Mübarek ramazan geldi, gidiyor… Lakin hesaplarımız tutmuyor. Neler yapacaktık, neleri yapmayacaktık…
Nefislerimiz ve nefeslerimiz rabbimizin rızasına uygun kılacaktık. Lakin olmadı, olmuyor da…
Ramazan geldi Kuran tilavet ediyoruz, lakin Kuran’lar ellerimizde, gönüllerimizde değil hala… Anlamlarını bilmeden okuyoruz binlerce ayeti. Anlamadan dini, anlamadan kitabı geçiyor ömrümüz beyhude…
Teravihler bile bir heyecan getirmedi hayatımıza, sokağımıza, çabuk bıktık teravihlerden. Ne çabuk da pes ettik namazdan. İlk Teravihlerde bakıyorum önümde namaz kılanlara namaz kılmaya acemiler var. Gelmişler camiye, ne güzel diyorum. Ama önceden namaza alışık olmayanlar tez bıkıp terk ettiler namazı.
Etrafıma bakıyorum da ne orucu, oruç tutan kimse yok. Sanki ecnebi bir memleketteyim. Sanki İslam bu memlekete hiç gelmemiş. Sanki bunlar Müslüman evlatları hiç olmamışlar…
Hangi Cennet arzusu, hangi Cehennemin korkusu; hani Cennet arzusu, hani Cehennem korkusu… Yok, kalmadı vesselam…
İnanmak üstün olmaktı, galip gelmekti. Asıl cihad, düşmanla savaşmak değil; nefisle savaşmaktı. Bizlerin nefisleri dağ gibi eziyor ateş dağlarının altında, ateş okyanusları gibi boğuyor bizi Cehennem Cehennem…
Nefsimle verdiğim mücadele ne yamandır bir bilseniz. Eğer savaşı kazanma arzum olmasa; eğer kaybetmenin, mağlubiyetin, esaretin zincirleri ağır gelmese belki nefis beni de mağlup ederdi. Allah’ıma, sözüne ve vaadine olan imanım tam olmasa bu nefis beni nasıl da yenerdi. Yenmedi mi kaç kez, eritmedi mi bedenimi ateşlerde. Rabbim tutup çıkarmadı mı beni, ailemi…
Nedendir teslimiyetsiz, samimiyetsiz kaldık. Nedendir imanımız iman değil, şike ve şaka dolu. Neden imanımız bize yeni bir yaşama alanı sunmuyor da yaşadığımız alan dinimiz olmuş da haberimiz olmuyor.
Çocuklarımız da nefisleriyle mücadele verirlerken bir de burada bir yük biniyor sırtımıza. Onlara da yardım etmek ve onlarından nefis muhasebesinden zararsız çıkmalarını sağlamak gibi bir görevimiz var; kırmadan, dökmeden… Kaybettiklerinin farkında olmayanlara zarardan bahsetmenin ne anlamı var ki. Elindeki hazinelerin kıymetini bilmeyene ne denilsin ki. Bütün zenginlik ve güzellikleri sanki kendisi hak etmiş de kendisine verilmiş gibi insanlar. Sanki bu zenginlikler ve güzellikler, bütün dünyalıklar ellerinde duracak da hiç gitmeyecekler. Sanırsın bu millet dünyayla düz yaşayacaklar. Sanırım bu milletin ahrete, hesaba inançları da yok, ya da var da körelmiş gitmiş, üstüne küller serpilmiş…
Alenilik imansızlara bile mahsus değildir günah da… Günah da bile bir utanma olur, sakınma olur. Birisine saygı olur, İmansızlık iman haline gelince de hepsi kaybolur, gider. Dünyanın süsü ve eğlencesi insanı alıp götürür. Dünya sevgisi ruhu öldürür, ibadetlerde ki hazzı da yok eder. Dünyalıklardan zevk alıp, ibadetlerini yapanların ibadetlerinden haz almaları da mümkün değildir.
Aristokratik bir yaşama kavuşan ve zenginleşen Müslümanların da kendi emri altındaki insanlara İslami ve insani ölçülerde muamele etmediklerini, haklarını gasp ettiklerini ve maddiyatına böylece maddiyat kattıklarını her yıl umrelere ve haclara gittiklerini biliyoruz. Yaptıkları ibadet, ibadet değil bunların…
Bu yıl da fitrelerimizi Afrikalı açlığın pençesinde ki kardeşlerimizle paylaşacağız. Onlara ecdadımızın himmetli ellerini tarihin derinliklerinden çıkartıp uzatacağız. Allah bütün ibadetlerini rızasına uygun yapan ve ramazandan Rabbi katında kazançlı çıkan kullarından olmamız dileğiyle…
Hayırlı Ramazanlar Diliyorum!!
HasanEvliyaoğlu
Nefislerimiz ve nefeslerimiz rabbimizin rızasına uygun kılacaktık. Lakin olmadı, olmuyor da…
Ramazan geldi Kuran tilavet ediyoruz, lakin Kuran’lar ellerimizde, gönüllerimizde değil hala… Anlamlarını bilmeden okuyoruz binlerce ayeti. Anlamadan dini, anlamadan kitabı geçiyor ömrümüz beyhude…
Teravihler bile bir heyecan getirmedi hayatımıza, sokağımıza, çabuk bıktık teravihlerden. Ne çabuk da pes ettik namazdan. İlk Teravihlerde bakıyorum önümde namaz kılanlara namaz kılmaya acemiler var. Gelmişler camiye, ne güzel diyorum. Ama önceden namaza alışık olmayanlar tez bıkıp terk ettiler namazı.
Etrafıma bakıyorum da ne orucu, oruç tutan kimse yok. Sanki ecnebi bir memleketteyim. Sanki İslam bu memlekete hiç gelmemiş. Sanki bunlar Müslüman evlatları hiç olmamışlar…
Hangi Cennet arzusu, hangi Cehennemin korkusu; hani Cennet arzusu, hani Cehennem korkusu… Yok, kalmadı vesselam…
İnanmak üstün olmaktı, galip gelmekti. Asıl cihad, düşmanla savaşmak değil; nefisle savaşmaktı. Bizlerin nefisleri dağ gibi eziyor ateş dağlarının altında, ateş okyanusları gibi boğuyor bizi Cehennem Cehennem…
Nefsimle verdiğim mücadele ne yamandır bir bilseniz. Eğer savaşı kazanma arzum olmasa; eğer kaybetmenin, mağlubiyetin, esaretin zincirleri ağır gelmese belki nefis beni de mağlup ederdi. Allah’ıma, sözüne ve vaadine olan imanım tam olmasa bu nefis beni nasıl da yenerdi. Yenmedi mi kaç kez, eritmedi mi bedenimi ateşlerde. Rabbim tutup çıkarmadı mı beni, ailemi…
Nedendir teslimiyetsiz, samimiyetsiz kaldık. Nedendir imanımız iman değil, şike ve şaka dolu. Neden imanımız bize yeni bir yaşama alanı sunmuyor da yaşadığımız alan dinimiz olmuş da haberimiz olmuyor.
Çocuklarımız da nefisleriyle mücadele verirlerken bir de burada bir yük biniyor sırtımıza. Onlara da yardım etmek ve onlarından nefis muhasebesinden zararsız çıkmalarını sağlamak gibi bir görevimiz var; kırmadan, dökmeden… Kaybettiklerinin farkında olmayanlara zarardan bahsetmenin ne anlamı var ki. Elindeki hazinelerin kıymetini bilmeyene ne denilsin ki. Bütün zenginlik ve güzellikleri sanki kendisi hak etmiş de kendisine verilmiş gibi insanlar. Sanki bu zenginlikler ve güzellikler, bütün dünyalıklar ellerinde duracak da hiç gitmeyecekler. Sanırsın bu millet dünyayla düz yaşayacaklar. Sanırım bu milletin ahrete, hesaba inançları da yok, ya da var da körelmiş gitmiş, üstüne küller serpilmiş…
Alenilik imansızlara bile mahsus değildir günah da… Günah da bile bir utanma olur, sakınma olur. Birisine saygı olur, İmansızlık iman haline gelince de hepsi kaybolur, gider. Dünyanın süsü ve eğlencesi insanı alıp götürür. Dünya sevgisi ruhu öldürür, ibadetlerde ki hazzı da yok eder. Dünyalıklardan zevk alıp, ibadetlerini yapanların ibadetlerinden haz almaları da mümkün değildir.
Aristokratik bir yaşama kavuşan ve zenginleşen Müslümanların da kendi emri altındaki insanlara İslami ve insani ölçülerde muamele etmediklerini, haklarını gasp ettiklerini ve maddiyatına böylece maddiyat kattıklarını her yıl umrelere ve haclara gittiklerini biliyoruz. Yaptıkları ibadet, ibadet değil bunların…
Bu yıl da fitrelerimizi Afrikalı açlığın pençesinde ki kardeşlerimizle paylaşacağız. Onlara ecdadımızın himmetli ellerini tarihin derinliklerinden çıkartıp uzatacağız. Allah bütün ibadetlerini rızasına uygun yapan ve ramazandan Rabbi katında kazançlı çıkan kullarından olmamız dileğiyle…
Hayırlı Ramazanlar Diliyorum!!
HasanEvliyaoğlu