ver!” dedi. Nuayman, itiraz ederek:
“-Ebû Bekir gelmedikçe vermem.” dedi.
Süveybit kızdı ve:
“-Gör bak, başına ne işler açacağım.” diyerek ortalıktan kayboldu. Bir müddet sonra birkaç kişiyle birlikte geri döndü.
Süveybit’in getirdiği adamlardan birisi, eliyle kervandaki Nuayman’ı işaret ederek:
“-Bu mu?” Diye sordu. Süveybit de:
“-Evet, bu! Aman söylediklerimi unutma. Ne derse yalan söylüyor. Kendisini hür zannediyor!” diye tenbih etti. Adam:
“-Tamam, merak etme!” diyerek, beraberinde getirdiği adamlara:
“-Şu köleyi tutup getirin!” diye emretti.
Nuayman’ın ellerini, ayaklarını bağlamaya başladılar. Nuayman, olanlara şaşırmış bir yandan da feryat ediyordu:
“-Bırakın beni, ben hür birisiyim. Bu adam size şaka yapmış, bırakın beni!” Adam:
“-Efendin, seni bize anlattı! Hadi yürü!” diye bağırdı.
Adamlar önde, Nuayman arkada uzaklaşıp gittiler. Bir müddet sonra Hazret-i Ebû Bekir geldi. Süveybit’e Nuayman’ı sordu. O da olanları anlattı. Nuayman’ı on tane genç deveye, esir tâcirlerine sattığını söyledi. Hazret-i Ebû Bekir develeri götürüp, Nuayman’ı onlardan aldı. Medine’ye vardıklarında, Allah Rasûlü’ne bu olayı anlattılar. Allah Rasûlü ve ashabı zaman zaman bu olayı hatırlayıp tebessüm ederlerdi.
Allah razı olsun..
 

KatrePare

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
12 Tem 2011
Mesajlar
4,014
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
27
bizim şakalarımız latifelerimiz de keşke O nun ki kadar ölçülü olabilse.
yalansız şakalarımız olsa keşke.
O'nun ki kadar saf, masum
O'nun ki gibi kalp kırmayan olsa.
bilse de okuyunca ilk defa duymuş gibi oluyor insan.
O'nu, O'nun yaptıklarını her gün okumak gerek ki bi gün biri kalbimize işlesin.

Yada kalbimiz O olsun degil mi?
Ne de guzel soylemissin.
Allah ebeden razi olsun.
 

gül7

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
25 Haz 2012
Mesajlar
211
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
50
ne kadar masumca allah razı olsun
 

mzumrutcu

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
31 Tem 2012
Mesajlar
324
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
32
O peygamber ki , şaka yaptığında bile doğrudur , El-Emindir. İşte benim böyle bir peygamberim var. İşte benim böyle bir Resulullah ım var. ALLAH ım sen bizi Kuran ahlakı ile ahlaklandır , çünkü benim peygamberimin ahlakı da Kuran ahlakı idi.
 

KatrePare

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
12 Tem 2011
Mesajlar
4,014
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
27
ama amaa bu konu çok güzel :)
eyvallah katrem okumama vesile oldun

Ee konu O (s.a.v) olunca hersey guzel :)
Sizde bildiklerinizi paylasin da hep beraber ogrenelim, sevaplari pay edelim.
Kendimi bencilmis gibi hissediyorum butun sevaplari paylasimla alinca :D
Buyrun sevaba..
Hep beraber ogrenelim.
 

KatrePare

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
12 Tem 2011
Mesajlar
4,014
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
27
O peygamber ki , şaka yaptığında bile doğrudur , El-Emindir. İşte benim böyle bir peygamberim var. İşte benim böyle bir Resulullah ım var. ALLAH ım sen bizi Kuran ahlakı ile ahlaklandır , çünkü benim peygamberimin ahlakı da Kuran ahlakı idi.

Amin..
Ne guzel konustunuz.
O El Emin'dir , O bizim peygamberimizdir.
Eyvallah.
 

botanik_3727

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
6 Eki 2008
Mesajlar
158
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
36
Web Sitesi
sites.google.com
NUAYMAN DA ABARTMIŞ AMA

ANNELERİMİZLE ŞAKALAŞMASI DA VARDI TABİ

Hz Âişe bir gün bulamaç pişirdi. Peygamberimiz sofraya eşlerinden Hz Sevde ile birlikte oturdu. Peygamberimiz iki hanımının ortasında oturuyordu. Hz Sevde bulamacı yemiyor, Hz Âişe yemesi için ısrar ediyordu. Hz Sevde ise yememekte ısrar ediyordu. Hz Âişe "Yemezsen yüzüne sürerim." dedi. Sevde yememekte ısrar edince Âişe bulamacı onun yüzüne sürdü. Bunun üzerine peygamberimiz Sevde'nin elini alıp bulamaca batırdı. "Sen de ona bulaştır ." dedi. Daha sonra onların halini gülerek izledi.

Hoşgörüsü ve kadın ile eğlenmedeki müsamahakârlığını açık bir şekilde görüyoruz.
Erkeğin kadın ile şakalaşmaları kalbe sevinç ve ferahlık verir.

Hz Ömer "Erkeğin suhûlet ve ünsiyetle, hanımının yanında çocuk gibi olması gerekir, toplum içinde yine erkek olsun." diye tavsiye eder.


Hz Âişe anlatıyor:
"Peygamberimiz oturuyordu. Birden insanların ve çocukların gürültüsünü işitti. Bir de baktık ki Habeşli dans ediyor, insanlar etrafını sarmışlar. Bana: "Âişe gel bak." dedi. Yanağımı omzuna koydum, iki omuzu arasından bakmaya başladım. "Doymadın mı Âişe?" demeye başladı. Ben de bana verdiği değeri anlamak için "Hayır." diyordum. Yorgunluktan ayaklarını değiştirdiğini bir birine, bir ötekine bastığını gördüm."

Peygamberimiz Hz Âişe ile koşu yarışı yapardı. Bazen o peygamberimizi, bazen peygamberimiz onu geçerdi.​
 

KatrePare

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
12 Tem 2011
Mesajlar
4,014
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
27
Tesekkurler, Allah razi olsun botanik .
Bizimle paylastiniz guzel anilari.
 

Sedaa_*

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
20 May 2012
Mesajlar
2,150
Tepki puanı
6
Puanları
0
Yaş
23
Peygamber Efendimizin dadılığını yapmış bulunan Ümmü Eymen, bir gün Peygamber Efendimize gelerek O’nu evine çağırır:
“-Ya Rasûlallâh, kocam sizi çağırıyor!” Allah Rasûlü:
“-O da kim, hani şu gözlerinde beyazlık olan adam mı?” diye sorar. Ümmü Eymen, heyecanlanır:
“-Kocamın gözlerinde beyazlık yok, yâ Rasûlallâh!” diye cevap verir. Fahr-i kâinât efendimiz ısrar eder:
“-Evet, gözlerinde beyazlık var!”
Bir anda beti-benzi atmış olan Ümmü Eymen:
“-Vallahi yok, ya Rasûlallâh!” diye yeminler etmeye başlar. Alemlere rahmet, o güzel nebî, dadısının bu nükteyi anlayamadığını fark ederek, onu tesellî eder:
“-Hiçbir insan yoktur ki, gözlerinde beyazlık bulunmasın!” (Peygamberimizin Şemâili, Prof. Dr. Ali Yardım, s: 308-309)

Süper ya süper bu kadar mı güzel şaka yapılır ya :)
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt