Dıhye-i Kelbî radıyallahü anh,
ticaret için uzak seferlere gider,
dönüşte,
Resulullah Efendimize
sallallahü aleyhi ve sellem
ve torunları
Hasan ile Hüseyin’e
radıyallahü anhüma
hediyeler getiriyordu.
Çok “Güzel” ve “Yakışıklı”ydı
Hattâ,
Cebrâil aleyhisselâm
Onun sûretinde gelirdi Resûlullaha
çoğu zaman
Bir gün, yine
Dıhye’nin sûretinde
Mescid-i şerîfe gelmişti.
Hasan ve Hüseyin,
Onu, Resûlullah’ın yanında görünce,
Dıhye gelmiş zannettiler.
“Acabâ ne hediye getirdi?” diye
minik ellerini Cibrâil aleyhisselamın
ceplerine uzattılar.
Çünkü Dıhye,
cebinden çıkarıp da verirdi
hediyelerini.
Lâkin elleri boş çıkınca,
Resûlullaha karşı “mahcup oldu”
büyük melek.
Oracıktan uzandı Cennete
Bir salkım “Üzüm” koparıp,
verdi birine.
Sonra bir “Nar” koparıp,
uzattı diğerine.
Çocuklar, tam yemeğe başlayacaklardı ki,
mescidin kapısında, fakir bir ihtiyar;
Ne olur, o meyvelerden bana da verin!
diye, seslendi çocuklara.
Çocuklar, ok gibi fırlayıp, bir anda
o ihtiyarın yanına koştular.
Biri, elindeki “Üzüm”ü uzattı,
diğeri ise “Nar”ı.
Fakir, tam meyveleri alıyordu ki,
Cebrail aleyhisselâm;
Durun, vermeyin sakın! O fakir zannettiğiniz kişi,
Şeytan’dır. Cennet meyvası ona haramdır!
diye seslendi çocuklara.
Bu îkazla geri döndü çocuklar.
Şeytan ise, rezil olarak
terketti o yeri.
ticaret için uzak seferlere gider,
dönüşte,
Resulullah Efendimize
sallallahü aleyhi ve sellem
ve torunları
Hasan ile Hüseyin’e
radıyallahü anhüma
hediyeler getiriyordu.
Çok “Güzel” ve “Yakışıklı”ydı
Hattâ,
Cebrâil aleyhisselâm
Onun sûretinde gelirdi Resûlullaha
çoğu zaman
Bir gün, yine
Dıhye’nin sûretinde
Mescid-i şerîfe gelmişti.
Hasan ve Hüseyin,
Onu, Resûlullah’ın yanında görünce,
Dıhye gelmiş zannettiler.
“Acabâ ne hediye getirdi?” diye
minik ellerini Cibrâil aleyhisselamın
ceplerine uzattılar.
Çünkü Dıhye,
cebinden çıkarıp da verirdi
hediyelerini.
Lâkin elleri boş çıkınca,
Resûlullaha karşı “mahcup oldu”
büyük melek.
Oracıktan uzandı Cennete
Bir salkım “Üzüm” koparıp,
verdi birine.
Sonra bir “Nar” koparıp,
uzattı diğerine.
Çocuklar, tam yemeğe başlayacaklardı ki,
mescidin kapısında, fakir bir ihtiyar;
Ne olur, o meyvelerden bana da verin!
diye, seslendi çocuklara.
Çocuklar, ok gibi fırlayıp, bir anda
o ihtiyarın yanına koştular.
Biri, elindeki “Üzüm”ü uzattı,
diğeri ise “Nar”ı.
Fakir, tam meyveleri alıyordu ki,
Cebrail aleyhisselâm;
Durun, vermeyin sakın! O fakir zannettiğiniz kişi,
Şeytan’dır. Cennet meyvası ona haramdır!
diye seslendi çocuklara.
Bu îkazla geri döndü çocuklar.
Şeytan ise, rezil olarak
terketti o yeri.