Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Rabitanin delili (1 Kullanıcı)

hakim_e

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Eyl 2008
Mesajlar
26
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
51
Rabıtanın Kur'an ve sünnetle sabit bir asl u esası var mıdır?" denilirse, deriz ki: "Evet, rabıta Kitab, Sünnet ve imamlarımızın kavilleriyle sabittir."
Rabıtanın delilleri:
Cenab-ı Hak, "Allah'a yaklaşmaya bir vesile arayınız" (Maide suresi/35) buyurmuştur. Burada ayetin mefhumu umumi ise de emredilen şey vesile aramak olunca, rabıta, kulu Allah'a vâsıl edecek şeylerin en efdalidir. Çünkü Cenab-ı Hak, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem ve onun hakiki naibleri hakkında: "De ki: Eğer siz Allah'ı seviyorsanız bana tâbi olunuz ki Allah da sizi sevsin." (Âl-i İmran suresi/30) buyurmuştur.
Burada rabıtanın zaruretine işaret vardır. Çünkü tâbi olmak için tâbi' olunanı gözle veya hayalen görmek lâzımdır. Bizim rabıtadan muradımız kâmil mürşidle her an ruhen beraber olmakdan başka bir şey değildir. Çünkü Cenab-ı Hak: "Ey îman edenler! Allah'dan korkun ve sâdıklarla beraber olun." buyurmuştur. (Tevbe suresi/119)
Müridin, doğrudan doğruya rabbının huzuruna varması aslında en mükemmel olanıdır. Fakat biz yakinen ve kendi hallerimiz bu olduğu için biliyoruz ki mürid kafi surette sülûkünün başlangıcında buna muktedir olamaz. Allah'a vâsıl olduktan sonra vâsıta ortadan kalkar. Bunun için büyüklerimiz demişlerdir ki: "Şeyhi olmayanın şeyhi şeytandır."
Mevlânâ Hâlid Zıyâuddin Bağdadî kuddise sirruh, bazı ihvanına gönderdiği bir mektubunda bu fakirin de kulağını çekerek buyurdu ki: "Hakka'l-yakîn sırlarından habersiz bulunan bazı cahiller rabıtayı tarikatte bid'at kabul ederler. Rabıta için asl u esası olmayan bir şeydir derler. Bu yüce Nakşbendî tarikatı Kitab ve Sünnete tam bir doğrulukla ve ihlasla sarıldıktan sonra rabıtayı vusul sebeblerinin en büyüğü olarak kabul eder.
Sâdâtımızın büyüklerinden olan Hâce Ubeydullah Ahrar kuddise sir-ruh hazretleri buyurmuşlardır ki: "Sadıklarla beraber olmak âyet-i kerimelerde emredilendir. Allah Teâlâ bu kelamında zahiren ve bâtınen sâdıklarla beraber olmayı emir buyurmuştur. Manen beraber olmanın yolu rabıtaya devam etmektir.
Reşehat kitabında bu husus açıkça anlatılmıştır." Rabıta, fenâ-fillah ve bekâ-billah mertebelerinin hakikatına ererek Allah'a vâsıl olmuş bir kâmil mürşidin rûhâniyetinden yardım istemek, ondan ayrı iken de feyz alabilmesi için her an edebini muhafaza etmektir. Edebini her an muhafaza edebilmesi, onunla her an beraber olabilmesine bağlıdır. Bu da, simasını hayalinden gidermeyip her an kendini huzurda bilmeye alıştırmasıyla olur. Bunu yapabilirse her an huzurda ve nur içindedir. Bu vesile ile bir sürü lüzumsuz işlerden de sıyrılıp kendini muhafaza etmiş olacaktır.
Bu konularla uğraşan, eğer evliyaullah sözlerine inanıyorsa, onlar rabıtanın ne olduğunu ve bütün güzelliklerini anlatmışlardır. Bu mevzuya takılan bir kimse eğer evliyaullahın sözlerine itimad etmiyorsa, din imamlarının, yani bu ümmetin hukuk ve fıkhın zahirîne aid mevzulardaki rehberlerinin sözlerine itimad etmesi lâzımdır. Gerçekleri anlamaya muvaffak kılan ancak Allah'dır. En doğru yolu gösteren de O'dur.

-Bu yazı çeşitli kaynaklardan derlenmiştir.




"Rabıtanın Kur'an ve sünnetle sabit bir asl u esası var mıdır?" denilirse, deriz ki: "Evet, rabıta Kitab, Sünnet ve imamlarımızın kavilleriyle sabittir."
Rabıtanın delilleri:
Cenab-ı Hak, "Allah'a yaklaşmaya bir vesile arayınız" (Maide suresi/35) buyurmuştur. Burada ayetin mefhumu umumi ise de emredilen şey vesile aramak olunca, rabıta, kulu Allah'a vâsıl edecek şeylerin en efdalidir. Çünkü Cenab-ı Hak, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem ve onun hakiki naibleri hakkında: "De ki: Eğer siz Allah'ı seviyorsanız bana tâbi olunuz ki Allah da sizi sevsin." (Âl-i İmran suresi/30) buyurmuştur.
Burada rabıtanın zaruretine işaret vardır. Çünkü tâbi olmak için tâbi' olunanı gözle veya hayalen görmek lâzımdır. Bizim rabıtadan muradımız kâmil mürşidle her an ruhen beraber olmakdan başka bir şey değildir. Çünkü Cenab-ı Hak: "Ey îman edenler! Allah'dan korkun ve sâdıklarla beraber olun." buyurmuştur. (Tevbe suresi/119)
Müridin, doğrudan doğruya rabbının huzuruna varması aslında en mükemmel olanıdır. Fakat biz yakinen ve kendi hallerimiz bu olduğu için biliyoruz ki mürid kafi surette sülûkünün başlangıcında buna muktedir olamaz. Allah'a vâsıl olduktan sonra vâsıta ortadan kalkar. Bunun için büyüklerimiz demişlerdir ki: "Şeyhi olmayanın şeyhi şeytandır."
Mevlânâ Hâlid Zıyâuddin Bağdadî kuddise sirruh, bazı ihvanına gönderdiği bir mektubunda bu fakirin de kulağını çekerek buyurdu ki: "Hakka'l-yakîn sırlarından habersiz bulunan bazı cahiller rabıtayı tarikatte bid'at kabul ederler. Rabıta için asl u esası olmayan bir şeydir derler. Bu yüce Nakşbendî tarikatı Kitab ve Sünnete tam bir doğrulukla ve ihlasla sarıldıktan sonra rabıtayı vusul sebeblerinin en büyüğü olarak kabul eder.
Sâdâtımızın büyüklerinden olan Hâce Ubeydullah Ahrar kuddise sir-ruh hazretleri buyurmuşlardır ki: "Sadıklarla beraber olmak âyet-i kerimelerde emredilendir. Allah Teâlâ bu kelamında zahiren ve bâtınen sâdıklarla beraber olmayı emir buyurmuştur. Manen beraber olmanın yolu rabıtaya devam etmektir.
Reşehat kitabında bu husus açıkça anlatılmıştır." Rabıta, fenâ-fillah ve bekâ-billah mertebelerinin hakikatına ererek Allah'a vâsıl olmuş bir kâmil mürşidin rûhâniyetinden yardım istemek, ondan ayrı iken de feyz alabilmesi için her an edebini muhafaza etmektir. Edebini her an muhafaza edebilmesi, onunla her an beraber olabilmesine bağlıdır. Bu da, simasını hayalinden gidermeyip her an kendini huzurda bilmeye alıştırmasıyla olur. Bunu yapabilirse her an huzurda ve nur içindedir. Bu vesile ile bir sürü lüzumsuz işlerden de sıyrılıp kendini muhafaza etmiş olacaktır.
Bu konularla uğraşan, eğer evliyaullah sözlerine inanıyorsa, onlar rabıtanın ne olduğunu ve bütün güzelliklerini anlatmışlardır. Bu mevzuya takılan bir kimse eğer evliyaullahın sözlerine itimad etmiyorsa, din imamlarının, yani bu ümmetin hukuk ve fıkhın zahirîne aid mevzulardaki rehberlerinin sözlerine itimad etmesi lâzımdır. Gerçekleri anlamaya muvaffak kılan ancak Allah'dır. En doğru yolu gösteren de O'dur.

-Bu yazı çeşitli kaynaklardan derlenmiştir.
 

hakim_e

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Eyl 2008
Mesajlar
26
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
51
Amin cümlemizden rabbim razı olsun gözlerine sağlık!
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt