Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Rabbimin Gücü Herşeye Yeter (1 Kullanıcı)

hanife deniz

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
29 Tem 2007
Mesajlar
4,279
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
58
Konum
Bursa
Selamun Aleykum Kardeşlerim
Çok sevdiğim bir kardeşim sıkıntı içinde Rabbim inşaAllah yardımcısı olsun.
Bu kardeşimiz için dualarınızı bekliyorum.
Allah hepinizden razı olsun.
Selam ve Dua ile
 

Hatice-tül Kübra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eyl 2006
Mesajlar
7,329
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
35
Konum
.........
ve aleykum selam
rabbım ne sıkıntısı varsa tez zamanda gidersın ınşallah
rabbım en kısa sürede ferah kapısı açsın inşALLAH
maddı ve manevı her ne tür sıkıntısı varsa tez zamandada gidersin
rabbım gönlunu huzura kavuşturur inşALLAH
amın amın amın
 

Aşk-ı Hicab

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
15 Şub 2009
Mesajlar
12,148
Tepki puanı
25
Puanları
38
Yaş
40
Ve aleykum selam hanife ablam..

Rabbim yardımcısı olsun. Her ne sıkıntısı varsa gidersin inşaAllah..
 

yağmur sıla

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
25 May 2012
Mesajlar
33
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
35
aleyküm selam Allahım her zaman yardımcısı olsun inşallah..........
 

Muhtazaf

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Mar 2008
Mesajlar
9,649
Tepki puanı
1,032
Puanları
113
Yaş
67
Web Sitesi
www.aydin-aydin.com
'Ya Vedud! Ya Vedud!
Ya Ze'l-arşi'l-mecîd!
Ya Mübdi, Ya Mu'id!
Ya Fe'aalün lima yürid! Eselüke bi-nuri vechike'l-lezi mele'e erkane arşike ve es'elüke bi-kudretike'l-leti kadderte biha halkake ve bi rahmetike-lleti vesiat külle şeyin.
La ilahe illa ente.
Ya Muğis, eğisni!
Ya muğis, eğisni!
Ya muğis, eğisni!

ALLAH c.c. kardeşimizi ve diger sıkıntı içinde olan kardeşlerimizi sıkıntıdan kurtar onları feraha erdir. Amin.
 

hakyolu007

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
19 Nis 2012
Mesajlar
2,741
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
43
ve aleykum selam
rabbım ne sıkıntısı varsa tez zamanda gidersın ınşallah
rabbım en kısa sürede ferah kapısı açsın inşALLAH
maddı ve manevı her ne tür sıkıntısı varsa tez zamandada gidersin
rabbım gönlunu huzura kavuşturur inşALLAH
amın amın amın


Amin İnşallah
 

leyla-1

Altın Üye
Katılım
4 May 2007
Mesajlar
40,417
Tepki puanı
6,214
Puanları
163
Yaş
51
Her türlü dertlerden ,sıkıntılardan ,korkulardan , çaresizlikten ,günahlardan korunması için
ve Ümmeti Muhammet için 7 defa

Hasbunallahu ve ni'mel vekil ni'mel Mevla ve ni'me'n nasîr
Hasbunallahu ve ni'mel vekil ni'mel Mevla ve ni'me'n nasîr
Hasbunallahu ve ni'mel vekil ni'mel Mevla ve ni'me'n nasîr
Hasbunallahu ve ni'mel vekil ni'mel Mevla ve ni'me'n nasîr
Hasbunallahu ve ni'mel vekil ni'mel Mevla ve ni'me'n nasîr
Hasbunallahu ve ni'mel vekil ni'mel Mevla ve ni'me'n nasîr
Hasbunallahu ve ni'mel vekil ni'mel Mevla ve ni'me'n nasîr

Allahü Teala, bize yeter, O ne güzel vekildir. Ne güzel Mevla ve ne güzel yardımcıdır*
 

leyla-1

Altın Üye
Katılım
4 May 2007
Mesajlar
40,417
Tepki puanı
6,214
Puanları
163
Yaş
51
Ya Rabbel alemin.
Ya Erhamerrahimin la ilahe illallah kalbimi karartma
La ilahe illallah rızkımı azaltma.
Kendi kapından başka kapı arartma. Amin
 

Hatice-tül Kübra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eyl 2006
Mesajlar
7,329
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
35
Konum
.........
Allah'ın Rasulü (s.a.v) buyurmuştur ki:

"Rızkı sadece Allah (c.c)'tan isteyiniz! Yalnız Allah (c.c)'a kulluk ediniz. Çünkü sonunda götürebileceğiniz huzur O'nun huzurudur. Onun için sadece O'na şükür ediniz"

Kula mutlaka rızk lazımdır yaşaması için. Yaşamak için ihtiyacı vardır. Şayet rızkını Allah (c.c)'tan isterse, insan oğlu Allah (c.c)'a muhtaç, yani kul olur. Şayet mahluktan isterse rızkını, istediği kimseye muhtaç olarak kul ve köle olmuş olur.

Onun için herhangi bir mahlûkdan (kimseden) bir rızık istemek (dilenmek), dünyalıklar taleb etmek haram kılınmış, ancak ihtiyaçları, zaruri maddeleri istemek mubah kılınmıştır.
Rızkı kuldan istemeyi (dilenmeyi ve istimdadı) yasaklayan ve bu konuda bizleri uyaran birçok hadisi şerif söylemiştir Allah'ın Rasulü (s.a.v).
Mesela şu hadisi şerifleri:

"Başkasından taleb etmeye(istemeye) devam eden sizden herhangi biriniz, kıyamette Allah'ın huzuruna, yüzünde bir parçacık olsun et bulamayarak gelir"buyurmaktadır.(Buhari, Zekat: 52; Müslim, Zekat: 103; Nesai, Zekat: 83.)
Başka bir hadislerinde:

"Kendisinde yeteri miktar ihtiyaç maddesi olduğu halde bir kimse insanlardan bir şeyler isterse, kıyamette yüzü kaşıntılı yara ile Allah huzuruna çıkar" ( Ebu Davud, Zekat: 23; Tirmizi, Zekat: 22.)
Diğer bir hadis-i şerifde;
"Şu üç kimseden başkasına dilenmek helâl olmaz(haramdır):
- Rezil edici borç sahibi,
- Çok ızdırap verici hastalık sahibi,
- Yahut halsiz ve mecalsiz bırakan dehşetli yoksulluk hali içinde olan kimse" ( Ebu Davud, Zekat: 26; Tirmizi, Büyü: 10.)
Başka bir hadis-i şerif:
"Sizden birinizin ipini alıp, odun toplayıp satması veya buna benzer işler yaparak maişetini temin etmesi, halktan bir şeyler istemesinden çok daha hayırlıdır. İstediklerini halk ya verir veya vermez refuze eder zaten" (Buhari, Zekat: 50; Büyük: 15.)
Bir başkası:
"Sen istemediğin ve kalbin tamahkârlık etmediği halde, sana verilen malı al, şayet böyle değilse asla alma. Nefsini ona yöneltme!" (Buhari, Zekat: 50.)
Böylece Allah Rasûlu (s.a.v) dil ile isteyerek ve kalb ile arzulayarak bir malı (bedavadan hediye olarak) almayı çirkin görmüştür.
Allah'ın Rasulü (s.a.v) bir sahih hadislerinde şöyle buyurmuştur:
"Kim müstağni(tok gözlü) olursa, Allah onu zengin kılar (bolluk içinde tutar).Tok gönüllü(gözlü) olanı Allah doyurur. Bir kimse iffetini korumak isterse, Allah onun iffetini korumak hususunda destekler ve iffetini korur. Her kim sabır etmeyi isterse, Allah onu sabırlı kılar. Hiç kimseye sabırdan daha büyük bir nimet, ondan daha büyük bir ihsan yoktur" (Buharı, Zekat: 50; Rikak: 20; Müslim, Zekat: 124; Muvatta, Sadaka: 7; Ebu Davud, Zekat: 28.)
Allah'ın son Rasulü (s.a.v), ashabının ileri gelenlerinden insanlardan birşeyler istemelerini menetti ve vasiyet etti. Öyle ki, Ebu Bekir'in (r.a.) elinden bastonu düşerdi de hiç kimseye şunu bana verir misin? demezdi. Kendisine niye böyle yaptığı sorulduğu zaman;
"Sevgili efendim Muhammed Mustafa (s.a.v), bana:
"İnsanlardan hiçbir şey isteme" buyurmuştu" (İbn Mace, İkame: 182.)
Malikoğlu Avf bir toplulukla birlikte Allah'ın Rasulüne biat ederken, Allah'ın Rasulü onlara bir gizli kelime vasiyet etti:
"İnsanlardan hiçbir şey istemeyiniz!"
Bu cemaattan bazıları sonradan, ellerinden herhangi bir şeyleri düşecek olsa "o düşeni bana verir misin" dememişlerdi bir kula.
Dinin hükümleri, sadece Allah'tan istemenin emredildiğini, mahlûktan / yaratıktan istemenin ise yasaklandığını bize göstermektir.
Konuyla ilgili Allahü Teala buyuruyor ki:
"O halde memur olduğun işi bitirip görevini yerine getirdin, ve yükten kurtuldun mu, yine kalk bir başka iş için kolları sıva çalış ve yorul ve sadece Rabbine yönel ve yalnız O'ndan iste" (İnşirah: 94/7-8)
Allah Rasulü (s.a.v) İbni Abbas'a buyurdu:
"İstediğin zaman mutlaka Allah'tan iste! İstiane ve yardım istersen sadece Allah'tan dile yardımı"
İbni Abbas'ın yukarıda rivayet ettiği hadisi şerifte:
"Rızkı yalnız Allah (c.c)'tan isteyiniz" buyurulmaktadır.
"Allah (c.c)'tan rızk isteyin" buyurulmamıştır. "Zira rızkı yalnız Allah'tan isteyiniz" dendiği zaman, böyle bir cümle, "başkasından istemeyiniz" anlamını da içinde taşımaktadır.
Bir ayette de böyle denilmektedir:
"Yalnız Allah'ın Fazl-ı kereminden isteyiniz" (Nisa: 4/32)
İnsan'ın muhtaç olduğu rızk ve diğer şeyler mutlaka yerine gelmelidir, devreye girmelidir. İnsan'a zarar veren şeyler de ondan uzak olmalıdır. Bunlar insan hayatı için kaçınılmaz bir şeydir.Amma bütün ihtiyaçların Allah (c.c)'tan istenmesi, bütün zararlılardan, Allah (c.c)'ın koruması altına girilmesi de şarttır. (Ancak, bu her iki şeyin husulü için yalnız Allah (c.c)'a dua edilmesi emredilmiştir)
Kul ihtiyaçlarını ancak Allah (c.c)'tan isteyecek ve şikayetini sadece Allah'a yapacaktır.
Kur'an-ı Kerim'de Yakup Peygamberle (a.s) ilgili bir ayette:
"Yakup dedi ki: Ben büyük kederimi ve üzüntümü sadece Allah'a havale ederim, O'na şikayet ederim" (Yusuf: 12/86)
Yüce Allah Kur'an-ı Kerim'in'de; Hicr-i Cemil, Safh-u Cemil ve Sabr-ı Cemil gibi deyimler kullanmıştır. Bu deyimler için denildi ki;
Hicr-i Cemil eziyetsiz ayrılık;
Safh-u Cemil sitem edilmeksizin dönüş;
Sabr-ı Cemil ise, mahlûkaşikayet etmeksizin sabretmektir,
İşte bu sebepledir ki, hastalığı zamanında Ahmed bin Hanbel'e;
"Tavus hastanın inlemesini çirkin bulmakta ve inlemenin şikayet olduğunu söylemektedir" dediler. Bu sözü duyduktan sonra Ahmed b. Hanbel ölünceye kadar asla inlemedi.
Ancak Allah'a şikayet etmek sabrı Cemil'e aykırı değildir. Nitekim, Yakub (a.s.) Sabr-ı Cemil dediği halde:
"Ben kederimi hüzünümü ancak Allah'a şikayet ederim" demişti.
Hattaboğlu Ömer sabah namazında; Yusuf, Yunus ve Nahl surelerini okuyor, Yakub'un (a.s.):
"Ben kederimi ve hüznümü ancak Allah'a şikayet ederim"
Ayetini okuduğu zaman da ağlıyordu. Musa'nın (a.s.) duasında da şu cümleler geçmektedir:
"Allahım! Hamd ancak sanadır; şikayetler ancak sanadır. Sensin ancak yardım istenecek, istimdat edilecek müsteân, Dönüş ancak sanadır. Hayra ve şerre güç yetirmek ancak sana mahsustur."
Taiflilerin kendisine eza ve cefa verdikleri Hazreti Rasûl (s.a.v) de şu mahzun dua ile niyazda bulunmuştur:
"İlahi! Kuvvetimin zaafını, çaresiz kaldığımı, halk nazarında hor görüldüğümü ancak sana arzederim, ancak sana şikayet ederim.
Ey merhametlilerin en merhametlisi; herkesin hor görüp de dalına bindiği biçarelerin, zayıfların Rabbi sensin!
İlahi! Huysuz ve zalim bir düşman eline beni düşürmeyecek, hatta hayatımın dizginlerini eline verdiğin akrabadan bir dosta bile bırakmayacak kadar beni esirgesin.
İlahi! Senin gazabına uğramayayım da, çektiğim mihnetlere ve belalara aldırmam. Senin af ve koruman bana bunları göstermeyecek kadar geniştir.
İlahi! Gazabına uğramaktan, rızasızlığa duçar olmaktan, senin o karanlıkları pırıl pırıl parlatan dünya ve ahiret işlerinin medar-ı selâhı olan yüzünün nuruna sığınırım.
İlahi! Sen razı olana kadar işte affını diliyorum. Her kudret ve kuvvet ancak seninle birlikte vardır ve devam eder"
Kulun, Allah (c.c)'ın rahmet ve nimetine olan tamah ve ihtiyaçlarının giderilmesine, sıkıntılarının defedilmesine olan ümidi ne kadar artar ve kuvvetlenirse, o nisbette Allah (c.c)'a olan kulluğu ve başka varlıklardan yüz çevirme duygusu artar ve kuvvetlenir.
(Bir insan ihtiyaçlarında, rızık isteklerinde ne kadar Allah (c.c)'a dayanır, O'ndan isterse, o nispette Allah (c.c)'tan başka mahluklara kul olmaktan kurtulur. Allah (c.c)'tan istemek, yalnız O'na yalvarmak, insan'ı diğer mahluklar karşısında eğilmekten kurtarır.)
Nasıl ki kulun mahlûka ihtiyacı ona kulluk yapmasını icab ettirir ve mahlûktan ümidini kestiği zaman kalbinin ondan gına getirmesini icab ettirirse...
Denilmiştir ki:
Naziri (benzeri,dengi) olmak istediğin kimseden müstağni ol.
Emîri olmak istediğin kimseden daha faziletli ol.
Esiri olmak istediğin kimseye muhtaç ol.
Yani:
Ancak müstağni olduğun kimsenin naziri (benzeri,dengi);
Daha faziletli olduğun kimsenin emîri ve
Muhtaç olduğun kimsenin esiri olabilirsin.
Yukarıdaki ölçülere uygun olarak;
- İnsanın Allah (c.c)'ın rahmetine olan iştiyakı ve umudu onun Allah (c.c)'a kulluğunu icab ettirir.
- Ve yine, kalbinin Allah (c.c)'tan istemekten ve O'ndan umutlanmaktan uzaklaşması, o insanın kalbinin Allah (c.c)'a kulluktan yön çevirmesi sonucunu doğurur.
Hele de bir kimse mahluktan bekler, halikten ummazsa...
Mesela:
Bir kimsenin kalbi, bir mahluk olan herhangi bir insan'ın kendisine hükmetmesine rıza gösterirse;
Hükümdarın askerlerinden, yandaşlarından, onların dünya imkanlarından, karılarından, arkadaşlarından çekinir;
Yahut, şeyhi, hükümdarı, oğlu gibi ölmüş ve ölecek büyüklerine ve efendilerine itimat besler, onlardan bir takım şeyler umarsa,
O zaman böyle bir kalbin sahibi Allah (c.c)'a değil, saydığımız şeylere kulluk yapmış olur.
Ayet sadece ölümsüz Allah (c.c)'a kulluk yapmamızı, yalnız O'na güvenmemizi emrediyor bize.
"Ölümün yaklaşamadığı o şanı Yüce Allah'a güvenip dayan. Yalnız O'na hamd et, sadece O'nu hatırla. O'nun kullarının bütün günahlarından haberdar olduğunu bilmen sana yeter" (Furkan: 25/58)
 

leyla-1

Altın Üye
Katılım
4 May 2007
Mesajlar
40,417
Tepki puanı
6,214
Puanları
163
Yaş
51
Her türlü dertlerden ,sıkıntılardan ,korkulardan , çaresizlikten ,günahlardan korunmak
ve Ümmeti Muhammet'in selameti için Hasbunallahu ve ni'mel vekil ni'mel Mevla ve ni'me'n nasîr
Hasbunallahu ve ni'mel vekil ni'mel Mevla ve ni'me'n nasîr
Hasbunallahu ve ni'mel vekil ni'mel Mevla ve ni'me'n nasîr
Hasbunallahu ve ni'mel vekil ni'mel Mevla ve ni'me'n nasîr
Hasbunallahu ve ni'mel vekil ni'mel Mevla ve ni'me'n nasîr
Hasbunallahu ve ni'mel vekil ni'mel Mevla ve ni'me'n nasîr
Hasbunallahu ve ni'mel vekil ni'mel Mevla ve ni'me'n nasîr
Allahü Teala, bize yeter, O ne güzel vekildir. Ne güzel Mevla ve ne güzel yardımcıdır*
 

Muhtazaf

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Mar 2008
Mesajlar
9,649
Tepki puanı
1,032
Puanları
113
Yaş
67
Web Sitesi
www.aydin-aydin.com
1- Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah'ı tesbih eder. Mülk O'nun dur, hamd O'nadır. O'nun gücü her şeye yeter.
2- Sizi yaratan Allah'tır. Bununla beraber kiminiz kâfirdir, kiminiz mü'min. Allah yaptıklarınızı görmektedir.
3- Gökleri ve yeri hakka dayalı olarak gerektiği gibi yaratmıştır. Size şékil vermiş ve şeklinizi güzel yapmıştır. Dönüş O'nadır.
4- Göklerde veyerde olanları bilir. Gizlediklerinizi ve açığa vurduklarınızı da bilir. Allah kalplerde olara bilendir.
İman esasına dayalı bu evrensel düşünce, Allah'ın birliğini öngören inanç sisteminin tüm tarihi boyunca mü'minlerin öğrendiği en geniş boyutlu ve en ince düşüncedir. Kuşkusuz Allah tarafından gönderilen bütün peygamberler Allah'ın birliği ilkesini getirmiştir; varlıklar alemini ve tüm yaratıkları O'nun var ettiğini, varlıklar alemindeki her canlıyı O'nun koruyup gözettiğini anlatmışlar. Biz bundan kuşku duymayız. Çünkü Kur'an-ı Kerim bütün peygamberler-den ve bütün peygamberlik misyonlarından bu gerçeği aktarır. Şu halde uydurulmuş ve tahrif edilmiş kitaplarda veya Kuran'ın tümüne ya da bir kısmına inanmayan bazı kimselerin karşılaştırmalı dinlere ilişkin yazılarında gördüğümüz görüşlerin hiçbir değeri yoktur. Allah'ın birliği esasına dayalı inanç sistemlerinden sapmalar, bu inanç sistemlerinin izleyicileri tarafından gerçekleştirilmiştir. Bu da gösteriyor ki, bunlar katışıksız tevhid inancını veya Allah'ın varlıklar üzerindeki egemenliğini ve onlarla iletişimini bütünüyle kapsamıyorlar. Hiç kuşkusuz bu, dinlerin aslından olmayıp sonradan baş gösteren bir sapmadır. Çünkü ilk peygamberden son peygambere kadar Allah tarafından gönderilen bütün dinler birdir. Yüce Allah'ın bu temel prensiplerle çelişen bir din göndermesi mümkün değildir. Fakat, din adına uydurulmuş veya tahrif edilmiş kitaplarda gördüklerine dayanarak bu tür sözler söyleyenler var.
Şu da var ki, bu gerçeği bu şekilde vurgulamak, yüce Allah'ın zatına, benzersiz sıfatlarına ve bu sıfatların evren ve insan hayatı üzerindeki etkilerine ilişkin İslami düşüncenin önceki ilahi dinlerden kaynaklanan düşüncelerden daha geniş boyutlu, daha ayrıntılı ve daha doyurucu olduğu gerçeği ile çelişmez. Bu durum dinin özüne ve üstlendiği en son görevin mahiyetine uygun düşmektedir. Ayrıca dinin kendisine hitap etmek, yönlendirmek; tüm gerekleri, ayrıntıları ve sonuçları ile bu kapsamlı ve eksiksiz düşünceyi kafasına yerleştirmek üzere geldiği insanın olgunlaşma süreci ile de uyuşmaktadır.
Bu kapsamlı ve eksiksiz düşüncenin bir gereği, insan kalbinin -yapabileceği oranda- ilahlık gerçeğini ve yüceliğini kavraması, ilahlığın sonsuz gücünü hissetmesi ve evren içinde bu gücün gözlemlenebilen etkilerini görmesidir. Yine bu gücü insanın iç alemindeki görülen ve kavranabilen etkileri ve faaliyetleri aracılığı ile hissetmesidir. Bu ilahi gücün sınırsız etki alanında, duygunun, aklın ve sezginin yabancısı olmadığı faaliyetleri arasında yaşamasıdır. Bu gücün büyük küçük, önemli-önemsiz her şeyi çepeçevre kuşattığını, her şeye egemen olduğunu, her şeyi yönlendirdiğini, her şeyi koruduğunu, hiçbir şeyin gözünden kaçmadığını görmesidir.
Yine bu evrensel düşüncenin bir gereği de, insan kalbinin son derece keskin bir duyarlılık, sürekli bir hazırlık, bir korku, bir bekleyiş, bir ümit, bir arzu ile yaşamasıdır. Her harekette, içinde depreşen her duyguda Allah'a bağlı kalarak, O'nun gücünü ve egemenliğini duyarak, O'nun bilgisini ve gözetimini düşünerek, O'nun ezici gücünü ve karşı konulmaz üstünlüğünü hissederek, rahmetini ve lütfunu umarak, her durumda kendisine yakın olduğunu bilerek hayatını sürdürmesidir. '
Son olarak, evrensel İslami düşüncenin bir gereği de insan kalbinin varlıklar aleminin topyekün yaratıcısına yöneldiğini hissetmesi ve onlarla birlikte Rabbine yönelmesidir. Varlıklar aleminin Rabbini övgüyle tesbih ettiğini duyması ve onlara katılmasıdır. Varlıklar aleminin Allah'ın emri ve hikmeti uyarınca hareket ettiğini görüp Allah'ın koyduğu yasaya ve şeriata boyun eğmesidir. Bu yüzden İslam düşüncesi, bu anlamda iman esasına dayalı evrensel bir düşüncedir. Öbür anlamlarda da İslam düşüncesinin evrenselliği Kur'an-ı Kerimcin birçok yerinde, değişik konularda, kapsamlı, eksiksiz, kuşatıcı ve ince imani düşüncenin çeşitli yönlerinin sunuluşunu içeren bölümlerde belirginleşmektedir. Buna en yakın örnek de bu cüzde yer alan Haşir suresinin son kısmıdır.
"Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah'ı tesbih eder. Mülk O'nun dur, hamd O'nadır."
Göklerde ve yerde yer alan her şey Rabbine yönelmiştir. O'nu övgüyle tesbih eder; varlıklar aleminin kalbi mü'mindir, varlıklar alemindeki her şeyin ruhu mü'mindir, Allah her şeyin sahibidir ve her şey bu gerçeğin bilincindedir. Yüce Allah zatı itibariyle övgüye layıktır, yarattığı varlıklardan uludur. Buna rağmen insanoğlu şu koskoca varlık okyanusunda kalbi kafir, ruhu donmuş, inatçı, isyancı biri olarak duruyor, Allah'ı tesbih etmiyorsa, dostuna, efendisine yönelmiyorsa anormal ve kural dışı bir varlık olarak ortada kalır. Varlıklar aleminde yer alan tüm varlıklar tarafından dışlanmış gibi olur.
"O'nun gücü her şeye yeter."
Çünkü yüce Allah'ın gücü sınırsızdır. Hiçbir şeyle sınırlandırılamaz, kontrol altına alınamaz. Kur'an bu gerçeği mü'minin kalbine nakşeder, bu sayede mü'min bu gerçeği öğrenir, tanır, içeriğinden etkilenir. Rabbine güvenip dayandığı zaman, hiçbir sınır, hiçbir engel tanımadan dilediğini yapan, dilediğini gerçekleştiren bir güce güvenip dayandığını bilir.
Yüce Allah'ın gücüne, her şeyin O'nu tesbih edişine, varlıklar aleminin övgüyle O'na yöneldiğine ilişkin bu anlayış daha kapsamlı ve daha büyük imani düşüncenin bir yönünü oluşturur.
İkinci uyarıcı mesajla, övgüyle Allah'ı tesbih eden mü'min varlık okyanusunda bazen mü'min, bazen kafir olan insan kalbinin can alıcı noktasına dokunuluyor. Kuşkusuz tüm varlıklar içinde sadece insanoğlu böylesine ilginç, böylesine tuhaf bir tavır takınmaktadır.
"Sizi yaratan Allah'tır. Bununla beraber kiminiz kafirdir, kiminiz mü'min."
İnsanoğlu Allah'ın iradesi ile, O'nun gücü ile varolmuştur. Hem küfür hem de imana yönelebilme imkanı kendisine tanınmıştır. Bu iki yönlü yeteneği ile insanoğlu Allah'ın yarattığı tüm varlıklardan farklı bir nitelik kazanmıştır. Yine bu yeteneğinin gereği iman emaneti omuzlarına yüklenmiştir. Kuşku yok ki bu, büyük bir emanet, korkunç bir sorumluluktur. Bununla beraber yüce Allah insana büyük lütufta bulunarak eğri ile doğruyu ayırt edebilme ve seçebilme yeteneğini bahşetmiştir. Bunun yanı sıra davranışlarını değerlendireceği, yönünü tayin edeceği bir ölçüyü yardımına göndermiştir. Bu ölçü yüce Allah'ın insanlar arasında seçtiği elçisine indirdiği dindir. Böylece yüce Allah bütün bunlar aracılığı ile omuzlarına yüklediği emaneti taşımada insana yardımcı olmuştur, O'na hiçbir şekilde haksızlık etmemiştir.
"Allah yaptıklarınızı görmektedir."
Yüce Allah insanın her yaptığını gözetir. Niyetinin ve hedefinin gerçek mahiyetini görür. Şu halde insanoğlu bir şey yaparken kendisini gözetleyen ve her şeyini gören Allah'tan sakınmalıdır.
İnsanın gerçek mahiyetine ve varlık bütünü içindeki konumuna ilişkin bu anlayış, insanın varlık içindeki konumu, yetenekleri ve insanın varlıkların yüce yaratıcısı karşısındaki yükümlülükleri ile ilgili açık, doğru ve tutarlı İslam düşüncesinin bir yönünü oluşturmaktadır.
Üçüncü mesaj, varlıklar aleminin önünde gizli bulunan temel gerçeğe, köklü hak ilkesine işaret ediyor. Gökler ve yeryüzü bu gerçeğe dayanmaktadır. Bunun yanı sıra insanın bedensel yapısında somutlaşan Allah'ın olağanüstü sanatına da işaret ediyor. Ve en sonunda her şeyin O'nun huzuruna döneceğini vurguluyor.
"Gökleri ve yeri Hakk'a dayalı olarak gerektiği gibi yaratmıştır. Size şekil vermiş ve şeklinizi güzel yapmıştır. Dönüş O'nadır."
Bu ayetin "Gökleri ve yeri Hakk'a dayalı olarak gerektiği gibi yarattı." şeklindeki başlangıcı, mü'minin bilincine, evrenin yapısında asıl olanın hak olduğu, hakkın sonradan ortaya çıkmış veya gereksiz bir şey olmadığı, evren binasının bu temele dayandığı gerçeğini yerleştiriyor. Gökleri ve yeri yaratan ve her ikisinin hangi temele dayandıklarını bilen yüce Allah'tır bu gerçeği bu şekilde vurgulayan. Bu gerçeğin mü'minin duygusunda yer etmesi, ona dininin ve çevresindeki varlıklar aleminin dayandığı hakka karşı güven bahşeder, bağlılığını arttırır. Çünkü hakkın üstün gelmesi kaçınılmazdır. Hakkın kalıcılığı tartışılmazdır ve batılın köpüğü kaybolduktan sonra yerini koruyacak olan haktır.
Bu ayetin içerdiği ikinci gerçek ise şudur: "Size şekil vermiş ve şeklinizi güzel yapmıştır." Buifade insanın zihninde kendisinin Allah katında ne kadar saygın bir yere sahip olduğu ve yüce Allah'ın hem bedensel hem de duygusal şeklini güzel yapmakla kendisine ne büyük bir lütufta bulunduğu düşüncesini uyandırıyor. Çünkü insan, bedensel yapısı açısından yeryüzündeki canlıların en mükemmelidir. Yine duygusal yapısı ve akıl almaz sırlarla dolu ruhsal yetenekleri açısından da canlıların en gelişmişidir. işte bu yüzden kendisine yeryüzünde halifelik görevi verilmiştir. Bunun için kendisine oranla son derece geniş olan bu mülke yerleştirilmiştir.
İnsanın organik yapısının genel mimarisine veya herhangi bir organının yapısına yönelik araştırıcı bir bakış, "Size şekil vermiş ve şeklinizi güzel yapmıştır." gerçeğini bütün çıplaklığı ile ve somut olarak görür. Bu mimaride güzellik ve mükemmellik iç içedir. Güzellik şekilden şekle farklılık gösterir. Fakat insanın organik yapısının projesi özü itibariyle güzeldir, eksiksiz bir sanat ürünüdür, insanı yeryüzünde diğer bütün canlılardan üstün kılan tüm görevlere ve özelliklere elverişlidir.
"Dönüş O'nadır."
Her şeyin, her meselenin ve her yaratığın dönüşü O'nadır. Şu evren ve şu insan O'na dönecektir. Çünkü her şey O'nun iradesi ile varolmuş ve O'na dönecektir. O'ndan gelir O'na döner her şey. Başlangıç ve sonuç O'dur. Her şeyi başından sonuna kadar kuşatan O'dur. Ama O, sınırsızdır!
Bu bölümde yer alan dördüncü mesaj ise; her şeyi çepeçevre kuşatan, insanın gizlisini ve açığını bilen ve göğüslerde saklanan sırlardan haberdar olan yüce Allah'ın ilminin tasvirine ilişkindir:
"Göklerde ve yerde olanları bilir. Gizlediklerinizi ve açığa vurduklarınızı da bilir. Allah kalplerde olanı bilendir."
Bu gerçeğin mü'minin kalbine yerleşmesi O'nun Rabbini gereği gibi tanımasını, gerçek anlamda bilmesini sağlar. iman esasına dayalı evrensel İslam düşüncesinin bir yönünü zihnine yerleştirir. Duygularını ve hedeflerini etkiler. Böylece insan, her yönüyle Allah'ın gözlerinin önünde olduğunun bilincinde olarak yaşar. Çünkü Allah'ın haberdar olmadığı hiçbir sır yoktur. Vicdanların derinliklerine saklanıp ta O'nun göremediği herhangi bir niyet söz konusu değildir. O, göğüslerin içini bilir.
Kuşkusuz, insanın hem kendi varlığının hem de tüm evrenin varlığının gerçek mahiyetini, yaratıcısı ile olan ilişkisini, Rabbine karşı takınacağı tavrı kavrayabilmesi ve her hareketinde ve yönelişinde O'ndan korkup sakınması için bunun gibi üç ayet yeterlidir.
PEYGAMBERLERİN İNSAN OLMASINA İTİRAZ
Surenin ikinci bölümü, tıpkı Peygamber Efendimizi yalanlayan, O'nun insan oluşuna itiraz eden, bu yüzden kendilerine sunduğu açık ve anlaşılır belgeleri inkar eden Mekkeli müşrikler gibi, peygamberlerini ve onların sunduğu belgeleri yalanlayan, peygamberlerin insan oluşlarına itiraz eden bu yüzden suçüstü yakalanıp yurtları yerle bir edilen geçmiş milletlerin acı akıbetlerinden söz ediyor.
 

Hatice-tül Kübra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eyl 2006
Mesajlar
7,329
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
35
Konum
.........
Allah'ın Rasulü (s.a.v) buyurmuştur ki:

"Rızkı sadece Allah (c.c)'tan isteyiniz! Yalnız Allah (c.c)'a kulluk ediniz. Çünkü sonunda götürebileceğiniz huzur O'nun huzurudur. Onun için sadece O'na şükür ediniz"

Kula mutlaka rızk lazımdır yaşaması için. Yaşamak için ihtiyacı vardır. Şayet rızkını Allah (c.c)'tan isterse, insan oğlu Allah (c.c)'a muhtaç, yani kul olur. Şayet mahluktan isterse rızkını, istediği kimseye muhtaç olarak kul ve köle olmuş olur.

Onun için herhangi bir mahlûkdan (kimseden) bir rızık istemek (dilenmek), dünyalıklar taleb etmek haram kılınmış, ancak ihtiyaçları, zaruri maddeleri istemek mubah kılınmıştır.
Rızkı kuldan istemeyi (dilenmeyi ve istimdadı) yasaklayan ve bu konuda bizleri uyaran birçok hadisi şerif söylemiştir Allah'ın Rasulü (s.a.v).
Mesela şu hadisi şerifleri:

"Başkasından taleb etmeye(istemeye) devam eden sizden herhangi biriniz, kıyamette Allah'ın huzuruna, yüzünde bir parçacık olsun et bulamayarak gelir"buyurmaktadır.(Buhari, Zekat: 52; Müslim, Zekat: 103; Nesai, Zekat: 83.)
Başka bir hadislerinde:

"Kendisinde yeteri miktar ihtiyaç maddesi olduğu halde bir kimse insanlardan bir şeyler isterse, kıyamette yüzü kaşıntılı yara ile Allah huzuruna çıkar" ( Ebu Davud, Zekat: 23; Tirmizi, Zekat: 22.)
Diğer bir hadis-i şerifde;
"Şu üç kimseden başkasına dilenmek helâl olmaz(haramdır):
- Rezil edici borç sahibi,
- Çok ızdırap verici hastalık sahibi,
- Yahut halsiz ve mecalsiz bırakan dehşetli yoksulluk hali içinde olan kimse" ( Ebu Davud, Zekat: 26; Tirmizi, Büyü: 10.)
Başka bir hadis-i şerif:
"Sizden birinizin ipini alıp, odun toplayıp satması veya buna benzer işler yaparak maişetini temin etmesi, halktan bir şeyler istemesinden çok daha hayırlıdır. İstediklerini halk ya verir veya vermez refuze eder zaten" (Buhari, Zekat: 50; Büyük: 15.)
Bir başkası:
"Sen istemediğin ve kalbin tamahkârlık etmediği halde, sana verilen malı al, şayet böyle değilse asla alma. Nefsini ona yöneltme!" (Buhari, Zekat: 50.)
Böylece Allah Rasûlu (s.a.v) dil ile isteyerek ve kalb ile arzulayarak bir malı (bedavadan hediye olarak) almayı çirkin görmüştür.
Allah'ın Rasulü (s.a.v) bir sahih hadislerinde şöyle buyurmuştur:
"Kim müstağni(tok gözlü) olursa, Allah onu zengin kılar (bolluk içinde tutar).Tok gönüllü(gözlü) olanı Allah doyurur. Bir kimse iffetini korumak isterse, Allah onun iffetini korumak hususunda destekler ve iffetini korur. Her kim sabır etmeyi isterse, Allah onu sabırlı kılar. Hiç kimseye sabırdan daha büyük bir nimet, ondan daha büyük bir ihsan yoktur" (Buharı, Zekat: 50; Rikak: 20; Müslim, Zekat: 124; Muvatta, Sadaka: 7; Ebu Davud, Zekat: 28.)
Allah'ın son Rasulü (s.a.v), ashabının ileri gelenlerinden insanlardan birşeyler istemelerini menetti ve vasiyet etti. Öyle ki, Ebu Bekir'in (r.a.) elinden bastonu düşerdi de hiç kimseye şunu bana verir misin? demezdi. Kendisine niye böyle yaptığı sorulduğu zaman;
"Sevgili efendim Muhammed Mustafa (s.a.v), bana:
"İnsanlardan hiçbir şey isteme" buyurmuştu" (İbn Mace, İkame: 182.)
Malikoğlu Avf bir toplulukla birlikte Allah'ın Rasulüne biat ederken, Allah'ın Rasulü onlara bir gizli kelime vasiyet etti:
"İnsanlardan hiçbir şey istemeyiniz!"
Bu cemaattan bazıları sonradan, ellerinden herhangi bir şeyleri düşecek olsa "o düşeni bana verir misin" dememişlerdi bir kula.
Dinin hükümleri, sadece Allah'tan istemenin emredildiğini, mahlûktan / yaratıktan istemenin ise yasaklandığını bize göstermektir.
Konuyla ilgili Allahü Teala buyuruyor ki:
"O halde memur olduğun işi bitirip görevini yerine getirdin, ve yükten kurtuldun mu, yine kalk bir başka iş için kolları sıva çalış ve yorul ve sadece Rabbine yönel ve yalnız O'ndan iste" (İnşirah: 94/7-8)
Allah Rasulü (s.a.v) İbni Abbas'a buyurdu:
"İstediğin zaman mutlaka Allah'tan iste! İstiane ve yardım istersen sadece Allah'tan dile yardımı"
İbni Abbas'ın yukarıda rivayet ettiği hadisi şerifte:
"Rızkı yalnız Allah (c.c)'tan isteyiniz" buyurulmaktadır.
"Allah (c.c)'tan rızk isteyin" buyurulmamıştır. "Zira rızkı yalnız Allah'tan isteyiniz" dendiği zaman, böyle bir cümle, "başkasından istemeyiniz" anlamını da içinde taşımaktadır.
Bir ayette de böyle denilmektedir:
"Yalnız Allah'ın Fazl-ı kereminden isteyiniz" (Nisa: 4/32)
İnsan'ın muhtaç olduğu rızk ve diğer şeyler mutlaka yerine gelmelidir, devreye girmelidir. İnsan'a zarar veren şeyler de ondan uzak olmalıdır. Bunlar insan hayatı için kaçınılmaz bir şeydir.Amma bütün ihtiyaçların Allah (c.c)'tan istenmesi, bütün zararlılardan, Allah (c.c)'ın koruması altına girilmesi de şarttır. (Ancak, bu her iki şeyin husulü için yalnız Allah (c.c)'a dua edilmesi emredilmiştir)
Kul ihtiyaçlarını ancak Allah (c.c)'tan isteyecek ve şikayetini sadece Allah'a yapacaktır.
Kur'an-ı Kerim'de Yakup Peygamberle (a.s) ilgili bir ayette:
"Yakup dedi ki: Ben büyük kederimi ve üzüntümü sadece Allah'a havale ederim, O'na şikayet ederim" (Yusuf: 12/86)
Yüce Allah Kur'an-ı Kerim'in'de; Hicr-i Cemil, Safh-u Cemil ve Sabr-ı Cemil gibi deyimler kullanmıştır. Bu deyimler için denildi ki;
Hicr-i Cemil eziyetsiz ayrılık;
Safh-u Cemil sitem edilmeksizin dönüş;
Sabr-ı Cemil ise, mahlûkaşikayet etmeksizin sabretmektir,
İşte bu sebepledir ki, hastalığı zamanında Ahmed bin Hanbel'e;
"Tavus hastanın inlemesini çirkin bulmakta ve inlemenin şikayet olduğunu söylemektedir" dediler. Bu sözü duyduktan sonra Ahmed b. Hanbel ölünceye kadar asla inlemedi.
Ancak Allah'a şikayet etmek sabrı Cemil'e aykırı değildir. Nitekim, Yakub (a.s.) Sabr-ı Cemil dediği halde:
"Ben kederimi hüzünümü ancak Allah'a şikayet ederim" demişti.
Hattaboğlu Ömer sabah namazında; Yusuf, Yunus ve Nahl surelerini okuyor, Yakub'un (a.s.):
"Ben kederimi ve hüznümü ancak Allah'a şikayet ederim"
Ayetini okuduğu zaman da ağlıyordu. Musa'nın (a.s.) duasında da şu cümleler geçmektedir:
"Allahım! Hamd ancak sanadır; şikayetler ancak sanadır. Sensin ancak yardım istenecek, istimdat edilecek müsteân, Dönüş ancak sanadır. Hayra ve şerre güç yetirmek ancak sana mahsustur."
Taiflilerin kendisine eza ve cefa verdikleri Hazreti Rasûl (s.a.v) de şu mahzun dua ile niyazda bulunmuştur:
"İlahi! Kuvvetimin zaafını, çaresiz kaldığımı, halk nazarında hor görüldüğümü ancak sana arzederim, ancak sana şikayet ederim.
Ey merhametlilerin en merhametlisi; herkesin hor görüp de dalına bindiği biçarelerin, zayıfların Rabbi sensin!
İlahi! Huysuz ve zalim bir düşman eline beni düşürmeyecek, hatta hayatımın dizginlerini eline verdiğin akrabadan bir dosta bile bırakmayacak kadar beni esirgesin.
İlahi! Senin gazabına uğramayayım da, çektiğim mihnetlere ve belalara aldırmam. Senin af ve koruman bana bunları göstermeyecek kadar geniştir.
İlahi! Gazabına uğramaktan, rızasızlığa duçar olmaktan, senin o karanlıkları pırıl pırıl parlatan dünya ve ahiret işlerinin medar-ı selâhı olan yüzünün nuruna sığınırım.
İlahi! Sen razı olana kadar işte affını diliyorum. Her kudret ve kuvvet ancak seninle birlikte vardır ve devam eder"
Kulun, Allah (c.c)'ın rahmet ve nimetine olan tamah ve ihtiyaçlarının giderilmesine, sıkıntılarının defedilmesine olan ümidi ne kadar artar ve kuvvetlenirse, o nisbette Allah (c.c)'a olan kulluğu ve başka varlıklardan yüz çevirme duygusu artar ve kuvvetlenir.
(Bir insan ihtiyaçlarında, rızık isteklerinde ne kadar Allah (c.c)'a dayanır, O'ndan isterse, o nispette Allah (c.c)'tan başka mahluklara kul olmaktan kurtulur. Allah (c.c)'tan istemek, yalnız O'na yalvarmak, insan'ı diğer mahluklar karşısında eğilmekten kurtarır.)
Nasıl ki kulun mahlûka ihtiyacı ona kulluk yapmasını icab ettirir ve mahlûktan ümidini kestiği zaman kalbinin ondan gına getirmesini icab ettirirse...
Denilmiştir ki:
Naziri (benzeri,dengi) olmak istediğin kimseden müstağni ol.
Emîri olmak istediğin kimseden daha faziletli ol.
Esiri olmak istediğin kimseye muhtaç ol.
Yani:
Ancak müstağni olduğun kimsenin naziri (benzeri,dengi);
Daha faziletli olduğun kimsenin emîri ve
Muhtaç olduğun kimsenin esiri olabilirsin.
Yukarıdaki ölçülere uygun olarak;
- İnsanın Allah (c.c)'ın rahmetine olan iştiyakı ve umudu onun Allah (c.c)'a kulluğunu icab ettirir.
- Ve yine, kalbinin Allah (c.c)'tan istemekten ve O'ndan umutlanmaktan uzaklaşması, o insanın kalbinin Allah (c.c)'a kulluktan yön çevirmesi sonucunu doğurur.
Hele de bir kimse mahluktan bekler, halikten ummazsa...
Mesela:
Bir kimsenin kalbi, bir mahluk olan herhangi bir insan'ın kendisine hükmetmesine rıza gösterirse;
Hükümdarın askerlerinden, yandaşlarından, onların dünya imkanlarından, karılarından, arkadaşlarından çekinir;
Yahut, şeyhi, hükümdarı, oğlu gibi ölmüş ve ölecek büyüklerine ve efendilerine itimat besler, onlardan bir takım şeyler umarsa,
O zaman böyle bir kalbin sahibi Allah (c.c)'a değil, saydığımız şeylere kulluk yapmış olur.
Ayet sadece ölümsüz Allah (c.c)'a kulluk yapmamızı, yalnız O'na güvenmemizi emrediyor bize.
"Ölümün yaklaşamadığı o şanı Yüce Allah'a güvenip dayan. Yalnız O'na hamd et, sadece O'nu hatırla. O'nun kullarının bütün günahlarından haberdar olduğunu bilmen sana yeter" (Furkan: 25/58)
 

leyla-1

Altın Üye
Katılım
4 May 2007
Mesajlar
40,417
Tepki puanı
6,214
Puanları
163
Yaş
51
Bütün kardeşlerimizinde sıkıntılarından kurtulması, hayırlısı ile dualarının kabul edilmesi için
1 inşirah suresi okudum. Rabbim kabul etsin. Amiin..


Bismillahirrahmanirrahim,

1. Elemneşrahleke sadrek
2. Ve vedağna anke vizrek
3. Ellezi engada zahrek
4. Ve refağna leke zikrek
5. Feinne meal usri yüsra
6. Inne meal üsri yüsra
7. Feiza ferağte fensab
8. Ve ila rabbike ferğab


Bismillâhirrahmânirrahîm
1 Biz senin için göğsünü (kalbini) açmadık mı?
2, 3 Belini büken yükünü senden alıp atmadık mı?
4 Senin şanını ve ününü yüceltmedik mi?
5, 6 İşte: Muhakkak zorlukla beraber bir kolaylık vardır (Evet) zorlukla beraber bir kolaylık vardır
7, 8 İşlerinden boşaldığın vakit, tekrar çalış ve yorul, yalnız Rabbine rağbet et (O'na yönel)
 

leyla-1

Altın Üye
Katılım
4 May 2007
Mesajlar
40,417
Tepki puanı
6,214
Puanları
163
Yaş
51
Bismillahirrahmanirrahim,

1. Elemneşrahleke sadrek
2. Ve vedağna anke vizrek
3. Ellezi engada zahrek
4. Ve refağna leke zikrek
5. Feinne meal usri yüsra
6. Inne meal üsri yüsra
7. Feiza ferağte fensab
8. Ve ila rabbike ferğab


Bismillâhirrahmânirrahîm
1 Biz senin için göğsünü (kalbini) açmadık mı?
2, 3 Belini büken yükünü senden alıp atmadık mı?
4 Senin şanını ve ününü yüceltmedik mi?
5, 6 İşte: Muhakkak zorlukla beraber bir kolaylık vardır (Evet) zorlukla beraber bir kolaylık vardır
7, 8 İşlerinden boşaldığın vakit, tekrar çalış ve yorul, yalnız Rabbine rağbet et (O'na yönel)
 

gül7

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
25 Haz 2012
Mesajlar
211
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
51
Selamun Aleykum Kardeşlerim
Çok sevdiğim bir kardeşim sıkıntı içinde Rabbim inşaAllah yardımcısı olsun.
Bu kardeşimiz için dualarınızı bekliyorum.
Allah hepinizden razı olsun.
Selam ve Dua ile
rabbim kardeşimizin ne sıkıntısı varsa tez zamanda gidersin inşallah La ilahe illallah
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt