Rabbimizi görmüyoruz diye inkar edemeyiz!
Sütün içinde yağ ve peynirin bulunduğunu adımız gibi biliyoruz. Ama sütün içinde ne yağ ne de peynir gözükmemektedir. Şimdi biz kesin olarak bildiğimiz yağ ve peyniri görmüyoruz diye inkar mı edeceğiz. Elbette hayır. O halde adımız gibi bildiğimiz Rabbimizi görmüyoruz diye inkar edemeyiz. (Belki adımızı unutabiliriz ama Rabbimizi asla).
Bir yerimiz ağrıdığı zaman ağrıyı hissediyor duyuyoruz ama göremiyoruz. Göremiyoruz diye ağrıyı reddedemeyiz. Ağrıyı görmüyoruz, fakat hissediyoruz, onun içinde varlığına inanıyoruz, İşte Allah'ı göremeyiz ama onu hissederez, hemde her sanatında onu görür gibi hissederiz.
Açık olan bir ceryan kablosunda ceryanın olduğunu kesinlikle biliyoruz. Fakat onu göremiyoruz. Ceryanı göremediğimiz halde nasıl ki varlığını inkar edemiyorsak, Allah'ın da varolduğunu bildiğimiz halde göremiyoruz diye inkar edemeyiz.
Bir odada otururken kapı ve pencereyi açtığımız zaman ceryanın bize etki ettiği, bizi çarptığı bir gerçek. Ceryanı elle tutup gözle göremediğimiz halde nasıl ki inkar etmemiz mümkün değilse, Allah-u Teala'nın da sanatlarına bakıp onun varlığını kabul ettiğimiz halde onu göremiyoruz diye inkar etmemiz mümkün değildir.
Aklımızı ele alırsak: Doktorlar kafa tasımızı yarıp aklımızı görmek için baktıklarında göremiyorlar. Akıl yok da ondan mı göremiyorlar. Elbette hayır. Pekiyi niçin göremiyorlar? Şimdi aklı göremiyoruz da, nasıl olur da aklı yaratan Allah'ı göreceğiz. Elbette göremeyiz. Nasıl ki aklı göremedik diye aklı inkar etmemiz mümkün değilse, Allah'ı göremedik diye inkar etmemiz mümkün değildir.
Rabbimizin zıddı yoktur. Bir şeyin, zıddı olacak ki, görünebilsin. Işığı görebiliyoruz, çünkü onun karşısında karanlık vardır. Beyaz var onun karşısında da karanlık var. Öyle ise: Rabbimizin zıddı olmadığına göre Allah'ı göremeyiz.
Sütün içinde yağ ve peynirin bulunduğunu adımız gibi biliyoruz. Ama sütün içinde ne yağ ne de peynir gözükmemektedir. Şimdi biz kesin olarak bildiğimiz yağ ve peyniri görmüyoruz diye inkar mı edeceğiz. Elbette hayır. O halde adımız gibi bildiğimiz Rabbimizi görmüyoruz diye inkar edemeyiz. (Belki adımızı unutabiliriz ama Rabbimizi asla).
Bir yerimiz ağrıdığı zaman ağrıyı hissediyor duyuyoruz ama göremiyoruz. Göremiyoruz diye ağrıyı reddedemeyiz. Ağrıyı görmüyoruz, fakat hissediyoruz, onun içinde varlığına inanıyoruz, İşte Allah'ı göremeyiz ama onu hissederez, hemde her sanatında onu görür gibi hissederiz.
Açık olan bir ceryan kablosunda ceryanın olduğunu kesinlikle biliyoruz. Fakat onu göremiyoruz. Ceryanı göremediğimiz halde nasıl ki varlığını inkar edemiyorsak, Allah'ın da varolduğunu bildiğimiz halde göremiyoruz diye inkar edemeyiz.
Bir odada otururken kapı ve pencereyi açtığımız zaman ceryanın bize etki ettiği, bizi çarptığı bir gerçek. Ceryanı elle tutup gözle göremediğimiz halde nasıl ki inkar etmemiz mümkün değilse, Allah-u Teala'nın da sanatlarına bakıp onun varlığını kabul ettiğimiz halde onu göremiyoruz diye inkar etmemiz mümkün değildir.
Aklımızı ele alırsak: Doktorlar kafa tasımızı yarıp aklımızı görmek için baktıklarında göremiyorlar. Akıl yok da ondan mı göremiyorlar. Elbette hayır. Pekiyi niçin göremiyorlar? Şimdi aklı göremiyoruz da, nasıl olur da aklı yaratan Allah'ı göreceğiz. Elbette göremeyiz. Nasıl ki aklı göremedik diye aklı inkar etmemiz mümkün değilse, Allah'ı göremedik diye inkar etmemiz mümkün değildir.
Rabbimizin zıddı yoktur. Bir şeyin, zıddı olacak ki, görünebilsin. Işığı görebiliyoruz, çünkü onun karşısında karanlık vardır. Beyaz var onun karşısında da karanlık var. Öyle ise: Rabbimizin zıddı olmadığına göre Allah'ı göremeyiz.