Muhtazaf
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 30 Mar 2008
- Mesajlar
- 9,590
- Tepki puanı
- 954
- Puanları
- 113
- Yaş
- 66
- Web Sitesi
- www.aydin-aydin.com
Mahmut TOPTAŞ
Putun gölgesi ışığımızı kapatıyor
Sözün doğru olması önemli ama söylendiği yer de çok önemli.
Davetlerin en mükemmeli olan Ezanı tuvalette okuyamazsınız.
Merhum Seyyid Kutub, Kelime-i Şehadeti, Kur’an’ın anlattığı şekilde dünya insanına anlatmaya çalıştığı için Mısır devlet başkanı tarafından idamına karar verilir.
Halbuki Nasır ve onun emrindeki Hakimler, namazlarını kılan, Ezan okunurken Şehadetleri tekrarlayan insanlardı ve onlar idam kararı vermişlerdi.
İdam edileceği günün sabahı Mısır’ın en tanınmış İslam alimini hapishaneye gönderirler ve Şehadet kelimesini Peygamberimizin anladığı şekilde anlatmaya çalışan mücahide Şehadet getirtmesini isterler. Kralın, Padişahın, Cumhurbaşkanının, kabile şefinin emrindeki adama ilim adamı denmez. Kişi eğer bilim adamı ise kralın emrinde değil, bilimin emrinde olmalı. İlim adamı ise bütün ilimlerin kanunlarını koyan Allah’ın emrinde olmalıdır. Mısır’ın kralı Nasır, tanınmış birini göndermekle halkın yanında Seyyid Kutub’u aşağılamayı ve hakimin kararının haklılığını vurguluyordu. Gönderilen adam, Seyyid Kutub’a “Biraz sonra öleceksin, son kelimen Eşhedü en la ilahe illallah, Muhammedün rasülüllah olsun” der. Seyyid Kutub da ona “Ben, bu kelimeleri, Allah rasülünün anladığı şekilde söylediğim için idam ediliyorum” diye cevap verir. Kaynağını görmedim ama kaynak olmayan bazı kitaplarda yazdığına göre Şeytan bir gün Hazreti İsa ile karşılaşır ve “Bir defa olsun benim dediğimi tutmadın” demiş. Hazreti İsa aleyhisselam da ona “Bir defa doğru teklifle gelmedin ki” demiş.Şeytan- “La ilahe İllallah” de diye teklifte bulunmuş. Hazreti İsa aleyhisselam - O benim devamlı söylediğim zikrimdir. Ancak şu anda sen teklif ettiğin için söylemeyeceğim” demiş. 26 Yıllık resmi görevim esnasında müftülükten gönderilen hiç bir hutbeyi veya vaaz konusunu okumadım. Çok güzel ve doğru yazılmış hutbeler de vardı. Ama işime müdahale olarak gördüm ve okumadım. Hâlâ bu uygulama devam ediyor. Konu belirleyip hutbe göndermek ve aynı konu olmak şartıyla kendilerini serbest bırakmak bile müdahaledir. Yalnız camiler değil, Kabe’miz kontrol altında. Konuşacak adamları ve konuları kral belirler. Türkiye’nin en yetkili kabul edilen kişisi bile Haremi Şerif içinde konuşma yapamaz. Pakistanlısı da yapamaz, Yemenlisi de yapamaz. Hani, krallara medhiye yazan şairlerin ağzı doluncaya kadar inci doldururlarmış. Şair onu taltif olarak alırmış ama aslında şairin ağzı kapatılırmış. Bizim yalnız ağzımız değil, aklımız da gönlümüz de kapatılıyor. Müslüman insanın iktidar olmasını İslam’ın iktidarı zannediyoruz. Rotası Vaşington’a çevrilen geminin kaptanı ister sağcı, ister solcu, ister komünist, isterse Budist olsun hiç farketmez.
Putun gölgesi ışığımızı kapatıyor
Sözün doğru olması önemli ama söylendiği yer de çok önemli.
Davetlerin en mükemmeli olan Ezanı tuvalette okuyamazsınız.
Merhum Seyyid Kutub, Kelime-i Şehadeti, Kur’an’ın anlattığı şekilde dünya insanına anlatmaya çalıştığı için Mısır devlet başkanı tarafından idamına karar verilir.
Halbuki Nasır ve onun emrindeki Hakimler, namazlarını kılan, Ezan okunurken Şehadetleri tekrarlayan insanlardı ve onlar idam kararı vermişlerdi.
İdam edileceği günün sabahı Mısır’ın en tanınmış İslam alimini hapishaneye gönderirler ve Şehadet kelimesini Peygamberimizin anladığı şekilde anlatmaya çalışan mücahide Şehadet getirtmesini isterler. Kralın, Padişahın, Cumhurbaşkanının, kabile şefinin emrindeki adama ilim adamı denmez. Kişi eğer bilim adamı ise kralın emrinde değil, bilimin emrinde olmalı. İlim adamı ise bütün ilimlerin kanunlarını koyan Allah’ın emrinde olmalıdır. Mısır’ın kralı Nasır, tanınmış birini göndermekle halkın yanında Seyyid Kutub’u aşağılamayı ve hakimin kararının haklılığını vurguluyordu. Gönderilen adam, Seyyid Kutub’a “Biraz sonra öleceksin, son kelimen Eşhedü en la ilahe illallah, Muhammedün rasülüllah olsun” der. Seyyid Kutub da ona “Ben, bu kelimeleri, Allah rasülünün anladığı şekilde söylediğim için idam ediliyorum” diye cevap verir. Kaynağını görmedim ama kaynak olmayan bazı kitaplarda yazdığına göre Şeytan bir gün Hazreti İsa ile karşılaşır ve “Bir defa olsun benim dediğimi tutmadın” demiş. Hazreti İsa aleyhisselam da ona “Bir defa doğru teklifle gelmedin ki” demiş.Şeytan- “La ilahe İllallah” de diye teklifte bulunmuş. Hazreti İsa aleyhisselam - O benim devamlı söylediğim zikrimdir. Ancak şu anda sen teklif ettiğin için söylemeyeceğim” demiş. 26 Yıllık resmi görevim esnasında müftülükten gönderilen hiç bir hutbeyi veya vaaz konusunu okumadım. Çok güzel ve doğru yazılmış hutbeler de vardı. Ama işime müdahale olarak gördüm ve okumadım. Hâlâ bu uygulama devam ediyor. Konu belirleyip hutbe göndermek ve aynı konu olmak şartıyla kendilerini serbest bırakmak bile müdahaledir. Yalnız camiler değil, Kabe’miz kontrol altında. Konuşacak adamları ve konuları kral belirler. Türkiye’nin en yetkili kabul edilen kişisi bile Haremi Şerif içinde konuşma yapamaz. Pakistanlısı da yapamaz, Yemenlisi de yapamaz. Hani, krallara medhiye yazan şairlerin ağzı doluncaya kadar inci doldururlarmış. Şair onu taltif olarak alırmış ama aslında şairin ağzı kapatılırmış. Bizim yalnız ağzımız değil, aklımız da gönlümüz de kapatılıyor. Müslüman insanın iktidar olmasını İslam’ın iktidarı zannediyoruz. Rotası Vaşington’a çevrilen geminin kaptanı ister sağcı, ister solcu, ister komünist, isterse Budist olsun hiç farketmez.