Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Rabbimizin Biz Dilsizlere Rahmeti Dua Ayetleri (1 Kullanıcı)

fu zuli

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eki 2007
Mesajlar
44
Tepki puanı
0
Puanları
6
Yaş
47
23.04.2007

DUA AYETLERİ

İlahi, hamdini sözümüze Sertaç ettik zikrini kalbimize miraç ettik kitabını kendimize minhac edindik. Biz yoktuk var ettin varlığından haberdar ettin aşkınla gönlümüzü bi karar ettin. Yardımına sığındık kapına geldik, hidayetine sığındık lütfuna geldik, kulluk edemedik affına geldik. Şaşırtma bizi doğruyu söylet, neşeni duyur hakikati öğret.

Sevdir bize hep sevdiklerini yerdir bize hep yerdiklerini yar et bize hep erdirdiklerini. Sevdin Hz Muhammet (s.a.v.)’i kâinata sevdirdin sevdin de peygamberlik kaftanı giydirdin. Makamı İbrahim’den makamı Mahmud’ a erdirdin. Serverı Asfiya hatemul enbiya ve Muhammet Mustafa kıldın. Salât ve selamlar tahiyat ve ikramlar her türlü ihtiramlar ona onun mübarek âline ve ashabına olsun. ÂMİN


Değerli kardeşlerim hepiniz dua ayetlerini konu edinen kitaplara veya risalelere rastlamışsınızdır. Bu duaların bazı özelliklerini de okumuşsunuzdur. Değerli kardeşlerim Allah u teâlâ Kur’an ı Kerimde:


Kullarım sana, beni sorduğunda (söyle onlara): Ben çok yakınım. Bana dua ettiği vakit dua edenin dileğine karşılık veririm. O halde (kullarım da) benim davetime uysunlar ve bana inansınlar ki doğru yolu bulalar.”(bakara 186)

Rabbiniz şöyle buyurdu: Bana dua edin, kabul edeyim. Çünkü bana ibadeti bırakıp büyüklük taslayanlar aşağılanarak cehenneme gireceklerdir.”(mümin 60)

“Resulüm!) De ki: (Kulluk ve) yalvarmanız olmasa, Rabbim size ne diye değer versin? (Ey inkârcılar! Size Resul’ün bildirdiklerini) kesinkes yalan saydınız; onun için azap yakanızı bırakmayacaktır!”(Furkan 77) diye buyuruyor.


Bu konuya nereden başlayacağımı bilmiyorum. Ama kendi deneyimimi anlatmak istiyorum. Ben dini eğitim veren bir okulda okudum. Dinimizi öğrenmeye çoğu arkadaş gibi bende çalışmadım. Tabiidir ki çoğu bilgiyi eksik ve yanlış aldım. Sonra sınavlara girdim. Ve ilahiyat fakültesini kazandım. Okudum ve mezun oldum. Ama tembellik ve vurdumduymazlık devam etti. Ve bir gün bir şey oldu okuma iştahı geldi bana okurken bu ayetlerle karşılaştım. Sizinde anlayacağınız gibi bu ayeti kerimeler dua etmemiz gerektiğini söylüyor. Biraz fıkıh bilgisi olan da lafızların emir ifade ettiğini anlayabilir. Bende dilimin döndüğü duaları okumaya başladım. Ama rabbimizden bir şeyin nasıl isteneceğini bilmediğimin farkına vardım. Uzun bir araştırmanın sonucun da rabbimiz, bize olan rahmetinin bir göstergesi olan bu ayetleri görmemi sağladı. Sonra birçok âlimin bu noktada çalışma yaptığı dikkatimi çekti. Aynı ayeti kerimeleri onlar da zikretmişlerdi. Allah hepsinden razı olsun.

Ben ilahiyat mezunu olarak böyle kapsamlı, böyle güzel, böyle duygusal ve içten ifadelerle dua edememekteydim. Hamdolsun kendimi eğittim ve bu ayetleri öğrendim.

Aşağıda dua ayetlerinin hepsi olmasa da bir kısmı verilmiştir. Bu konu da daha geniş araştırma yapan hocalarımız ve kardeşlerimiz vardır. Bizimkisi ise insanın enaniyetinin bir ürünü; hani kendim gördüm kendim anladım demek için. Allah kurtarsın (FU ZULİ)

Dua ile ilgili en can alıcı değerlendirmeler bence bediuzzaman hazretlerinden gelmiştir.
 

fu zuli

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eki 2007
Mesajlar
44
Tepki puanı
0
Puanları
6
Yaş
47
“İman, duanın en önemli sebeplerden biri olarak lazım geldiği ve insan fıtratının onu şiddetle istediği gibi, Cenâb-ı Hak dahi, "Duanız olmazsa ne ehemmiyetiniz var?" meâlinde, ayeti ferman ediyor. Hem "..." emrediyor.

Eğer desen: Birçok defa dua ediyoruz, kabul olmuyor. Halbuki âyet geneldir; 'Her duaya cevap var' ifade ediyor."

Elcevap: Cevap vermek ayrıdır, kabul etmek ayrıdır. Her dua için cevap vermek var. Fakat kabul etmek, talep edileni tıpa tıp vermek, Cenâb-ı Hakkın hikmetine bağlıdır.
Meselâ, hasta bir çocuk çağırır: "Ya hekim, bana bak."
Hekim "Lebbeyk," der. "Ne istersin?" Cevap verir.
Çocuk "Şu ilâcı ver bana" der.
Hekim ise, ya aynen istediğini verir yahut onun faydasına binaen, ondan daha iyisini verir yahut hastalığına zarar olduğunu bilir, hiç vermez.
İşte Cenâb-ı Hak, Hakîm-i Mutlak, hazır ve nazır olduğu için, kulun duasına cevap verir. Vahşet ve kimsesizlik dehşetini, verdiği huzuru ve cevabıyla ünsiyete çevirir. Fakat insanın heva ve hevesine uygun dayatması ile değil, belki Rabbani hikmetinin uygunluğuyla, ya talep edilenin aynısını veya daha iyisini verir veya hiç vermez.
Hem dua bir kulluktur. Kullukta ise,(esas olan) ahiret mükafatıdır. Dünyevî maksatlar ise, o şekildeki dua ve ibadetin vakitleridir. O maksatlar, gayeleri değil. Meselâ, yağmur namazı ve duası bir ibadettir. Yağmursuzluk, o ibadetin vaktidir. Yoksa o ibadet ve o dua, yağmuru getirmek için değildir. Eğer sırf o niyetle olsa, o dua, o ibadet hâlis olmadığından kabule lâyık olmaz.
Nasıl ki, güneşin batışı, akşam namazının vaktidir. Hem güneşin ve ayın tutulmaları, "küsuf ve husuf namazları" denilen iki özel ibadet vakitleridir. Yani, gece ve gündüzün nuranî âyetlerinin perdelenmesiyle(tutulmasıyla) bir İlahi azametin ilânına sebep olduğundan, Cenâb-ı Hakk, kulunu o vakitte, bir tür ibadete davet eder. Yoksa o namaz, açılması ve ne kadar devam etmesi astrolog hesabıyla belli olan ay ve güneş tutulmaları meydana geldiği için değildir. Aynı onun gibi, yağmursuzluk dahi, yağmur namazının vaktidir. Ve felaketlerin istilâsı ve kötü şeylerin tasallutu, bazı duaların özel vakitleridir ki, insan o vakitlerde güçsüzlüğünü anlar; dua ile niyaz ile Kadîr-i Mutlak'ın dergâhına iltica eder. Eğer dua çok edildiği halde belalar def olunmazsa, denilmeyecek ki, "Dua kabul olmadı." Belki denilecek ki, "Duanın vakti daha tecelli etmedi." Eğer Cenâb-ı Hak, fazl ve keremiyle belâyı uzaklaştırsa, nurun alâ nur, o vakit dua vakti biter, tecelli olur.
Demek, dua bir kulluk sırrıdır. Kullukta ibadetler ise, halis ve Allah rızası için olmalı. Yalnız güçsüzlüğünü açığa vurup, dua ile O'na iltica etmeli, rububiyetine karışmamalı. Tedbiri Ona bırakmalı, hikmetine güvenilmeli, rahmetini kabahat etmemeli.
Evet, hakikat-i halde, apaçık işaretli ayetlerin beyanıyla sabit olan şudur ki: Bütün varlıklar, her birisi birer özel tesbih ve birer hususî ibadet, birer has secde ettikleri gibi; bütün kâinattan dergâh-ı İlâhiyeye giden, bir duadır:
Ya yaratılış diliyledir-bütün bitkilerin ve hayvanların duaları gibi ki her biri yaratılış dili ile Feyyâz-ı Mutlak'tan(çok bereket ve bolluk veren Allah'tan) bir şeyler talep ediyorlar ve isimlerinin birer tecellisini görmek istiyorlar. Veya fıtri ihtiyaç lisanıyladır-bütün hayat sahiplerinin, güçleri dahilinde olmayan zaruri ihtiyaçları için dualarıdır ki her birisi o fıtri ihtiyaç lisanıyla Cevâd-ı Mutlaktan(çok cömert olan Allah'tan) hayatlarının devamı için bir nevi rızık hükmünde bazı şeyleri talep ediyorlar.Veya çaresizlik hali bir duadır ki, muhtaç kalan her bir ruh sahibi, gerçek bir yalvarış ile dua eder, görünmeyen bir koruyucusuna yalvarır, belki Rabbi Rahibine(merhametini bol bol müminlere veren Allah'a) yönelir..
Bu üç türlü dua, bir mâni olmazsa, daima kabul edilir.
Dördüncü türdeki en meşhurudur, bizim duamızdır. Bu da iki kısımdır: Biri fiilî ve hâlî, diğeri kalbî ve sözlüdür.
Meselâ sebeplere teşebbüs, bir fiili duadır. Sebeplerin bir araya gelmesi, sebepleri icad etmek için değil, belki lisan-ı hal ile sebepleri var eden Cenâb-ı Hak'tan istemek için kabul edeceği vaziyeti almaktır. Hattâ çift sürmek, rahmet hazinesinin kapısını çalmaktır. Bu şekildeki fiili dua, Cevâd-ı Mutlak'ın (çok cömert olan Allah'ın) isim ve unvanına layık olduğundan, kabul edilişi ekseriyetle ortaya çıkmaktadır.
İkincisi; lisanla, kalple dua etmektir. Eli yetişmediği bir kısım ihtiyaçları istemektir. Bunun en mühim tarafı, en güzel gayesi, en tatlı meyvesi şudur ki: Dua eden adam anlar ki, Birisi var, onun kalbinden geçenleri işitir, her şeye eli yetişir, her bir arzusunu yerine getirebilir, güçsüzlüğüne merhamet eder, fakirliğine yardım eder.

İşte, ey âciz insan ve ey fakir beşer! Dua gibi rahmet hazinesinin anahtarı ve tükenmez bir kuvvetin sebebi olan bir vesileyi elden bırakma. Ona yapış, âlâ-yi illiyyîn-i insaniyete(insanlığın en güzel mertebesine) çık, bir sultan gibi bütün kâinatın dualarını kendi duan içine al, tüm yönlerinle ve bir vekil-i umumî gibi ".." de, kâinatın güzel bir takvimi ol.

 

fu zuli

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eki 2007
Mesajlar
44
Tepki puanı
0
Puanları
6
Yaş
47
بِسْمِ اللهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيمِِ {1} الْحَمْدُ للّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ {2}
الرَّحْمـنِالرَّحِيمِ {3} مَالِكِ يَوْمِ الدِّينِ {4}
إِيَّاكَ نَعْبُدُ وإِيَّاكَ نَسْتَعِينُ {5} اهدِنَــــا
الصِّرَاطَ المُستَقِيمَ {6} صِرَاطَ الَّذِينَ أَنعَمتَ
عَلَيهِمْ غَيرِ المَغضُوبِ عَلَيهِمْ
وَلاَ الضَّالِّينَ {7}
بِسْمِ اللهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيمِ
1-RAHMAN RAHİM ALLAH ADIYLA
2-Eksiksiz tüm övgüler; tüm var olanları yaratıp düzene koyan ve koyduğu düzeni işleten, hayatlarını devam ettiren
3-Dünyada herkesi, ahirette sadece mü’minleri Rahmetine alan,
4-Hesap gününün sahibi Allah’adır. Sadece sana kul köle olur yardımı da sadece senden isteriz.
5- Bizi dosdoğru yola ilet.
6- Nimet verdiğin kimselerin yoluna. Gazaba uğramışların ve sapmışların yoluna değil.
Değerli kardeşlerim, fatiha süresi her bakımdan bizleri eğitmektedir. Mesela duaya nasıl başlanacağını rabbimizin şanını nasıl yücelteceğimizi öğretiyor. Son kısımda da neyi nasıl isteyeceğimizi bize öğretiyor. Bu ifadeleri bir yerde okumuştum ama nerede olduğunu hatırlayamadım. Rabbimizin bize öğrettiği ‘Bizi dosdoğru yola ilet’ cümlesini satın almaya kalkmış olsaydık bütün mallarımızı bütün canlarımızı bütün kazandıklarımızı verseydik karşılamazdı. Neden mi? çünkü hepsinden ve her şeyden daha değerlidir. Söylemek istediğim şu ki fatiha süresi duaların özüdür.( FU ZULİ)
BAKARA SURESİ
بِسْمِ اللهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيمِ
سُبْحَانَكَ لاَ عِلْمَ لَنَا إِلاَّ مَا عَلَّمْتَنَا إِنَّكَ أَنتَ الْعَلِيمُ الْحَكِيمُ{32}
32. Melekler: Ya Rab! Seni noksan sıfatlardan tenzih ederiz, senin bize öğrettiklerinden başka bizim bilgimiz yoktur. Şüphesiz âlim ve hakîm olan ancak sensin, dediler.
Meleklerin edeple yaptıkları duadır. (fu zuli)
رَبَّنَا تَقَبَّلْ مِنَّا إِنَّكَ أَنتَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ {127}
Ey Rabbimiz! Bizden bunu kabul buyur; şüphesiz sen işitensin, bilensin.

وَتُبْ عَلَيْنَا إِنَّكَ أَنتَ التَّوَّابُ الرَّحِيمُ {128}
Tövbemizi kabul et; zira tevbeleri çokça kabul eden, çok merhametli olan ancak sensin.
رَبَّنَا آتِنَا فِي الدُّنْيَا حَسَنَةً وَفِي الآخِرَةِ حَسَنَةً وَقِنَا عَذَابَ النَّارِ {201}
201. Onlardan bir kısmı da: Ey Rabbimiz! Bize dünyada da iyilik ver, ahirette de iyilik ver. Bizi cehennem azabından koru! Derler.
رَبَّنَا أَفْرِغْ عَلَيْنَا صَبْراً وَثَبِّتْ أَقْدَامَنَا وَانصُرْنَا عَلَى الْقَوْمِ الْكَافِرِينَ {250}
250. Câlût ve askerleriyle savaşa tutuştuklarında: Ey Rabbimiz! Üzerimize sabır yağdır. Bize cesaret ver ki tutunalım. Kâfir kavme karşı bize yardım et, dediler.
رَبَّنَا لاَ تُؤَاخِذْنَا إِن نَّسِينَا أَوْ أَخْطَأْنَا رَبَّنَا وَلاَ تَحْمِلْ
تُحَمِّلْنَا مَا لاَ طَاقَةَ لَنَا بِهِ وَاعْفُ عَنَّا وَاغْفِرْ لَنَا وَارْحَمْنَا
أَنتَ مَوْلاَنَا فَانصُرْنَا عَلَى الْقَوْمِ الْكَافِرِينَ {286}
286- Allah hiç kimseye gücünün yeteceğinden başka yük yüklemez. Herkesin kazandığı hayır kendisine, yaptığı kötülüğün zararı yine kendisinedir. Ey Rabbimiz, eğer unuttuk ya da yanıldıysak bizi tutup sorguya çekme! Ey Rabbimiz, bize bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme! Ey Rabbimiz, bize gücümüzün yetmeyeceği yükü de yükleme! Bağışla bizi, mağfiret et bizi, rahmet et bize! Sensin bizim Mevla’mız, kâfir kavimlere karşı yardım et bize
Miraç hediyesi olan dua ayetleridir. Ayetlerin nüzul sebebi bizim bu ayetleri niçin okumamız gerektiğini açıklamaktadır. Önemine binaen peygamberimiz de bizden bu ayetleri okumadan uyumamamızı istemiştir.
 

fu zuli

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eki 2007
Mesajlar
44
Tepki puanı
0
Puanları
6
Yaş
47
AL-İ İMRAN SURESİ


بِسْمِ اللهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيمِ



رَبَّنَا لاَ تُزِغْ قُلُوبَنَا بَعْدَ إِذْ هَدَيْتَنَا وَهَبْ


لَنَا مِن لَّدُنكَ رَحْمَةً إِنَّكَ أَنتَ الْوَهَّابُ {8} رَبَّنَا إِنَّكَ جَامِعُ


النَّاسِ لِيَوْمٍ لاَّ رَيْبَ فِيهِ إِنَّ اللّهَ لاَ يُخْلِفُ الْمِيعَادَ {9}


8. (Onlar şöyle yakarırlar:) Rabbimiz! Bizi doğru yola ilettikten sonra kalplerimizi eğriltme. Bize tarafından rahmet bağışla. Lütfu en bol olan sensin.


9. Rabbimiz! Gelmesinde şüphe edilmeyen bir günde, insanları mutlaka toplayacak olan sensin. Allah asla sözünden dönmez.


İlimde derinleşmiş olanların ifadesi: Ey rabbimiz dünyadaki en değerli şey biz idrak ettik ki imandır hidayettir. Ey rabbimiz bizden malımızı al evlatlarımızı al her şeyimizi al ama imanımızı alma. Çünkü bize verdiğin en değerli şey hidayettir. İmandır.(fu zuli)


رَبَّنَا إِنَّنَا آمَنَّا فَاغْفِرْ لَنَا ذُنُوبَنَا وَقِنَا


عَذَابَ النَّارِ {16}


"Ey Rabbimiz! İman ettik; bizim günahlarımızı bağışla, bizi ateş azabından koru!"



قُلِ اللَّهُمَّ مَالِكَ الْمُلْكِ تُؤْتِي الْمُلْكَ


مَن تَشَاء وَتَنزِعُ الْمُلْكَ مِمَّن تَشَاء وَتُعِزُّ مَن تَشَاء وَتُذِلُّ


مَن تَشَاء بِيَدِكَ الْخَيْرُ إِنَّكَ عَلَىَ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ {26} تُولِجُ اللَّيْلَ


فِي الْنَّهَارِ وَتُولِجُ النَّهَارَ فِي اللَّيْلِ وَتُخْرِجُ الْحَيَّ مِنَ الْمَيِّتِ


وَتُخْرِجُ الَمَيَّتَ مِنَ الْحَيِّ وَتَرْزُقُ مَن تَشَاء بِغَيْرِ حِسَابٍ {27}


26. (Resulüm!) De ki: Mülkün gerçek sahibi olan Allah'ım! Sen mülkü dilediğine verirsin ve mülkü dilediğinden geri alırsın. Dilediğini yüceltir, dilediğini de alçaltırsın. Her türlü iyilik senin elindedir. Gerçekten sen her şeye kadirsin.


27. Geceyi gündüze katar, gündüzü de geceye katarsın. Ölüden diriyi çıkarır, diriden de ölüyü çıkarırsın. Dilediğine de sayısız rızk verirsin.


رَبِّ هَبْ لِي مِن لَّدُنْكَ ذُرِّيَّةً


طَيِّبَةً إِنَّكَ سَمِيعُ الدُّعَاء {38}


38. Orada Zekeriya, Rabbine dua etti: Rabbim! Bana tarafından hayırlı bir nesil bağışla. Şüphesiz sen duayı hakkıyla işitensin, dedi.


رَبَّنَا آمَنَّا بِمَا أَنزَلَتْ وَاتَّبَعْنَا الرَّسُولَ فَاكْتُبْنَا مَعَ


الشَّاهِدِينَ {53}


53. (Havarîler:) Rabbimiz! İndirdiğine inandık ve Peygamber'e uyduk. Şimdi bizi (birliğini ve peygamberlerini tasdik eden) şahitlerden yaz, dediler.


ربَّنَا اغْفِرْ لَنَا ذُنُوبَنَا وَإِسْرَافَنَا فِي أَمْرِنَا وَثَبِّتْ


أَقْدَامَنَا وانصُرْنَا عَلَى الْقَوْمِ الْكَافِرِينَ {147}


147. Onların sözleri, sadece şöyle demekten ibaretti: Ey Rabbimiz! Günahlarımızı ve işimizdeki taşkınlığımızı bağışla; ayaklarımızı (yolunda) sabit kıl; kâfirler topluluğuna karşı bizi muzaffer kıl!




رَبَّنَا مَا خَلَقْتَ هَذا بَاطِلاً سُبْحَانَكَ فَقِنَا عَذَابَ النَّارِ {191}


رَبَّنَا إِنَّكَ مَن تُدْخِلِ النَّارَ فَقَدْ أَخْزَيْتَهُ وَمَا لِلظَّالِمِينَ مِنْ


أَنصَارٍ {192} رَّبَّنَا إِنَّنَا سَمِعْنَا مُنَادِياً يُنَادِي لِلإِيمَانِ أَنْ


آمِنُواْ بِرَبِّكُمْ فَآمَنَّا رَبَّنَا فَاغْفِرْ لَنَا ذُنُوبَنَا وَكَفِّرْ عَنَّا


سَيِّئَاتِنَا وَتَوَفَّنَا مَعَ الأبْرَارِ {193} رَبَّنَا وَآتِنَا مَا وَعَدتَّنَا


عَلَى رُسُلِكَ وَلاَ تُخْزِنَا يَوْمَ الْقِيَامَةِ إِنَّكَ لاَ تُخْلِفُ الْمِيعَادَ {194}


191. Onlar, ayakta dururken, otururken, yanları üzerine yatarken (her vakit) Allah'ı anarlar, göklerin ve yerin yaratılışı hakkında derin düşünürler (ve şöyle derler:) Rabbimiz! Sen bunu boşuna yaratmadın. Seni tespih ederiz. Bizi cehennem azabından koru!


192. Ey Rabbimiz! Doğrusu sen, kimi cehenneme koyarsan, artık onu rüsva etmişsindir. Zalimlerin hiç yardımcıları yoktur.


193. Ey Rabbimiz! Gerçek şu ki biz, "Rabbinize inanın!" diye imana çağıran bir davetçiyi (Peygamberi, Kur'an'ı) işittik, hemen iman ettik. Artık bizim günahlarımızı bağışla, kötülüklerimizi ört, ruhumuzu iyilerle beraber al, ey Rabbimiz!

194. Rabbimiz! Bize, peygamberlerin vasıtasıyla vâdettiklerini de ikram et ve kıyamet gününde bizi rezil-rüsva etme; şüphesiz sen vadinden caymazsın!ِ
Allah(c.c.) yapılan bu duayı kabul ettiğini bir sonraki ayeti kerimede söylüyor. Bu büyük bir hazineden daha değerli değil midir?
MAİDE SURESİ

بِسْمِ اللهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيمِ


رَبَّنَا آمَنَّا فَاكْتُبْنَا مَع


الشَّاهِدِينَ {83} وَمَا لَنَا لاَ نُؤْمِنُ بِاللّهِ وَمَا جَاءنَا مِنَ الْحَقِّ


وَنَطْمَعُ أَن يُدْخِلَنَا رَبَّنَا مَعَ الْقَوْمِ الصَّالِحِينَ {84}


83. Resule indirileni duydukları zaman, tanış çıktıkları gerçekten dolayı gözlerinden yaşlar boşandığını görürsün. Derler ki: "Rabbimiz! İman ettik, bizi (hakka) şahit olanlarla beraber yaz."


84. "Rabbimizin bizi iyiler arasına katmasını umup dururken niçin Allah'a ve bize gelen gerçeğe iman etmeyelim?"


EN’AM SURESİ


بِسْمِ اللهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيمِ


إِنِّي وَجَّهْتُ وَجْهِيَ لِلَّذِي فَطَرَ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضَ


حَنِيفاً وَمَا أَنَاْ مِنَ الْمُشْرِكِينَ {79}


79. Ben hanîf olarak, yüzümü gökleri ve yeri yoktan yaratan Allah'a çevirdim ve ben müşriklerden değilim.



قُلْ إِنَّ صَلاَتِي وَنُسُكِي وَمَحْيَايَ وَمَمَاتِي لِلّهِ


رَبِّ الْعَالَمِينَ {162}

162. De ki: Şüphesiz benim namazım, kurbanım, hayatım ve ölümüm hepsi âlemlerin Rabbi Allah içindir.
 

fu zuli

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eki 2007
Mesajlar
44
Tepki puanı
0
Puanları
6
Yaş
47
A’RAF SURESİ
بِسْمِ اللهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيمِ
رَبَّنَا ظَلَمْنَا أَنفُسَنَا وَإِن لَّمْ تَغْفِرْ لَنَا وَتَرْحَمْنَا لَنَكُونَنَّ مِنَ
الْخَاسِرِينَ {23}
23. (Âdem ile eşi) dediler ki: Ey Rabbimiz! Biz kendimize zulmettik. Eğer bizi bağışlamaz ve bize acımazsan mutlaka ziyan edenlerden oluruz.
الْحَمْدُ لِلّهِ الَّذِي هَدَانَا لِهَـذَا
وَمَا كُنَّا لِنَهْتَدِيَ لَوْلا أَنْ هَدَانَا اللّهُ
43. (Cennette) onların altlarından ırmaklar akarken, kalplerinde kinden ne varsa hepsini çıkarıp atarız. Ve onlar derler ki: "Hidayetiyle bizi (bu nimete) kavuşturan Allah'a hamdolsun! Allah bizi doğru yola iletmeseydi kendiliğimizden doğru yolu bulacak değildik. Hakikaten Rabbimizin elçileri gerçeği getirmişler." Onlara: İşte size cennet; yapmış olduğunuz iyi amellere karşılık ona vâris kılındınız diye seslenilir.
رَبَّنَا لاَ تَجْعَلْنَا مَعَ الْقَوْمِ الظَّالِمِينَ {47}
47. Gözleri cehennem ehli tarafına döndürülünce de: Ey Rabbimiz! Bizi zalimler topluluğu ile beraber bulundurma! Derler.
رَبُّنَا وَيَغْفِرْ لَنَا لَنَكُونَنَّ مِنَ الْخَاسِرِينَ {149}
149. Pişman olup da kendilerinin gerçekten sapmış olduklarını görünce dediler ki: Eğer Rabbimiz bize acımaz ve bizi bağışlamazsa mutlaka ziyana uğrayanlardan olacağız!
رَبِّ اغْفِرْ لِي وَلأَخِي وَأَدْخِلْنَا فِي
رَحْمَتِكَ وَأَنتَ أَرْحَمُ الرَّاحِمِينَ {151}
151. (Musa da) Ey Rabbim, beni ve kardeşimi bağışla, bizi rahmetine kabul et. Zira sen merhametlilerin en merhametlisisin! Dedi
TEVBE SURESİ
بِسْمِ اللهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيمِ
فَإِن تَوَلَّوْاْ فَقُلْ حَسْبِيَ اللّهُ لا إِلَـهَ
إِلاَّ هُوَ عَلَيْهِ تَوَكَّلْتُ وَهُوَ رَبُّ الْعَرْشِ الْعَظِيمِ {129}
129. (Ey Muhammed!) Yüz çevirirlerse de ki: Allah bana yeter. O'ndan başka ilâh yoktur. Ben sadece O'na güvenip dayanırım. O yüce Arş'ın sahibidir
YUNUS SURESİ
بِسْمِ اللهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيمِ
دَعْوَاهُمْ فِيهَا سُبْحَانَكَ
اللَّهُمَّ وَتَحِيَّتُهُمْ فِيهَا سَلاَمٌ وَآخِرُ دَعْوَاهُمْ أَنِ الْحَمْدُ لِلّهِ
رَبِّ الْعَالَمِينَ {10}
10. Onların oradaki duası: "Allah'ım! Seni noksan sıfatlardan tenzih ederiz!" (sözleridir). Orada birbirleriyle karşılaştıkça söyledikleri ise "selâm" dır. Onların dualarının sonu da şudur: Hamd, âlemlerin Rabbi Allah'a mahsustur.
رَبَّنَا لاَ تَجْعَلْنَا فِتْنَةً لِّلْقَوْمِ الظَّالِمِينَ {85} وَنَجِّنَا
بِرَحْمَتِكَ مِنَ الْقَوْمِ الْكَافِرِينَ {86}
85. Onlar da dediler ki: "Allah'a dayandık. Ey Rabbimiz! Bizi o zalimler topluluğu için deneme konusu kılma!
86. Ve bizi rahmetinle o kâfirler topluluğundan kurtar!"
YUSUF SURESİ
بِسْمِ اللهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيمِ
تَوَفَّنِي مُسْلِماً وَأَلْحِقْنِي بِالصَّالِحِينَ {101}
101. "Ey Rabbim! Mülkten bana (nasibimi) verdin ve bana (rüyada görülen) olayların yorumunu da öğrettin. Ey gökleri ve yeri yaratan! Sen dünyada da ahirette de benim sahibimsin. Beni Müslüman olarak öldür ve beni Salihler arasına kat!"
İBRAHİM SURESİ
بِسْمِ اللهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيمِ
رَبَّنَا إِنَّكَ تَعْلَمُ مَا نُخْفِي وَمَا نُعْلِنُ وَمَا يَخْفَى عَلَى اللّهِ مِن شَيْءٍ
فَي الأَرْضِ وَلاَ فِي السَّمَاء {38}
38. "Ey Rabbimiz! Şüphesiz ki sen bizim gizleyeceğimizi de açıklayacağımızı da bilirsin. Çünkü ne yerde ne de gökte hiçbir şey Allah'a gizli kalmaz."
رَبِّ اجْعَلْنِي مُقِيمَ الصَّلاَةِ وَمِن ذُرِّيَّتِي رَبَّنَا وَتَقَبَّلْ
دُعَاء {40}
40. "Ey Rabbim! Beni ve soyumdan gelecekleri namazı devamlı kılanlardan eyle; ey Rabbimiz! Duamı kabul et!"
رَبَّنَا اغْفِرْ لِي وَلِوَالِدَيَّ وَلِلْمُؤْمِنِينَ يَوْمَ يَقُومُ
الْحِسَابُ {41}
4l. "Ey Rabbimiz! (Amellerin) hesap olunacağı gün beni, ana-babamı ve müminleri bağışla!"
İSRÂ SURESİ
بِسْمِ اللهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيمِ
رَّبِّ ارْحَمْهُمَا كَمَا رَبَّيَانِي صَغِيراً {24}
24. Onları esirgeyerek alçakgönüllülükle üzerlerine kanat ger ve: "Rabbim! Küçüklüğümde onlar beni nasıl yetiştirmişlerse, şimdi de sen onlara (öyle) rahmet et!" diyerek dua et.
وَقُل رَّبِّ
أَدْخِلْنِي مُدْخَلَ صِدْقٍ وَأَخْرِجْنِي مُخْرَجَ صِدْقٍ وَاجْعَل لِّي مِن
لَّدُنكَ سُلْطَاناً نَّصِيراً {80}
80. Ve şöyle niyaz et: Rabbim! Gireceğim yere dürüstlükle girmemi sağla; çıkacağım yerden de dürüstlükle çıkmamı sağla. Bana tarafından, hakkıyla yardım edici bir kuvvet ver.
وَقُلِ الْحَمْدُ لِلّهِ الَّذِي لَمْ يَتَّخِذْ وَلَداً وَلَم يَكُن
لَّهُ شَرِيكٌ فِي الْمُلْكِ وَلَمْ يَكُن لَّهُ وَلِيٌّ مِّنَ الذُّلَّ وَكَبِّرْهُ تَكْبِيراً {111}
111. "Çocuk edinmeyen, hâkimiyette ortağı bulunmayan, acizlikten ötürü bir dosta da ihtiyacı olmayan Allah'a hamd ederim" de ve tekbir getirerek O'nun şanını yücelt!
 

fu zuli

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eki 2007
Mesajlar
44
Tepki puanı
0
Puanları
6
Yaş
47
TÂHÂ SURESİ
بِسْمِ اللهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيمِ
رَبِّ اشْرَحْ لِي صَدْرِي {25} وَيَسِّرْ لِي أَمْرِي {26} وَاحْلُلْ عُقْدَةً مِّن
لِّسَانِي {27} يَفْقَهُوا قَوْلِي {28}
25. Musa: Rabbim! Dedi, yüreğime genişlik ver.
26. İşimi bana kolaylaştır.
27. Dilimden (şu) bağı çöz.
28. Ki sözümü anlasınlar.
وَقُل رَّبِّ زِدْنِي عِلْماً {114}
114. Gerçek hükümdar olan Allah, yücedir. Sana O'nun vahyi tamamlanmazdan önce Kur'an'ı (okumakta) acele etme ve "Rabbim, benim ilmimi artır" de.
ENBİYA SÜRESİ
بِسْمِ اللهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيمِ
أَنِّي مَسَّنِيَ الضُّرُّ وَأَنتَ أَرْحَمُ الرَّاحِمِينَ {83}
83. Eyyub'u da (an). Hani Rabbine: "Başıma bu dert geldi. Sen, merhametlilerin en merhametlisisin" diye niyaz etmişti.
أَن لَّا إِلَهَ إِلَّا أَنتَ سُبْحَانَكَ إِنِّي كُنتُ مِنَ الظَّالِمِينَ {87}
87. Zünnûn'u da (Yunus'u da zikret). O öfkeli bir halde geçip gitmişti; bizim kendisini asla sıkıştırmayacağımızı zannetmişti. Nihayet karanlıklar içinde: "Senden başka hiçbir tanrı yoktur. Seni tenzih ederim. Gerçekten ben zalimlerden oldum!" diye niyaz etti.
MU'MİNÛN SURESİ
بِسْمِ اللهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيمِ
قُل رَّبِّ
إِمَّا تُرِيَنِّي مَا يُوعَدُونَ {93} رَبِّ فَلَا تَجْعَلْنِي فِي الْقَوْمِ
الظَّالِمِينَ {94}
93. (Resulüm!) De ki: "Rabbim! Eğer onlara yöneltilen tehdidi (dünyevî sıkıntıyı ve uhrevî azabı) mutlaka bana göstereceksen.
94. Bu durumda beni zalimler topluluğunun içinde bulundurma, Rabbim!"
وَقُل رَّبِّ أَعُوذُ بِكَ مِنْ هَمَزَاتِ الشَّيَاطِينِ {97} وَأَعُوذُ بِكَ
رَبِّ أَن يَحْضُرُونِ {98}
97. Ve de ki: Rabbim! Şeytanların kışkırtmalarından sana sığınırım!
98. Onların yanımda bulunmalarından da sana sığınırım, Rabbim!
وَقُل رَّبِّ اغْفِرْ وَارْحَمْ وَأَنتَ خَيْرُ الرَّاحِمِينَ {118}
118. (Resulüm!) De ki: Bağışla ve merhamet et Rabbim! Sen merhametlilerin en iyisisin.
FURKAN SURESİ
بِسْمِ اللهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيمِ
رَبَّنَا اصْرِفْ عَنَّا عَذَابَ جَهَنَّمَ إِنَّ عَذَابَهَا كَانَ غَرَاماً
{65}
65. Ve şöyle derler: Rabbimiz! Cehennem azabını üzerimizden sav. Doğrusu onun azabı gelip geçici değil, devamlıdır.
رَبَّنَا
هَبْ لَنَا مِنْ أَزْوَاجِنَا وَذُرِّيَّاتِنَا قُرَّةَ أَعْيُنٍ وَاجْعَلْنَا
لِلْمُتَّقِينَ إِمَاماً {74}
74. (Ve o kullar): Rabbimiz! Bize gözümüzü aydınlatacak eşler ve zürriyetler bağışla ve bizi takva sahiplerine önder kıl! Derler.
 

fu zuli

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eki 2007
Mesajlar
44
Tepki puanı
0
Puanları
6
Yaş
47
ŞUARA SURESİ
بِسْمِ اللهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيمِ
رَبِّ هَبْ لِي حُكْماً وَأَلْحِقْنِي بِالصَّالِحِينَ {83}
وَاجْعَل لِّي لِسَانَ صِدْقٍ فِي الْآخِرِينَ {84} وَاجْعَلْنِي مِن وَرَثَةِ جَنَّةِ
النَّعِيمِ {85}
83. Rabbim! Bana hikmet ver ve beni iyiler arasına kat.
84. Bana, sonra gelecekler içinde, iyilikle anılmak nasip eyle!
85. Beni, Naîm cennetinin vârislerinden kıl.
NEML SURESİ
بِسْمِ اللهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيمِ
رَبِّ أَوْزِعْنِي أَنْ أَشْكُرَ
نِعْمَتَكَ الَّتِي أَنْعَمْتَ عَلَيَّ وَعَلَى وَالِدَيَّ وَأَنْ أَعْمَلَ صَالِحاً
تَرْضَاهُ وَأَدْخِلْنِي بِرَحْمَتِكَ فِي عِبَادِكَ الصَّالِحِينَ {19}
19. (Süleyman) onun sözünden dolayı gülümsedi ve dedi ki: Ey Rabbim! Beni, gerek bana gerekse ana-babama verdiğin nimete şükretmeye ve hoşnut olacağın iyi işler yapmaya muvaffak kıl. Rahmetinle, beni iyi kulların arasına kat.
KASAS SURESİ
بِسْمِ اللهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيمِ
رَبِّ إِنِّي ظَلَمْتُ نَفْسِي فَاغْفِرْ لِي فَغَفَرَ لَهُ إِنَّهُ هُوَ
الْغَفُورُ الرَّحِيمُ {16}
16. Musa: Rabbim! Doğrusu kendime zulmettim (başıma iş açtım). Beni bağışla dedi, Allah da onu bağışladı. Çünkü çok bağışlayıcı, çok esirgeyici olan ancak O'dur.
SÂFFÂT SURESİ
رَبِّ هَبْ لِي مِنَ الصَّالِحِينَ
{100}
100. O : "Rabbim! Bana Sâlihlerden olacak bir evlat ver", dedi.
AHKAF SURESİ
بِسْمِ اللهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيمِ
رَبِّ أَوْزِعْنِي أَنْ أَشْكُرَ نِعْمَتَكَ الَّتِي أَنْعَمْتَ
عَلَيَّ وَعَلَى وَالِدَيَّ وَأَنْ أَعْمَلَ صَالِحاً تَرْضَاهُ وَأَصْلِحْ لِي فِي
ذُرِّيَّتِي إِنِّي تُبْتُ إِلَيْكَ وَإِنِّي مِنَ الْمُسْلِمِينَ {15}
15. Biz insana, ana-babasına iyilik etmesini tavsiye ettik. Annesi onu zahmetle taşıdı ve zahmetle doğurdu. Taşınması ile sütten kesilmesi, otuz ay sürer. Nihayet insan, güçlü çağına erip kırk yaşına varınca der ki: Rabbim! Bana ve ana-babama verdiğin nimete şükretmemi ve razı olacağın yararlı iş yapmamı temin et. Benim için de zürriyetim için de iyiliği devam ettir. Ben sana döndüm. Ve elbette ki ben Müslümanlardanım
HAŞR SURESİ
بِسْمِ اللهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيمِ
رَبَّنَا اغْفِرْ لَنَا
وَلِإِخْوَانِنَا الَّذِينَ سَبَقُونَا بِالْإِيمَانِ وَلَا تَجْعَلْ فِي قُلُوبِنَا
غِلّاً لِّلَّذِينَ آمَنُوا رَبَّنَا إِنَّكَ رَؤُوفٌ رَّحِيمٌ {10}
10. Bunların arkasından gelenler şöyle derler: Rabbimiz! Bizi ve bizden önce gelip geçmiş imanlı kardeşlerimizi bağışla; kalplerimizde, iman edenlere karşı hiçbir kin bırakma! Rabbimiz! Şüphesiz ki sen çok şefkatli, çok merhametlisin!
MÜMTEHİNE SURESİ
بِسْمِ اللهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيمِ
رَّبَّنَا عَلَيْكَ تَوَكَّلْنَا وَإِلَيْكَ أَنَبْنَا وَإِلَيْكَ الْمَصِيرُ {4} رَبَّنَا لَا تَجْعَلْنَا
فِتْنَةً لِّلَّذِينَ كَفَرُوا وَاغْفِرْ لَنَا رَبَّنَا إِنَّكَ أَنتَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ {5}
4. İbrahim'de ve onunla beraber olanlarda, sizin için gerçekten güzel bir örnek vardır. Onlar kavimlerine demişlerdi ki: "Biz sizden ve Allah'ı bırakıp taptıklarınızdan uzağız. Sizi tanımıyoruz. Siz bir tek Allah'a inanıncaya kadar, sizinle bizim aramızda sürekli bir düşmanlık ve öfke belirmiştir." Şu kadar var ki, İbrahim babasına: "Andolsun senin için mağfiret dileyeceğim. Fakat Allah'tan sana gelecek herhangi bir şeyi önlemeye gücüm yetmez" demişti. (O müminler şöyle dediler:) Rabbimiz! Ancak sana dayandık, sana yöneldik. Dönüş de ancak sanadır.
5. Rabbimiz! Bizi, inkâr edenler için deneme konusu kılma, bizi bağışla! Ey Rabbimiz! Yegâne galip ve hikmet sahibi, ancak sensin.
 

fu zuli

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eki 2007
Mesajlar
44
Tepki puanı
0
Puanları
6
Yaş
47
FALAK SURESİ
بِسْمِ اللهِالرَّحْمنِالرَّحِيمِ
قُلْ أَعُوذُ بِرَبِّ الْفَلَقِ {1} مِن شَرِّ مَا خَلَقَ {2} وَمِن
شَرِّ غَاسِقٍ إِذَا وَقَبَ {3} وَمِن شَرِّ النَّفَّاثَاتِ فِي
الْعُقَدِ {4} وَمِن شَرِّ حَاسِدٍ إِذَا حَسَدَ {5}
Rahmân ve Rahîm (olan) Allah'ın adıyla.
1. De ki:"Ben ağaran sabahın Rabbine sığınırım,
2.Yarattığı şeylerin şerrinden,
3.Karanlığı çöktüğü zaman gecenin şerrinden,
4.Ve düğümlere üfürüp büyü yapan üfürükçülerin şerrinden,
5.Ve kıskandığı vakit kıskanç kişinin şerrinden sabahın Rabbine sığınırım!
NÂS SURESİ
بِسْمِ اللهِالرَّحْمنِالرَّحِيمِ
قُلْ أَعُوذُ بِرَبِّ النَّاسِ {1} مَلِكِ النَّاسِ {2} إِلَهِ
النَّاسِ {3} مِن شَرِّ الْوَسْوَاسِ الْخَنَّاسِ {4} الَّذِي
يُوَسْوِسُ فِي صُدُورِ النَّاسِ {5}
مِنَ الْجِنَّةِ وَ النَّاسِ {6}
Rahmân ve Rahîm (olan) Allah'ın adıyla.
1. De ki: Sığınırım ben insanların Rabbine,
2.İnsanların Melikine (mutlak sahip ve hâkimine),
3.İnsanların İlâhına.
4.O sinsi vesvesenin şerrinden,
5.O ki insanların göğüslerine (kötü düşünceler)fısıldar.
6.Gerek cinlerden, gerek insanlardan(olan bütün vesvesecilerin şerrinden Allah'a sığınırım!
Bizim yapmamız gereken rabbimizin bize lütfü olan bu ayetleri ezberlemektir. Bize kalan budur. Çünkü rabbimiz öğretmese idi hiç birimiz bu ifadeleri bir araya getiremezdik.
Not: Diyanet mealinden faydalanılmıştır.(FU-ZULİ)
 

fu zuli

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eki 2007
Mesajlar
44
Tepki puanı
0
Puanları
6
Yaş
47
İlâhi! Sana karşı kim kendisini övebilir? İlâhi! Dilim mâsiyetlerle tutulmuş, benim Sana vesile kılacak, ne işe yarar bir amelim ne de rahmetini ümit etmekten başka bir şefaatçim var! İlahi! Biliyorum ki; kusurlarım yüzünden ne huzurunda mevkiim ne de Sen’den özür dilemeye yüzüm kalmıştır! Fakat sen keremlilerin en keremlisisin! İlâhi! Ben merhametine nail olmaya layık değilsem de, merhametin bana yetişebilir! Çünkü Sen’in rahmetin her şeyi kuşatacak derecede geniştir! İlâhi! Benim kusurum ne kadar büyük de olsa, Sen’in affının yanında küçük kalır! Sen onları bağışla ey kerem sahibi Allah’ım!
Rabbim! Sen ancak itaatkâr kullarını affedeceksen, günahkâr kullar kime gidip sığınsınlar? Rabbim! Sen sadece takva sahibi kullarına rahmet ve merhamet edeceksen, mücrimler kimden yardım istesinler!
Ben Sana her an muhtacım! Sen’in ise bana ihtiyacın yoktur! Yaratanım olarak ancak Sen beni bağışlarsın! Beni şu durduğum yerden, bütün hacetlerimi yerine getirmiş, taleplerimi ihsan etmiş, temennilerimi gerçekleştirmiş olarak döndür!
Ey isteyenlerin ihtiyaçlarına sahip ve malik olan Allah’ım!
Ey susmakta olanların içlerinden geçirdiklerini bilen Allah’ım!
Ey kendisinden başka yardım beknelecek başka Rab bulunmayan Allah’ım!
Ey kendisinin üstünde korkulacak başka bir yaratıcı bulunmayan Allah’ım!
Ey yanına varılacak veziri, rüşvet verilecek kapıcısı bulunmayan Allah’ım!
Ey dilekler çoğaldıkça cömertlik ve keremi artan; ihtiyaçlar çoğaldıkça fazl u ihsanı çoğalan Allah’ım!
Ey Allah’ım! Sen her misafirini ağırlarsın! Bizler de Sen’in misafirleriniz! Bizleri cennetinde ağırla!

Ey Allah’ım! Her kafileye hediye, her isteyene âtiyye verilir; her ziyaretçiye ikram edilir! Sevap ümit eden her kişiye de sevap verilir! Bizler topluca Sen’in Beyt-i Haram’ına geldik! Şu büyük meşâirde vakfeye durduk! Şu mübarek yerlerde hazır bulunduk! Ümidimiz, yüce katındaki sevap ve mükâfata nail olmaktır! Ümidimizi boşa çıkarma Allah’ım” (Bkz. Gazali, İhyâu Ulûmi’d Din, Beyrut 1990, I, 337–338; Bey haki, Şuabu’l-İman, II, 25–26)
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt